Sendikalı oldukları için işten atılan Posco Assan işçileri 2 Aralık'ta AKP Kocaeli il merkezi önünde bir açıklama yaptılar. Yetki hakları gasp edilen işçiler mücadelede kararlı.
Posco Assan işçileri Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlendiler. Yetki tespiti için sendika Çalışma Bakanlığına başvurdu. Posco Assan işvereni 80 işçiyi işten çıkardı.
İşten çıkartılan işçiler yetki tespit yazısı gelmediği için Ankara'ya yürüme kararı aldılar. Yürüyüş günü polis işçiler ve sendika yöneticilerine saldırarak gözaltına aldı. Bakanlığın ve tüm yetkililerin engellemelerine karşılık Posco Assan işçileri yasal haklarını savunmakta kararlı durdular ve AKP Kocaeli il merkezi önünde bir açıklama yaptılar. Açıklamayı Birleşik Metal İş Başkanı Adnan serdaroğlu gerçekleştirdi.
Serdaroğlu açıklamada şunları dile getirdi;
"POSCO ASSAN’da işçiler Anayasa’nın kendilerine tanıdığı sendikalaşma hakkının çalıştıkları fabrikada da geçerli olması için yaklaşık iki aydır mücadele ediyor. Sendikamıza üye olan işçiler, ilk günden itibaren baskı, tehdit, işten çıkarma dahil her türlü hukuksuzluğa maruz kaldı. Bu hukuksuzluklara bugün bir yenisi daha eklendi. Sendikamızın çoğunluk tespitini iki aya yakın süredir bekleten Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bugün, nasıl olduğu anlaşılamayan bir biçimde yetkisizlik tespiti yazdı.
Oysa başvuru tarihinde sendikamız, yasanın aradığı çoğunluk üye sayısına sahipti. Üstelik sendikamızın çoğunluğu Bakanlık tarafından da tespit edilmişti. Ama her ne hikmetse başlangıçta yazılan çoğunluk tespiti bekletildi ve tespit iki ay sonra birden “yetkisizliğe” dönüştü.
Buradan başta Çalışma Bakanı olmak üzere, yetkililere sormak istiyoruz: Neler oldu, ne tür gelişmeler yaşandı da Bakanlığın, başlangıçta sendikamızın işyerinde çoğunluk sendikası olduğuna dair müspet sonuçlanan incelemesi bir anda “yetkisizlik” tespitine dönüştü?
Yazılan çoğunluk tespitini kimler durdurdu ve yetkisizlik tespitine dönüşmesini istedi?
Artık sözün bittiği yerdeyiz.
Biz bu soruların yanıtlarını biliyoruz. Yanıtları kamuoyu da bilmelidir:
Bakanlık, Kibar Holding ve Güney Koreli ortağının talimatını yerine getirerek, sendikamızın POSCO ASSAN’daki çoğunluk tespitini olumsuz yazmıştır. Bu tamamen keyfi bir işlemdir.
Keyfi bir işlemdir diyoruz, çünkü POSCO ASSAN’da yetki tespiti konusunda Bakanlığın yaptığı uygulama daha önce benzerine rastlanan bir uygulama değildir.
Sendikamız POSCO ASSAN için çoğunluk tespiti başvurusunu 15 Kasım 2017 tarihinde yapmıştır. Bu tarihte tespit sistemindeki Bakanlık kayıtlarında metal işkolunda yer alan tek adres fabrika adresidir. Zaten Bakanlık başvuru sonrası incelemesini yaparak sendikamızın işyerinde %50+1’lik üye çoğunluğuna sahip olduğunu tespit etmiştir. Ancak yazıyı bekletmiştir. Ardından Şirketin İstanbul’da Zorlu Center’da bulunan ve Bakanlık kayıtlarında ticaret büro işkolunda yer alan ofisi, apar topar metal işkoluna geçirilmiştir. Bu operasyonun amacının, işletme bütününde toplam çalışan sayısı yükseltilerek çoğunluk sayımızın düşürülmesine yönelik olduğu anlaşılıyor. Buna rağmen çoğunluk sayımız yine yeterli olmuştur. Bakanlık bu kez başka bir “ilk uygulamaya” imza atmış, çoğunluk tespitini işletme olarak %40 üzerinden değil “işyeri” olarak %50+1 üye sayısından hesap etmiştir. Yasaya göre aynı ünvanda birden fazla adreste faaliyet yürüten şirketlerde çoğunluk tespiti %40 oranından hesaplanmalıdır. Bakanlık, bu kurula uymayarak yasayı açıkça ihlal etmiştir.
Bu nedenle yazılan yetkisizlik, tamamen keyfidir. Hukuksuzdur.
Üstelik bu hukuksuzluğun planlı bir operasyonla yürütüldüğünü de anlıyoruz. Bu süreçte en yetkili kişiler devreye girerek kamuoyunu ve işçileri açıkça aldatmıştır.
Kimdir bu yetkili kişiler? En başta Sn. Zeki Aygün olmak üzere AKP Kocaeli milletvekilleridir. Kendileri, POSCO ASSAN işçilerinin uğradığı haksızlık önce Kocaeli gündemine, oradan Meclis’e ve ülke gündemine taşındığında belli ki paniklemiş, hemen ardından sorunu çözeceklerini duyurmuştur. İşçilerle yaptıkları görüşmelerde, atılan işçileri yeniden işbaşı yaptıracakları konusunda söz vermişlerdir. Ancak verilen sözlerin kamuoyunu oyalamak, ortaya çıkan ilk tepkileri yatıştırarak işverenlerin hukuksuzluklarını örtbas etmek için verildiği ortaya çıkmıştır. AKP milletvekillerinin, belediye başkanının, valinin, POSCO ASSAN işçilerine yalan söylemişler, onları aldatmışlardır. Şimdi hangi yüzle işçilerin yüzüne bakacaklardır?
AKP Hükümeti’nin sermaye kesimine her türlü imkanı sunduğunu biliyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca benzerine rastlanmamış teşvikler, vergi indirimleri, prim destekleri, muafiyetlerle işverenlere geniş imtiyazlar sunuluyor. Üstelik bu imtiyazlar, OHAL kapsamında daha da çeşitleniyor. İşçilerin hak arayışı, yürüyüşler, basın açıklamaları engelleniyor. Grevler yasaklanıyor. Ülkenin en yetkili ağzından yasakların OHAL’de ve patronların çıkarı için yapıldığı itiraf ediliyor.
İşverenlerin çıkarları doğrultusunda yapılan yasal düzenlemeler, çıkarılan KHK’lar ve diğer OHAL uygulamaları yetmemiş olmalı ki hükümet tek tek patronların kendi işyerleriyle ilgili talimatlarını da yerine getirmeye soyunmuş durumdadır. POSCO ASSAN’da yetkisizlik tespiti başka türlü izah edilemez. Bu durum kabul edilemez.
İşverenler, POSCO ASSAN işçilerinin sendikamızda örgütlenmeye başladığı günden itibaren bu girişimi önlemeye çalıştılar. Üyemiz işçiler fabrikada sorguya çekildi, sendikamızdan istifa etmeleri için tehdit edildi. Olmayınca işten atma saldırısı başladı. 80’in üzerinde üyemiz bu süreçte işten çıkarıldı. Hak arayışını güçlendirmek, yaşanan haksızlığı kamuoyuna duyurmak için Güney Kore konsolosluğu ile Kibar Holding önünde yaptığımız kitlesel basın açıklamalarında birçok zorlukla ve engellemeyle karşılaştık. Hiçbiri bu mücadeleyi durdurmadı. Yılmadık.
Anlaşılan o ki işverenler son çare sendikanın yetki tespitine müdahale etmeyi planlanmışlar. Bugün ortaya çıkan gelişme bunu gösteriyor.
Ama vazgeçmeyeceğiz.
Sendikamız bu hukuksuz uygulamayı mahkemeye taşıyacaktır. Yetki mahkemesi bu yasa dışı uygulamayı ortadan kaldıracaktır. Zaten yapılan yetki sürecini uzatarak POSCO ASSAN işçilerinin moralini bozmaktır. Buna izin vermeyeceğiz.
Sendikamız POSCO ASSAN işçilerinin hak mücadelesini onların temsilcisi olarak ve onlarla birlikte sürdürmeye devam edecek.
Ülkemizde Anayasa ve yasaların işverenlerin talimatıyla rafa kaldırılmasına, işçilerin haklı mücadelesini yükselterek karşı duracağız."
birleşik metal iş
Posco işçilerinin yürüyüşü dünkü polis müdahalesinin ardından bugün (27 Aralık) kaldığı yerden devam ediyor.
İzmit'in Alikahya bölgesinde faaliyet gösteren Posco Assan fabrikasından, Birleşik Metal-iş Sendikasına üye oldukları için işten çıkarılan işçiler dün (26 Aralık;) Ankara'ya yürümek isteyince polis müdahaleiyle karşılaşmışlardı. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu'nun da arsında bulunduğu 33 sendika yöneticisi ve işçi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan işçiler akşam saatlerinde serbest bırakıldılar.
Birleşik Metal-İş Sendikası'ndan dünkü polis müdahalesi ve gözaltılar sonrası şu açıklama yapılmıştı; “Tarihte her zaman direnenler kazanmıştır. Bunu asla unutmasınlar. Çünkü İşçiler Cumhurbaşkanı'ndan büyüktür" denildi.
Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlenen Posco Assan işçilerinin Anyasal haklarını kullanmalarına tahammül etmeyen işveren 80 işçiyi işten çıkardı.
Posco Assan fabrikasında, örgütlenme sürecini tamamlayan Birleşik Metal-İş Sendikası, çoğunluk yetkisini almasına rağmen 42 gündür yetki belgeleri gelmiyordu.
İşçiler bu antidemokratik tutumu protesto etmek için fabrika önünde açıklama yaparak Ankara’ya Çalışma Bakanlığına yürüyeceklerdi. Ancak, polis yürüyüşe izin vermeyerek, aralarında sendika yöneticilerive işçilerin bulunduğu 33 kişiyi gözaltına aldı.
Birleşik Metal-İş Sendikasından yapılan açıklamada; “Hakları için Ankara’ya yürümeye başlayan Posco Assan işçilerine polis saldırısı…
Genel Başkanımız, Genel Sekreterimiz, Şube yöneticilerimiz ve işçiler darp edilerek gözaltına alındı…
İzmit’te faaliyet gösteren POSCO ASSAN TST ÇELİK SANAYİ A.Ş işyerinde örgütlenme faaliyetleri sonucunda çalışan işçiler, Sendikamız Birleşik Metal-İş’e üye oldular.
Hemen ardından işyerinde sendikasız ve kölelik koşullarında işçi çalıştırmaya alışan ve sendikal örgütlülüğe tahammül gösteremeyen işveren tarafından işçiler üzerinde baskı uygulanmaya başlandı. Anayasal haklarına sahip çıkan işçiler, göstermelik gerekçelerle işten atılmaya başlandı. Toplam 80 işçinin iş akti fesh edildi.
42 gündür gönderilmeyen sendika yetki belgelerini almak için bugün Ankara’ya yürüyüşe başlayan işçiler fabrika önünden darp edilerek gözaltına alındılar…” denildi.
Birleşik Metal-İş Sendikası, MESS ile sürdürülen grup toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 1 Aralık 2017 tarihinde uyuşmazlık tutanağı tutulmuştu. Sendika Merkez Toplu Sözleşme Komisyonu gelişmeleri değerlendirmek üzere bugün (8 Aralık 2017) sendika Genel Merkezinde toplandı ve aşağıdaki kararları aldı.
Birleşik Metal-İş Sendikası Merkez Toplu Sözleşme Komisyonu, tarafından yapılan açıklamada; “MESS’in teklifleri içerisinde yer alan başta 3 yıllık toplu sözleşme olmak üzere, ücret zam teklifi, sosyal haklar için verilen teklif ve kazanılmış hakları geriye götürmeyi amaçlayan tekliflerin asla kabul edilmeyeceği belirtildi.”
Kazanılmış hakları koruyacağız
MESS, metal işçilerinin insan onuruna yakışır yaşama ve çalışma koşullarına yönelik taleplerine karşı metal işçilerinin kazanılmış haklarını ortadan kaldırmayı amaçladığı gibi, önerdiği komik oranda ücret zam teklifi ile metal işçilerini sefalet koşullarında yaşamaya mahkum etmek istemektedir. Biz ise, insanca düzeyde yaşayacak bir ücret istiyoruz. Emsal aldıkları enflasyonun işçilerin enflasyonu olmadığını defalarca söyledik bir kez daha belirtiyoruz.
MESS’e üye işyerleri üretim rekorları kırmakta olup sektörün karlılığı tartışılmaz durumdadır. Ancak, işverenler işçilerin sırtından kazandıklarının küçük bir bölümünü bile işçilere vermek istemiyorlar.
Masada söyledik, bir kez daha açıkça söylüyoruz. Hiçbir zaman ve hiçbir yerde, kazanılmış haklarımızı tartışma konusu etmedik, etmeyeceğiz. MESS’i uyarıyoruz, bu tekliflerinin kabul edilmesi söz konusu olamaz.
Bizler toplu sözleşme teklifimizi çok sayıda işçinin katıldığı kurullarımız aracılığıyla hazırladık. Teklifimiz, metal işçilerinin talepleridir. Uzun tartışmalar sonucu hazırlanmış bir tekliftir ve gerçekçidir.
Bize oran yüksek diyorlar. Biz de diyoruz ki, orana değil istediğimiz rakama bakın. Metal işçisi çok daha fazlasını hak etmektedir.
İşverenler, içinden geçtiğimiz olağanüstü koşullara güvenmesinler. Metal işçileri, fiili ve meşru haklarını, her koşul ve şartta kullanacaklardır. Bu konuda, metal işçilerin yaratıcılığını hatırlatmak isteriz.
İşverenlere geçtiğimiz dönem yaptığımız grevleri ve Metal Fırtınayı hatırlamak isteriz. Metal işçilerinin sabrını ölçmeye kalkmayın. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Henüz vakit varken, metal işçilerinin haklı taleplerini yerine getirin.
Bütün değerlerin yaratıcısı olduğu halde, açlık ve yoksulluk sınırlarında yaşamaya mahkum edilen ve bu ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan işçiler ve emekçiler bu durumu hak etmiyorlar.
Gün sermayenin dayatmalarına karşı ayağa kalkma, sesini duyurma ve tepkimizi ortaya koyma günüdür.
Eylem takvimi açıklandı
MESS’e bağlı işyerlerindeki üyelerimiz, emeklerine ve geleceklerine sahip çıkacak ve tepkilerini Pazartesi gününden (11 Aralık 2017) itibaren işyerlerinde göstermeye devam edeceklerdir.
Merkez Toplu Sözleşme Komisyonumuz bu değerlendirmeler çerçevesinde aşağıdaki eylem ve etkinlikleri yapma kararı almıştır.
1- 11 Aralık Pazartesi gününden itibaren işyerlerinde fazla mesailere kalınmayacaktır.
2- 11 Aralık Pazartesi gününden itibaren (2 hafta süreyle) taleplerimizi içeren kokartlar takılacaktır.
3- 15 Aralık Cuma günü başlayarak, her hafta Cuma günleri vardiya girişlerinde servislerden inilerek toplu bir şekilde yürüyüşler yapılacaktır.
4- Önümüzdeki günlerde, MESS’e üye işyerlerinin bulunduğu bölgelerde kitlesel basın açıklamaları yapılacaktır.
Yukarıda belirtilen eylem ve etkinlikler yanında, günlük gelişmeler dikkate alınarak, zamanı ve şekli Genel Yönetim Kurulumuz tarafından belirlenecek eylem ve etkinlikler yapılacaktır.
Yaşasın Metal İşçilerinin Onurlu Mücadelesi!
Yaşasın Birleşik Metal-İş
Birleşik Metal-İş Sendikası'nın örgütlü olduğu ve Düzce’de üretim yapan Tekno Maccaferri iş yerinde 56 gündür grev devam ediyordu. İşveren ile dün (25 Eylül) yapılan görüşmede anlaşmaya vardı.
Grev boyunca güvenlik kuvvetleri, işverenin fabrikadaki ürünlerinin çıkarılmasını sağlamak için işçilere müdahale etmiş ve gözaltına alarak işçilerin yasal haklarını kullanmalarını engellemişti.
İşçilerin tüm saldırı ve baskılara rağmen yılmadan greve devam etmesi sonrası varılan anlaşmaya göre birinci yıl için yüzde 21 zam ve 60 gün ikramiye kabul edildi. Sosyal haklara ise yüzde 25 zam yapıldı. İkinci yıl için ise artış enflasyon artı 2 zam ve 5 gün ikramiye olarak belirlendi.
Birleşik Metal-İş Sendikası, PETKİM işçilerine dönük baskılara karşı bir açıklama yayınladı. Açıklamada, “Uyarıyoruz! İşverenin dayatmacı tutumuna karşı hepimiz PETKİM nöbetindeyiz. İşverenin baskıları işçileri yıldırmayacaktır.” denildi.
Açıklamanın tamamı;
Petrol-İş Sendikası, Aliağa Şubesi’nde örgütlü PETKİM işyerinde yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde işverenin uzlaşmaz tutumu nedeniyle anlaşma sağlanamaması üzerine 19 Haziran Pazartesi günü PETKİM işçisi eylemlilik sürecine başladı.
Birleşik Metal-İş Sendikası olarak biliyoruz ki; işverenlerin ve PETKİM işvereninin uzlaşmaz tavrı ülkenin içinde bulunduğu antidemokratik atmosferden yararlanma fırsatçılığına dayanmaktadır. Yüzde 141 kar oranı olduğu belirtilen PETKİM söz konusu işçinin hakları olunca en asgari insani talebi dahi çok görmektedir.
Grev yasağı olan işyerinde patronun amacı süreci Yüksek Hakem Kurulu’na taşıyarak işçiyi ve sendikayı kötü şartlarda bir sözleşmeye razı etmektir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi demokratik haklarını kullanarak işyeri önünde toplanan işçileri polisle, TOMA’yla sindirmeye çalışmaktadır.
Uyarıyoruz!
İşverenin dayatmacı tutumuna karşı hepimiz PETKİM nöbetindeyiz. İşverenin baskıları işçileri yıldırmayacaktır.
Metal işçileri, PETKİM işçisinin onurlu direnişini selamlamakta ve işçilerle dayanışma içinde olduğunu bir defa daha vurgulamaktadır.
BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI Genel Yönetim Kurulu
Birleşik Metal-İş'te örgütlenen AKG Termoteknik çalışanı 17 işçi geçen gece sabaha karşı işten atıldı.
İşçiler işten atmalara karşı üretimi durdurdu.
Fabrikada direnişin hem dışarıda, hem de içeride sürmesi üzerine, işçileri polis zoruyla dışarı çıkardılar.
İşten atılan AKG Termoteknik işçileri daha önce işten atılan ve fabrika önünde direnişlerini sürdüren işçi arkadaşlarına katıldı.
İzmir Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu AKG Termoteknik oto radyatörleri üretiyor.
Birleşil Metal-İş'te örgütlenme üzerine, daha önce 8 işçi işten atılmıştı.
Birleşlik Metal-İş Sendikası'nda örgütlenen DİAM işçileri yeniden direnişe başladı.
Kurtköyt'de kurulu Fransız sermayeli DİAM Vitrin'de işçileri sendikal örgütlenmelerini sağladığında işveren bir grup işçiyi işten atınca direnişe geçmişlerdi.
Direniş sonucu DİAM işvereni atılan işçileri geri alma sözü vermiş ve işçiler işbaşı yapmışlardı.
Aradan geçen bir aylık süreye rağmen işveren ne sendikayı tanıdı, ne de işten atılanları geri aldı.
DİAM işçileri bakanlıktan yetki tespiti alınmasına rağmen, işverenin uzlaşmaz tutumuna, verilen sözlerin tutulmaması nedeniyle yeniden direnişe geçti.
DİAM işçileri, iş yavaşlatma eylemleri ile üretimden gelen güçlerini kullanarak hakların asahip çıkıyor.
Kristal-İş, Şişecam işyerlerinde 24 Mayıs'ta çıkılacak grevin bakanlar kurulu tarafından yasaklanması üzerine başkanlar kurulunu toplayarak bir dizi karar aldı.
Kristal-İş'ten yapılan açıklamada, “işverene ve hükümete gereken cevap verilecektir” denildi.
Alınan kararlar şöyle:
1- “Sendikamızın, 25. Dönem Cam Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinin her aşamasında uzlaşmadan yana olduğunu belirtmesine karşın, Şişecam işvereninin toplu pazarlık sürecini tıkayıcı ve uzlaşmaz tavırda olduğu konusunda görüş birliğine varıldı.
2- Şişecam işvereninin bu tavrının sebebinin, AKP hükümetinin grevi yasaklayacağı yönündeki garantisi olduğu bugün daha net anlaşılmaktadır.
3- AKP hükümeti, evrensel hukuk kurallarına, Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü’nün sözleşmelerine, Anayasa’ya, yasalara ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen 24 Mayıs’ta başlatacağımız grevimizi ertelemiş, fiilen yasaklamıştır.
4- AKP hükümeti işçi düşmanı tavrını sürdürmekte, özgür toplu pazarlık hakkını engellemekte ve işçi sınıfının grev hakkını gasp etmektedir. Artık bu duruma tüm sendikaların toplu bir şekilde tepki koyması ve dur demesi gerektiği yönünde görüş birliğine varıldı.
5- Şişecam işvereni, hükümetle kol kola hareket etmektedir. Grevlerimizin yasaklanması için ricacı olmakta ve Atatürk’ün kurduğu fabrikaları, çalışanın emeğinin karşılığını vermeyen, işçi haklarını gasp eden çalışma kamplarına dönüştürmeye çalışmaktadır. Şişecam kendi kültüründen uzaklaşmış, çalışanından uzaklaşmış, toplumdan kopmuş ve sırtını yasakçı zihniyetlere dayayan bir topluluk haline gelmiştir. Bu durum kabul edilemez ve sendikamız bu durumu değiştirmek için elinden geleni yapacaktır.
6- Sendikamız 22 Mayıs 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren grev ertelemesi sonrası, bugün itibariyle Danıştay nezdinde yürütmeyi durdurma talepli iptal davasını açmıştır. Ulusal ve uluslararası tüm yasal başvurularını da yapacaktır. Bu başvuruların yanı sıra uluslararası sözleşmeler, Anayasa, yasalar ve Anayasa Mahkemesi kararlarından doğan tüm haklarını da kullanacaktır.
7- Sendikamız, grev ertelemesi sonrası üyelerimizin talepleri doğrultusunda hareket edecektir. Üyelerinin kararlarını uygulayan, üyelerinin taleplerine sırt çevirmeyen geleneğini bugün de sürdürecektir. Yaşanan grev ertelemesi sonrası, üyelerimizin talepleri ve genişletilmiş başkanlar kurulunun görüş birliğiyle, hukuk ve hakkaniyet çerçevesinde, işyerlerinde, işverene ve hükümete gereken cevap verilecektir. Üyelerimize saygıyla duyurulur.”
Sınıf dayanışması artıyor
Cam işçileri grevinin daha günü gelmeden bakanlar kurulu kararı ile yasaklanmasına sendikalardan da tepkiler gelmeye başladı.
Birleşik Metal-İş tarafından yapılan dayanışma açıklamasında”AKP Hükümeti Grev Yasaklamaya Doymuyor” denilerek, “Anayasal bir hak olan grev hakkının bu kadar uydurma ve ilgisiz nedenlerle işçilerin elinden alınması hukuk dışı olduğu kadar aynı zamanda insanlığa da aykırıdır.
Bu kararlarla açıkça haksızlığa, adaletsizliğe, sömürüye çanak tutulmakta, zalimin zulmüne ortak olunmaktadır.
Evlerine ekmek götürmek için Avrupa’nın en uzun süreyle çalışan emekçileri olarak alınteri dökenlerin hakları uğruna verdikleri mücadeleyi bir kalemde silip atanlar elbet bir gün bu emekçilere hesap vermek zorunda kalacaklardır.
Bizler sömürüye, haksızlığa, adaletsizliğe nasıl karşı çıkıyorsak zalimin zulmüne de her daim karşı olmaya devam edeceğiz.
Birleşik Metal-İş Sendikası olarak bu duygu ve düşüncelerle emek ve emekçi düşmanı kararı şiddetle kınıyor, grev yasaklarının derhal kaldırılmasını talep ediyoruz.” denildi.
Nakliyat-İş, “5700 Cam İşçisinin Grevinin Yasaklanması İşçi Düşmanlığıdır” başlıklı açıklamada, “Daha önceki dönemlerde de yine cam, lastik, metal işçilerinin geçtiğimiz günlerde de banka emekçilerinin grevi erteleme adı altında yasaklanmıştır. Bu yasaklamalar, anayasaya, altına imza atmış olduğumuz İLO sözleşmelerine, evrensel hukuk kurallarına aykırıdır.
Bundan dolayı da işçi düşmanlığına, bu yasaklamalar karşı direnmek mücadele etmek meşrudur.
Cam işçilerinin diğer işçiler gibi reel ücretlerinin giderek düştüğü, yoksullaştığı bir süreçte grev yasaklamak işçi düşmanlığıdır. Ülkemizde “milli güvenliği” tehlikeye sokanlar, ABD ve diğer emperyalistlerle işbirliği yapan sermayedarlar, onların ekonomik, siyasi örgütleridir.
Sendikamız, taşıma işçileri direnen cam işçileri ile her zaman dayanışma içerisinde olacaktır.” denildi.
TÜMTİS, “Cam grevinin ‘ertelenmesi’ kabul edilemez, Grev haktır yasaklanamaz!” başlıkllı açıklamasında, “Erteleme adı altında grev hakkına getirilen yasak, açık bir insan hakkı ihlalidir. Hükümet işçi sınıfının kazanımlarına ve haklarına yönelik bu tutumundan bir an önce vazgeçmelidir. Yasak, sadece cam işçilerini değil, tüm işçi sınıfını ve emekçileri hedeflemekte, hak ve kazanımlarını tehdit etmektedir. Bu nedenle işçi sınıfı ve emekçiler bu saldırıyı boşa çıkarmak için sendika ve konfederasyon ayrımı gözetmeden omuz omuza mücadele etmelidir.
Kardeş sendikamız Kristal-İş’in ve cam işçilerinin haklı ve meşru mücadelelerinin yanındayız. Haksız ve hukuksuz yasaklama kararına karşı Kristal-İş sendikamızla dayanışma içinde olacağız.” denildi.
Tekgıda-İş, “Grev bir haktır ertelenemez” başlıklı basın açıklamasında, “Hükümetlerin görevi yasalar çerçevesinde tüm kurumsal yapıları işletmektir. Sendikalar da bu kurumsal yapılardandır ve bizzat hükümet eliyle işlemez duruma getirilmektedir. Hiçbir grev “Milli güvenliği bozucu” nitelikte olamaz. İşçi sendikaları, işçilerin menfaatleri kadar, ülkenin de menfaatlerini korumayı görev bilir. Eğer en önemli hak alma aracı olan “Grev” sendikaların elinden alınırsa bu sendikaları fiili olarak kapatmak anlamına gelir.
Sendikacıların terör örgütü lideri olarak yargılandığı, işçilerin köle gibi kiralanabildiği, kazanılmış hak olan kıdem tazminatının gerçekdışı bahanelerle ortadan kaldırılmak istendiği, grevlerin geçersiz gerekçelerle uygulanamaz hale getirildiği bir süreçte, haktan, hukuktan, demokrasiden ve adaletten bahsetmek mümkün değildir.
Biz sendikalar olarak, kazandığımız yada anayasanın bize tanıdığı haklarımızın gasp edilmesini, kullanılamaz hale getirilmesini kabul etmiyoruz.
Cam işçisinin grev hakkının her seferinde ellerinden alınması ne demokrasi, nede “Milli Güvenlik” gerekçesiyle açıklanabilir. Tekgıda-İş Sendikası olarak, Kristal-İş Sendikası ve Şişe Cam işçisiyle dayanışma içerisinde olduğumuzu bildirir, sendikal örgütlülük üzerindeki baskıların derhal sonlandırılmasını talep ederiz.” denildi.
Birleşik Metal-İş Sendikası 28 Nisan gününün, dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de “İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybeden İşçileri Anma ve Yas Günü” ilan edilmesi için çağrı yaptı.
Açıklamada, “ILO verilerine göre; Dünya’da her 15 saniyede 1 işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Her yıl 2 milyon fazla işçi meslek hastalığı ve iş kazaları sonucu hayatını kaybediyor. Ülkemizde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre; 2016 yılında 1970 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2017 yılının ilk 3 ayında ölen işçi sayısı en az 441 ulaştı. 2002-2016 yılları arasında en az 20 bin işçi hayatını kaybetti.” denildi.
Açıklamada, “Hepimiz işçi ölümlerinden sorumluyuz. Devlet denetlemediği ve gerçek sorumluları cezalandırmadığı, “fıtrat” söyleminin arkasına sığındığı için, işverenler kar hırsıyla, işçi ölümlerine davetiye çıkardıkları için, toplumun bireyleri işçi ölümlerine sessiz kaldığı için ve nihayetinde siyasi iktidara ve sermayeye sırtını yaslanmış yandaş sendikalar da işçi ölümlerini görmezden geldikleri için sorumlular.” diye vurgu yapıldı.
İş cinayetlerinin ve meslek hastalıklarının önlenmesi için;
Sendikal örgütlenmenin ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. İSG alanının işçi sınıfının temel mücadele alanlarından biri olarak ele alınmalıdır.
Kiralık işçilik, taşeron ve diğer güvencesiz çalışma biçimlerinin ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır işler için mücadelenin zemini güçlendirilmelidir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanının piyasanın kar döngüsünün bir parçası yapılmasına karşı denetimler açısından özerk ve demokratik bir yapının sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversiteler ile oluşturulması sağlanmalıdır.
Sağlık ve güvenlik alanına yönelik cezaların caydırıcı nitelikte olmalıdır.
İş kazaları ve meslek hastalıkları kayıtdışı ile mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınmalıdır.
Meslek hastalıklarının tespitine yönelik prosedür sadeleşmesi ve kısaltılması hedeflenmelidir.
CHP'den teklif
CHP Parti Meclisi Üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'da dün (27 Nisan) TBMM’ye sunduğu kanun teklifinde, 28 Nisan tarihinin “İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü” ilan edilmesini istedi.
Tanrıkulu, sunduğu kanun teklifinin gerekçesinde, “28 Nisan tarihi, 1914 yılında Kanada'da iş cinayetlerinde patron sorumluluğu olduğuna vurgu yapan bir hukuki kararın verilmiş olması sebebiyle iş güvenliği açısından önem teşkil etmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2001 yılında 28 Nisan'ı "Dünya Çalışma ve Güvenliği ve Sağlığı Günü" ilan etmiş, 30'dan fazla ülkedeyse 28 Nisan günü "İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü" olarak kabul edilmiştir.” dedi.
Kanun teklifinin gerekçeleri arasında, “İşbu kanun teklifi ile 28 Nisan tarihinin "İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü" ilan edilerek işçi ölümleri konusundaki duyarlılığı artırmak ve iş cinayetlerine karşı yürütülen mücadeleye güç kazandırmak hedeflenmiştir.” denildi.