Dünyada tarımsal hasılası düşen birinci ülke Türkiye
CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, ikinci yılını tamamlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin tarıma yaramadığını söyledi. Sarıbal, “2018 Temmuz ayında çiftçilerin bankalara borcu 99,9 milyar TL iken, yüzde 18,1 artarak 2020 yılının Mayıs ayında 118,1 milyar TL’ye ulaştı” dedi.
CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyen Sarıbal, AKP döneminde her geçen yıl biraz daha kan kaybeden tarım sektörü, 2 yılını dolduran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile daha da kötüye gittiğini dile getirdi. Sarıbal, Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile bütün ekonomik göstergelerdeki bozulma tarım sektöründe daha büyük oldu. Cumhurbaşkanlığı sisteminde Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH), tarımsal hasıla, istihdam düşerken, çiftçi borçları ve ithalat arttı. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın sürekli dile getirdiği tarımsal hasıla 2002 yılına göre 2019 yılında 7,5 kat büyümesine karşın ülke GSYH’nin aynı dönemde 12 kat büyümesinin altında kalmıştır” dedi.
Türkiye’nin tarımsal hasılası;
2017 51.9 milyar dolar,
2018 44.9 milyar dolar,
2019 48.5 milyar dolardır.
Sarıbal’ın açıklamasında öne çıkanlar şöyle:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra 2018 ve 2019 yılı tarımsal hasılamız 2017 yılına göre düşüktür. Son iki yıldaki tarımsal hasıla kaybı 10.4 milyar dolar, son 10 yıldaki tarımsal hasıla kaybımız ise 107,3 milyar dolardır.
Dünyada tarımsal hasılası düşen birinci ülke Türkiye’dir. Dünyadaki tarımsal hasıla yıllık ortalama yüzde 37.6 artarken, Türkiye’nin son 10 yıldaki tarımsal hasıla düşüşü yüzde 30 oldu. Dünyada ilk 20 ülke içinde son 10 yılda tarımsal hasılası düşen iki ülkeden biri Türkiye. İkinci sırada yer alan Brezilya’nın son 10 yıldaki hasıla düşüşü ise yüzde 10 civarında.
Tarım büyüme hızı düştü
AKP iktidarının 2003-2017 dönemlerinde tarım sektörü ortalama %2,7 büyürken, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra tarım sektörü %2,5 büyüdü.
İstihdam düşüyor
Daha iyi ve kazançlı işlerde çalışmayı ümit ederek köylerden ayrılmanın sonucu tarımsal istihdamda AKP ile başlayan erime Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile de hızla devam etti. Bugün Türkiye'de tarımla uğraşanların yaş ortalamasının 55 yaş üstü olduğu bilinmektedir. Genç nesli tarıma özendirecek tedbirler alınmalı, köydeki sosyal yaşam güçlendirilmelidir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmeden önce tarım sektöründe, Mart 2018 tarihinde 28 milyon 499 bin kişi içerisinde yüzde 17,7’lik payla 5 milyon 58 bin kişi istihdam ediliyordu.
TÜİK tarafından 10 Haziran 2020 tarihinde açıklanan Mart 2020 işgücü istatistiklerine göre; 26 milyon 133 bin istihdam içerisinde yüzde 16,4’lik payla 4 milyon 280 bin kişi istihdam edilmiştir. Geçen iki yıl süre zarfında tarım sektöründe istihdam oranında yüzde 15,4 azalma ile 778 bin kişi işsiz kalmıştır.
Sigortalı sayısı azaldı, prim ödemeleri arttı
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtikten sonra tarım sektöründe sigortalı sayısı düşerken prim ödemeleri arttı. Tarımda kendi nam hesabına bağımsız çalışanlarda ise; 2018 yılının Nisan ayında 706 bin 409 kişi iken %17,1 azalarak Nisan 2020’de 585 bin 386 kişiye düştü. Bu dönemde 121 bin 23 kişi Tarım BAĞ-KUR sisteminden çıkmış oldu.
Tarım sektöründe sigorta prim ödemeleri de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtikten sonra aşırı derece yükseldi. 2018 yılında indirimsiz aylık prim tutarı 583,48 TL iken %56,6 artışla 913,80 TL’ye yükseldi. Bu artış oranı teşvikli %5 prim indirim uygulaması içinde geçerlidir.
Tarım sigortalılar 2020 yılı için aylık 27 gün üzerinden prim ödemektedirler. 2008 için tarım BAĞ-KUR’lularda aylık prim gün sayısı 15 idi. Bu sayı her yıl 1’er puan artırıldı ve 2016’de 23, 2017’de 24, 2018’de 25’e çıktı. Prime esas kazancın hesaplanacağı gün sayısı her yıl bir puan artırılarak 2023 yılında 30 gün olacağından prim ödeme tutarı artacaktır.
Çiftçi borcu arttı
24 Haziran 2018 tarihinden sonra başlayan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile çiftçilerin bankalara olan borçları artarken, ödeyemedikleri borçlarından dolayı takip hesaplarına aktarılan miktarda büyüdü.
Kredi borçları
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre; 2018 Temmuz ayında çiftçilerin bankalara borcu 99,9 milyar TL iken %18,1 artarak 2020 yılının Mayıs ayında 118,1 milyar TL’ye ulaştı.
Takip borçları
Kredi ile borçlanmasının yanında asıl sorun takip hesaplarında yaşanmaktadır. 2018 yılı Temmuz ayında takip hesaplarına aktarılan tutar 2,9 milyar TL %88,3 oranında artarak Mayıs 2020 tarihinde 5,4 milyar TL’ye ulaştı.
İthalat durmadı
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra Temmuz 2018 ile Mayıs 2020 dönemlerinde 10 milyar 594 milyon dolara ihracata karşılık 17 milyar 549 milyon dolarlık tarım ve hayvancılık ürünü ithal edildi. Bu dönemde 6 milyar 955 milyon dolar cari açık verildi.
AKP’nin 2003-2020 Mayıs döneminde 79,6 milyar dolarlık ihracatına karşın 108,2 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Yapılan ithalat sonucu 28,6 milyar dolarlık cari açık verildi. Verilen 28,6 milyar dolarlık açığın sadece 1/4'ü olan yaklaşık 7 milyar doları AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın yönettiği Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde verildi.
Yıllara göre en fazla cari açık verilen yıl ise 2019 yılıdır. Bu dönemde 3,9 milyar dolarla rekor kırılmıştır. 2019 yılı aynı zamanda buğday ve ayçiçeğinde Cumhuriyet ve Dünya ithalat rekoru kırdığımız yıldır.
Tarımsal desteklemeler ödenmiyor
Çiftçilerin 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanuna göre alması gereken destek miktarları ödenmiyor.
Bugüne kadar çiftçilere ödenmeyen destek miktarı 175 milyar 516 milyon TL oldu. Ödenmeyen destek miktarının 2019 ve 2020 yılına ait tutarı ise 53 milyar 347 milyon TL’dir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde çiftçilere ödenmeyen miktar son 3 yılın toplam destekleme miktarına denk gelmektedir.
Tarımsal girdiler arttı
2 yıllık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra tarımsal girdilerin fiyatları;
Elektrik %103
Gübre %50-60
İlaç %80-100
Tohumluk %40-50
Yem %40-50
Sulama %80-100 arttı.
Tarımsal girdiler içinde önemli bir yer tutan mazot ise dünyada fiyatları eksilere düştüğü halde, bizde 30 günde iki defa ÖTV (29 Ocak 2020 tarihinde %11, bir ay sonra 29 Şubat 2020 tarihinde %6.31) artışı oldu. Ülkemiz çiftçisi dünyanın en pahalı yakıtını kullanmaya devam ediyor.”
Kaynak: Tarımdanhaber
çiftçi
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in Tarım Kredi Kooperatifleri ve kamu bankalarına borcunu ödeyemediği için icra takibi başlatılan çiftçi sayısıyla ilgi soru önergesini, “ticari sır” kapsamında olduğu gerekçesiyle açıklamadı.
Gürer, Tarım ve Orman Bakanlığına yönelttiği yazılı soru önergesinde; tarım kredi kooperatifleri ve kamu bankalarına borcu olan çiftçiler ile borçlarını ödeyemedikleri için icra takibi başlatılan üreticilerle ilgili istatistiki verilerin açıklanmasını istedi. Önergeyi yanıtlayan Bakan Pakdemirli, “Ticari sır” kapsamında olduğu gerekçesiyle icra takibi başlatılan çiftçi sayısını açıklamadı. Pakdemirli, ithal edilen gübre, tohum ve tarım ilaçlarıyla ilgili veriler için de TÜİK’i adres gösterdi.
Gürer, soru önergesinde tarım kredi kooperatiflerine ve bankalara borcu olan ve icra takibi başlatılan çiftçiler ile son 3 yıl içinde ithal edilen gübre, tohum ve tarım ilacı verilerinin açıklanmasını istedi. Gürer ayrıca “Covid 19 salgını sebebiyle üretime açılan hazine arazilerinin illere göre dağılımı ve bu arazilerde ekimi yapılan ürünler hangileridir? Üretime açılan hazine arazilerinde ekim yapan çiftçi sayısı ve bu arazilere ekilen ürün tohumlan hangileridir?” şeklindeki sorularına da yanıt istedi.
Kaç çiftçi Tarım Kredi’den kredi kullandı?
Gürer’in önergesine yanıt veren Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, tarım kredi kooperatiflerinden 2016 yılında 422 bin 225 çiftçi, 2017 yılında 422 bin 526 çiftçi, 2018 yılında 414 bin 482 çiftçi, 2019 yılında 390 bin 736 çiftçi ve 2020 yılının ilk 4 ayında ise 282 bin 247 çiftçinin kredi kullandığını açıkladı. Pakdemirli, icra takibi başlatılan çiftçilerle ilgili bilgileri vermedi.
Yine ticari sır sayıldı
Bakan Pakdemirli, kamu bankalarından kredi kullanan ve icra takibi başlatılan çiftçilerle ilgili bilgilerin ise 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Sırların saklanması” başlıklı 73’üncü Maddesi kapsamında banka sırrı olduğu gerekçesiyle paylaşılamayacağını açıkladı.
Adres: TÜİK
Pakdemirli, bitki koruma ürünleri ile bitki koruma ürünü imalatında kullanılan hammaddelerin ithalatına ilişkin veriler ile gübre ve tohum dış ticaretine ilişkin veriler için ise TÜİK’i adres gösterdi.
7 pilot ilde hazine arazisi tarıma açıldı
Çeşitli nedenlerden dolayı üreticiler tarafından ekilmeyen veya bu yıl ekimi planlanmayarak boş bırakılan tarım arazilerinde; hububat, baklagiller ve yağlı tohumlu bitkilerin ekilmesi suretiyle tarımsal üretimin artırılması ve ülke ekonomisine katkı sağlanmasının hedeflendiğini açıklayan Bakan Pakdemirli, “Uygulamaya ilave olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yürütülen çalışmalar neticesinde hazine arazilerinin İl Müdürlüklerine tahsis işlemleri yapılmıştır. Bu doğrultuda hazine arazilerinin örnek ekilişler yapılarak bitkisel üretime kazandırılması için süreç başlatılmıştır. Bu doğrultuda tarım takviminin elverdiği öncelikle 14 bin dekar alan ‘Bingöl, Erzurum, Erzincan, Kars, Kayseri, Muş ve Sivas’ İllerinde pilot uygulama olarak hazine arazilerinin İl Müdürlüklerimize tahsisi sağlanmıştır” dedi.
Sorunların üzerini örtüyorlar
Önerge sahibi CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ise Tarım ve Orman Bakanlığı’nın icralık olan çiftçi sayısını açıklamayarak var olan sorunların üzerini örtmeye çalıştığını belirtti.
Artan girdi maliyetleri, doğal afetler ve korona virüs salgını nedeniyle üreticilerin çok zor bir dönemden geçtiğini kaydeden CHPli Vekil Ömer Fethi Gürer, “Üreticilerimiz, son yılların en büyük krizi ile karşı karşıyadır. Bu dönemde çiftçilerin tarım kredi kooperatiflerine olan borçları silinmeli ya da faizsiz bir şekilde en az 2 yıl ötelenmelidir. Bir yandan ekonomik kriz, diğer yandan doğal afetler ve korona virüs salgınıyla mücadele eden çiftçilerin kredi ve borç ödeme ihtimali çok düşüktür. Böylesine zor bir süreçte çiftçilere icra takibi başlatmak doğru bir davranış değildir. İcra takibi başlatılan çiftçi sayısını gizlemekle de bu sorunun çözülemeyeceği bilinmelidir” ifadelerini kullandı. Gürer, hazine arazisi ve tohum dağıtımının da sembolik olarak yapıldığını sorunun kökten çözümüne yönelik kapsamlı ve planlı çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu da belirtti.
Borcun var dediler çiftçinin desteğine el koydular
Güneydoğu’daki 6 ilde çiftçiye yapılan destek ödemelerine, elektrik borcu yüzünden el konuldu. Daha önce kamuya ait olan elektrik şirketi ise 2013’ten beri İşkaya-Doğu Holding Ortak Girişim Grubu’na ait.
Güneydoğu’da 6 ilde çiftçilere verilen mazot ve gübre destekleme paralarının, salgın sürecinde bile çiftçilerin elektrik borcu bahane edilerek özel elektrik dağıtım şirketine aktarılması tepki çekiyor. CHP’li Tanal’ın önergesini cevaplayan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Ziraat Bankası’nı işaret etti.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Güneydoğu’da GAP kapsamındaki Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak ve Diyarbakır’da devlet tarafından yapılan mazot ve gübre desteği ödemelerinin, çiftçilerin tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerji borçları bulunduğu gerekçesiyle 6 ile hizmet veren özel elektrik dağıtım şirketine aktarılmasıyla ilgili Ziraat Bankası’nı işaret etti.
Ziraat Bankası el koyuyor
CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal’ın soru önergesine cevap veren Bakan Pakdemirli, koronavirüs salgını sürecinde 6 ilde çiftçilerin Ziraat Bankası’ndaki hesaplarına yatan tarımsal destekleme ödemelerinin, çiftçilerin özel elektrik dağıtım şirketine olan elektrik borçlarına karşılık kesildiğini aktardı.
Pakdemirli, “Tarımsal sulamaya ilişkin vadesi geldiği halde ödenmeyen işletme ve bakım ücreti veya su kullanım hizmet bedeli ile elektrik enerjisi borcu bulunan çiftçilerin borçlarının tarımsal destekleme ödemelerinden mahsuben alınmasına ilişkin 06.09.2018 tarihli ve 30527 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ hükümleri çerçevesinde Ziraat Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından üreticilerin destekleme ödemelerinden borçlarına karşılık mahsup edilmektedir” diye konuştu.
Çiftçinin desteği Dicle EDAŞ’a gidiyor
Çiftçinin aldığı destek ödemelerinin elektrik borçlarına mahsup edildiği illerin elektrik dağıtımı Dicle Elektrik Dağıtım AŞ üstleniyor. Daha önce kamuya ait olan şirket 15 Mart 2013’ten beri İşkaya-Doğu Holding Ortak Girişim Grubu’na ait. Özelleştirme bedeli ise 387 milyon dolar.
Tarımda borçlar ödenemiyor
Çiftçi destek ödemeleriyle banka borçlarını döndürmeye çalışıyor. Üstelik kanunen milli gelirin yüzde 1’i oranında tarım desteği verilmesi gerekirken, kanunun çıktığı 2006’dan bu yana bu oran hiç tutturulmadı. Tarımda ithalatla birlikte küçük çiftçi büyük uluslararası gıda şirketleriyle rekabete zorlandı. Şimdiyse çiftçinin borçları hızla artıyor. Üstelik çiftçi borcunu ödeyemediğinde ipotek ettirdiği toprak da elinden gidiyor.
Bu bilanço Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine de yansımış durumda. 2020 yılının Nisan ayı itibariyle tarım kesiminin 5 milyar 518 milyon lira tutarında takibe düşen borcu bulunuyor. Buna karşılık bu tutar 2019’un aynı ayında 4 milyar 271 milyon lira, 2018’de 2 milyar 769 milyon lira, 2017’de ise 2 milyar 225 milyon liraydı. Çiftçilerin ödenemediği için takibe düşen banka borçları yüzde 148 oranında artmış durumda.
Kaynak: BirGün
Yerel üretimin kıymeti arttı
Ülkelerin korumacılık politikalarını sıkılaştıran pandemi, yerel üretimin de önemini artırdı. TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan: “Devlet, tarımı kurtarıp kurtarmayacağına karar vermeli.”
Cumhuriyet’ten Gamze Bal’ın haberine göre, koronavirüs salgını dış ticareti engelleyince, iç pazardaki üretimle kendine yetmenin önemi bir kez daha ortaya çıktı.
Çiftçiyi üretime küstüren hasat zamanı ithalat politikaları da yeniden sorgulamaya açıldı. Girdi maliyetlerindeki artışı durduramayan hükümet, iç pazarda artan fiyatların sorumlusu çiftçiymiş gibi ithalat sopasına başvuruyordu. Ancak Covid-19 ile dünya genelinde artan korumacılık politikaları hem ihracat hem ithalatta dengeleri değiştirebileceği yönünde sinyaller veriyor.
Örneğin, Türkiye’nin önemli sebze-meyve pazarlarından Rusya, sebze üretimi için sera oluşturma çalışmalarına hız vererek, serada domates ve salatalık üretimini geçen yıla göre yüzde 20 artırdı. Türk sebze üreticilerinin bu duruma hazırlıklı olması gerektiği konusunda uyarılar yapılıyor. Türkiye ise Adana’da karpuz hasadı başlamışken İran’dan karpuz ithal etti.
Vaat var, sonuç yok
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Savaş Akcan, “Pandemi, ulusallaşmanın ve önce kendine yetmenin önemini ortaya koydu. Ya dünya genelinde korumacılık politikaları artar da o ülkeler satmazsa ne olacak? İçeride yanlış tarım politikalarıyla üretime küstürülmüş çiftçilerle işimiz daha da zorlaşır” diye konuştu.
TÜRKTOB, tohum, fide, meyve fidancılığı ve süs bitkileri ana başlığında 7 sektörü temsil eden bir birlik. Hâlihazırda var olan sıkıntılara bir de pandemi eklenince sorunlar katmerlendi. Her bir alt sektör için yapılması gereken ayrı ayrı adımlar var, ancak genel anlamıyla Türkiye tarımının desteklenmesi gerektiğinin altını çiziyor Akcan. Teşviklere ilişkin yapılan söylemlerin havada kalmasına da tepkili.
Tarımın “siyaset üstü” bir mesele olduğunun altını çizerek şunları söylüyor: “Devlet, çiftçiye alım garantisi vererek üretimi desteklemeli. “Üretmekten korkmayın, arkanızdayız” denilmeli ama icraat da olmalı.
Örneğin tarım ürünlerinde alım garantisi olacağı duyuruldu ama ne kadarlık bir alım yapılacağı belirtilmedi. Yani vaat var, sonuç yok. Televizyona çıkıp “tarıma şu kadar destek verdik” demek siyaseten güzel manevralar ama çiftçiye bir fayda sağlamıyor. Bakanlık sahaya inip, bilgi almalı. Devletin tarımı kurtarıp kurtarmayacağına karar vermesi lazım. Fakat şu an böyle bir eğilim göremiyorum.”
100 bin işsiz tehlikesi
TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan ile yalnızca tarımın kronik sorunlarını değil, Covid-19’un yarattığı somut zararları da konuştuk. 65 yaş üstüne getirilen sokağa çıkma yasağından dolayı bu yıl ekilecek fidelerde yüzde 35 oranında sipariş iptalleri yaşandığını anlatan Akcan, “Domates, biber, patlıcan, kavun ve karpuz fidelerinin ikinci sevkiyatında iptaller yaşanmıştı. Ancak buradan doğan açık İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya belediyeleri tarafından karşılandı” dedi.
Salgın sürecinde en büyük sıkıntının ise süs bitkileri sektöründe yaşandığını anlatan Akcan, sektörün en ivmeli olacağı dönemde baş gösteren salgının işleri bozduğunu, yüzde 70’lik kayıp yaşadıklarını söyledi. Haziran ayı da durgun geçer, üretim başlayamazsa 250 bin kişinin 100 bininin işsiz kalabileceğini aktardı.
Yerli tohum çağrısı
Akcan’ın aktardığına göre, yerli sermayeli şirketlerin yurtiçi gen kaynaklarından ıslah edip geliştirdikleri milli tohumlar, Türkiye’nin tahıl ihtiyacının yüzde 70’ini, baklagillerin yüzde 97’sini karşılayabiliyor.
Ancak hem sermayeleri yabancı şirketlere göre daha zayıf olduğu hem de pazarlamaya daha az bütçe ayırabildikleri için tanıtımda güçlük çekiyorlar. “Çiftçilerimizden en önemli talebimiz, milli çeşitlerimizi kullanmalarıdır” diyen Akcan, “Tohumculuk sektörü daha çok genç. Desteklenmeye ihtiyacımız var” diye konuştu.
Belgeli çiftçi sayısı azalıyor
Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) tarımda kayıtlı üretimi gösterirken, ÇKS’li çiftçi sayısının her yıl düzenli bir şekilde azalması ülke tarımını tehdit etmeye başladı. Son 12 yılda kayıtlı çiftçi sayısı yüzde 48 düşerken, tarım alanları da yüzde 12,3 azaldı. 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2019’da 600 bine kadar geriledi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) verileri acı tabloyu gözler önüne seriyor. Buna göre Türkiye’de çiftçi sayısı son 12 yılda yüzde 48 azalırken, tarım alanları da son 18 senede yüzde 12,3 düştü. Son 18 yılda tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı da yüzde 44 geriledi. Çiftçi sayısında özellikle son 10 yılda düzenli ve ciddi bir düşüş söz konusu. 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2019’da 600 bine kadar düştü.
Bu veriler, kayıtlı çiftçi sayısında 2008’den bu yana 541 bin 600 azalma anlamına geliyor. Bu da yüzde 48’lik düşüşe karşılık geliyor. Düşüşün özellikle 2011’den sonra hızlandığı görülüyor. TÜİK verilerine göre tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı ise 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken, 2020 Şubat ayı itibariyle 4 milyon 157 bin kişiye geriledi. Bu da son 18 yılda 3 milyon 301 bin daha az tarım çalışanı anlamına geliyor. Tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısının yüzde 44 azaldığını ortaya koyuyor.
Çiftçi sayısı azalırken tarım alanları da daralıyor
Ülke nüfusu artarken, ekilebilir tarım alanlarının daralması da gıda temini noktasında endişe vermeye başladı. 2002’de 26 milyon 579 bin hektar olan tarım arazisi 2019’de 23 milyon 94 bin hektara kadar düştü. Buna göre tarım alanları 18 senede yüzde 12,3 azaldı.
Diğer yandan tarımda istihdam edilen kişi sayısının toplam istihdam içindeki payının düşmesi, kalkınmışlık göstergesi açısından istenilen bir politika olması dikkat çekiyor. Yani tarımda istihdam edilen kişi sayısının düşürülmesi için bilinçli bir politika uygulandı. Ancak ekilebilir tarım arazisinin daralması, mevcut arazilerinin bir kısmının da girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı çiftçi tarafından ekilmemesi, ülkenin tarımsal üretimini de tehdit etmeye başladı.
ÇKS’deki kayıt dışılık bilinmiyor
ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısı düşerken, uygulanan evrak ve çeşitli vergilerle muhatap olmayan çiftçiler de ÇKS’ye kayıt olmuyor. ÇKS’ye kayıtlı olmayan çiftçi sayısının da azımsanmayacak bir oranda olduğu tahmin edilirken, ÇKS’deki kayıt dışılık da beraberinde birçok sorunu getiriyor. Çiftçiler ÇKS’ye kayıtlı olmadığı için tarımsal desteklerden yararlanamazken, Türkiye’nin üretim tahminleri de sağlıklı yapılamıyor.
Kaynak: Tarımdanhaber
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, patates ve soğan üreticisinin mağduriyetinin giderilmesi için Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ‘ye çağrıda bulundu. Patates ve soğanın ithalatının serbest, ancak ihracatının yasak olduğunu kaydeden Bulut, tonlarca soğan ve patatesin çürümeye başladığını söyledi.
Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adana soğanının tarladan söküldükten 15 gün sonra tüketilmesi gerekiyor. Yoksa soğan çürüyor. Şu an lokantalar kapalı ve vatandaş evde olduğu için soğan ve patates tüketimi düştü. Pandemi nedeniyle iç piyasada da yeterince arz oluşmadığından dolayı tonlarca soğan ve patates üreticinin elinde kaldı.”
İhracat izni sadece 3 gün
Üreticiye hafta başında soğan ihracatı için sadece 3 günlüğüne izin verildiğini bildiren Bulut, “Müracaatların firma başına toplamda 250 tonu geçmemek üzere alınmasına karar verilmişti. Ancak firma başına 106 tona kadar izin verildi. Sadece 80 ila 90 firma malını ihraç edebildi. Çok sayıda firma elindeki ürünü ihraç edemedi. Tonlarca soğan çürümeyi ve atılmayı bekliyor” dedi.
Adana’da soğan hasadının başlamasından sonra üreticide soğan fiyatının tarla teslimi kilosunun 1 lira civarında olduğunu ancak bugünlerde 50-60 kuruştan bile alıcı bulamadığını söyleyen Bulut, alıcı olmadığı için ürünün çiftçinin elinde kaldığını kaydetti.
Zor şartlarda üretmeye çalışan çiftçinin yüksek girdi maliyetleri altında ezildiğini kaydeden Bulut, ihracatın önünün açılması durumunda çiftçinin en azından üretim maliyetini çıkarabileceğini bildirdi. Patates ve soğan ithalatının kısıtlanması gerektiğini kaydeden Bulut, iktidardan 'üreticinin haklı feryadına kulak vermesini' istedi.
CHP'li Fethi Gürer, 2020 yılı için açıklanan hububat ve bakliyat taban fiyatlarının, üreticilerin beklentilerinin altında kaldığını söyledi. Gürer “Koronavirüs salgını gösterdi ki tarım, ülkelerin en çok önem vermesi gereken sektörlerin başında geliyor. Tüm dünyanın gördüğü bu gerçekliği ne yazık ki AKP hükümeti görmedi" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan hububat ve bakliyat taban fiyatlarındaki artış oranları üzerinden değerlendirme yaptı. CHP'li Gürer, “Koronavirüs salgını gösterdi ki tarım, ülkelerin en çok önem vermesi gereken sektörlerin başında geliyor. Tüm dünyanın gördüğü bu gerçekliği ne yazık ki AKP hükümeti görmedi" dedi.
Sert ekmeklik buğday taban alım fiyatının ton başına 1350 liradan 1650 liraya, arpa taban alım fiyatının ton başına 1100 liradan 1275 liraya yükseltildiğini, hububatta ton başına prim ve destek ödemesinin ise 230 lira olarak açıklandığını anımsatan Gürer, “Kırmızı mercimekte ton başına 3500 lira yeşil mercimekte 3200 lira, nohutta ise 3350 lira fiyat belirlendi. Bakliyattaki prim ve destek ödemesi de ton başına 800 TL olarak açıklandı” dedi.
Üreticinin beklediği rakam değil
Açıklanan bu fiyatların çiftçilerin beklentilerinin altında kaldığını ifade eden CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Geçen yıl 1050 lira olan sert ekmeklik buğday fiyatı, yüzde 29 oranında artışla 1350 liraya yükseltilmişti. Çiftçi o süreçte maliyetini zor çıkardı. Bu yıl maliyet oranlarındaki artış, korona virüsle salgını nedeniyle buğdaya olan talep artışı ve bazı ülkelerin buğdayda ihracat kısıtlamasına gitmesi gibi nedenlerle, hububat taban fiyatlarında en azından yüzde 35 oranında bir artış bekleniyordu. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından açıklanan taban fiyatları yüzde 22’ler seviyesinde kaldı ve sert ekmeklik buğday fiyatı 1650 lira oldu. Bu rakam üreticilerin umduğu ve beklediği bir rakam değildi” diye konuştu.
Üretici mutlu değil
Fethi Gürer, bazı bölgelerdeki borsalarda ekmeklik buğday fiyatlarının 1715 lira ile 1765 lira arasında işlem gördüğüne de vurgu yaparak, “Buğday borsalarında 1700 liranın altında buğday fiyatı işlemi yokken, Cumhurbaşkanının buğday taban alım fiyatını 1650 lira olarak açıklaması, üreticiyi mutlu etmedi” dedi.
Yerli çiftçi değil yabancı çiftçi yararlanacak
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yaptığı açıklamada dünya borsalarındaki buğday fiyatlarıyla, Türkiye’de açıklanan taban fiyatları arasındaki farka da dikkat çekerek, "Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) buğday ithalat alım fiyatını 230 dolar olarak belirlemiş. Görünen o ki yurt dışı piyasası artış olacak ve ithalat ile çiftçimize vermediğimiz destek, yabancı çiftçiye verilecek" diye konuştu.
Üreticiye bir şey kalmayacak
Ülkemizde tarımın girdi maliyetlerinin sürekli artış gösterdiğini de belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, artan enflasyon oranlarına bağlı olarak gübre, mazot, ilaç ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik giderlerinin her yıl yüzde 50-60 arasında arttığına dikkat çekti. Gürer, “Bu artışlar ışığında bir dönüm tarladan ortalamada 300 kg buğday elde edildiği ve bunun maliyetinin de 500 lirayı bulduğu hesaplandığında, açıklanan taban fiyattan satabilse bile üretici dönüm başına elde edeceği gelirden eline bir şey kalmayacak” dedi.
Çiftçi üretimden vazgeçebilir
Gürer, artan maliyetler, salgın nedeniyle hububata olan talep fazlalığı ve diğer tüm etmenler göz önüne alındığında, açıklanan taban fiyatın çiftinin beklentilerini karşılamadığını ifade ederek, “hububata olan talebin arttığı bir ortamda, en azından dünya piyasalarına yakın bir fiyat açıklanmış olsaydı, destekleme fiyatlarında beklenen artış yapılmış olsaydı, üreticilerimiz önümüzdeki yıl daha fazla üretim için girişim yapabilirdi. Bu fiyatlar doğrultusunda belki de üretici buğday üretiminden başka yapacağı iş olmadığı için buğday ekmeye devam edecek ve bu konuda daha çok buğday ithal etmek zorunda kalacağız” şeklinde konuştu.
Tüm dünya gördü
Hububatta, bakliyatta bir zamanlar kendi kendine yeten ender ülkelerden biri olan Türkiye’nin ne yazık ki son 17 yılda uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle ithalata bağımlı bir ülke haline getirildiğini söyleyen CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Korona virüs salgını gösterdi ki tarım ülkelerin en çok önem vermesi gereken sektörlerin başında geliyor. Tüm dünyanın gördüğü bu gerçekliği ne yazık ki AKP hükümeti görmedi ve hububat taban alım fiyatlarının, çiftçilerin beklentilerinin çok altında bir rakamla açıkladı” diye konuştu.
Buğday üretimi düşüyor
Gürer, "Ülkemizde 7 milyon hektar alanda ortalama 19 milyon ton buğday üretimi yapılıyor. Son 15 yılda buğday üretim alanı yaklaşık 2 milyon hektar daraldı. Ülkemizde ithalatla birlikte 25 milyon ton buğday tüketimi var. Ülkemizin her yıl 20 milyon ton buğday üretim kapasitesi de mevcut. Bu artırılabilir Yeter ki çiftçi desteklensin, taban fiyatları makul seviyelerde olsun" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Karaca, "Çiftçilerin sulama birliklerine olan borçları silinsin. 2020 yılı boyunca sulama bedeli alınmasın" dedi.
Türkiye’de çiftçilerin en büyük mağduriyetlerinden birinin de sulama birliklerine olan borçlar olduğunu söyleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, hükümete çağrıda bulunarak bu borçların silinmesini istedi.
Corona ile mücadele sürecinde üretimin ve çiftçinin değerinin bir kez daha anlaşıldığına değinen Karaca, “Çiftçilerimizin üretimden vazgeçmelerini önlemek, onları teşvik etmek için ne gerekiyorsa yapılmalı” çağrısında bulundu.
Covid-19 salgınının, kendi kendine yeten ülke olmanın önemini herkese gösterdiğini vurgulayan Karaca, "Bu süreçte çiftçilerimizi korumamız şarttır. Covid-19 salgını nedeniyle çiftçimizin mağduriyetini en aza indirecek önlemler alınmalıdır" ifadelerini kullandı.
Acil destek paketi açıklanmalı
Karaca, salgın nedeniyle üretime daha çok ihtiyaç olduğunun anlaşıldığına dikkati çekerek şunları kaydetti: "Çiftçilerimizin tarımdan vazgeçmemesi önem arz etmektedir. Bunun için çiftçilerimizin sulama birliklerine olan borçları silinmeli ve 2020 yılı boyunca sulama bedeli alınmamalıdır. Acil olarak çiftçilerimiz için destek paketi açıklanmalı. Korona salgını sonrası yaşanması kuvvetle muhtemel gıda krizi için tek çıkar yol tarım alanlarının üretime kazandırılmasıdır. Bu nedenle çiftçilerin yeniden üretmelerini teşvik edecek önlemlerin acilen il, bölge ayrımı yapılmadan alınması gerekmektedir."
Önlemler
Karaca, "Üreticinin 2019 yılından kalan bütün destekleri hemen ödenmeli. 2020 yılı desteklerinin 49 milyara çıkarılarak yarısı hemen, kalanı da Haziran ayında ödenmeli. Ürünlerin alım fiyatları hemen açıklanmalı. Ürünlere alım garantisi verilmeli. Üretici borçları 1 yıl faizsiz ertelenmeli. Üreticinin elektrik ve su borçları silinmeli ve kapatılan elektrik ve su üreticiye yeniden verilmeli" ifadelerini kullandı.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, korona virüs salgınıyla mücadele sürecinde, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hayata geçirdiği uygulamaların, tarım için daha kapsayıcı ve hemen uygulanabilir olmasını istedi. Gürer, çiftçiyi tarımdan uzaklaştıran uygulamalardan vazgeçilerek, "girdi destekleri sağlanması, ithalci uygulamalardan vazgeçilmesi ülke tarımı için önemlidir” dedi.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli tarafından açıklanan, ‘tohumluk hibesi’, ‘hazineye ait tarım arazilerinin kiralanması, satışı’ ve ‘bazı ürünlerde stok yapılması’ gibi uygulamaların, korona virüsle mücadele kapsamında üreticiler ve gıda için bir destekmiş gibi görülse de oluşan sorunların aşılmasında daha radikal kararlara ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.
Tohum desteği uygulaması kafa karıştırdı
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, “Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi” Programı kapsamında, yazlık ekim yapılabilecek alanlarda ekilişlerin kesintiye uğramaması ve tüm ekilebilir arazilerin üretime katılması için 7 ürün için 21 ilde üreticilere tohumların yüzde 75’inin hibe edileceğinin açıklandığını hatırlattı.
Gürer, program kapsamında, ekimi yapılacak ürünlerin buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek, mısır, ayçiçeği ve çeltik belirterek, “illerin özelliklerine göre her yıl bütçeden tohum desteği için fide ve fidan dağıtımı için pay ayrılıyor. Var olan bir uygulama devam ediyor. Artı sağlanan ne? Üreticilere tohumun tamamını hibe edilmesi gerekmektedir. Ayrıca yalnızca tohum desteği değil, mazot, gübre, ilaç, yem ve diğer girdi maliyetlerini düşürecek etkili önlemler alınmalıdır ve daha çok ili bu kapsamalıdır. Destek bu bağlamda çiftçiler yeterli olmadığını ifade etmektedirler. Arpa ve buğday içinde geç kalınmıştır. Çok bölgede ekim sağlandıktan sonra karar alınmıştır. Virüs ilk görüldüğü süreçte önerdiğimiz dönemde bu kararlar alınmalıydı ” diye konuştu.
Gürer, sertifikalı tohum desteği ile ilgili tedariklerin mutlaka TMO ve TİGEM’den yapılması gerektiğini de ifade etti.
Ekimden vazgeçilen 3.5 milyon hektar alanda yeniden ekim sağlanmalı
Korana virüsle mücadele kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığının hazineye ait tarım arazilerinin satış ve kiralanmasıyla ilgili uygulamanın önemine vurgu yapan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tarıma açılacak hazine arazilerinin farklı amaçlarla kullanılmaması içinde gerekli titiz önlemlerin alınması ve takibin ciddi yapılmasını istedi.
Gürer, “Tarım sektöründe arazilerin yandaşlara değil tarımda girdi maliyetlerini düşürecek kırsal ve aile şirketleri destekleyecek biçimde değer bulması sağlanmalıdır. Genç çiftçinin kırsalda kalmasını sağlayacak ve tarıma özeneceği radikal kararlar alınmalıdır. Kırsal da yaş ortalaması 60 civarındadır. Çiftçi yeniden toprağı umut olarak görmelidir. Virüs ile ilgili düzenlemeler ekimi olumsuz etkilememesi için her türlü önlem ve düzenleme geç kalınmadan alınmalıdır. Halen bakanlık sorunları çözümde geriden gelmektedir.
Kırsal göç ile boşalması ve yanlış imar uygulamaları da dâhil AKP iktidarı döneminde 3.5 milyon hektar tarım arazisini devre dışı kalmıştır. Bu alanlar özellikle yerli ve yerel tohumla geri kazanılabilecek olanları tekrar tarım alanı kılınmalıdır. İktidarın uyguladığı yanlış tarım politikaları ve girdi maliyetlerine sürekle gelen zamlar çiftçiyi topraktan uzaklaştırmıştır. Çiftçiler, girdi maliyetlerindeki artışlara karşı korunmamış, borç içine girmiş, haczedilmiş ve tarımdan uzaklaşmıştır. Yeniden çiftçi toprakla buluşması sağlanması yanında genç çiftçi cazip desteklerle tarıma dönüşü sağlanmalıdır. Ekilmeyen araziler ekime açılması bu dönemde daha da önem kazanmıştır. Çiftçiyi tarımdan uzaklaştıran uygulamalardan vazgeçip, girdi destekleri sağlanması, ithalci uygulamalardan vazgeçilmesi ülke tarımı için önemlidir.” şeklinde konuştu.
Girdi maliyetleri düşürülmeli
Son 10 yılda yalnız mazot ve gübre fiyatlarının ortalama yüzde 250 oranında arttığını, buna karşın ürün fiyatlarındaki artışın düşük seviyede kaldığını belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Böyle bir ortamda girdi maliyetlerinin düşürülmesini sağlamak, sadece tohum desteği değil, tüm girdiler için vergi oranları dâhil yeni düzenlemeler de yapmak, maliyetlerin indirilmesini sağlamak daha akıllıca bir uygulama olur.” diye konuştu.
Gürer, Dünyada düşen akaryakıt fiyatları ile çiftçiye daha ucuz mazot sağlanması, mazotta vergilerin tarım için kullanımda kaldırılması ve mazot fiyatlarının çiftçiyi külfet olmayacak düzeye çekilmesini de gerektiğini belirtti. Tohum, gübre, ilaç, ekipman yanında mazot elektrik fiyatlarında artış maliyeti etkilemekte diyen Gürer, “üretici ürettiğinden kazanamıyor, tüketici ise pahalı ürün alıyor, aracılar kazandığı bu süreçte kooperatifleşmeyi yeniden düzenleyerek aracıların aşırı ve haksız kazançları önlenmelidir” diye konuştu.
Stoklar kamu kurumlarına yaptırılmalı
Gürer, 20 yıl öncesine kadar tarımda kendi kendine yeten ülkelerden biri olan Türkiye’nin tarım politikasındaki hatalar nedeniyle dışa bağımlı hale gelmesinin altında yatan gerçeklerin belirlenip, bununla ilgili tedbirlerin mutlaka alınması gerektiğini de vurgu yaparak, “Tarımsal ürünleri ilgili stok yapılacaksa bunun kamu kurumları bünyesi yapılması şarttır” diye konuştu. Gürer Bakan’ın yeterli gıda stok var açıklamasının önemli olduğunu ancak hangi ürünlerde ne kadar stok bulunduğunun da kamuoyuna bilgi olarak verilmesinin daha gerçekçi olacağını da ifade etti.
Alınması gereken önlemler
Korona virüsle mücadele kapsamında hayata geçirilen ekonomik önlemler paketinin içinde tarım sektörünün yer almadığını da hatırlatan Gürer, bu konuda mutlaka bir ek önemler paketinin hazırlanması ve bu pakete tarım sektörünün de eklenmesi gerektiğini vurguladı.
2019 yılında ödenmesi gereken desteklemelerin halen ödenmemesine rağmen Cumhurbaşkanının tüm ödemelerin yapıldığını açıkladığına dikkat çeken Ömer Fethi Gürer, 2019 yılı ödemelerinin hemen yapılması, 2020 yılına ait ödemelerin de öne alınmasının üreticiler için bir moral olabileceğini belirtti.
Çiftçilerin tarım kredi kooperatifleri, kamu ve özel bankalara olan borçlarının yapılandırılıp ödemelerin bir yıl faizsiz olarak ertelenmesi ve çiftçilere faizsiz kredi temin edilmesi gerektiğini söyleyen Gürer, BAĞKUR ve SSK borçlarının ise 2020 yılı hasat sezonu sonuna ertelenmesi yönündeki beklentilerin de hayata geçirilmesini istedi. Kredi Garanti Fonu (KGF) kredileri tarım işletmelerini de kapsamının sağlanması gerektiğini belirten Gürer “Tarım kanununa göre çiftçiye verilmesi gereken destekte, bu süreçte olsun verilmelidir” dedi.
Su kuyuları açılsın
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer orta Anadolu’da sulama suyu yer altı kuyularından enerji ile yeryüzüne çıkarıldığını ve artan elektrik maliyetlerinin çiftçiyi zora soktuğunu hatırlattı. Gürer bölgede borcu nedeni ile ya da miras paylaşımından dolayı kapalı su kuyuları bulunduğunu Niğde’de Orhanlı Kasabası, Çavdarlı, Dikilitaş köyleri, Misli ovası gibi yerlerde bu sorun yaşandığını, bu dönem ürün veriminin de önemli olacağını, borcu ya da herhangi bir nedenle kapalı su kuyularına izin verilmesi gerektiğini de ifade etti.
Sulama yatırımları üründe verim artışı sağladığını, ancak özellikle yer altı sularının her yıl seviyesi düştüğünü, bu nedenle su kullanımında en çok fayda en az kayıp ile sürecin yürütülmesi gerektiğini belirten Gürer, sulama suyundan arazi toplulaştırmaya kadar planlı bir sürece girilmesi gerektiğini de ifade etti.
Kaynak: Tarımdanhaber
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, koronavirüs salgını ile birlikte gıda üretimi ve tedarikinde yaşanacak risklere karşı bir açıklama yayınladı.
“Sağlığımızı korumanın tıbbi yöntemler dışındaki en önemli etkenlerinden ikisi, her insanın temiz ve sağlıklı su ile gıdaya ulaşma hakkıdır. Su ve gıda, günümüzde ve gelecekte dünyadaki en stratejik iki üründür. Bir yandan su kaynaklarımızı korurken, diğer yandan tarımsal üretimimizi artırmamız mutlak bir zorunluluktur.“ vurgusunun yapıldığı açıklamada şunlar dile getirildi:
“Tarımsal ürünlerde net dışa bağımlı hale gelen ülkemizde, tarım sektörünün ekonomideki ağırlığı her geçen yıl azalmaktadır. Tarımın milli gelire ve istihdama katkısı azalırken, çiftçinin yıllardır devletten alacağı büyümekte, desteklenmeyen çiftçi faizli kredilere başvurmakta, borç batağında tarlasını satmaktadır. Tarımsal örgüt enflasyonunda aslında örgütsüz olan çiftçilerimiz üretimden çekilirken, son yirmi yılda 3,5 milyon hektar işlenebilir tarım arazisini ekmekten vazgeçti. Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)`ye kayıtlı çiftçi sayısı 2003 yılında 2,8 milyon iken günümüzde 2,1 milyona düştü, yaklaşık 700 bin çiftçi son derece yetersiz olan tarım desteğini bile almayı bıraktı. Gerek üretim alanlarının daralması, gerekse çiftçi sayısındaki düşüş, tarımda bir üretim sorunu olduğunu açıkça göstermektedir. Tarım alanlarının, tarımsal üretimin, çiftçi sayısının, kırsal alan nüfusunun sürekli düştüğü bu süreçte, en büyük pay aracılara ve sözleşmeli tarımla çiftçiyi taşeronu olarak kullanan büyük şirketler ile ithalatçı firmalara gitmektedir. Tarımsal girdi fiyatları enflasyonun üstünde olurken, tarımsal ürünlerin tarladaki fiyatı enflasyonun altında, marketteki fiyatı enflasyonun üstünde kalmakta, üreten çiftçi para kazanamamakta, tüketiciler ise pahalı gıda tüketmektedir.
Tarım sektörümüz yıllardır uygulanan yanlı ve yanlış tarım politikaları nedeniyle bu yapısal sorunlarını çözememiş iken, ülkemizi de yoğun olarak etkileyen koronavirüs salgınının sektöre yıkıcı etkilerinin olacağı açıktır.”
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası açıklamasına şu şekilde devam etti: “Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan “Ekonomik İstikrar Kalkanı”ndaki önlemler arasında tarım sektörüne yer verilmedi. 25 Mart 2020 tarihli ekonomik destek paketinde de tarım sektörü yer almadı.”
Ziraat Mühendisleri Odası, “Kıtlık ve açlık sorunu yaşamamak için ülkemizde derhal “Tarımsal Üretim Seferberliği” ilan edilmelidir” başlıklı açıklamasında şu önerilere yer verdi:
- 5488 sayılı Tarım Kanunu gereği, bütçeden tarıma ayrılan kaynak, 2021 yılı bütçesi ve sonraki yıllar için gayrisafi millî hâsılanın en az %1’i düzeyine yükseltilmelidir.
- 2019 yılı destekleme ödemeleri tüm illerimiz için derhal ödenmeli, 2020 destekleme ödemeleri ise 2021 yılına sarkmadan ödenmelidir.
- Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanan üretici destekleme başvuru tarihleri, destekleme kapsamındaki diğer ürünler için de uygulanmalıdır.
- Bitkisel ve hayvansal ürünlerin destekleme kapsamı genişletilmeli, iyi tarım uygulamaları ve organik tarım destekleri sürdürülmeli, girdiler dahil ek ekonomik destek paketi açıklanmalıdır.
- Çiftçilerin Ziraat Bankası, özel bankalar ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçları yapılandırılmalı, 2020 yılı için faiz alınmamalıdır. Borç ertelemesi, düşük faizli kredi yanında, çiftçi borçlarının silinmesi de gündeme gelmelidir.
- Çiftçilerin BAĞKUR ve SSK borçları, 2020 yılı hasat sezonu sonuna ertelenmelidir.
- Kredi Garanti Fonu (KGF) kredileri tarım işletmelerini de kapsamalıdır.
- TMO, buğday başta olmak üzere 2020 yılı için alım garantisi vermeli, piyasa spekülasyonlarına karşı üretim maliyetlerinin üzerinde alım fiyatı açıklamalıdır.
- Üretim için gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, elektrik gibi temel girdilerin maliyetleri düşürülmeli, tarımsal girdilere destek verilmeli, KDV indirimi dahil üreticiyi ve üretimi rahatlatıcı önlemler ivedilikle alınmalıdır.
- Covid-19 salgını sürecinde tüm yurttaşlarımızın içme suyu ve çiftçilerimizin tarımsal su kullanım borçları ertelenmeli, mümkünse su hizmetleri ücretsiz verilmelidir.
- İçişleri Bakanlığı Genelgesi ile getirilen 65 yaş üstü insanlarımızın sokağa çıkma yasağı; özellikle Mart-Nisan aylarının bitkisel ürünler için ekim, dikim ve bakım dönemi olması, süt gibi hayvansal ürünlerin günlük olarak alıcılara teslimi gerçeği göz önüne alınarak, tarım nüfusunun yaşadığı yerlerde kontrollü olarak kaldırılmalıdır. ÇKS’ye kayıtlı çiftçilere izin belgesi verilerek ekim, dikim, üretim bölgesinde seyahat etme ve üretim alanına ulaşma yasağı kaldırılmalıdır.
- Bitki koruma, gübre, tohum, tarım alet ve makinası gibi girdileri satan Tarımsal Bayilere yönelik halk sağlığının korunması ve haksız rekabet ortamı oluşmaması için Tarım ve Orman Bakanlığı’nca ülke düzeyinde ortak uygulama başlatılmalı ve süreç sıkı bir şekilde denetlemelidir. Üreticilerle kalabalık ortam oluşmasına izin verilmemesi ve bayiye gelen müşterilerle el sıkışma vb. temaslardan kaçınılmasına yönelik yayımlanan Genelge dışında, Bakanlığa ilettiğimiz ve yürürlüğe girmesini talep ettiğimiz diğer önerilerimiz şunlardır: Salgın sürecince bayilerin hafta sonları kapalı olması, hafta içi mesai saatlerinin temas mesafesi ve bulaşma riskini azaltma kurallarına uyularak 08.00-17.30 olarak düzenlemesi, bayilerde çalışan kişi sayısının azaltılması ve haftalık dönüşümlü çalışmaya geçilmesi, ortak uygulama için bu önlemlerin tüm illere Tarım ve Orman Bakanlığı resmi yazısıyla duyurulması, bayilik denetimlerinin artırılması, önlemlere uymayanlar ve kural ihlali yapan bayilere gerekli yaptırımların uygulanması.
- Sağlık Bakanlığı’nca yürürlüğe konulan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği değişikliği yeniden değerlendirilmeli, biyosidal ürün veya aktif maddelerin imalinden sorumlu olacak meslek grupları içerisinde eskiden olduğu gibi yine Ziraat Mühendisleri de olmalı, halk sağlığı açısından biyosidal uygulaması yeterli eğitim almamış her meslek grubuna açılmamalıdır.
- Gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi ülke gündemindeki yerini almalı, olumlu resmi açıklamalara karşın, merdiven altı üretim, stokçuluk ve fahiş fiyatlar boyutu dahil uygulamalar doğru, etkin ve hızlı şekilde denetlenmelidir.
- Yaş sebze ve meyve pazarları ile Hallerde aracılık sistemi devreden çıkarılmalı, ürün sunumunda hijyenden ödün verilmemeli, etkin denetimler yapılmalıdır.
- Tarımsal ürünlerin dışalımında uygulanan koruyucu tedbirler, özellikle salgının yaygın olarak görüldüğü Çin, İran, AB, ABD gibi ülkelerden gelen ürünler için yeniden gözden geçirilmeli, salgını sınırlarımızda engelleyecek şekilde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
- Tarımsal üretimde önemli bir işgücü konumunda bulunan geçici, gezici ve mevsimlik tarım işçilerin karşılaşacağı sorunlara yönelik kalıcı çözüm önerileri geliştirilmeli, şehirlerarası nakil ve barınma koşulları dahil üretim sezonu öncesi gerekli önlemler ivedilikle yürürlüğe konulmalıdır.
- Dezavantajlı kesim olan kırsal alanlarda yaşayan insanlarımıza yönelik olarak ek uyarıların yapılması ve yaygınlaştırılması, gezici sağlık ekipleriyle kırsaldaki özellikle 65 yaş üzerindeki yurttaşlarımızın sağlık taramasından geçirilmesi salgının yıkıcı etkilerinin önlenmesi açısından gereklidir.
- Öncelikle tarımsal ilaç, gübre, tohum olmak üzere yerli girdi üretimine ve ıslah çalışmalarına yönelik gerekli ar-ge çalışmaları hızlandırılmalı ve süreç koşulsuz desteklenmelidir.
- İklim değişikliğinin kısa ve uzun vadeli senaryoları dikkate alınarak mevcut tarım alanlarında kuraklığa dayanıklı bitki tür ve çeşitlerinin geliştirilmesi, ekim teknikleri ve toprak kullanım yönetimine yönelik araştırma çalışmalarına daha fazla kaynak ayırarak devam edilmelidir.
- Su havzaları ve su kaynakları korunmalı, bilinçsiz su tüketiminin önüne geçilmeli, atık sular arıtılarak yeniden kullanılabilir hale getirilmeli, doğal yaşamı tehdit eden HES’ler durdurulmalı, su ticarileştirilerek bir rant aracı haline getirilmemelidir.
- Büyük Ova Koruma Alanları dahil verimli tarım alanları korunmalı ve amacı dışında kullanılmamalı, mevcut Toprak Koruma Kurullarının amaç dışı kullanıma aracılık eden yapısı değiştirilmelidir.
- Gıda arzının sürekliliği, verim ve üretici gelirinin artması için sulamaya uygun tarım alanları bütçeden yeterli kaynak ayrılarak ivedilikle sulu tarıma açılmalı, su tasarrufu sağlayan basınçlı/kontrollü sulama yöntemleri uygulanmalı, sulanan alanlarda eşgüdümlü olarak arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri tamamlanmalıdır.
- Tarımsal üretimde çok sayıda, işlevsiz, benzer görevleri yürütmeye çalışan örgütlenme modelleri yerine, Kooperatifçilik modeli güçlendirilmeli, Birlik ile Kooperatiflerin görev alanı net olarak tanımlanmalıdır. Teşvikler örgütlülüğü desteklemeli, üretim planlamasında da önemli rol üstlenmesi gereken kooperatiflerin pazarlama işlevinin geliştirilmesi yoluyla aracılığın kaldırılması ya da en az düzeye indirilmesi sağlanmalıdır.
- Hayvancılığın gelişmesi sağlanarak, üreticinin gelir artışı yanında, vatandaşın sağlıklı et, süt ve süt ürünleri tüketmesi için kalıcı özel önlemler alınmalıdır. Beyaz et ve yumurta sektörü salgın boyunca desteklenmelidir. Kırmızı et sorununun giderilmesi için dönemsel olarak açılan tarife kontenjanlarıyla dışalım yolu tercih edilmemeli, devlet üretim çiftlikleri yoluyla üreticiye teknik destek sağlanmalı, yem, ilaç, aşı desteği verilmeli, meraların amaç dışı kullanımı önlenmelidir. Endüstriyel hayvancılık çok boyutlu değerlendirilmeli, agroekolojik hayvancılığa geçiş özendirilmelidir.
- Örtü altı tarım, seracılık özellikle salgın dönemi ve doğal afetlerde desteklenmelidir.
- Tarımsal Yayım ve Danışmanlık hizmetleri yaygın ve etkin olarak hızlı bir şekilde verilmelidir.
- Ülkeyi yönetenlerin özellikle bu dönemde dışlayıcı değil, tarım ve gıda sektörünün tüm bileşenlerini sürece katarak bilimsel önlemlerle krizi yönetmeleri gerekmektedir.
- Şu an işlevsiz ve dağınık olan kamu yönetimi yerine tarım, toprak ve su yönetiminde etkin bir kamu yönetimi kurulmalı, merkezi yönetim görev ve yetkilerine sahip çıkmalı, uzman kurumlar kapatılmamalı veya işlevsizleştirilmemelidir. DSİ Genel Müdürlüğü güçlendirilmeli, en ücra noktalara hizmet verecek şekilde Toprak Su Genel Müdürlüğü yeniden kurulmalıdır.
- Kamu hizmetinin yeterli ve etkin verilebilmesi amacıyla acilen Ziraat Mühendisleri için kamuda yeterince kadro açılmalı ve atanamayan mühendisler güvenceli çalışma koşullarında işe başlamalıdır.