Birleşik Metal-İş Sendikası'nın örgütlü olduğu Cem Bialetti şirketinin Bostancı'da bulunan Genel Merkez binasına grev pankartı asılmıştı. Grev anlaşma ile sonuçlandı.
Birleşik Metal-İş'ten anlaşma üzerine şu açıklama yapıldı: "Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde bulunan ve mutfak eşyaları üreten, Sendikamızın örgütlü olduğu Cem Bialetti işyerinde TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine onurlu metal işçileri hakları için 7 Mayıs'ta greve çıkmıştı.
Geceyarısına kadar süren müzakereler sonucunda anlaşma sağlanarak toplu sözleşme imzalandı.
Başta Cem Bialetti’de çalışan Sendika üyelerimize ve Türkiye işçi sınıfına hayırlı olmasını dileriz."
Birleşik Metal-İş, greve çıkış nedenlerini şu şekilde açıklamıştı: "Sendikamız ve Cem Bialetti arasındaki toplu sözleşme müzakereleri 21 Kasım 2018 tarihinde başladı. İşveren ilk ücret ve ücrete bağlı maddelerle ilgili teklifini ise 23 Ocak 2019 tarihinde, yani uyuşmazlık sürecinde yaptı.
Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından açıklanan 1 Ocak 2018-31 Aralık 2018 arası Enflasyon rakamları % 20,30’dur. Bu hesaplama ne yazık ki işçilerin temel ihtiyaç maddelerinde gerçekleşen fiyat artışlarını yansıtmaktan çok uzaktır. Açıklanan bu aldatıcı enflasyon rakamı ortadayken işveren vekillerinin teklifi “resmi” enflasyonun bile çok altında kalmıştır."
birleşik metal iş
Kısa adı Tüm Emekli-Sen olan Tüm Emekliler Sendikası sınıf dayanışmasının güçlendirilmesi amacıyla DİSK üyesi sendikalarla başlattığı görüşmelere devam ediyor.
8 Mayıs 2019 tarihinde Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Merkez binasını ziyaret ederek Genel Başkan Adnan Serdaroğlu ile görüşen Tüm Emekli-Sen yöneticileri, işçilerin, emeklilerin ve EYT’lilerin sorunları ve talepleri ile ülkede yaşanan güncel durum hakkında karşılıklı değerlendirmelerde bulunarak dostane bir görüşme gerçekleştirdi.
Görüşme sonrasında Tüm Emekli-Sen tarafından gazetemize yapılan açıklamada; “DİSK üyesi sendikalarla tanışma, görüşme ve sendikanın tanıtımı çalışmalarına devam edileceği” bildirildi.
Tüm Emekli-Sen tarafından görüşme ile ilgili yapılan açıklama aşağıdaki gibidir;
“1 Mayıs işçi ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele gününü sınıf sendikacılığı ilkelerine göre örgütleme çalışmalarında dayanışma içerisinde olduğumuz DİSK'e bağlı sendikalardan Nakliyat-İş ve Limter-İş ile 1 Mayıs öncesi görüşmüştük.
Bugün de 1 Mayıs alanında birlikte taleplerimizi haykırdığımız Birleşik Metal-İş ile görüşerek, sendikamızı tanıtma, sendikal anlayışımız ve mücadele yöntemlerimiz hakkında bilgilendirerek, ülkemizin her bölgesinde örgütlü gücümüz ile alanlara çıkma becerisi olan bir sendika olduğumuzu anlattık.
Genel merkezlerinde bizleri ağırlayan Genel Başkan Adnan Serdaroğlu ve ekibine teşekkürü borç biliriz.
DİSK üyesi sendikalarla tanışma, görüşme ve sendikamızı tanıtma çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI
TÜM EMEKLİLER SENDİKASI / TÜM EMEKLİ-SEN
Birleşik Metal-İş ile Cem Bialetti Ev ve Mutfak Eşyaları San. ve Tic. A.Ş. arasında sürdürülen toplu sözleşme görüşmelerinde ücret, sosyal ödeme ve ödenekler ile ilgili maddelerde anlaşma sağlanmaması üzerine 07 Mayıs 2019 tarihinde fabrika greve çıktı.
Birleşik Metal-İş Sendikası'nden grev kararı için şu açıklama yapıldı:
"Sendikamız ve Cem Bialetti arasındaki toplu sözleşme müzakereleri 21 Kasım 2018 tarihinde başladı. İşveren ilk ücret ve ücrete bağlı maddelerle ilgili teklifini ise 23 Ocak 2019 tarihinde, yani uyuşmazlık sürecinde yaptı.
Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından açıklanan 1 Ocak 2018-31 Aralık 2018 arası Enflasyon rakamları % 20,30’dur. Bu hesaplama ne yazık ki işçilerin temel ihtiyaç maddelerinde gerçekleşen fiyat artışlarını yansıtmaktan çok uzaktır. Açıklanan bu aldatıcı enflasyon rakamı ortadayken işveren vekillerinin teklifi “resmi” enflasyonun bile çok altında kalmıştır. Sendika olarak, Cem Bialetti işyerinde çalışan üyelerimiz ile yaptığımız son bir değerlendirme toplantısı sonucu, verilen teklifin talepleri karşılamaktan uzak olduğu ortak görüşüne varılarak hep birlikte greve çıkma kararı verilmiştir. Bunun üzerine Sendikamız da grev pankartını Kocaeli’deki Fabrika ile İstanbul’daki Genel Merkez binasına asarak grevi başlatmıştır.
Cem Bialetti grevinin başta Cem Bialetti’de çalışan Sendika üyelerimize ve Türkiye işçi sınıfına hayırlı olmasını dileriz."
DİSK/Birleşik Metal-iş Sendikası'nın örgütlü olduğu ZF Lemforder'de sözleşme imzalandı. İzmir'de kurulu ZF Lemförder fabrikasında grev kararı aıunmıştı.
Sendikadan yapılan açıklamaya göre, sözleşmeyle işçi ücretlerine birinci yıl için 5TL/Saat (yüzde 40,42), ikinci yıl için enflasyon+2 puan zam yapıldı. Yapılan artışlarla işçi ücretlerinde ortalama ayda net bin 253 lira artış sağlandı. 40 farklı ülkede faaliyet gösteren ve 140 bin çalışanı olan Alman otomobil parçaları üreticisi ZF Friedrichshafen'e bağlı fabrikanın 420 çalışanı bulunuyor.
Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM), "Açlık ve yoksulluk sınırı aralık 2018 dönem raporu"nu yayınladı.
Raporda şu sonuçlar öne çıkıyor:
Aralık ayında tüfe yüzde 0.4 düşerken, açlık sınırı yüzde 1.77 artış kaydetti.
Açlık sınırı 15 yılda 4.4 kat arttı
Açlık sınırı 1.950 TL, yoksulluk sınırı 6.745 TL oldu
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama bin 950 TL’dir. Bu harcama sadece gıda harcaması için yapılması gereken minumum tutardır.
Harcamalarda süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 40.3 ile en yüksek paya sahiptir. Bir önceki aya göre süt ve süt ürünlerinin payı 1.3 puan azalmıştır. Buna karşın sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı, söz konusu ürünlerdeki yüksek fiyat artışı nedeniyle, yüzde 13.1’den yüzde 14.8’e yükselmiştir.
2003 yılının aralık ayında 4 kişilik bir aile günlük 14.7 TL’ye sağlıklı beslenebilirken bugün ancak 65 TL’ye sağlıklı beslenebilmektedir.
Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM), Aralık 2018 dönemi için açlık ve yoksulluk sınırı verilerini hesapladı. Hesaplamaya göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için, günlük en az 65 TL, aylık 1.950 TL’lik harcama yapması gerekiyor. Buna göre yetişkin bir kadının sağlıklı beslenmesi için yapması gereken harcama tutarı 16.69, yetişkin bir erkeğin 17.20, 10-18 yaş arası bir çocuğun 18.38, 4-6 yaş arası bir çocuğun ise 12.72 TL. Bu verilere göre yoksulluk sınırı da 6 bin 745 TL oldu.
Sağlıklı beslenmek için yapılması gereken asgari zorunlu gıda harcamaları
Dört kişilik bir ailede her ferdin sağlıklı beslenmesi için alması gereken gıdaların maliyeti yaşa ve ürün grubuna göre farklılık gösteriyor. Günlük harcamalarda Aralık 2018’de en yüksek maliyet grubunu 17.73 TL ile peynir, çökelek vb. ürünler oluştururken, bu ürünleri et, tavuk ve balık 10.96 TL ile takip ediyor. Süt ve yoğurt için yapılması gereken harcama tutarı 8.44, ekmek için yapılması gereken harcama tutarı ise günlük 3.97 TL. Katı yağ 2.74 TL’lik, sıvı yağ ise 1.45 TL’lik masraf yapılması gereken ürün grupları. Sağlıklı bir beslenmek için dört kişilik bir ailenin sebze ve meyve için ayırması gereken bütçe ise 9.59 TL. Yumurta için 1.13, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 3.02 TL harcama yapılması gerekiyor.
Aylık Sağlıklı Beslenmek İçin Alınması Gereken Gıdaların Yaş Gruplarına Göre Günlük Maliyeti (TL)
4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için yapması gereken harcamaları daha dar bir gruplandırma içinde ele alırsak, süt ve süt ürünlerinin harcamalar içindeki payının yüzde 40.3 ile son derece yüksek olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla açlık sınırının süt ve süt ürünlerinin fiyat artışlarına hassasiyeti son derece fazladır. İkinci önemli harcama grubu ise yüzde 25.4 ile et, yumurta ve kurubaklagil grubudur. Geçtiğimiz aya göre süt ve süt ürünlerinin payı azalırken, meyve-sebze grubunun payı artmıştır.
Yapılması gereken harcamaların ürün gruplarına göre dağılımı
Araştırmanın sonuçlarına göre sağlıklı beslenmek için yetişkin bir kadının yapması gereken aylık harcama tutarı 501.6 TL olurken, bu rakam yetişkin bir erkek için 516.1 TL, 10-18 yaş bir çocuk için 551.5 TL, 4-6 yaş bir çocuk için 381.7 TL oldu. Buna göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması 1.950 TL’dir. Aynı hesaplamaya göre 4 kişilik ailenin sağlıklı beslenmek ve insanca yaşayabilmek için yapması gereken asgari harcama tutarı ise aylık 6 bin 745 TL’dir. Geçtiğimiz yılın aynı ayına göre ise yoksulluk sınırı 1206 TL, açlık sınırı 349 TL arttı. Aylık artış açlık sınırında 34, yoksulluk sınırında 119 TL oldu. Aylık TÜFE yüzde 0,4 düşerken, açlık sınırı yüzde 1.77 artış kaydetti.
Asgari ücret 2017 Aralık ayında 2018 yılı için 199 TL artış ile 1603 TL olarak belirlenmişti. Buna göre yoksulluk sınırındaki artış asgari ücret artış miktarının yaklaşık 6 katı oldu.
Açlık sınırı 2003 yılı Kasım ayında 441 TL idi. Buna göre 15 yılda açlık sınırındaki artış 4.42 kat oldu.
Araştırmanın yöntemi
Açlık ve yoksulluk sınırı BİSAM tarafından her ayın ilk haftasında, Türkiye İstatistik Kurumu’nun Tüketici Fiyat Endeksinin açıklanmasını takiben kamuoyu ile paylaşılmaktadır.
Araştırmada, BİSAM tarafından Sağlık Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyabetik bölümünün hazırladığı Türkiye’ye Özgü Beslenme Kalıbı’nın, farklı kaynaklardan elde edilen verilerle değerlendirilerek yenilenmesi sonucunda elde edilen BİSAM beslenme kalıbı dikkate alınmıştır. Elde edilen beslenme kalıbı her ay açıklanan TÜİK madde fiyatları ile değerlendirilerek, kişinin ihtiyacına göre yapması gereken gıda harcamasının tutarı tespit edilmektedir. Hesaplamada esas alınan kalori miktarları şunlardır:
4-6 yaş çocuk için 1963 kalori
15-18 yaş çocuk için 3244 kalori
Yetişkin bir erkek için 2953 kalori
Yetişkin bir kadın için 2658 kalori
4 Kişilik ailenin sağlıklı beslenmek için yapması gereken minimum aylık gıda harcaması AÇLIK SINIRI olarak belirlenmektedir. Bu verinin Hanehalkı tüketim harcamasına dağıtılması ile elde edilen veri ise bize YOKSULLUK SINIRINI vermektedir. Tüketim Harcama Kalıbı dikkate alınırken, tüm içecekler, tütün ve gıda harcamaları bir kalem olarak belirlenmiştir.
Yoksulluk sınırı hesaplanırken, TÜİK Hanehalkı Bütçe Anketi Tüketim Harcaması Araştırması 2016 yılı sonuçlarının, 3. yüzde 20’lik dilimin tüketim harcamaları dikkate alınmıştır. Söz konusu tüketim grubu Türkiye’de nüfusun yüzde 40 ila yüzde 60’ı arasındaki kesimidir.
Yetişkin erkek ve kadınlar için 18-50 yaş grubu, 10-18 yaş grubu için erkek çocuk dikkate alınmıştı.
Birleşik Metal-İş Sendikası Bilim ve Danışma Kurulu’nun 3. Toplantısı 4 Kasım 2018 Pazar günü, sendikanın Sapanca, Sardunya Eğitim ve Dinlenme Tesisleri’nde gerçekleştirildi. Toplantıya Bilim ve Danışma Kurulu üyesi akademisyenler, uzmanlar ve merkez yönetim kurulu üyeleri katıldı.
Bilim ve Danışma Kurulu, sonuç bildirgesinde şu konulara vurgu yapıldı:
“Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin etkilerinin önümüzdeki süreçte daha belirgin hale geleceğine dikkat çekilmiştir. Bu krizin 2008 krizinden farklı öğeler taşıdığının, emek örgütlerinin ortak hareket zeminlerinin daraldığının, diyalog mekanizmalarının büyük oranda kaybolduğunun, krizin küresel olmaktan çok “yerli ve milli” bir kriz olduğu tespiti yapılmıştır. Bu süreçte işçi hareketinin daha fazla kriminalize edilmeye çalışılacağına, işçileri birbirine düşürmek için göçmen işçiler ve Suriye bağlamında gündeme gelen savaş stratejilerinin kullanılacağına, krizin yükünün şirketleri kurtarmak adına geniş emekçi kesimlerin üzerine yıkılması tehdidine işaret edilmiştir.”
Bu çerçevede;
1. 2019 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan “bireysel hesaba dayalı bir kıdem tazminatı reformu” hedefini de dikkate alarak, işçi ücretlerinin ödemesi geriye bırakılmış kısmı olarak nitelendirebileceğimiz kıdem tazminatının fona devri yolu ile kaldırılmasına yönelik düzenlemelere dair işçilerin bilgilendirilmesinin,
2. Özel emeklilik fonlarına destek olmak amacıyla gündeme getirilen, ücretlilerin iradelerini yok sayarak, bireysel emeklilik fonlarına otomatik katılımlarını ve söz konusu fonlarda belirli sürelerle zorunlu olarak kalmalarını hedefleyen/uygulamaya sokan politikalara karşı farkındalığın, bu konuda siyasal iktidara otomatik katılım konusunda yetki veren yönetmeliğin iptal edilmesi talebinin,
3. Emeklilikte yaşa takılanlarının taleplerinin göz ardı edilmemesinin,
4. Kamuda insan kaynakları başlığı altında, kamu emekçilerinin iş güvencesini daha da geriletmeyi, kamu emekçilerinin üzerindeki keyfi uygulamaları yaygınlaştırmayı amaçlayan esneklik düzenlemelerine karşı, kamu emekçilerle dayanışma halinde bulunulmasının,
5. Emek örgütlerinin ortak hareket etme zemininin güçlendirilmesine yönelik faaliyetlerin yürütülmesinin, bu konudaki girişimlerin desteklenmesinin,
6. Krize ve krizin faturasının işçilere çıkartılmasına karşı, ortalama çalışma saatlerinin (resmi çalışma süreleri ve fazla mesailerin azaltılması yolu ile) kısaltılmasının, toplu işten çıkartmaların yasaklanmasının, işçilerin alacaklarının en öncelikli alacak haline getirilmesinin, ücret garanti fonundan yararlanma koşullarının iyileştirilmesinin, işsizlik fonunun siyasal iktidar tarafından, kasıtlı yatırım tercihleri ile zarara uğratılmasının engellenmesinin, işsizlik fonundan yararlanma şartlarının genişletilmesinin ve amaç dışı kullanımlara son verilmesinin,
7. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında giderek alım gücünü kaybeden asgari ücretin, tespitinde, TÜİK tarafından belirlenen tutarların bile gerisinde kaldığı gerçeğinden hareketle, asgari ücretin geçim ücretinin altında kalmamasının, asgari geçim indiriminin toplam ödenen vergi miktarı düzeyinde belirlenmesinin, asgari ücretin ve emekli maaşlarının, en düşük memur maaşının altında kalmamasının talep edilmesinin, bu konuda bir eylem programının gündeme getirilmesinin,
8. Krizin işyerlerinde etkilerini izlemek üzere örgütlü tüm işyerlerinde kriz izleme sisteminin kurulmasının,
9. İşçileri farklılıklarını kışkırtarak (özellikle göçmen işçiler ve Suriye bağlamında) bölmeye yönelik girişimlere ve işçi eylemlerinin kriminalize edilmesi girişimlerine karşı durulmasının bu bağlamda işçi eylemleri arası dayanışmanın güçlendirilmesinin,
10. Gıda fiyat artışlarına karşı alternatif gıda politikalarının gündeme getirilmesinin, kooperatifler üzerinden bir organizasyon yapılmasının, kooperatif-sendika ilişkisinin gündeme getirilmesinin, bu çerçevede bölgesel çabaların anlamlı olacağının,
11. Mevcut üye kaybının önüne geçmek ve işçilerin yaşam koşullarını korumak hedefini de dikkate alarak, diğer sendikaların tabanını harekete geçirmek, ve diğer sendikaları ortak tutum almaya zorlamanın, bu kapsamda bölgesel eylemlerin yapılmasının,
12. Örgütsüz işyerlerine yönelik “Fırtına geliyor şemsiyenin altına girin“ vb. çağrılarla sendikal örgütlülüğünün yaygınlaştırılmasının,
13. Bu süreçte vazgeçilecek ilk maliyet kalemi olarak, işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik alınan tedbirlerin görülmesine ve işçilerin sağlığını riske atacak uygulamaların gündeme gelmesine karşı tutum almanın önemine dikkat çekilmiştir.
Toplantı sonucunda, Bilim ve Danışma Kurulu bünyesinde İşçi sağlığı ve İş Güvenliği alanında yürütülen faaliyetlerin rapor haline getirilerek, bilimsel yayın haline getirilmesi, Mart 2019’da bölgesel bir çalıştayın, Mayıs 2019’da bir atölye çalışmasının yapılmasına, raporda sorunlu görülen işyerlerindeki temsilcilerin eğitime alınmasına, bu atölyelerin bir okul haline getirilmesine, ilk çalışmanın Kocaeli bölgesinde yapılmasına, drama yönteminin söz konusu çalışmalarda etkin olarak kullanılmasına karar verilmiştir.
DİSK/Birleşik Metal İşçileri Sendikası ile Elektromekanik Metal İşverenleri Sendikası (EMİS) yaklaşık 2 bin 500 işçiyi kapsan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri anlaşmayla sona erdi.
Anlaşma, ABB Elektrik, Grid Solutions, Schneider Enerji ve Schneider Elektrik fabrikalarını kapsıyor.
Yüzde 24 zam yapılacak
Sözleşmeye göre ücretlerde birinci 6 ay için yüzde 12 zam ve artı olarak saat ücretlerine 1.90 TL zam yapılacak, ikinci 6 ay içi enflasyon oranında zam, üçüncü 6 ayda enflasyon artı 2 puan ve dördüncü 6 aylık süreç içinde enflasyon oranında zam yapılmasında anlaşma sağlandı. İlk altı ay için patronlardan yüzde 24’lük zam alındı. Bu oran ortalama net 800 TL’ye denk geldi.
Sosyal ödeme ve ödeneklerde yüzde 35 oranına önemli artışlar sağlandı. Sosyal ödeme ve ödeneklerin ikinci yıl artış oranı ise enflasyon artı 2 puan şeklinde gerçekleşti. Ayırca işçilere her yıl 300 TL net erzak çeki verilecek.
DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası'nın örgütlü olduğu Mahle Metal fabrikasında 550 işçi, uzlaşma sağlanamaması üzerine grev kararını astı.
İzmir Gaziemir Ege Serbest Bölgesi’nde otomotiv sektörü için piston üreten Alman menşeli Mahle Metal fabrikasında örgütlü olan DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası ücret artışı konusunda anlaşma sağlayamadı. 550 işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sonuçsuz kalınca, sendika grev kararı aldı. Grev kararı sabah vardiya girişinde yapılan eylemle asıldı. Tarafların 55 gün içerisinde uzlaşamaması halinde, işçiler üretimi durdurarak greve çıkacak. Fabrikada son 3 haftadır mesaiye kalmama eylemi ve yemek molalarında eylemler yapılıyor.
İşçiler kararlı
Fabrika içinde yürüyüş yapan Mahle işçileri Türkçe ve Almanca pankartla insanca yaşama yetecek bir ücret talep ettiklerini dile getirdiler. Fabrika içinde yapılan eylemde işçiler “Mahle işçisi direnişin simgesi”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz”, “Zafer direnen emekçinin olacak” ve ‘Asla teslim olmayacağız” sloganlarını attı.
Birleşik Metal-İş Sendikası İzmir Şubesi Başkanı Ali Çeltek, patrondan yüzde 30 oranında ücret artışı talebinde bulunduklarını, fakat işverenin kendilerine yüzde 23 önerdiğini söyledi. Firmanın, dünyanın çeşitli bölgelerinde üretim yapan önemli fabrikalardan biri olduğunu kaydeden Ali Çeltek, istedikleri artış oranının yüksek olmadığını dile getirdi.
Çeltek, “Son dönemde yaşananlar ile işçilerin alım gücünün düşmesi, çalışanlarda çok ciddi bir tahribata yol açtı. Bizler de işverenlerden işçilerin eriyen maaşlarına karşı makul bir talepte bulunduk. İşçilerin insanca yaşayabileceği ücretler talep ediyoruz. İşveren bu talebimize yanaşmadı” diye konuştu.
İşçilerin zor şartlarda geçimlerini sağladığını belirten Çeltek, işverenin, çalışanların sesine kulak vermesini istedi. Yaşam koşullarının her geçen gün biraz daha ağırlaştığını kaydeden Çeltek, işçilerin özverili bir şekilde fabrikada çalıştıklarını ve emeklerinin karşılığının verilmesini istedi. Bu sorunun kısa sürede çözülmesini beklediklerini aktaran Çeltek, “Ülkedeki şartlar ortada. Bu işçiler, fabrikaların bel kemiği. Hayatlarını sürdürmelerini sağlayacak olan ücret artışlarının kabul edilmesini istiyoruz” dedi.
Birleşik Metal-İş Sendikası, kriz tartışmalarının yoğunlaşyığı bu günlede, krize karşı tutum alınması gerektiğini söyleyen "Yüksek Karların Sefasını Sürenler Krizin Cefasını da Çekmelidir!" başlıklı bir açıklama yayınladı.
Birleşik Metal-İş taraıfdan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Sermaye şimdi de “kriz” var diyemiyor ancak “darboğaz” var, batıyoruz çığlıkları altında, ücretlerimizi, çalışma hakkımızı, vergilerimizi gasp ederek, yani sömürü çarkını güçlendirerek işçi sınıfının yenilgisi üzerinden krizi yine hasarsız bir biçimde aşma hevesinde.
DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası olarak; krizin faturasını yoksulluk sınırının altında güçlükle yaşayan emekçi sınıflara çıkarılmasını reddediyor, bedelin yüksek gelirlerle karlarına kar katarak sefa süren sermaye kesimlerinin ödemesi gerektiğini, işçi sınıfı adına taleplerimizin arkasında ısrarla duracağımızı tüm kamuoyuna bir kez daha açıklıyoruz."
İşçiler de ücret kaybı, sermaye karlarda artış
Türkiye’de kriz var mı, yok mu tartışmaları gündemin ilk sıralarına oturmuş durumda. Güncel veriler bize kimi sektörlerde krizin etkilerini gözlemleme olanağı veriyor. Ücretsiz izinler, fazla mesailerin kesilmesi, işten çıkartmalar, ücretlerde gecikme ilk elden karşılaştığımız uygulamalar. Bunun anlamı kimi zaman gelirde düşme, kimi zaman işsizlik demek.
Sanayi işçisi 2008-2009 yıllarındaki krizin etkilerini çok iyi hatırlıyor. 2008 yılında başlayan küresel krizin sonuçlarını ağır bir biçimde yaşadık. Sendikamız o dönemde krize karşı emek yanlısı müdahalelerle kalıcı adımların atılmasını ve çalışma hakkının güvence altına alınmasını talep etti. Buna karşın büyük şirketlerin krizden hasarsız bir biçimde, karını güvence altına alarak çıkması için kamu kaynakları ve İşsizlik Fonu seferber edildi. Şirketler krizi, esneklik uygulamalarının yaygın kullanımının açığa çıkardığı yoğun sömürü oranları ve devlet destekleri ile büyük oranda hasarsız ve yüksek karlarla atlatırken, dönemin Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre sanayide reel birim ücretleri, 2009 yılında, 2008 yılına göre yüzde 8 oranında azaldı. Otomotiv sektöründe ve ana metal sanayinde reel ücretlerde yaşanan kayıplar yüzde 20 oranlarına ulaştı. Bu süreç ne yazık ki, işçileri diz çöktürmek için işleyen süreçler olarak gelişti. “İşten çıkartma mı, yoksa ücretlerde düşüş mü?” sorusunun cevabı bazı demir çelik fabrikalarında ne yazık ki bazı işçi sendikalarının da onayıyla yüzde 35’lere varan ücret kayıplarını gündeme getirdi.
Buna karşın sermaye kesimlerinin karlarında yaşanan artışlar dikkat çekiciydi. 2009 yılında, satışlar düştü ancak Türkiye’nin ilk 500 büyük firmasının yüzde 82’si kar elde etti. Yine ilk büyük 500 firma kârını yüzde 10, ikinci büyük 500 firma ise kârını yüzde 30 oranında arttırdı.
Peki bu nasıl gerçekleşti?
Yanıt basit ve sade. Sadece Türkiye için değil dünya geneli için elimizde somut bir veri var. Küresel krizi aşabilmek için dünyadaki yaklaşık üç milyar dolar, yani emekçinin bir yıl boyunca ürettiği toplam değerin üçte biri devlet bütçeleri aracılığıyla özel sektöre kaynak olarak aktarıldı.
Mesela ülkemizde krizin etkili olduğu 2009 yılında toplamda 190 bin işçinin ücretleri kısa çalışma ödeneği adı altında İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılandı. Peki nedir kısa çalışma ödeneği? İşverenlere kriz süresince işçilerin hesabından yani işsizlik fonundan sağlanan bir destek. Genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle, haftalık çalışma süreleri geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılmışsa, işyerinde faaliyet tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durmuşsa işverenin talebi halinde işveren; işçileri çalıştırmadığı süre boyunca ücret ödemez, gelir vergisi yatırmaz, SGK ve işsizlik sigortası primi kesilmez.
Kriz değil, darboğazmış?
Sermaye şimdi de “kriz” var diyemiyor ancak “darboğaz” var, batıyoruz çığlıkları altında, ücretlerimizi, çalışma hakkımızı, vergilerimizi gasp ederek, yani sömürü çarkını güçlendirerek işçi sınıfının yenilgisi üzerinden krizi yine hasarsız bir biçimde aşma hevesinde.
Sonuçta esneklik uygulamaları kriz dönemlerinde şirketlerin direncini ve aynı zamanda hareket (küçülebilme) kabiliyetlerini artırırken, işçiler açısından daha fazla kırılganlığa neden oluyor.
Dolayısıyla mesele krizin var olup olmaması meselesi değildir. Mesele sermayenin var olan krizin bedelini işçilerin üzerine yıkma, siyasal iktidarınsa buna ortak olma hevesidir. Bugün de İşsizlik Fonu’ndaki kaynaklar yoğun bir biçimde işverenlere aktarılmaktadır. Bugün de işçilerin üzerinden krizi hasarsız atlama hevesi içinde olanlar bulunmaktadır.
Siyastle ilgilenmeden olmaz
İşçiler çoğunlukla sendikaların sadece kendi işyerlerindeki sorunlarla ilgilenmesini, siyasetten uzak durmasını istiyor. Hâlbuki esneklik başlığı altında siyasetin gündemimize soktuğu süreçlere yeterince ve zamanında müdahale edememenin maliyeti işçilere, işsizlik ve gelirsizlik olarak yansıyor.
Bu nedenle kriz süreci aynı zamanda bir mücadele süreci. Sadece işyeri ölçeğinde değil, sektörel ve ülke genelinde, siyasete doğrudan müdahale ederek, krizin bedelini işçilere yıkmaya çalışanlara karşı ses çıkarma dönemi.
Enflasyon karşısında alım gücümüz hızla eriyor. Bazı işyerlerinde üretim azalırken, pazardaki fiyat artışları, bizler için krizin etkisini iki katına çıkartıyor. Kriz göstere göstere üzerimize geliyor. İşimize, ekmeğimize sahip çıkmak için, bu krizin bedelini ödememek için mücadele etmek gerekiyor.
Bu anlamda sendikamızın seçim döneminde açıkladığı talepler son derece günceldir.
Krizin maliyetinin kamuya yıkılmasının önüne geçilmelidir. Kamu kaynakları kullanılarak, şirketlerin borçlarının üstlenmesinin önüne geçilmelidir.
Ekonomik çalkantının maliyeti ve şirketlerin risklerinin toplumsallaştırılması uygulamasına son verilmelidir. “Karlar sermayeye, zararlar kamuya” zihniyetinin bu süreçte bir kez daha hortlamasına izin verilmemelidir, krizin faturası emekçilerin sırtına yüklenmemelidir.
Nasıl sermaye için kredi garanti fonu gibi programlar söz konusuysa kriz sürecinde ihtiyaç kredilerini ve kredi kartı borçlarını ödemekte güçlük çeken halka da borçların yeniden takvimlendirilmesi, borç yüklerinin azaltılması sağlanmalıdır.
Sadece kredisini ödediği konuta sahip olanların borç yükünde belli bir limite kadar kolaylık sağlanmalıdır. Şirketlerin iflası halinde, üretim ve istihdamın devam etmesinin koşulları aranmalı ve farklı kolektif mülkiyet biçimleri altında emekçilerin yönetim ve denetimde etkin kılınması sağlanmalıdır.
Bunun koşulları olmadığı durumlarda işçilere hem istihdam olanakları konusunda hem de mali hakları konusunda öncelik verilmelidir.
DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası olarak; krizin faturasını yoksulluk sınırının altında güçlükle yaşayan emekçi sınıflara çıkarılmasını reddediyor, bedelin yüksek gelirlerle karlarına kar katarak sefa süren sermaye kesimlerinin ödemesi gerektiğini, işçi sınıfı adına taleplerimizin arkasında ısrarla duracağımızı tüm kamuoyuna bir kez daha açıklıyoruz.
BİRLEŞİK METAL-İŞ Genel Yönetim Kurulu
Birleşik Metal-İş Sendikasına üye olan BBS işçilerinden 11'i işten atıldı.
Birleşik Metal-İş , Gebze OSB'de kurulu BBS işyerinde örgütlenerek gerekli çoğunluk sağladıktan sonra, yetki tespitini bakanlıktan aldı. İşverenin sendika karşıtı baskıları sonuç vermeyince dünden (12 Eylül) itibaren işçi çıkarmaya başlandı. Anayasal sendikal haklarını kullandıkları için işten atılan BBS işçileri fabrika kapısı önünde eyleme başladı.