çiftçi

yeni türkiye’nin normali elini kime uzatsan borç sahibi
Esnafından çiftçisine salgın boyunca desteksiz kalan ve geliri azalan yurttaşın tek çaresi kredi çekmek oldu. Son bir ayda 30 bin KOBİ borçlanırken icra dairelerindeki dosya sayısı geçen seneye göre 1 milyon 752 bin arttı. Ekonomik kriz ve salgın nedeniyle geliri azalan yurttaş çareyi yüksek faize rağmen kredi çekmekte buluyor. Salgının başından bu yana açıklanan ekonomi paketlerindeyse özellikle kamu bankalarını kredi vermeye zorlayarak piyasaya para pompaladı. Bu süreçte bankacılık sektörünün kredi hacmi genişledi. Bankaların verdiği krediler mayıs ayının son haftasında 36,5 milyar liralık genişlemeyle 3 trilyon 855 milyar liraya yükseldi. Yurttaşın bankalara ve finansman şirketlerine olan borcu mayısın son haftasında 10,1 milyar lira artarak 882,3 milyar liraya yükseldi. Bu borcun 18,2 milyar lirası ise takipteki alacaklar kısmında bulunuyor. Öte yandan borcun 722,9 milyar lirası tüketici kredilerinden, 159,3 milyar lirası da kredi kartlarından kaynaklanıyor. Son hafta halkın çektiği kredilerde 4,3 milyar liralık, kredi kartı borçlarında ise 5,8 milyar liralık artış yaşandı. Yurttaşların vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borçları toplamı 18,2 milyar lira düzende gerçekleşti. Takipteki borçların 12,9 milyar lirası tüketici kredilerinden, 5,3 milyar lirası ise kredi kartı borçlarında oluşuyor. Ayrıca bankaların zamanında tahsil edemediği için takibe aldıkları ancak daha sonra da varlık yönetim şirketlerine sattıkları alacaklarından kaynaklanan borç da Mart 2021 sonu itibariyle 30,3 milyar lira olarak açıklandı. Dört ayda 34,5 milyar lira faiz ödendi İktidarın doğrudan destek vermek yerine borçlandırmaya teşvik ettiği yurttaşın, bankalara ödediği faiz de artan borçlarına paralel olarak artıyor. BDDK’nin verilerine göre bu yılın ilk dört aylık döneminde vatandaşlar tüketici kredisi ve kredi kartı borçları nedeniyle bankalara toplam 34,5 milyar lira faiz ödediler. Ödenen faiz geçen yılın aynı dönemindeki 25,9 milyar liraya göre yüzde 33,7 oranında artış gösterdi. 30 bin KOBİ bir ayda borçlandı KOBİ’lerin bankalara olan borcu nisanda bir önceki aya göre 3,5 milyar lira daha artarak 939,1 milyar liraya yükseldi. Bu kredilerin 57,2 milyar liralık kısmı zamanında ödenmediği için bankalar tarafından takibe alınan kredilerden oluşuyor. Bankalara borcu bulunan KOBİ sayısı da Nisanda 29 bin artarak 4 milyon 229 bine yükseldi. Bunların da 280 bini borcunu ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilmiş durumda. KOBİ kredilerinde yılın ilk dört aylık döneminde ise 33,1 milyar liralık büyüme yaşandı. Aynı dönemde borçlu KOBİ sayısında 131 bin artış oldu. Çiftçinin borcu 143,6 milyar lira Tarım sektörünün bankacılık sektörüne olan borçları da nisanda bir önceki aya göre 3,2 milyar lira, geçen yılın sonuna göre ise 21,2 milyar lira artarak 143,6 milyar liraya yükseldi. Tarım sektörünün kredi borçlarının 106,4 milyar lira ile büyük bölümü kamu bankalarına olan borçlardan kaynaklanıyor. Özel bankalar da sektöre 37,2 milyar liralık kredi kullandırdı. Sektörün zamanında ödeyemediği için bankalar tarafından takibe alınan kredi borcu ise 4,9 milyar lira düzeyinde bulunuyor. İcra dosyaları 1,7 milyon arttı Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden alınan verilere göre yılbaşından bu yana icra ve iflas dairelerine toplam 3 milyon 132 bin yeni dosya geldi. Yeni gelen dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon adet arttı. Geçen yıl nisan ayından itibaren üç ay süreyle icra dairelerine başvurular ertelenmişti. Bu yılki yüksek artışın önemli bir nedenini de bu ertelemenin etkisi oluşturuyor. İcra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısı ise bir yıl öncesine göre 1 milyon 752 bin adet artarak 22 milyon 98 bine çıktı. Kaynak: BirGün      
gıdada ithalat politikaları çiftçiyi üretimden kopardı
Son yedi yılda kayıtlı çiftçi sayısı 700 bin azaldı. İthalatın artmasıyla, çiftçinin üretimden kopmasının bağlantılı olduğu belirtiliyor. Çiftçinin zamanında ve yeterli desteklenmesiyle üretimin artırılabileceği kaydedildi. Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) göre çiftçi sayısı 2003 yılından bu yana 700 bin azaldı. Ziraat Odası’nın 4 milyon üye rakamı ele alındığında odaya kayıtlı 2 milyon çiftçinin çiftçilikten uzaklaştığı kaydedildi. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Çiftçilerin borçlarının sürekli arttığını, üreticilerin tarımdan kopmaya devam ettiğini, siyasal iktidarın ise var olan sorunların çözümüne yönelik adım atmak yerine. İthalata dayalı bir tarım politikası izlediğini kaydetti. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, Türkiye'de çiftçilerin mutlu olduğu yönünde açıklamalarda bulunduğuna dikkat çeken CHP Milletvekili Gürer, “2002 yılında 2.4 milyar TL olan çiftçi borcu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 2021 yılı Şubat ayı raporuna göre 137 milyar TL’ye çıkmış. Bu rakam yalnızca çiftçilerin bankalara olan borcudur. Tarım Kredi Kooperatifleri ve piyasaya olan borçlarda eklendiğinde çiftçinin borcu 180 milyar TL’yi aşıyor” diye konuştu. Çiftçi üretimden uzaklaşıyor Çiftçi sayısının da var olan sorunların bir sonucu olarak gittikçe azaldığına işaret eden Gürer, “Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) göre çiftçi sayısında 700 bin kişilik azalma oldu. Ziraat Odası’nın 4 milyon üye rakamı ele alındığında odaya kayıtlı 2 milyon çiftçi bugün çiftçilikten uzaklaşmış” şeklinde konuştu. Gürer, “Sayın Bakan Türkiye’nin tarımsal ürünlerle ilgili ithalatı, ihracata göre daha düşük diyor. Bu veriler, rakamlara bakıldığında doğru olabilir. Ancak bu rakamların nasıl saptandığı önemlidir. Eğer siz en çok ithal ettiğiniz ki geçen yıl 9.5 milyon ton buğday ithal etmişiniz; bunun yüzde 45 olan gümrük vergisi oranını sıfırlarsanız, arpada yüzde 35, mısırda yüzde 25 olan gümrük vergisi oranını sıfırlarsanız, gümrük vergisiyle elde edilecek gelirleri de ihracat rakamından düşmeniz gerekir. Öte yandan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kendi çiftçisinden 1800 liraya aldığı buğdayı yurtdışından 2 bin 450 liraya ithal etti. 1950 liraya da piyasaya sattı. Kurumsal olarak ciddi zarar oluştu. İhracatı ithalata oranlarken, gümrük vergisiyle ülkemize giriş yapan ürünleri dikkate alıp kamunun bu konudaki zararını toplarsak, sayın Bakanın belirttiği gibi ithalat ile ihracat arasında, ihracat lehine gösterilen rakam daha düşük rakam olarak ortaya çıkar. Çünkü devlet gümrük vergisi gelirinden vazgeçecek, kamu kurumlarının zararı hesaplanmayacak, sonrada ihracatımız arttı diye kendi kendimizi aldatacağız. Bu kabul edilemez” diye devam etti. Sıfır gümrükle ithalat izni Gürer, “ İngiltere ile tarım ve gıda ürünlerinin ithalatının kolaylaştıran bir anlaşma yapıldı. İngiltere ile yapılan serbest ticaret anlaşması gereği bazı tarım ve gıda ürünlerinin sıfır gümrükle ithalatı yapılacak. Canlı hayvan, büyükbaş hayvan eti, sakatat, peynir altı suyu, tereyağı, eritme peyniri, diğer peynirler, tohumluk patates, mantar, fasulye, elma, şeftali, diğer meyveler, çay, buğday, makarnalık buğday tohumu, çavdar, arpa, yulaf, mısır, pirinç, işlenmiş yulaf, malt, ayçiçeği tohumu, pamuk tohumu, kavun-karpuz tohumu, ekimlik tohum, hayvansal yağlar, ham soya yağı ve ayçiçeği yağı, et ürünleri, şeker, çiklet, kakao tozu, gıda müstahzarları, makarna, hububat mamulleri, bisküvi, gofret, mantar, domates konservesi, sebze konservesi, reçel ve marmelat, meyve ve sebze suları, dondurma ve yenilebilen buzlar, şarap, sirke, kedi-köpek mamaları gibi ürünler sıfır gümrük vergisiyle ithal edilebilecek. Bu da gösteriyor ki ithalata dayalı politikalardan ülkemiz vazgeçmeyecek” dedi. Kendi çiftçimizi desteklemeliyiz CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ithalata dayalı tarım politikasının Türkiye’de tarımı bitirme noktasına taşıdığına da işaret etti. Gürer, “Kendi çiftçimizi desteklemeliyiz. Bugün 20 milyon tona yakın buğday üreten Türkiye’nin 10 milyon tona yakın buğday ithal ediyor olması, sorunların azaldığının değil arttığının bir göstergesidir. Kendi çiftçimize doğru zamanda doğru destek vermeliyiz. Bir yıl önceden ürün deseni belirleyerek çiftçinin kazanabileceği ürünleri ekmesini sağlamalıyız” ifadelerini kullandı. TMO’nun depolarda kalan patatesi alıp, ihtiyaç sahiplerine dağıtılması uygulamasına da değinen Ömer Fethi Gürer, “Aylarca TMO patates alımı yapsın, çiftçinin elinde kalan patates çürümesin dedik. Nihayet aylar sonra iktidar TMO eliyle patates alımına başladı. Bakanın açıklamasına göre 10 bin ton patates alımı yapılmış. Oysa 300 bin ton patates depoda, Cumhurbaşkanı 1 milyon 200 bin ton patates alımı yapılacağını açıklamıştı. Ülkemizde 5 milyon 200 bin ton patates üretimi yapılıyor. Bunun çoğunluğu depolarda kaldı. TMO patates alımında sistem olarak iyi ürünü tercih ediyor. Ürünü çürümek üzere olan çiftçinin durumuyla ilgili bir açıklama bugüne kadar yapılmadı” dedi. Gürer, çillenmeye başladığı için TMO tarafından alınmayan ürün sahiplerinin belirlenerek, alım şartlarına uymayan ürün sahiplerine aynen doğal afetlerde olduğu gibi destek sağlanması gerektiğini ifade etti. ‘Denetim mi yok, veri mi yok?’ Gürer, belirli dönemlerde taklit ve tağşiş ürünlerin listesini açıklayan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2020 yılının Eylül ayından bu yana açıklama yapmadığını da anımsatarak, “Denetim mi yok, veri mi yok ya da piyasadaki ürünler sorunsuz mu? Öte yandan taklit ve tağşiş olduğu iddia edilerek bakanlık tarafından açıklanan bir firma, mahkeme kararıyla ürününü o listeden çıkarttırdı. Bu konuda bir yasal boşluk mu var? Gelirler düştü, giderek arttı. Yurttaşın tükettiği gıdanın içeriğini güvendiği devlet tarafından denetlenerek, hileli ürün satışının önü kesilmelidir” ifadelerini kullandı.    
tarım yazarından AA’nın müjde haberine tepki
AA'nın "Erdoğan'dan çiftçiye müjde" haberindeki veriler 'gerçek değil' Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Anadolu Ajansı'nın, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan çiftçiye müjde" haberindeki rakamların gerçek olmadığını belirtti ve "Bu nasıl habercilik?" diyerek tepki gösterdi. Yıldırım açıklamasında doğru verileri de açıkladı. Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, Anadolu Ajansı'nın (AA), "Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan çiftçiye müjde" haberindeki rakamların gerçek olmadığını söyledi. Türkiye'nin toplam çeltik üretiminin 900 bin ton civarında olduğunu belirten Yıldırım, "Çiftçinin elinde nasıl 750 bin ton olur?" ifadelerini kullandı. AA'nın haberinde, "Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO), ürünlerinin bir kısmı elinde kalan çiftçiden, 250-300 bin ton yemeklik patates, 40 bin ton soğan ve 75 bin ton çeltik satın alacağı bildirildi" denildi. Haberde, şu ifadeler kullanıldı: "Alınan bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle zor günler geçiren çiftçiye destek verildi. TMO'nun, ürünlerinin bir kısmı elinde kalan çiftçiden, 250-300 bin ton yemeklik patates, 40 bin ton soğan ve 75 bin ton çeltik satın alacağı, satın alınan ürünün ise vatandaşa ücretsiz dağıtılacağı kaydedildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, pandemi süreci boyunca mağdur olan çiftçinin sorunlarına çözüm için destek çalışmalarının süreceğini bildirdi." Tarım yazar Yıldırım, AA'nın haberine tepki gösterdi. "Bu nasıl habercilik?" diyen Yıldırım, "Anadolu Ajansı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Toprak Mahsulleri Ofisi'nin çiftçinin elinde kalan 1 milyon 200 bin ton patates, 250 bin ton soğan, 750 bin ton çeltiği satın alacak diye haber geçti. Haberdeki rakamlar çok abartılı, daha doğrusu gerçek değil" ifadelerini kullandı. "Fakat yaygın ve bilinen gazete, TV ve internet sitelerinin neredeyse tamamı hiç sorgulamadan haberi olduğu gibi yayımladı" diyen Yıldırım, şunları söyledi: "Türkiye'nin toplam çeltik üretimi 900 bin ton civarında. Çiftçinin elinde nasıl 750 bin ton olur? Patates ve soğan verileri de yanlış. Doğrusu şöyle olacaktır: Patates 200 - 300 bin ton Soğan 40 - 50 bin ton Çeltik 40 - 50 bin ton." AA haberi düzeltti Tarım yazar Yıldırım’ın tepkisi üzerine AA haberini düzeltti. Düzeltilen haberde daha önceki haberde yer alan çiftçinin elinde olduğu iddia edilen ürünlerin gerçek değerleri yer aldı; “Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO), ürünlerinin bir kısmı elinde kalan çiftçiden, 250-300 bin ton yemeklik patates, 40 bin ton soğan ve 75 bin ton çeltik satın alacağı bildirildi.”    
çiftçinin borcu büyüyor
Tarım yüzde 4.8 büyürken çiftçinin borcu da 21 milyar lira arttı CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, 2020 yılında %4.8 büyüyen tarım kesimi ile ilgili “Pandemi koşullarına rağmen üretim yapan çiftçi sayesinde tarımda bir büyüme görülüyor ama bu büyümenin ne üreticiye ne tüketiciye faydası yok. Çiftçinin son bir yılda borcu 21 milyar arttı. Büyüyen çiftçinin geliri değil, borcu” dedi. TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2020 yılı büyüme rakamlarını değerlendiren Sarıbal, tarımda %4.8’lik büyüme yaşandığını, 2020 yılında tarımsal hasılanın ise 277 milyar liradan 333 milyar liraya yükseldiğini hatırlattı. Sarıbal, “2003 ile 2020 yılları arasında tarım sektörünün ortalama büyümesi %2.75 oldu. Bu açıdan bakınca 4.8’lik büyüme önemli. Ancak tarımsal hasıla TL bazında büyürken dolar bazında azaldı. 2019 yılında 48,9 milyar dolar olan tarımsal hasılamız 2020 yılında 2,5 milyar dolar azalarak 46,4 milyar dolara geriledi” diye konuştu. ‘Çiftçi ürettiği için cezalandırılıyor mu?’ Pandemi sürecinde Tarım ve Orman Bakanının çiftçiye “bir karış boş yer kalmasın, gerekirse devlet ürününüzü alır” dediğini ve çiftçinin ürettiğini belirten Sarıbal, şunları söyledi: “Çiftçi sözünü tuttu. Hükümet yetkililerine inandı ve güvendi. Ekimini yaptı ve fazla da üretti. Ürettiği için cezalandırılan bir çiftçi kesimiyle karşı karşıyayız. Bir yılda gübreye verilen para yüzde 60 ile 80 arasında artmış. Yem fiyatları yüzde 60 artmış. İlaç yüzde 30 ile 50 arasında artmış. Tohum yüzde 30 artmış. Yani üretim kalemlerinin tümü artmış. Bu büyüme, artan girdi maliyetlerine rağmen üreten çiftçinin sağladığı bir büyüme. Ama çiftçimiz pandemide bile ürününden para kazanamadı. Bakınız patates üreticileri perişan. Kilosunu 1.5 liraya mal ettiği patatesi 80 kuruşa, yanı zararına bile satamıyor. Soğanda da durum aynı. Oysa hükümet TMO ve Tarım Kredi Kooperatifi aracılığıyla bu ürünleri çiftçiden alıp değerlendirebilir. 12 Eylül askeri darbesi sonrası kurulan cunta hükümeti bile soğanı elinde kalan çiftçilerin soğanını almak için karar almıştı. Mevcut AKP yönetimi ise maalesef çiftçilerin sorunlarına duyarsız. Çiftçi üretti ama üretirken de borç batağına saplandı. Nitekim çiftçi borçları son bir yılda 21 milyar lira arttı. Öyleyse bu büyümenin çiftçiye bir yararı olmadığı ortadadır. Çiftçi kazanamadı, artan gıda enflasyonunun da gösterdiği gibi daha pahalı gıda alan tüketici de bu büyümeden yararlanmamış görünüyor. Yani hem çiftçi kaybetti hem tüketici. Bir büyüme var ama ne çiftçiye yaramış ne de tüketiciye yaramış.” Zeytin üreticisi zorda CHP’li Sarıbal, basın toplantısında, 23-25 Ocak 2021 tarihleri arasında Ege Bölgesinde etkili olan soğuk havalar nedeniyle Bursa başta olmak üzere birçok ilde zeytin bahçelerinin zarar gördüğünü aktardı. Zeytin üreticilerinin ciddi bir ürün kaybıyla karşı karşıya olduğunu hatırlatan Sarıbal, “Bahçeleri gezdik. Bazı zeytin ağaçları tamamen kuruma riski ile karşı karşıya. 2020 ürünlerinden para kazanamayan üreticinin 2021 yılında ciddi bir ürün kaybı yaşayacağı anlaşılıyor. Yetkililerin derhal bölgede gereken incelemeleri yaparak, üreticiye destek olması gerekiyor. Çiftçilerin acilen borçlarının derhal faizsiz ertelenmesi. Yetmez borç faizlerinin silinerek, kalan borçlarının da uzun döneme yayılacak şekilde yapılandırılması gerekiyor. Çiftçilerin bahçelerinin bakımlarını yapmaları, üretime devam etmeleri için de parasal desteğe ihtiyaçları var. Sattıkları ürünlerin primleri arttırılabilir. Ucuz kredi imkanı tanınabilir. Ama bunların da biran önce yapılması şart” görüşünü dile getirdi.  
çiftçiye göstermelik gübre desteği maliyetin yüzde 8-9’unu karşılayacak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından çiftçiye “müjde” olarak açıklanan gübre desteğinin maliyetin sadece yüzde 8-9’unu karşıladığı belirtildi. Yüzde 100 artırıldığı belirtilen desteğin maliyetler karşısında “devede kulak” kaldığını belirten CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, dolar ve avro’daki artış nedeniyle artan gübre fiyatlarının destek miktarının çok üzerinde olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Trakya’da buğday ekimi için yılda üç kez yapılan gübrelemenin dekar başına 180 lira maliyeti bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesi’nde ise dekar başına toplam maliyet 197 liradır. Yüzde 100 artışla bu maliyetlerin ancak yüzde 8-9’u karşılanıyor. Buğdayda gübre desteği dekar başına en az 100 lira, ayçiçeğinde ise en az 50 lira olmalıdır.” TBMM Genel Kurulu’nda konuşan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gübre desteklerini artırdık” sözlerini eleştirdi. Gürer, “Üre gübresi dört ay önce 1800 liraydı, bugün 3 bin 100 lira. 1200 lira zam gelmiş durumda, çiftçi bunu nasıl karşılasın” diye sordu. İktidar ne demişti? Tarım ve Orman Bakanlığı, gübre desteğinin bütün ürünlerde artırıldığını duyurmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta yaptığı açıklamada hububatta gübre desteğinin 8 liradan 16 liraya çıkarıldığını duyurmuştu. Ancak bu açıklama kafaları karıştırırken, gübre desteğindeki artışın diğer ürünler için de geçerli olup olmadığı merak ediliyordu. Tarım ve Orman Bakanlığı bugün yaptığı açıklama ile gübre desteğindeki artışın bütün ürünler için geçerli olduğunu duyurdu. Buna göre, hububat (buğday, arpa, çavdar, yulaf, tirikale) dekara 8 olan gübre desteği 16 TL'ye, diğer ürünlerde dekara 4 TL olan gübre desteği de 8 TL'ye çıkarıldı. Bakanlık açıklamasında gübre desteklerinde yapılan yüzde 100 artış sonrası ödemelerin, 2020 yılı üretimini kapsayacak şekilde hesaplanacağını ve çiftçinin kaynağa en fazla ihtiyaç duyduğu bu ilkbahar döneminde hesaplara yatırılacağını duyurdu.  
icralık olan çiftçi tarlasını traktörünü satıyor
Tarımı dışa bağımlı hale getiren iktidar gıda fiyatlarından yakınıyor Sıfır gümrük vergileri ve teşviklerle ülkeyi tarımda dışa bağımlı hale getiren iktidar, şimdi de fiyatlardan yakınıyor. Çiftçinin kredi borcu 130 milyar liraya ulaştı. İcralık olan çiftçi tarlasını, traktörünü sattı. Türkiye yüzde 30’luk payla en çok ithalat yapan ülke oldu. Sıfır gümrük vergileriyle, teşviklerle ülkeyi tarımda dışa bağımlı hale getiren AKP, şimdi de bu politikaların sonucu olan gıda fiyatlarının yüksekliğinden yakınıyor. Oysa fiyatlardaki artışın temel nedeni uygulanan bu yanlış politikalar. Para kazanamayan çiftçinin banka ve kooperatiflere milyarlarca lira borcu var. Ucuza ürün tüketemeyen yurttaş ise markete para yetiştiremiyor. Harcamayı kredi kartı ile yapıp bankaya borçlanıyor. Devlet yeterli denetimi yapmıyor. Tarımda kâr tamamen şirketlere ve aracılara kalıyor. Çiftçi borç batağında Artan gıda fiyatları, salgın nedeniyle zaten geliri düşen yurttaşın bütçesini sarsarken, diğer yandan ürününü ucuza satan çiftçi ise borç batağında yüzüyor. Çiftçinin kullandığı banka kredileri 130 milyar TL’ye yaklaştı. Tarım kredi kooperatiflerinin kullandırdığı kredilerin tutarı da yaklaşık 9 milyar TL. Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, borcunu ödeyemeyen çiftçi takibe düşmemek için başka bankalardan yüksek faizle aldığı kredilerle borcunu kapatmaya çalışıyor. İcralık olan çiftçi, tarlasını, traktörünü satıyor. Yurttaş ise artan gıda fiyatlarıyla başa çıkabilmek için banka kredisi ve kredi kartlarına biraz daha yükleniyor. Bir süre sonra borç ödenemiyor. Bireysel takip borçlularından halen borcu devam eden kişi sayısı tüketici kredilerinde 2.3 milyon kişi. Bireysel kredi kartlarında ise 2.4 milyon kişi. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, tarımda planlama yetersizliğinden arz talep dengesinin sağlanamamasına, girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dışa bağımlılığa, kuraklık ve salgından dünyada fiyatların yükselmesine kadar birçok sorun bulunduğuna dikkat çekti. Zincir marketlerin fiyatları belirleyip yönlendirdiklerini, bu tekelci yapının mutlaka kamu tarafından denetlenmesi gerektiğini belirten ‘Ayçiçeğinde dışa bağımlıyız’ Suiçmez, fiyatı arttığı için eleştiri konusu olan ayçiçeğindeki duruma dikkat çekti. Suiçmez, şunları söyledi: “Ayçiçeği konusunda ülkemiz zaten hem tohum hem yağ konusunda dışarıya bağımlı. 2002’den 2020’ye kadar ithalat miktarı 8.5 kat artmış durumda. Dünya ithalatının yüzde 30’u ile birinci sıradayız. ABD Tarım Bakanlığı’nın tahminlerine göre de ithalat oranımız yüzde 37’ye kadar çıkacak. Dünyada kuraklığın da etkisiyle ayçiçekyağına olan aşırı talep nedeniyle ağustosta ton başına 390 dolar olan fiyat, kasımda 605 dolara kadar çıktı. 2016’da 382 bin ton yağlık ayçiçeği tohumu ithalatı yapılırken, 2019’da 1.1 milyon ton ayçiçeği tohumu ithalatı yapıldı. Ayçiçeğinde kendimize yeterlilik oranımız yüzde 66.4. Üretim eksiğimiz var.” ‘İthalat yanlışına düşüldü’ Suiçmez, üretimin artırılması, desteklerin zamanında verilmesi, planlamada ayçiçeğine öncelik tanınması, girdi maliyetlerinin düşürülmesi, kredi faizlerinin aşağıya çekilmesi gerektiğini vurguladı. Tüm bunları yaparak çiftçinin üretmesini sağlamak yerine çözüm olarak ithalat yanlışına düşüldüğüne işaret eden Suiçmez, 5 Kasım’da ayçiçeği ithalatında gümrük vergisinin sıfırlandığını, 25 Kasım’da ise ayçiçek yağında yüzde 36 olan gümrük vergisinin yüzde 3’e indirildiğini anımsattı. ‘Fiyatlar böyle düşmez’ Fiyatların düşmesini beklerken yüzde 50 arttığına dikkat çeken Suiçmez, “Vergileri sıfırlayarak içeride yağ fiyatları düşmez. Salgın ve kuraklık nedeniyle daha pahalı ithalat yapmak zorunda kalırız. Gıda fiyatları da düşmez. Üreticimiz kazanamaz. Tüketicimiz ucuz yağa ulaşamaz. Bizim içeride üretimi artırmamız lazım” dedi. Buğdayda, soyada, mısırda da durumun aynı olduğunu anlatan Suiçmez, bu ürünlerin aynı zamanda yem maddesi olarak kullanıldığını, fiyatlardaki artışın otomatik olarak et, yumurta ve süt fiyatlarını artırdığına vurgu yaptı. “Çiftçinin eline geçen para artmıyor” diyen Suiçmez, çayır ve meraların önemine işaret etti. Son olarak maliyetlerin yüksekliğinden şikâyet eden üreticilerin çağrısı üzerine Biyogüvenlik Kurulu’nun mısır ve soyada GDO’lu hayvan yemine izin verdiğine işaret eden Suiçmez, bunu da yanlış bulduklarını söyledi. Suiçmez, “Yanlış devam ettiriliyor. Çiftçinin kazanması, tüketicinin ucuza ürün alması sağlanamıyor. Ana kâr şirketlere gidiyor. Zincir marketlere, aracılara gidiyor. Kamu yeterli denetimi yapmıyor. Alanı özel sektöre bırakıyor. En önemli sorun bunlar” dedi. Gıda fiyatlarını “dışalımla terbiye etme” anlayışının ülkeyi birçok üründe dışı bağımlı hale getirdiğini belirten Suiçmez, kendi çiftçimizden esirgenen desteğin başka ülke çiftçilerine verilmeye devam ettiğini söyledi. Suiçmez, “Ülkemizde önceki yıllarda olduğu gibi pandemi sürecinde de yapısal sorunları çözmek yerine ‘yerli ve milli’ söylemi dışında maalesef yerli üretimi ve üreticiyi korumaya yönelik somut ekonomik desteklere dayalı üretim seferberliğine yönelik kamucu tarım politikaları uygulamaya konulmamaktadır” dedi. Zeytinyağında durum ne? Türkiye, zeytinyağında üretici ülkelerden birisi. Ancak diğer ürünlerde olduğu gibi zeytinyağında da en az kazanan yine çiftçi. Yıllardır üretici, zeytinyağını maliyetinin çok altında düşük fiyattan sattı. Bu yıl ise çiftçi zeytinyağını 20-25 liradan satıyor. Çok daha düşük fiyattan yağı alan tüccar da var. Market raflarında ise zeytinyağının litre fiyatı 30 liradan başlıyor 50 liraya kadar çıkıyor. Çeşitli adlar altında daha yüksek fiyattan satılan da var. Sonuç olarak çiftçi yine kazanamıyor. Kazanan, şirketler ve aracılar oluyor.  
ziraat bankası bağ bahçe tarla zengini oldu
Ziraat Bankası'nın borçları ödenmediği için haczettiği ve satışa konu olan 1918 gayrimenkulün 874'ü tarla, bağ ve bahçeden oluşması dikkat çekti. Ziraat Bankası’nın internet sitesindeki ilanlarda tam 874 adet satılık tarla, bağ ve bahçe bulunuyor. Çiftçiler borçlarını ödeyemedikçe, geçim kaynağı olan tarlalar Ziraat Bankası’nın eline geçiyor. İlanlarda 1 milyon liralık bahçeler de var, 15 bin liralık buğday tarlaları da. 2020, özellikle tarım kesimi için zor bir yıl oldu. Bir yandan artan çiftçi borçları, diğer yandan döviz kurlarının yukarı yönlü hareketiyle artan girdi maliyetleri, pandemi ile birlikte başlayan ihracat yasaklarıyla birleşince birçok çiftçi borcunu ödemekte zorlandı. Bu durum Ziraat Bankası’nı tarla zengini haline getirmiş durumda. Bankanın internet sitesinde ilana çıkan yüzlerce tarla bulunuyor. Borçlar ödenmekte zorlanınca, borçlunun varlıkları haczediliyor. Ziraat Bankası’nın bu şekilde sahip olduğu 1918 gayrimenkul dün itibariyle internet sitesinde satışta görünüyor. Bu gayrimenkullerin ise 874’ü tarla, bağ ve bahçeden oluşuyor. Bunlar ise çeşitli fiyat aralıklarında değişiyor. İlanlarda 1 milyon TL’nin üzerinde portakal bahçesi de, 15 bin TL’lik buğday tarlası da bulunuyor. Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre tarım kesiminin bankalara kasım ayı itibariyle 128,8 milyar lira kredi borcu bulunuyor. Bu borcun 2019’un aynı ayında 108,3 milyar lira olduğu düşünülürse, çiftçilerin borcunda son 1 yıldaki artış yüzde 18,9 oranında gerçekleşti. Kaynak: BirGün  
çiftçiye kredi oyunu
TZOB Başkanı Bayraktar çiftçi borçlarında oynanan oyunu böyle deşifre etti! TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin takipteki borçlarıyla ilgili önemli bir soruna dikkat çekerek, "kredi kuruluşları kendi bünyelerinde bu borçları yüksek faizlerle yapılandırmaktadır. Takipten çıkan bu borçlar ödenmiş gibi görünmektedir" dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, görüntülü basın açıklamasında 2020 yılını değerlendirdi, 2021 beklentilerini ve üretici-market fiyatlarını açıkladı. Çiftçinin yaşadığı en önemli soruna işaret eden Bayraktar, çiftçilerin bir kısmının, takibe düşmemek için başka bankalardan yüksek faizle aldığı kredilerle borcunu kapattığını belirterek, "Çiftçinin yüksek faizle borçlanmadığı özel banka kalmadı" dedi. Faizi alınan borç kapanmış görünüyor Bankaların ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin takipteki borçlu sayısı düşük göstermeye çalıştıkları, çiftçinin önemli bir kısmının borcunu ödediğinin ifade edildiğini ancak gerçeğin böyle olmadığını ifade eden Bayraktar, şunları kaydetti: "Gerçek şudur ki; çiftçimiz kredi verilen kuruluşa çağrılmakta, borcunun faizi alınarak borcu devam ettirilmektedir. Bu borç kapanmış görünmektedir. Ya da kredi kuruluşları kendi bünyelerinde bu borçları yüksek faizlerle yapılandırmaktadır. Takipten çıkan bu borçlar ödenmiş gibi görünmektedir. Halbuki borç ödenmemiştir. Çiftçimizin üretimden elde ettiği geliri dikkate aldığımızda, yüksek faizlerle yapılandırılan bu borçların geri ödenmesi mümkün değildir. Çiftçimiz ya icraya düşmekte veya traktörünü, tarlasını satarak borcunu ödemektedir." Bayraktar, çiftçinin yaşadığı finansman sıkıntısı ile ilgili olarak şunları kaydetti: "Çiftçimiz 2020 yılında finansman açısından sıkıntılar yaşadı. Son yıllarda afetlerin de etkisiyle çiftçinin kredi borçları arttı. Çiftçilerimizin bir kısmı, takibe düşmemek için başka bankalardan yüksek faizle aldığı kredilerle borcunu kapattı. Çiftçinin yüksek faizle borçlanmadığı özel banka kalmadı. Çiftçi borçları, 2019 yılı Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Değerinin yüzde 50’sine yaklaştı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, 2019 yılında 106,3 milyar lira olarak gerçekleşen tarımda kredi miktarı 2019 yılı sonundan 2020 Eylül ayına kadar, 122,9 milyar liraya ulaşmış, 9 aylık süreçte bankalardan kredi kullanımı yüzde 15,6 artmıştır. Bu dönemde Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye kullandırdığı kredi miktarı da 2020 yılı 9 ayın sonunda 7,7 milyar olarak gerçekleşti. Ülkemizde Mart ayında başlayan pandemi nedeniyle alınan çeşitli kararlar çerçevesinde bankalar vadesi gelen kredilerde erteleme ve yapılandırma yapmış, ayrıca Temmuz ayı sonuna kadar icra işlemleri durdurulmuştur. Ağustos ayından itibaren de icra işlemleri yeniden başlatılmıştır. Özellikle yapılandırma işlemlerinde çiftçilerin, Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından talep edilen peşinatı ödeyememesi ve bankaların riskli gördükleri çiftçilere yapılandırma yapmaması nedeniyle başlatılan icra işlemleri 2020 yılının son aylarında artış göstermiştir. Tarım Kredi Kooperatifleri Aralık ayının ortalarında ortaklarına gönderdiği mesaj ile pandemi nedeniyle 31 Mart 2020 tarihine kadar icra işlemlerini durdurduğunu duyurmuştur. BDDK tarafından Aralık ayı başında yapılan açıklama ile kredilerin icraya verilme süresi 90 günden 180 güne çıkarılmıştır. İcra işlemlerini durdurmak veya ileri tarihe atmak kısa vadeli çözümdür. Yapılan açıklamalara göre, Bankalar ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin takipteki borçlu sayısı az gösterilmekte, çiftçinin önemli bir kısmının borcunu ödediği ifade edilmektedir. Gerçek şudur ki; çiftçimiz kredi verilen kuruluşa çağrılmakta, borcunun faizi alınarak borcu devam ettirilmektedir. Bu borç kapanmış görünmektedir. Ya da kredi kuruluşları kendi bünyelerinde bu borçları yüksek faizlerle yapılandırmaktadır. Takipten çıkan bu borçlar ödenmiş gibi görünmektedir. Halbuki borç ödenmemiştir. Çiftçimizin üretimden elde ettiği geliri dikkate aldığımızda, yüksek faizlerle yapılandırılan bu borçların geri ödenmesi mümkün değildir. Çiftçimiz ya icraya düşmekte veya traktörünü, tarlasını satarak borcunu ödemektedir. Bu gerçeği görerek, üretimin çok önem kazandığı pandemi ve kuraklık sürecinde, çiftçimizin ödeyemeyerek takibe düşen borçları ile yüksek faizle yapılandırdığı borçlarının faizsiz olarak uzun vadeye yayılması çiftçimizin rahat bir nefes almasını sağlayacak, çiftçimizi tarıma kazandıracaktır. Şunu unutmamak gerekir ki; zor bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde ülkemizin hem çiftçimize hem de onun üretimine çok ihtiyacı vardır. Finans sektöründe en çok sıkıntı çeken kesim çiftçiler Finans sektöründe en çok sıkıntı çeken kesim küçük çiftçilerdir. Ziraat bankasından kredi almakta zorlanan küçük çiftçiler, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve özel bankalara yönelmekte, buralardan yüksek faizle kredi çekmekte, çok pahalı girdi, alet ve ekipman temin etmektedirler. Küçük çiftçilerimiz aile işletmelerinde üretim yapan geliri yeterli olmayan kesimdir. Bu nedenle yüksek maliyetle kullandıkları ayni ve nakdi kredileri geri ödemekte büyük zorluklar çekmektedirler. Bu durumda olan çok sayıdaki aile işletmelerinin ayakta kalabilmeleri için pozitif ayrımcılık yapılmalı, daha düşük faizle kredi kullanması sağlanmalıdır. Aile işletmelerimiz desteklerden daha az yararlanmaktadır. Bu işletmelerimiz destekleme bütçesinden daha fazla pay almalıdır. Ülkemizde tarım sektörünün geleceğinin aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlı olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bu işletmeleri yok edersek, ülkemiz bitkisel ve hayvansal üretimde büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacaktır. Kırsaldan yaşanan göçleri ve tarımdaki nüfusun yaş ortalamasını dikkate aldığımızda bu tedbirleri almak için çok fazla zamanımızın kalmadığı görülmektedir. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını karşılamalıdır. Tarım Kredi kooperatifleri faizlerini Ziraat bankası seviyelerine çekmelidir. Kredi kullanımında bankalar, masraf, komisyon, ipotek, hayat sigortası, tarım sigortası gibi çiftçinin maliyetini artıran taleplerde bulunmamalıdır." Kaynak: Tarımdanhaber  
çiftçiye icra inşaat firmasına kıyak
Çiftçi icralarla uğraşırken inşaat firmalarının milyarlık borcuna karşılık bir işlem yapılmıyor! Çiftçi, ödenmeyen borçlardan dolayı haciz işlemleriyle karşı karşıya kalırken, Sayıştay'ın Ziraat Bankası ile ilgili tespitleri dikkat çekti. Sayıştay, Ziraat Bankası'nın milyarlık borcu bulunan inşaat firmalarına yönelik hiç bir işlem yapmadığına dikkat çekti. Ziraat Bankası ve Halkbank’ın 2019 yılı hesaplarını inceleyen Sayıştay denetçileri, her iki bankada da acilen önlem alınması gereken ciddi batık kredi riskleri tespit ettiler. Kamu bankaları üzerinden ülke ekonomisinde yeni bir risk yaşanmaması için adeta ‘erken uyarı’ görevini üstlenen Sayıştay, batık kredi artışlarına dikkat çekip önlem alınmasını istedi. Sayıştay denetçileri, zor durumdaki esnaf ve çiftçiye destek vermesi gereken Halkbank ve Ziraat Bankası’nın misyonlarının aksine büyük gruplara büyük krediler açıp riski artırdıkları, banka yönetici ve personeline bol keseden para dağıttıkları, çeklerini bile ödemeyen riskli şirketlere milyonlarca dolar kredi verdikleri tespitlerinde bulundu.   Vadeleri geçti Sayıştay, Ziraat Bankası’nın sponsorluk, reklam, tanıtım, yardım gibi faaliyetler adı altında kim ya da kimlere destek olduğu, hangi şirket ya da kurumlara para ödendiğine ilişkin bilgilerin banka yönetimi tarafından verilmediğini de bildirdi. Sayıştay ayrıca Ziraat Bankası’nın büyük firmalara kullandırdığı kurumsal kredilerin vadesi geçmiş olanlarda milyarlarca lirayı bulan önemli artışlar olduğu, 2017 ve daha öncesinden kalan ‘tasfiye olacak alacaklar’ hesabındaki kredilerin tahsil edilemediği gibi tasfiyesinin de yapılmadığı, kredilerin yeniden yapılandırılarak hesabın uzatıldığı, İstanbul’daki bir inşaat firmasından faiz dahil 822.1 milyon liraya ulaşan alacağın tahsiline yönelik girişimde bulunulmadığı, Ankara’da bir firmadan olan 247 milyon liralık alacağın tahsil edilemediği, İstanbul’daki bir firmadan olan 394.2 milyon liralık alacak için yasal takip sürecinin başlatmadığını vurguladı. Ayrıca Adana’daki bir firmaya verilen ancak tahsil edilemeyen 321.8 milyon liralık kredinin tasfiye işleminin yapılamadığı, İstanbul’daki bir firmanın 1.8 milyar lira, bir firmanın 574.4 milyon lira, bir firmanın da 240 milyon liraya ulaşan ödenmemiş borcu için tasfiye işlemi yapılmadığı bilgisine ulaştı. KOBİ’ye değil şirketlere gitti Halkbank hesaplarını inceleyen Sayıştay, bankanın esnaf ve küçük ölçekli i işletmelerden çok kredilerini büyük şirketlere yoğunlaştırdığını tespit etti. Raporda, “Bu durumun bankanın KOBİ bankası olma misyonuna uyarlılığının bulunmadığı gibi, risk yönetimi bakımından da elverişli görünmediği anlaşılmaktadır” denildi. Bankanın kredilerinin yüzde 37.8’ini çok az sayıdaki büyük kurumsal şirketlere aktarırken ,yüzde 34.6’sını KOBİ’lere verdiği, bin 43 büyük firma üzerinde 111 milyar liralık kredi riski oluştuğu bilgisini veren Sayıştay, KOBİ’lere ağırlık verilmesi tavsiyesinde  bulundu.  
tarım kredi uyguladığı faizlerle çiftçiyi bitirmeye çalışıyor
Tarım Kredi Kooperatiflerinin tarımsal kredilerde, çiftçiye uyguladığı yüksek faizin belgesi ortaya çıktı. Tarım Kredi'den çiftçiye yüzde 41 faiz! Çiftçi, yüksek faizle göz göre göre yok ediliyor. Çiftçi kuruluşunun, çiftçiye kullandırdığı tarımsal kredilerin faiz oranları özel bankaların ticari faiz oranlarıyla yarışıyor. Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiden aldığı tarımsal kredilerin faiz oranı yüzde 41’lere kadar çıkarken, 2018 ve 2019 yıllarında uygulanan yüksek faizden dolayı da on binlerce çiftçi icralık duruma geldi. İcralık çiftçiler, günlerdir hükümetten borç yapılandırılmasıyla ilgili bir karar beklerken, çiftçilere kullandırılan kredilerin faiz oranlarıyla ilgili olarak ortaya skandal bir tablo çıktı. Türkiye’nin en önemli çiftçi kuruluşu olan Tarım Kredi Kooperatiflerinin, çiftçiye kullandırdığı kredilerin faiz oranları yüzde 41’e kadar çıkarken, ortaya çıkan bu korkunç faiz, çiftçinin de nasıl sömürüldüğünü gözler önüne serdi. Türkiye’de indirimli tarımsal krediler çiftçiye sadece Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılırken, çiftçiyi desteklemek için Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan indirimli tarımsal kredilerin faiz oranları yok artık dedirtti.   Çiftçiye yüzde 41 faiz! Tarım Kredi Kooperatiflerinin 2018, 2019 ve 2020 yıllarında tarımsal kredilerde uyguladığı faiz oranları, çiftçinin faize çalıştığını gözler önüne serdi. 2018 Eylül ayı takipteki krediler faiz oranı yüzde 41 ile zirve yaparken, 2018 genelinde uygulanan faiz oranları da yüzde 30 ile yüzde 41 arasında seyretmesi dikkat çekti.   İndirimli tarımsal kredilerin faiz oranları özel bankalarla yarışıyor Çiftçiyi desteklemek için Hazine tarafından kaynak ayrılan indirimli tarımsal kredilerin faiz oranlarının özel bankaların ticari faiz oranlarıyla yarışması, çiftçiye ve tarımsal üretime nasıl darbe vurulduğunu gözler önüne serdi. Çiftçiye faiz darbesi! 2018 yılında Tarım Kredi Kooperatiflerinde normal, erteleme ve takipteki kredilerin faiz oranları şöyle uygulandı. 2018 Eylül ayı normal faiz oranı yüzde 30 olarak uygulanırken, erteleme faiz oranı yüzde 33 olarak uygulandı. Kanuni takipteki faiz oranları ise, Haziran ayında yüzde 29.5, Ağustos ayında yüzde 33.50, Eylül ayında yüzde 41, Kasım ayında ise yüzde 38 olarak gerçekleşti. 2019’da biraz düşse de yüzde 20 ile 31 arasında değişti 2019 yılında faiz oranlarında 2018’e göre biraz düşme görülse de yine yüzde 20 ile yüzde 31 arasında seyretmesi dikkat çekti. 2019 Ocak ayı faiz oranı yüzde 26 iken, Mayıs ayı erteleme faiz oranı ise yüzde 31 olarak uygulandı. 2020’de faizler yüzde 20’nin altına düştü 2018 ve 2019’da yüzde 30 ile yüzde 40 arasında seyreden faizler, 2020 yılında yüzde 20’lerin altına düştü. 2020 Ocak ayında normal faiz yüzde 15.5 olarak uygulanırken, Ocak ayı sonunda yüzde 14’e düştü. Yine Ocak ayı erteleme faiz oranı ise yüzde 19.5 oldu. Bugün icralık duruma gelen ve traktör ile ahırlarındaki inekleri haczedilen çiftçilerin borçlarının altında da 2018 ve 2019 yılında uygulanan korkunç faiz oranları yatıyor. Uygulanan korkunç faizden dolayı çiftçilerin borçları katlanırken ödenemeyecek bir duruma geldi. Bundan dolayı, çiftçiler borçlarında oluşan yüksek faizlerin silinerek bir yapılandırma talebinde bulunuyor. Girdi maliyetleri altında ezilen çiftçi yüksek faizle de bitiriliyor! Artan girdi maliyetleri ve ürettiği ürününü de çoğu zaman değerinde satamayan çiftçiye, bu kadar yüksek oranda faizle kredi kullandırılması, Türkiye’de çiftçinin desteklendiğini değil tam aksine yok edildiğini ortaya koydu. Çiftçi faize verdiği kadar kazanıyor mu? Tarımsal üretimin önemi her geçen gün artarken ve kırsalda üretimi artırmak için birçok destek verilirken, çiftçi kuruluşu tarafından çiftçiye yüzde 30, yüzde 40 faizle kredi kullandırılması, “Çiftçi bu kadar kazanıyor mu?” sorusunu gündeme getirdi. Kaynak: Tarımdanhaber  

Sayfalar