Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu tarafından yapılan yazılı açıklamada gerçek enflasyonun yüzde 171, 36 olduğu bu dönemde, yaz ayında sebze meyve fiyatları ucuzlayacak sözünün gerçek dışı bir oyalama politikası olduğu çok açık bir şekilde gözlemlendiğine dikkat çekildi.
‘Hükümet yerli ve milli tarım sözünü yerine getirmelidir’
Açıklama şöyle devam etti: ‘‘Tarım ürünleri üretici fiyat endeksinde bir yılda yüzde 148,90 oranında artış yaşandı. Tarım üretici fiyatları artış her geçen gün katlanarak devam etmektedir. 2022 yılı Haziran ayında bir önceki yılın Aralık ayına göre %98,84, bir önceki yılın aynı ayına göre %148,90 ve on iki aylık ortalamalara göre %67,98 artış gerçekleşti.
Gerçek enflasyonun yüzde 171, 36 olduğu bu dönemde, yaz ayında sebze meyve fiyatları ucuzlayacak sözünün gerçek dışı bir oyalama politikası olduğu çok açık bir şekilde gözlemlenmektedir.
Akaryakıt fiyatları, döviz ve hammadde fiyatlarındaki fahiş artışların üzerine nakliye giderleri ve navlun ücretleri de eklenince çiftçiden çok cüzi miktarlarda alınan ürünler vatandaşa kat kat pahalıya satılmakta, üreticiler ürünlerinden kazandıkları parayla kendi ürettikleri ürünleri bile satın alamamaktadır.
Uygulanan yanlış tarım politikaları, çiftçinin üzerindeki borç yükü, tarımı yurt dışına bağımlı hale getirme çabaları yaşanan bu enflasyonun en açık göstergesidir.
Dünya genelinde pandeminin etkisi ile neredeyse bütün ülkeler yerli tarıma yönelik politikalar yürütürken, Türkiye’de çiftçinin haciz yolu ile üretim araçlarına el konulması, ağır kredi koşullarında üretim yapmaya zorlanması ve yetersiz üretim destekleri ile her geçen gün çiftçilerimizi üretim yapmaktan vazgeçirerek topraklarını terk etmeye zorlanmaktadır.
AKP hükümetinin acil bir şekilde yurtdışına bağımlı politikalardan vazgeçerek yerli ve milli tarım sözünü yerine getirmesi gerekmektedir. Tarım üretiminde kullanılan bütün girdi fiyatlarındaki vergilerden üreticiler muaf tutulmalı, üreticilerin üzerindeki devlet ve enflasyon baskısına son verilmelidir.’’
çiftçi
Ziraatçı Abdullah Melik: Mayınlı arazilere buğday ekilseydi, 40 milyon dolar elde edilirdi
69 yıldır hiç kullanılmamış bu arazilerle 14 bin 500 kişiye de istihdam olanağı doğacak. Sektörün uzmanlarına göre ekonomiye katkı yıllık 1 milyar doları bulacak.
Türkiye’de ciddi bir gıda krizi yaşanır, fiyatlar fahiş oranda artarken yurtdışından alınan tarım ürünlerinin miktarı da çoğalıyor.
Oysa Türkiye’nin Suriye sınırında 877 kilometrelik bir koridorda uzanan ve Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak illerinde yer alan 216 bin dekar mayınlı alan bulunuyor ve bunun 170 bin dekarı işlemeli tarıma elverişli.
Organik tarım deposu
Türkiye taraf olduğu anlaşmalara uysa ve bu topraklar mayınlardan temizlenip tarıma açılsaydı bugün 14 bin 500 kişiye istihdam kapısı olabilirdi. Ottowa Sözleşmesi gereği Türkiye’de döşeli bulunan kara mayınlarının 2014’e kadar temizlenmesi gerekiyordu ancak, hükümetin sürekli ertelemeleriyle 2025 yılına kadar uzatıldı.
Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç’a konuşan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Şanlıurfa Şube Başkanı Abdullah Melik, “Özellikle son dönemde yıllarda yaşanan tarımsal üretim krizini göz önünde bulundurursak, 170 bin dekar alanda örneğin buğday ekilmiş olsaydı 85 bin ton ürün alınırdı ve 40 milyon dolar elde edilirdi. 69 yıldır hiç kullanılmamış bakir kalmış 170 bin dekarda organik tarım yapmış olsanız dünyanın tek parça ve en geniş organik tarım alanına sahip olacaksınız” dedi.
Mayınlı alanlarda, birinci ve ikinci sınıf tarım arazilerinin en büyük oranı oluşturduğunu vurgulayan Melik, şu noktalara dikkat çekti:
• Mayınlı arazilerin işlemeli tarıma elverişli bölümünün, illere göre değişmekle birlikte, yüzde 80’e yakın bir oranda olduğu hesaplanıyor. Bu arazinin yüzde 70’i sulanabilir özellik taşıyor.
Ortalama 57 dekar
• Bu arazilere pamuk ekilse 85 bin ton üretilirdi ve 128 milyon dolar elde edilirdi. Yine mısır ekilmiş olsa 187 bin ton üretilir ve 74 milyon dolar çiftçinin cebine girerdi. Ayrıca katma değeri yüksek antepfıstığından 45 bin 500 ton üretilir ve 283 milyon dolar elde edilirdi. Yine organik tarımla 1 milyar doların üzerinde ülke ekonomisine bir katkısı olanaklı. Bunlara üreticilerin alacakları desteklemeler dahil de değil.
• 170 bin dekar işlenebilir tarım alanında Türkiye ortalama işletme ölçeği olan 59 dekarlık işletmelere bölündüğünde, 2 bin 881 adet tarım işletmesi doğuyor. Her bir hanenin en iyimser tahminle tarım işinde çalışabilecek yaşta olan beş kişiden oluştuğu düşünüldüğünde, 14 bin 405 kişiye istihdam kapasitesi ortaya çıkacak.
• İşsizlik, gıda ve buğday krizi yaşadığımız bu dönemlerde mayınlı alanların bir an önce temizlenip istihdama ve üretime kazandırılması lazım.
Yeni uzatma talebi sırada
Mayınsız Bir Türkiye Girişimi sözcüsü Muteber Öğreten, mayınların temizlenmesi konusunda Türkiye’nin, 22-24 Haziran 2021’de yapılan “Mayın Yasağı Sözleşmesi Oturumlar Arası Toplantısı”nda 1 Mart 2022 ile 31 Aralık 2025 arasını kapsayan dönem için yeni bir ek süre talebinde bulunduğunu, bu süre sonunda da tekrar ek bir uzatmaya ihtiyaç duyacağını açıkladığını hatırlattı.
Uzmanlara göre, araziler, mayın temizliği konusunda uzman bir kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri ya da ücreti karşılığında yerli/yabancı bir şirkete bir an önce temizletilmeli. Bu araziler tarımsal amaçlı kullanılmak üzere bölgedeki topraksız ya da az topraklı çiftçilere, gezici ve geçici tarım işçilerine ve/veya mayın mağdurlarına dağıtılmalı. Araziler suyla buluşturulmalı, çiftçiler kooperatif çatısı altında toplanarak planlı üretim yapmaları sağlanmalı.
-“Çiftçilerimizin mağdur olmamaları için ÇKS kaydı yaptırmaları önemli”
-“ÇKS kaydı yaptırmayan çiftçiler; destek, tarım sigortası ve düşük faizli krediden yararlanamıyor”
-“2021 yılında ÇKS’ye kayıt yaptıran çiftçi sayısı 2 milyon 173 bin”
-“Ülkemizde 2021 yılı itibariyle 23,44 milyon hektar alanın 15,16 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlıdır”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) başvuruları, 30 Haziran 2022 tarihinde sona erecek. ÇKS kaydı yaptırmayan üreticilerimiz, desteklerden yararlanamıyor, tarım sigortası yaptıramıyor ve düşük faizli kredi kullanamıyor” uyarısında bulundu. Bayraktar, çiftçilerimizin mağduriyet yaşamamaları için ÇKS başvurularını son güne bırakmaması gerektiğini de söyledi.
ÇKS kayıt süresinin bitmesine son 1 hafta kaldığını hatırlatan Bayraktar’ın açıklaması şöyle:
“Çiftçilerimizin tarımsal faaliyetini sürdürmesinde katkısı olan destekleri alabilmesi ve diğer avantajlardan faydalanabilmesi için, tarımsal faaliyetin yapıldığı tüm tarım alanlarının ÇKS kaydının yapılması oldukça önemlidir.” dedi.
Yüzde 23 azaldı
Bayraktar, “ÇKS’ye kayıtlı alan ve çiftçi sayısı yıldan yıla değişmekte ancak son yıllarda azalmaktadır. 2003 yılında 2 milyon 765 bin çiftçi ÇKS kaydı yaptırırken, 2020 yılında 2 milyon 127 bin çiftçi ÇKS kaydı yaptırmıştır. 2003-2020 yılları arasında ÇKS'ye kayıt yaptıran çiftçi sayısında yüzde 23 oranında azalma oldu.
Benzer şekilde 2003 yılında 16,73 milyon hektar iken, 2020 yılında ise 15,18 milyon hektar alan ÇKS kaydına alındı. 2003-2020 yılları arasında ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısında yüzde 9,3 oranında azalma yaşandı.” diye sözlerine devam etti.
Çiftçi sayısı arttı, alan sayısı azaldı
Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti: “2021 yılında ise ÇKS’ye kayıt yaptıran çiftçi sayısı bir önceki yıla göre yüzde 2,1 oranında artış ile 2 milyon 173 bine ulaştı. buna rağmen ÇKS’ye kayıtlı alan yüzde 0,1 oranında azalarak 15,16 milyon hektara geriledi.
Çiftçilerimiz tarımsal üretim faaliyetlerine devam ettikleri halde çeşitli nedenlerle ÇKS kaydı yaptıramıyor. Çiftçilerimizin tarım yaptıkları alana yönelik başvurularını zamanında yapmalarının önemi yanında, tarım yapıldığı halde çeşitli gerekçelerle ÇKS kaydına engel teşkil eden sorunların da çözümlenmesi ve ÇKS kaydı yaptıramayan çiftçilerimizin kayıtlarının yapılması da oldukça önemlidir.
Ülkemizde 2021 yılı itibariyle 23,44 milyon hektar alanın 15,16 milyon hektarı ÇKS’ye kayıtlıdır. ÇKS başvurusunu yapmayan üreticilerimiz yıl içerisinde mazot, kimyevi gübre, yem bitkileri ve prim uygulamaları gibi desteklemelerden yararlanamıyor. Ayrıca düşük faizli kredi kullanamıyor, TMO gibi kurumlara ürün veremiyor, devlet destekli tarım sigortasına başvuramıyor. Bu durumda ülkemizde 8,3 milyon hektar tarım arazisi kayıt altına alınamıyor. Bu alanların bir kısmında üretim devam etse de üretici destekten faydalanamıyor.”
ÇKS kayıtları yapılsın
Bütün bunların yanında yıl içerisinde yaşanan herhangi bir doğal afet sonucu meydana gelen zarar doğrultusunda kredi borçlarının ertelenmesi uygulamasında veya afet sonrası yapılacak her türlü tarımsal desteklemelerde çiftçilerimizin mağdur olmamaları için ÇKS başvurularını ertelemeden mutlaka yaptırmaları gerekiyor.
2022 yılı ÇKS kaydı başvurusu geçtiğimiz Eylül itibariyle başlamış olup, 30 Haziran 2022 günü mesai bitiminde son bulacaktır. 27 Mayıs 2022 tarihi itibariyle 1 milyon 702 bin çiftçinin 12,83 milyon hektar alan için ÇKS kaydını yaptırdığı görülmektedir. Başvuru süresinin bitmesine bir ay kala gerçekleşen bu rakamlar oldukça yetersizdir.
Çiftçilerimiz son başvuru gününü beklememeli, yaşanabilecek yoğunluğu göz önünde bulundurarak Odalarımızdan alacakları çiftçi belgesi ve diğer belgeler ile Tarım ve Orman bakanlığı il ve ilçe müdürlüklerine bir an önce başvurusunu yapmalıdır.”
‘1 ton gübre neredeyse 1 dönüm arazi fiyatına eşdeğer oldu’
Yetersiz gübre kullanımından dolayı verimde en az yüzde 50 düşüş yaşanacak. Fahiş elektrik fiyatları nedeniyle bu yıl sulama da istenilen seviyede yapılamayacak. Bazı tarlalara maliyeti kurtaramayacağı için biçerdöver bile girmeyecek.
Mazot, gübre, zirai ilaç ve elektriğe yapılan fahiş zamlar yetmiyormuş gibi çiftçiyi kuraklık ve don da vurdu. Türkiye tarımının lokomotif ovaları bu yıl neredeyse gübre yüzü görmedi. Yetersiz gübre kullanımından dolayı verimde en az yüzde 50 düşüş yaşanacak. Özellikle bu yıl Türkiye’nin buğday, kırmızı mercimek, arpa ve fıstık ambarı olarak bilinen Doğu ve Güneydoğu’da don ve kuraklık nedeniyle ciddi verim kaybı olacak. Bu, yem bitkilerini de etkileyecek ve gıda krizi yem krizini de beraberinde getirecek.
Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, ZMO Şanlıurfa Şube Başkanı Abdullah Melik, Elbistan Ziraat Odası Başkanı Mehmet Ali Bulut, ZMO Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz ile Türkiye tarımını konuştu.
Gübre yok, ilaç yok, su yok
ZMO Başkanı Baki Remzi Suiçmez:
• Buğday, arpa, nohut, mercimek gibi kırsalda yetişen ve kışlık ekimi yapılan ürünlere yeterli gübre atılamadı. Yağışlar da az oldu. Verim kaybının olacağı gerçek. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da ciddi kuraklık etkisiyle rekolte düşecek.
• İki hafta önce Adana’da ciddi don oldu. Sulama ile yapılan alanlarda bile fideler yandı. Buğdayda yüzde 50’ye varan verim kaybı var. Türkiye genelinde yeterli gübre atılamaması, kimi yerde kuraklık ve don verimi düşürecek. Bu aynı zamanda yeterli saman olmayacak demek. Bu da hayvancılığı zorlayacak.
• Şu anda çiftçi önünü göremiyor. Buğdayın, arpanın, ayçiçeğinin, mısırın, pancarın, pamuğun, bakliyatın alım fiyatları açıklanmadı. Alım garantisi gündemde değil. Dolayısıyla çiftçi hangi ürünü ekeceği konusunda da sıkıntı yaşıyor. Alım fiyatları özelikle arz açığının ortaya çıktığı ürünlerde açıklanmalı. Kendimize yettiğimiz ürünler belki daha az ekilmeli. Alım garantisi verilmeli. Bir sonraki yılın ekiminin de yapılabilmesi için çiftçiye fark ödemesi yapılması gerekiyor.
• Mesela buğdayda hasat zamanına geldik, taban fiyat hâlâ açıklanmadı. Çiftçiyi baskı altına almak için hep hasat zamanında ithalat yapılıyor.
• Yeterli gübreyi zamanında atmazsanız yüzde 50 verim düşüklüğü oluyor.
• İş bittikten, hasat yapıldıktan sonra taban fiyatları açıklamayla, çiftçiye para vermeyle yönlendirici ekim olmaz. Çiftçi kafasına göre ürün eker. Patates, soğanda yaşadığımız gibi bir yıl ürün kıtlığı bir yıl ürün fazlalığı yaşarız.
• Şu anda birçok yerde çiftçi ya yeniden masraf yapmamak için ikinci gübreyi atmıyor ya tarlayı sürüp ikinci bir ürün ekmiyor.
• Güneydoğu ve Adana’da kışlık buğdayda hasat yakında yapılacak. Bu yıl ya bazı tarlalara biçerdöver giremeyecek. Tohumdan hasat olursa verim beklememek gerekiyor çünkü gübre yok, su yok, ilaç yok.
• Biçerdöver girecek masrafa değmez. Ya da tarlayı tekrar sürüp masraf edeyim diyemiyor. Gübre mazot fiyatı çok yüksek. Diyelim ki yine buğday ekecek, kaç liradan satacak o belirsiz. Öyle bilerek yaratılan bir kısır döngü var.
Tefeci de para vermiyor
ZMO Şanlıurfa Şube Başkanı Abdullah Melik:
• Urfa’da 1 ton gübre 1 dönüm arazi fiyatına eşdeğer oldu. Üre gübrenin tonu bir ara 17 bin lirayı aştı. Mazotun litresi son bir yılda yüzde 226, elektrik fiyatı yüzde 127 arttı, gübre yüzde 400, zirai ilaç yüzde 400 zamlandı. Bu zamlara karşı devletin verdiği destekler de buharlaştı.
• Burası GAP’ın başkenti. 3 milyon dönüm devlet sulaması, 1 milyon dönüm halkın kendi sulaması var. Bu yıl Urfa’da 2.5 milyon dönüm buğday ekilmiş, bunun 2 milyon 200 bin tonu sulu koşullarda, 1 milyon 200 bin ton kırmızı mercimeğin 800 bin tonu kuru koşullarda ekilmiş. 800 bin ton kuru koşullarda arpa ekildi. Kuraklıkla arpada, mercimek ve kuru koşullarda ekilen buğdayda yüzde 75 ile yüzde 90 arasında ürün kaybı oluşacak.
• Kuru koşullarda tarım yapanlar hemen hemen hiç gübre kullanmadı. Sulu koşullarda ekim yapanlar da çok az kullanıyor. Yine birim alandan düşük rekolte alınacak. Kıtlık olacağı kesin.
• İki yıldır bölgemizde kuraklık var. Nisan ayında bir de don olayı yaşandı. İki yıl üst üste kuraklık yaşayan hiçbir çiftçi bu duruma dayanamaz. Hükümetin bunu görüp “tabii afet” ilan etmesi gerekiyor.
• Hükümet çiftçiyi kaderine terk etti. Artık tefeci dahi çiftçiye, üreticiye para vermiyor. Tarım kredi kooperatifleri bile piyasayla aynı fiyatla çiftçiye ürün veriyor. Borçlar karşılığında araziler ipotekli olduğu için çiftçi bankalardan da kredi alamıyor.
• Urfa Bozova Yaylak Projesi’nde 18 bin 322 bin hektar arazi basınçlı sulamayla sulanıyor. Bu alanda enerji maliyetleri yüksek olunca sadece 6 bin 900 hektarı sulanabiliyor.
• Artık çiftçi üretimden kopmuş durumda. Son 12 yılda çiftçi sayısı 1 milyon 16 binden, 586 bin kişiye düştü. Kuru koşullarda tarım yapanlar artık işi bırakıyor. Sıkıntı ciddi.
Fatura üçe katlandı
Elbistan Ziraat Odası Başkanı Mehmet Ali Bulut:
• Bu yıl çiftçi taban gübrelerini yarım attı, güz gübresini de ekemedi. Yaz gübresinde de ciddi sıkıntı var. Çiftçi kaliteli gübre atacağına düşük kalitede gübre kullandı. 15 kilo atması gereken yere yarısını attı. O da üretime yansıyacak.
• Şimdi sulama dönemi. Elektrik faturası üçe katlandı. Geçen yıl 30 bin TL fatura gelen bir çiftçiye bu yıl 90-100 bin lira gelecek. Az sulasak verim düşecek. Çiftçi her yönüyle ciddi sıkıntıda.
• Maliyetler çok yükseldi diye kırsal, kuru tarımda ekim yapmayan çiftçi sayısı artıyor.
• Eskiden petrol istasyonlarından çiftçiler veresiye tankerle mazot alırdı, şimdi bidonla bile veremiyorlar.
• Bölgedeki kayısıların yüzde 80’i don kurbanı oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), tarım üreticisinin maliyetlerindeki Şubat ayı enflasyonunu açıkladı.
Çiftçinin üretim yapabilmek için satın aldığı ürünlerdeki (yem, gübre, tohum, ilaç, makine, vs.) fiyat değişimini gösteren Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, Şubat ayında bir önceki aya göre %16,69 oranında artarken 2021 Şubat ayına göre ise %80,99 oranında rekor artış gösterdi. En çok artış yıllık yüzde 138,11 ile gübre ve toprak geliştiricilerde gerçekleşti. Bunu yüzde 121,77 ile enerji ve yağlar takip etti. En az fiyat artışı olan gruplar ise %23,88 ile veteriner harcamaları ve %27,91 ile malzemeler oldu.
TÜİK istatistiklerine göre en düşük yıllık artışın gerçekleştiği veteriner harcamaları dahi yüzde 23,88’e dayandı. Bunu yüzde 27,91 ile malzemeler takip etti.
Aylık ve yıllık bazda artış
Tarımsal girdi fiyatlarında hem aylık hem de yıllık bazda en büyük maliyet tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmetlerde yaşandı.
TÜİK yaptığı açıklamada şu verilere yer verdi: “Ana gruplarda bir önceki aya göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 9,60, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde yüzde 17,69 artış gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre göre tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmet endeksinde yüzde 47,24, tarımda kullanılan mal ve hizmet endeksinde aylık %9,60, yıllık ise yüzde 86,59 artış gerçekleşti.”
TÜİK’e göre tarım üreticisinin maliyetlerinde aylık artış 8 alt grup daha düşük, 3 alt grup daha yüksek değişim gösterdi. Bültende şu verilere yer verildi: “Aylık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 3,62 ile makine bakım masrafları ve yüzde 5,50 ile diğer mal ve hizmetler oldu. Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 32,75 ile tarımsal ilaçlar ve yüzde 31,15 ile hayvan yemi oldu. Bir önceki aya göre gübre ve toprak geliştiriciler yüzde 0,41 ve veteriner harcamaları yüzde 0,21 azalış gösterdi.”
Artış devam edecek
Tarımsal girdi maliyetlerinde rekor artış olmasının en önemli nedeni, gerekli malzemenin çoğunlukla ithal olması ve döviz kurundaki yükselişin de bu maliyetleri artırması oldu. Eylül – Aralık döneminde kurda yaşanan hızlı yükselişler 2022’nin ilk çeyreğinde dizginlenmiş olsa da hem tüketiciye hem üreticiye yansımaları devam ediyor. Mart ayında Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın özellikle petrol ve gıda fiyatlarını artırması nedeniyle verinin Mart ayı verilerinde de yükselmeye devam etmesi bekleniyor
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre tarımda üretici fiyatları ocak ayında yıllık yüzde 52 arttı. Gübreden mazota maliyet artışlarıyla boğuşan çiftçi pozitif ayrımcılık istiyor.
Bir zamanların kendi kendine yeten tarım ülkesi olan Türkiye’de artık meyve sebze taneyle alınıyor. Gıda fiyatlarındaki artışın önüne geçilemiyor. Temel gıda fiyatlarındaki artışlara karşı önlem alamayan hükümet ise çözümü temel gıda ürünlerinde Katma Değer Vergisi’ni (KDV) yüzde 8’den yüzde 1’e indirerek arıyor. Ancak üretici ve ekonomistlere göre kentleşme oranı yüzde 93’e çıkan, çiftçi nüfusu azalan Türkiye’de tek çare tarladan geçiyor.
Cumhuriyet’ten Ali Can Polat’ın haberine göre, üreticiye göre iktidarda olduğu 20 yıl boyunca 16’dan fazla politika, altı bakan değiştiren AKP, tarıma yeterince destek vermedi. Bu nedenle gıda enflasyonunun önüne geçilemediğini söyleyen Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş, KDV indirimi, marketlerde zabıta denetimi gibi önlemler yerine tarladaki yangına müdahale edilmesi gerektiğini belirtti.
Demirtaş, “Kaç kere marketlere denetim yolladınız, ceza kestiniz gerçek sebebin onlar olmadığını kabullenin artık. Fiyatlardaki artışın sebebi girdi maliyetleridir. Çiftçiye 15 liradan mazot satıyorsunuz, sulamada kullanılan elektriğe yüzde 92 zam yapıyorsunuz sonra marketlere giden zabıtayla fiyatların düşmesini bekliyorsunuz” dedi. Dünyada gıda ürünü ithalatının da düştüğünü söyleyen Demirtaş, “Artık para versek de ithal edemeyeceğiz. Yerli üretimi korumak zorundayız” dedi.
"Yazın daha da artacak"
KDV indiriminin tek başına yetersiz kalacağını söyleyen Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez ise “Seralarda yüzde 125 zamlı elektrikle domates yetiştirip bunu da 15 liralık mazotla şehirdeki pazara götürürseniz satış fiyatının 20 lira olmasına şaşıramazsınız. Burada pazarcının da marketçinin de suçu yok” dedi.
Çiftçinin martta yeni sezon için üretime geçeceğini belirten Suiçmez, yaz aylarında gıda enflasyonunun katlanacağını söyledi. Suiçmez, “Dış alım lobilerine, elektrik şirketlerine değil üreten ve alın terinin karşılığını isteyen üreticilere somut pozitif ayrımcalık içeren tarım politikaları uygulamak gerekiyor. Yoksa vatandaş gıdaya ucuz ulaşamaz” diye konuştu.
Önünü göremediklerini söyleyen Urfalı çiftçi Müslüm Ösün ise “Ürünü nasıl ekeceğim, kimse satacağım, kaça satacağım hiçbir fikrim yok. Maliyet artışlarında boğuluyorum sadece. Ben bu durumdayken çocuğuma nasıl ‘Şehire gitme kal burda toprağımızı işle’ diyeceğim ki?” dedi.
Üretici maliyeti durmuyor
Açıklanan resmi rakamlar da tarımda yaşanan erozyonun göstergesi. Yıllardır “Enflasyonla Topyekûn Mücadele” hareketi uygulanırken üretici enflasyonu ise her alanda artmaya devam ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Tarım Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE), Ocak 2022’de aylık yüzde 14.83, yıllık yüzde 52 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 26.55 arttı. Sektör temsilcileri ise hissedilen Tarım-ÜFE’nin yüzde 100’ü geçtiğini söyledi. Bu artışlarla üretim yapamayan çiftçi ise toprağa küsüyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın Sosyal Güvenlik Kurumu Kasım 2021 verilerine dayandırdığı raporuna göre de sigortalı çiftçi sayısı yıllık yüzde 7.9 azaldı. Bu azalmayla birlikte 2013 yılında 1 milyonun üzerinde olan sigortalı çiftçi sayısı 44 bin kişi daha azalarak 511 bin seviyesine geriledi.
Elektrik, su, gübre ve mazot zammı çiftçiyi üretemez hale getirdi
Ekonomik kriz nedeniyle çarşı pazarda yarım kilo ve taneyle alışveriş dönemi başlarken hükümetin yüzde 23’lük enflasyon hedefi ancak hayal olarak kaldı.
Çiftçilerden bazılarının gübre ve mazot fiyatlarındaki aşırı yükselme nedeniyle alanlarını daralttığı, bazılarının da hiç ekim yapamadığı belirtildi.
Türkiye’de yüzde 50’leri bulan enflasyonun en önemli kalemlerinden birini oluşturan gıdada kötü günler kapıda. Çiftçinin en önemli girdilerinden biri olan motorine gelen 80 kuruşluk zamla birlikte bir yıllık artış yüzde 134’ü buldu, motorinin litresi 15 TL’yi geçti. Sulamada kullanılan elektriğe gelen yüzde 92’lik zam ve 13 bin TL’yi bulan gübre fiyatları nedeniyle üretici bu yıl üretimden kaçıyor. Birçok üründe üretimin gerileyeceği belirtilirken ocak ayında yüzde 55.6 olan gıda enflasyonunun gerilemesi değil artması bekleniyor.
“Seraları ısıtamıyoruz”
Bahar dönemi ekimlerinin yapılmaya başlandığı dönemde bu zamların geldiğini söyleyen Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş, “Mazot ve elektrik bizim en temel giderlerimizdir” dedi. Gübre fiyatlarının durulduğu yolunda iddialar olduğunu belirten Demirtaş, “Duruldu deniyor ama yine 12-13 bin TL civarında geziyor. Bu ucuzladı demek değil. Temel girdiler bu kadar artmışken bu artışlar sokaktaki vatandaşın cebine yansıyacak elbette. Bu girdi maliyetleriyle gıda enflasyonunun düşmesi hayal bile edilemez” dedi.
Elektrik zamlarının ardından seralardaki üretimin de düştüğünü söyleyen Demirtaş, yazın domates bile bulunamayacağını belirtti. “Isıtamıyoruz ki seraları. Biz ısıtamayınca da verim düşüyor, normalde patlıcanın dalında 25-30 ürün alınırken şimdi 2-3 ürün alınıyor. Sonra da markette neden 35 TL diye isyan ediyoruz. Market raflarındaki yangını söndürmek istiyorsanız önce tarladaki yangını söndürmek zorundasınız” diye konuştu.
Ekonomik krizden çıkış yolu: Tarım
Tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım ise Türkiye’de çiftçiye 23 milyar TL destek verilirken sadece hububat ithalatı için 50 milyar TL harcandığını belirterek “Yaşanan ekonomik krizden çıkışın tek yolu tarımdır” dedi. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez de bu zamlarla üretimin düşeceğini belirtti. Özellikle elektrik zamlarından sonra çiftçiye verilen desteklerin boşa düştüğünü söyleyen Suiçmez, “Bakan sadece hububat üreticilerine mazot ve gübre için 50 TL vereceğini söylüyor ama birincisi bu iki kalem bütün üreticilerin ana kalemidir; neden diğerlerine yok? İkincisi de son 80 kuruşluk zam bile bu desteği silip götürdü” dedi.
Kaynak: Cumhuriyet
Tarımsal destek cebe girmeden zamlarla eridi. Artan maliyetler altında ezilen çiftçi borç batağında...
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2022'de çiftçilere yapacağı 29 milyar lira değerindeki tarımsal destek, mazota, gübreye, tarımsal ilaca gelen zamların yanında çok az kaldı. Destek, çiftçiye dekar başına 50 lira olarak yansıyacak.
Yasaya göre tarımsal destekler için 78 milyar lira ayrılması gerekirken, iktidar 2022 yılı için çiftçiye 29 milyar lira verecek.
Zor durumdaki çiftçi, tarlasını bankalara “rehin” bıraktı. İpotekli tarım arazilerinin toplam büyüklüğü 5 milyon 600 bin futbol sahasına eşit. İpoteğin miktarı ise 3 trilyon lirayı aşıyor. En borçlu il ise Türkiye’nin tahıl deposu Konya.
Dekar başına 50 lira
Destek, hububat üretimi yapan çiftçiye dekar başına 50 lira olarak yansıyacak. Bu destek mazota, gübreye, tarımsal ilaca gelen zamların yanında çok az kaldı. Sadece mazota gelen zam çiftçiye verilen desteğin tam 9 katı. Ayrıca şekerpancarı, pamuk, mısır, zeytin, üzüm, meyve sebze üretimi yapan çiftçi, hayvancılık yapan üretici bu destekten yararlanamayacak. CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu, mazota bir yılda yüzde 115 zam geldiğine işaret ederek “Bir yılda ortalama 3.5 milyar litre mazot kullanan çiftçinin cebinden 27 milyar lira daha fazla para çıkacak. Peki, çiftçi ne kadar mazot desteği alacak? Sadece 3.1 milyar lira. Yani mazot desteği daha çiftçinin cebine girmeden 9 kat fazlası cebinden çıkmış olacak” dedi.
Borç tarlayı rehin bıraktırıyor
Maliyet artışlarının altında ezilen ve borcunu borçla kapatmaya çalışan çiftçi, arazisini bankalara “rehin” bırakıyor. Yaklaşık 24 milyon hektarlık tarım arazisinin 4 milyon hektarı ipotekli. Miktar olarak 3 milyon 110 bin 772 parsel tarım arazisi üzerinde ipotek bulunuyor. Bu arazilerin üzerindeki ipotek bedeli ise 3 trilyon lirayı aşıyor. Bankalara rehin bırakılan arazilerin toplam büyüklüğü 5 milyon 600 bin futbol sahasına eşit.
Bakan açıkladı
Tarımdaki bu acı tablo, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un, CHP Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in soru önergesine verdiği yanıtla ortaya çıktı. Başevirgen, Bakan’a aralarında ülke genelinde son beş yılda tapusu üzerine ipotek konulmuş tarım arazisi miktarı ile ipotek toplamının tutarını sordu.
Yanıta göre, ipotekli tarım arazisi parsel sayısında ilk sırada 151 bin 551 ile Konya geliyor. Konya’yı, 143 bin 272 ile Manisa izliyor. Üçüncü sırada da 108 bin 963 ile İzmir var. İpotekli tarım arazisi alanlarının toplamına bakıldığında ilk sırada 4.4 milyon dekar ile Konya geliyor. Bu ili 2.5 milyon dekar ile Şanlıurfa izliyor. Üçüncü sırada da 1.6 milyon dekarla Ankara var. İpotekli tarım arazilerinin alanlarının ildeki toplam tarım arazisi alanlarına oranına bakıldığında ilk sırada yüzde 26.13 ile Manisa, ikinci sırada yüzde yüzde 26.05 ile Aydın, üçüncü sırada yüzde 23.56 ile Aksaray yer alıyor. Son beş yılda tarım arazisi tapularına konulmuş ipoteklerin parasal değerinde ilk sırada 570.8 milyar ile İstanbul bulunuyor. Onu 326.8 milyar lira ile İzmir ve 310.1 milyar lira ile Kocaeli izliyor.
Konya ilk sırada
Tapusu üzerine ipotek konulan tarım arazisi sahibi sayısında ilk sırada 101 bin 258 ile Konya var. Onu 89 bin 458 kişi ile Manisa izliyor. 3. sırada 77 bin 889 ile İzmir geliyor. Son beş yılda ipotek borcundan dolayı satışı yapılan tarım arazisi tapu sayısı (hisse) tablosunda ilk sırada 849 ile Konya geliyor. İkinci sırada 795 ile Bursa, üçüncü sırada da 662 ile Kırklareli yer alıyor.
"Dehşet verici borç"
CHP’li Bekir Başevirgen, toplam büyüklüğü 5 milyon 600 bin futbol sahasına eşit olan tarım arazilerinin üzerindeki ipotek bedelinin 3 trilyon liranın üzerinde olduğunu vurgularak “Durdurulamayan maliyet artışlarının altında ezilen çiftçilerimiz arazilerini bankalara rehin bırakıyor. Türkiye’nin 24 milyon hektar civarında tarım arazisi varlığı bulunuyor. 4 milyon hektar civarında olan ipotekli tarımsal alan, toplam arazi varlığımızın yüzde 16.6’sına denk geliyor. Bu durum çiftçimizin son beş yılda dehşet verici düzeyde bir borca battığının göstergesidir. Acil bir tarımsal revizyona ihtiyacımız var. Bu gidişe dur denilmezse tarlasını, arazisini kaybeden çiftçilerimizin hazin dramına şahit olacağız.”
Çiftçinin geliri artmış!
Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte tarımda rekor kırıldığını söyledi. İzmir’de dün medya temsilcileriyle bir araya gelen Pakdemirli, “Tarımsal büyüme olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde rekora imza attık. 117 milyon tondan 126 milyon tonluk bitkisel üretime geldik. Tarım kesimi en çok kayırılan kesim. Son 3.5 yılda çiftçimizin geliri arttı. Borçlarında azalma var” dedi.
Kaynak: Mustafa Çakır/Cumhuriyet
Üreticiye vuran vurana
Gübreden mazota, girdi maliyetleri katlanan üreticinin başı, haksız rekabet yaratan katma değer vergisi ile de dertte. Üretici, Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan bir ön önce çözüm bekliyor.
Türkiye’nin hububat üretiminde en önemli kalemlerinden biri olan arpada üretici girdi maliyetlerindeki artışın yanı sıra bir de vergi sorunu ile boğuşuyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) sanayiciye yüzde 1 olarak uyguladığı katma değer vergisini (KDV) üreticiye yüzde 8 olarak uyguluyor. Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş,“Çiftçi artan fiyatlar yüzünden gübre kullanamıyor. Vergide haksız rekabet yaşıyor. Bu sorunların çözülmemesi Türkiye’de tarıma ve hayvancılığa verilen desteği gözler önüne seriyor” dedi.
Tarlaya ilaç atamadı
Türkiye’nin 1990’lı yıllarda 9 milyon tona kadar çıktığı arpa üretimi bugün 6 milyon tona düşmüş durumda. TMO, 8 milyon ton olan tüketimi karşılamak için ise önceki gün ihaleye çıktı ve tahminlere göre en düşük teklif navlun dahil sigorta masrafları hariç 324.65 dolar/ton oldu. Hububat üreticisi devletten yeterli desteği alamadığı gibi Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın vergi haksızlığı konusunda başlattığı çalışmanın sonuçlanmasını bekliyor.
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remsi Suiçmez, TMO’nun yüksek KDV’yi küçük üreticilere uygulandığını ve zor durumda bıraktığını anlatarak şunları söylüyor:
“Küçük üreticiler vergi mükellefi sayılmadığı için KDV yüzde 8 olarak uygulanıyor. Her türlü zararda. Çünkü gidip üye olduğu kooperatiften alsa da kooperatif yüzde 1 KDV ile aldığı ürünü kendisine yüzde 8 ile satıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan döneminde bu sorun gündeme geldi ve bakanlık bir çalışma başlattı. Ancak daha sonra tekrar unutuldu. Küçük üreticinin aleyhine olan bu haksızlık düzeltilmeli aksi halde et ve süt üretimine darbe vurulmaya devam edilmiş olacak..”
Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş ,Türkiye’nin yıllık 8 milyon ton arpa ihtiyacı olduğunu belirterek geçtiğimiz yılki rekoltenin 6 milyon ton olduğunu hatırlattı. Rekoltenin daha da düşebileceğini söyleyen Demirtaş, şunları söyledi:
“Normalde 2 milyon ton ithal ediyorduk. Ama bu yıl görünen o ki daha fazla ithal edeceğiz. Çünkü alandan aldığımız bilgilere göre, çiftçi gübre atamadı toprağa. Gübre yüzde 400 zam gördü, mazot fiyatları zaten herkesin malumu elektrik de iki katından fazla arttı. Birçok üreticinin de, bu maliyetlerle üretim yapıp zarar etmektense toprağı boş bıraktığını biliyoruz. Bu da doğal olarak rekoltenin düşmesi anlamına geliyor. Son gübre önümüzdeki ay atılmalı çiftçinin alım gücüne ve gübre fiyatlarına bağlı.”
‘Yüzde 8 insafsızlık’
CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun de, KDV Yasası’na göre, elmas, pırlanta, gibi kıymetli taşların KDV’den istisna olduğunu anımsattı. Hayvancılık yapan üreticiye büyük darbe vurulduğunu söyleyen Aygun, “Bu kafa ile hayvancılık gelişir mi? Çiftçi, üretici kazanamaz, halk da dünyanın en pahalı etini yemeye devam eder” dedi.
İktidarın çitfçiye satılan arpada KDV oranını yeniden belirlemesi gerektiğini kaydeden Aygun, “Arpada çiftçiye yüzde 8 KDV kesilmesi büyük bir insafsızlıktır. İktidar, sanayiciyi değil çiftçiyi desteklemeli, TMO da çiftçinin kara gün dostu olmalıdır” diye konuştu.
Kaynak: Mustafa Çakır / Ali Can Polat / Cumhuriyet
Ekim ayında çiftçi sayısı 500 bin seviyesine geriledi, kadın çalışan sayısı en yüksek düzeyi olan 5,1 milyona ulaştı
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), SGK verilerine göre, Ekim 2020-2021 tarihlerini kapsayan “İstihdam İzleme Bülteni Ocak 2020” raporunu yayınladı.
Bültene göre, ‘sigortalı çalışan sayısı yıllık olarak yüzde 4,9 oranında artarak 22,4 milyon oldu, sigortalı ücretli çalışanların yüzde 52,7’sini oluşturan 3 ana sektörde son altı ayın en düşük istihdam artışları gerçekleşti, 89 alt sektörün 15’inde sigortalı ücretli çalışan sayısında azalış görüldü, kadın çalışan sayısı geçen yıla ve Eylül ayına göre yükseldi.’
SGK Ekim ayı verilerine göre, sigortalı çalışan sayısı yıllık olarak yüzde 4,9 oranında artarak 22,4 milyon olarak gerçekleşti
Toplam sigortalı çalışanların yüzde 72,6’sını oluşturan sigortalı ücretli çalışan grubu yıllık olarak yüzde 5,9 (899 bin) artmış ve genel eğilimi belirleyici olmuştur. Esnaf-çiftçi grubundaki değişim yüzde 4,2 artış yönünde olmakla beraber alt sınıflarda eğilimler farklılaşmaktadır; bu dönemde esnaf sayısında yüzde 6,9 (159 bin) artış, çiftçi sayısında ise yüzde 11,9 (67 bin) düşüş görülmüştür. Diğer bir ifadeyle, 2013 yılında 1 milyonun üzerinde olan sigortalı çiftçi sayısı, uzun dönemdir gerileme eğilimindedir ve Ekim 2021 itibarıyla 500 bin seviyesine düşmüştür. Bu dönemde, kamu sektöründe sigortalı çalışan sayısındaki artış ise yüzde 0,7 ile sınırlıdır.
Sigortalı ücretli çalışanların yüzde 52,7’sini oluşturan 3 ana sektörde son altı ayın en düşük istihdam artışları gerçekleşti
Toplam sigortalı ücretli çalışanların yüzde 27’si imalat, yüzde 15,3’ü toptan ve perakende ticaret ve yüzde 10,4’ü inşaat sektörlerinde istihdam edilmektedir. Yıllık değişimlere bakıldığında, inşaat ve imalatta yüzde 8’in üzerinde artışlar görülmekte beraber söz konusu oranlar yıl içindeki düşük seviyelere işaret etmektedir. Benzer değerlendirme toptan ve perakende ticaret sektörü (yıllık artış yüzde 4,6) için de geçerlidir. Diğer taraftan, sigortalı ücretli çalışanların yüzde 8,5’ini oluşturan dördüncü ana sektör olan idari ve destek faaliyetindeki istihdam son bir yılda yüzde 9,1 oranında gerilemiştir.
89 alt sektörün 15’inde sigortalı ücretli çalışan sayısında azalış görüldü
En çok daralan sektör 116 binlik istihdam kaybı ile bina ve çevre düzenleme faaliyetleri sektörü olmuştur. Güvenlik ve soruşturma faaliyetleri (23 bin) ile büro yönetimi, büro desteği faaliyetleri (18 bin) de istihdamı çalışan sayısı olarak en çok daralan diğer sektörlerdir. Oransal olarak bakıldığında ise istihdam en hızlı bilgi hizmet faaliyetleri sektöründe (yüzde 38,1) gerilemiştir. Bu sektörü yüzde 24,7’lik azalışla hanehalkları tarafından kendi ithalat faaliyetleri sektörü ile yüzde 19,2’lik gerileyen bina ve çevre düzenleme faaliyetleri sektörleri takip etmiştir.
Kadın çalışan sayısı geçen yıla ve Eylül ayına göre yükseldi
Ekim 2021’de sigortalı kadın çalışan sayısı bir yıl öncesine göre 379 bin, Eylül ayına göre ise 35 bin artmış ve en yüksek düzeyi olan 5,1 milyona ulaşmış; toplam istihdam içindeki payı da yüzde 31,3’e yükselmiştir. Sigortalı ücretli kadın çalışan sayısında yıl başından itibaren gözlenen genel artış eğiliminin sonucunda kadın çalışanların toplam istihdamdaki payı COVID-19 salgını öncesi seviyesi olan yüzde 31,3’e Ekim ayı itibarıyla ulaşmıştır.