CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in çiftçilerin kredi temini ve borçların ödenmesi konusunda yaşadığı sorunların araştırılması için verdiği Meclis Araştırma Önergesi TBMM görüşülmesinden sonra AKP oyları ile ret edildi.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, çiftçilerin kredi temini ve borçların ödenmesi konusunda yaşadığı sorunlara araştırılması için verdiği Meclis Araştırma Önergesi TBMM görüşülmesinden sonra AK Parti oyları İle ret edildi. Bütün siyasi partileri, çiftçilerle alanda konuşup sorunlarını belirlemeye davet eden Gürer, sorunların çözümü için Meclis’in devreye sokulmasını önerdi. Gürer, “Bakanlıkla bu iş olmuyor; olsaydı bu sorunlar bugünlere gelmezdi” dedi.
Meclis araştırma önergesi
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, çiftçilerin yaşadıkları sorunların araştırılarak çözüm önerileri getirilmesi amacıyla TBMM’ye sunduğu Meclis Araştırma Önergesi adına bir konuşma yaptı.
Çiftçinin sorunları belirlenmeli
Artan girdi maliyetleri ve yüksek enflasyon nedeniyle çiftçilerin yüksek faiz oranlarıyla aldıkları kredileri ödeyemediği için icralık olduğunu, elektrik borçlarını bile ödeyemediklerini belirten Gürer, Meclis Araştırma Önergesi vermesindeki amaçlarının bu sorunların belirlenip çözüm yollarının bulunması, çiftçilerin bu yıl yaşayacakları sorunlara da önceden çözüm üretilmesi olduğunu ifade etti.
Yüksek faiz çiftçiyi eziyor
Bankaların ve Tarım Kredi Kooperatifi verdiği krediler üzerindeki yüksek faiz oranları, kooperatifin kaynak kullanım bedellerinin yarattığı olumsuzluklara dikkat çeken CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Bildiğiniz gibi, 2018-2019 yıllarında bankaların, özellikle özel bankaların yüzde 40'lara varan kredi faizleri kullandırdığı bu ülkede bir gerçek. Tarım kredi kooperatiflerinin dahi yüzde 8 faiz uygulamasının yanında yüzde 20'leri aşan kaynak kullanım bedeliyle çiftçi ciddi anlamda kredi ödemede sorun yaşıyor.
Ülkemizde "destekleme" adıyla çiftçiye verilen destekler ne yazık ki ne ekim döneminde ne de hasat döneminde verilmiyor. Hâlihazırda Çukurova'da 2018-2019'dan kalan, alınmayan destekleme primleri var. Niğde'de de yem bitkilerinin destekleme primleri ödenmedi. Çiftçi kredi kullanma ihtiyacı hasıl olduğu için ve ekim yapabilmek için gidip yüksek faizle kredi kullanıyor. Bunun sonucunda borcunu ödeyemeyince haciz geliyor. Bizim burada amacımız, ülkemizin bu bağlamda yaşadığı sorunun araştırılması, çiftçilerimize destek ve kaynak yaratılması yolunun açılması” dedi.
Bankalar çiftçinin canını okuyor
Çiftçiye kredi veren bankaların ilave masraflar çıkararak adeta çiftçinin canını okuduğunu anlatan CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Ayrıca ülkemizde elektriğe gelen zamlar tarımda kullanılan elektrikte daha da yüksek oldu. Bunun sonucu, özellikle sulama suyu, yani kuyulardan çıkarılan suda kullanılan elektrik de çiftçinin sırtına büyük bir yük olarak biniyor.
Bazı çiftçiler ürün ekili iken sulama yapamadığı için verim de düşüyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin yirmi yıllık tarım politikaları ülkemiz çiftçisine hizmet etmedi. Girdi fiyatlarıyla ilgili bugüne kadar yeterli düzenlemeler sağlanamadığı için fiyatlar da artıyor, maliyetin artması üreticiyi baskılıyor. Şu anda ekimi yapılan mısır tohumuna 5,5 dekar için geçtiğimiz yıl 525 lira para ödeyen üretici şu anda 670 lira ödemeye başlamış bulunuyor” diye konuştu.
Aracılık fiyatları artırıyor
Gürer, girdi fiyatlarının düşmeden, üretim maliyetlerinin geriye çekilme şansının olmadığını da ifade ederek, “Bakanlığın girdilerle ilgili yeterince çalışma yapmadığı ve bu nedenle maliyetlerin arttığı da bir gerçek. Aracılık sistemi de tüketicinin pahalı ürüne erişmesine neden oluyor” şeklinde konuştu.
Corono virüsü için tedbir almalıyız
CHP Milletvekili Gürer, Çin’de ortaya çıkan ve dünyanın pek çok ülkesinde can almaya devam eden corona virüsü, önümüzdeki yıl yaşanması muhtemel olan soruna da dikkat çekti. Gürer, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu konuda henüz bir çalışma yapmamış olduğunu tespit ettiklerini anlatan Gürer, “Çin'den çerezlik ayçiçeği, pirinç, karma yem, tatlandırıcı, ceviz, sarımsak, konserve domates, glikoz şurubu gibi ürünler getiriyoruz. Yani gıdaya yönelik Çin'den gelen ürünlerin önümüzdeki yıl ülkemize gelmeme riski karşısında belli ürünlerin fiyatının artma durumu var.
Ürün desenini bugünden yapılandırmak gerekiyor. Çin'den gelecek ürünlerin yerine, Bakanlık, ülkemizde, farklı bölgelerde ekim alanlarını bugünden belirleyip oradaki üreticiye destek verip bu sorunun oluşmamasını sağlamalı. Keza, Çin'de, biliyorsunuz barbunya gibi, patates gibi, ülkemizde de yetişen ve yurt dışı satımı yapılabilecek ürünlerin de yetiştirme alanları var. Bu alanlar da doğru kullanılırsa ve bu corona virüsün ülkemize girmemesi sağlanırsa önümüzdeki yıl bunların yurt dışına satımı da gerçekleşir. Yani, bu anlamda, üreticiye doğru yönlendirme sağlanırsa sorun yaşanmaz” dedi.
Meclis devreye girsin
Tüm bu sorunların bir bütün içinde ele alınıp üreticilerin desteklenmesi gerektiğini vurgulayan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, çiftçimizin aç olması, hacizli olması, ipotekli olması, perişan olması bu ülkenin hayrına değil. O anlamda, tarıma, hayvancılığa gerekli destek sağlanmalı. Besicilik de can çekişiyor, yem fiyatları almış başını gidiyor, saman dahi erişimi zorlaşan yem hâline dönüştü. Buradaki amacımız: Çiftçinin yaşadığı sorunu araştıralım diyoruz. Bütün partiler gidelim; alanda, yerde odalarla, çiftçilerle konuşalım; çözüm için de Meclisi devreye sokalım. Bakanlıkla bu iş olmuyor; olsaydı bu sorunlar bugünlere gelmezdi…” ifadelerini kullandı.
Önerge kabul edilmedi!
Bu arada TBMM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada CHP’nin çiftçilerin sorunlarının belirlenip, çözüm yollarının bulunmasına ilişkin vermiş olduğu Meclis Araştırma Önergesi AKP oyları ile ret edildi.
çiftçi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal’ın hazırladığı rapor, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana çiftçinin ağır borç yükü altında olduğunu ortaya koydu.
Cumhuriyet’ten Mahmut Lıcalı’nın haberine göre, raporda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre Eylül 2019 itibarıyla tarım, avcılık ve ormancılık alanında kullandırılan tarımsal kredilerin hacminin 115 milyar 193 milyon TL’ye ulaştığı belirtildi.
17 yılda 48’e katlandı
2002 yılında Çiftçi Kayıt Sistemi’nde kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 588 kişiyken, Türkiye Bankalar Birliği’nin verilerine çiftçilerin tarımsal alanda kullanmak için aldıkları kredilerin tutarı ise 2.5 milyar TL, bir çiftçinin ortalama borcu yaklaşık bin TL idi.
2018 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçi sayısının 2 milyon 103 bine gerilemesine karşın, tarımsal alandaki toplam borç ise 103 milyar 133 milyon 541 bin TL’ye çıktı. Bu da 2018 yılında bir çiftçinin ortalama 48 bin 500 TL borçlu olduğunu gösterdi.
Raporda, çiftçilerin geri ödeyemediği borçlarına ilişkin verilere de yer verildi. Buna göre, 2004 yılında tarım alanında kullanılan kredilerde geri ödememe oranı yüzde 3.37 olurken, söz konusu oran 2019 yılında yüzde 4.7’ye çıktı. 2004 yılında geri ödenemeyen kredilerin tutarı 211 milyon TL olarak hesaplanırken, 2019 yılında takibe düşen kredilerin tutarı ise 4 milyar 820 milyon oldu.
Bölgelere göre tarımsal kredilerin dağılımı incelendiğinde en fazla borçta ilk sırayı Ege Bölgesi aldı. Tarımsal kredilerin toplam yüzde 18.9’unun kullanıldığı Ege’nin ardından Akdeniz yüzde 17.03 ile ikinci sırada geldi. Bu durum Türkiye’de tarımsal üretimin en fazla yapıldığı iki bölgedeki çiftçilerin ülkede en fazla borç yükünü çektiklerini de gösterdi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. İlhami Özcan Aygun, “Hesap, yumurta üzerinden değil çeyrek altın üzerinden yapılır.”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Tarım ve Orman Bakanlığı bütçe görüşmeleri hararetli tartışmalara neden oldu. AKP’li vekillerin “yumurta” üzerinden gelir hesabına karşı çıkan Aygun, çiftçinin altın hesabına göre gelirinin son 16 yılda 2.5 kat azaldığını belirterek, “Hesap, yumurta üzerinden değil çeyrek altın üzerinden yapılır. 2003 yılında altının fiyatı 32.25 lira. Çiftçimiz o zaman 140 kilo buğday satarak bir çeyrek altın alıyordu. Şimdi ise 330 kilo buğday satarak bir çeyrek altın alabiliyor. Geliri, son 16 yılda 2.5 kat azaldı” dedi.
Dünyada gıda fiyatları düşüyor, bizde artıyor
Aygun, Türkiye’nin gıda enflasyonunda OECD ülkeleri içinde birinci olduğunu belirterek, “Yunanistan’dan daha pahalı gıda tüketiyoruz. Üreticimiz AKP’nin iktidara geldiği döneme göre 2.5 kat fakirleşmiştir” dedi.
OECD ile BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun 2019-2028 Tarımın Genel Durumu Raporu’na göre Türkiye’de 2019’da gıda enflasyonunun yüzde 31 olduğunu kaydeden Aygun, Türkiye’nin bu oranla Haiti, Malavi, Nijerya, Sri Lanka, Zambiya, Bangladeş gibi ülkelerden kötü olduğunu söyledi.
Aygun, OECD Raporu’nun bütçe rakamlarını yalanladığını belirterek, “Yunanistan, İrlanda, İsrail, İzlanda, Çek Cumhuriyeti, Japonya, Brezilya, Çin’de gıda fiyatları düşüyor. Toprakları yarımız kadar olmayan Japonya’da bile gıda fiyatları aşağı seyir izliyor. Bizde yükseliyor. Tarımda ihracatçı ülke isek gıda fiyatlarında niye şampiyon ülkeyiz?” diye konuştu.
Elektrikli traktöre yatırım bütçesde yok
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin 45 dakika şarj ile 7 saat aralıksız çalışan Türk yapımı elektrikli traktör projesini desteklediğini anlatan CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. İlhami Özcan Aygun, “Geçmişte bize devrim arabalarını yaptırmadılar. Uçak projemizi engellediler. Umarım bu projeye de engel konulmaz. Elektrikli traktör projesinde ciddi iseniz, yatırım bütçesine yansıması gerekirdi. Maalesef bütçede göremedik. Suya yazı yazıyorsunuz” eleştirisini getirdi.
Yerli tohumculuk yapılmalı
CHP Tekirdağ Milletvekili Aygun, şekerin Türkiye’de üretildiğini ama tohumunun Belçika, Almanya ve Fransa’dan geldiğini belirterek, “Mısır tohumunda yabancı oranı yüzde 94, ayçiçeği tohumunda yüzde 91.7 oranındadır. Bu mu yerli tohumculuk?” diye sordu.
Aygun, tohumda yaşanan sıkıntıları şöyle ortaya koydu:
“Türk çiftçisine ayçiçek tohumunun kilosunu 80-100 lira arasında satarken, yabancı ülkelere kilosunu 5-6 Avro’ya yani 39 liraya satıyoruz. Yani kendi çiftçimiz tohumu daha pahalıya yabancıdan alırken, biz ucuz tohumu yabancıya satıyoruz. İthalatı kesmek için mutlaka yerli tohumculuğa yatırım yapılmalıdır. Bu yanlıştan dönelim!”
Domates üreticisi, “20 kuruşa domates satamıyoruz, 850 gram salçayı raflarda 9 liraya görünce şaşırıp kalıyoruz. Maliyetine bile ürün satamıyoruz." diye tepkili.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bu defa domates üreticisinin nabzını Niğde’de tuttu, domates tarlalarında üreticilerle buluşan Gürer, tüccarlarla görüştü, domatesin tarlada kaldığını yerinde gördü. Gürer, “Domates bu yıl bol ama domates konservesi ithalatında gümrük vergisi oranı sıfıra indirildi. İthal yolu açıldı. Şimdi ürün maliyetin altında alıcı bulamadığı için tarlada kalıyor” dedi.
Tarım politikaları plansız
Orta Anadolu’da farklı illerde domates fiyatlarının dip yaptığını belirten CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Çukurova’da ilk ürünün çıktığı süreçte kilosu 50 kuruştan üreticinin tüccara sattığı domatesin, orta Anadolu’da 20 ile 30 kuruş aralığına kadar düştüğünü ifade etti. Gürer, “Maliyet zaten 50 kuruş civarında ama fabrikalar alım fiyatını düşük tutunca üretici mağdur oluyor. Böyle olunca tüccarda tarladan ürün toplamak istemiyor. Olan ürüne ve üretene oluyor. Domateste ortaya çıkan durum, tarım politikasındaki plansızlığın açık yansıması. Planlı bir ekim ve hasat süreci yaşansa domateste, dondurulmuş, konserve, salça, ketçap, turşu gibi çok çeşitli kullanım alanlarına sahip olarak değer bulur. Üretici istikrarsız fiyatlar, artan girdiler, farklı ürün hastalıkları ile büyük sıkıntı yaşıyor. Banka kredi borçlarını ödeyememe riski yaşıyor. Domatesin tarlada kalması üreticiyi perişan ediyor” dedi.
Üretici mağdur
Çiftçilerin sorunlarını her seferinde tarlada yerinde tespit eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Domates kış aylarında büyük kentlerde 20 liraya kadar çıktı. Domates fiyatındaki artış, domates salçasının 850 gram net ambalajlı ürününü 8 lira 75 kuruşa çıkarttı. Aynı salça ürünü bir yıl önce 3 lira 25 kuruştu. Şimdilerde ise domatesin fiyatı dip yaptı, salça fiyatında fabrikalar, geriye fiyat çekmediler ama üreticiye maliyet fiyatını dahi vermiyorlar. Oysa fabrika bu ürünü 50 kuruşa alsa üretici en azından maliyetine ürün satıp, gelecek yıl için ekim yapmayı sürdürebilecekti. Ürün değer bulmayınca üreticinin banka borcu hacze dönecek ve mağduriyet daha da artacak” dedi.
Ülke ekonomisine katkı
Üretici sorunlarına iktidarın çözüm üretmediğini ve mağduriyetleri seyrettiğini ifade eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Üretici mağdur, tüketici mağdur, fabrikalar üretici olmazsa ortada kalır, tüketici de pahalı ürün almak zorunda kalır. Domates besleyici bir ürün, Niğde’nin yanı sıra çok ilde yetiştiriliyor. Domates damlama sistemi ile sulanıyor. Sulama için kurulan sistemin maliyeti var, iki kat fiyatı artan gübre, ilaç var.. Bir fide 30 kuruş, çapası, işçiliği, mevsimsel sorunlarla üründe yaşanan sorunlar var.. Buna rağmen üretici üretmeye devam ediyor. Salça, turşu vb. tesisler yeterli olsa ve üreticinin tüm ürünü değerine alınıp ihraç artırılsa, ülke ekonomisine de katkı sağlar, mağduriyetler kısmen de olsa azalır” dedi.
İthal yolu açıldı
Kalıcı çözüm için Tarım ve Orman Bakanlığının hangi bölgede hangi ürünün ne kadar ekilip ne kadar ürün alınacağının belirlemesi ve planlı bir tarım sistemine geçişin şart olduğunu ifade eden CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Mağdur çiftçiye, “üret, değerine satamazsan ben yanındayım” dense, bu fiyat dengesizlikleri biter, üreticide mağdur olmaz. Keza Resmi Gazete’nin 16 Ocak 2019 tarihli sayısında yayımlanan, Cumhurbaşkanlığının 651 sayılı Bazı Ürünlerin İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Kararı ile 31 Mayıs 2019 tarihine kadar domates konservesi ithalatında gümrük vergisi oranı sıfıra indirildi. İthal yolu açıldı. Şimdi ürün tarlada ve maliyetin altında alıcı bulamadığı için tarlada kalıyor. Ürün bol ama üretici maliyetine ürün satamıyor ve bunu iktidar seyrediyor. Fiyat yükseldi, çözüm ithalde aranıyor. Tarımı işte bu plansızlık bitiriyor” dedi.
Fabrikalar yüksek kar elde ediyor
Dert küpü olan çiftçiler CHP’li Gürer’e dert yandılar: “Ürün bol olunca fiyatı düşürdük, fabrikalar ihtiyacı kadar alınca fiyatlar daha da düştü. Çaresiz üretici olarak domatesi fabrikaların almak istediği fiyattan vermek zorunda kalıyoruz. İşçilere olgunlaşan domatesi toplatıp, yeşil kalanları tarlada bırakıyoruz. Yarı yarıya firemiz var. Fiyatların dip yapmasında fabrikaların alım fiyatını 20- 30 kuruşa düşürmesinin de etkisi var. Artan girdi fiyatlarına rağmen maliyete ürün satamıyoruz” diye konuştular.
Geçen yıl domatesteki yükselişin, fabrika ürünlerinin fiyatlarında üç kat artışa sebep olduğunu anımsatan Gürer, “30 kuruşa domates alan fabrikalar, salça fiyatını bir yılda 3 kat artırıyor ama çiftçiye hakkını vermiyor. Domates bol, 20-30 kuruşa domates alan fabrikalar neden hala salça fiyatlarını düşürmüyor” dedi.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Ziraat Bankası üretimin içinde olmayan, profesyonel futbol kulüplerinin borçları için kapısını açarken, çiftçiye destek sağlayan Tarım Kredi Kooperatifini ticari işletme sayıyor. Bu çiftçiye yapılan büyük bir haksızlıktır” dedi.
Kooperatife verilen kredi faizinin yüksek olmasının, kooperatifin çiftçiden “kaynak kullanım bedeli” adıyla ek faiz almasına neden olduğunu belirten Gürer, “Çiftçi için banka faizinin % 8 oranını geçmeyeceği bakanlar kurulunca karar altına alınması rağmen Tarım Kredi Kooperatiflerinin kullandırdığı krediye uyguladığı % 8 faizin yanında “Kaynak Kullanım Bedeli” diye ek faiz alıyor. % 23-24 oranlarına ulaşan bu faiz çiftçiye yük” dedi.
Tarıma darbe
Gürer, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sorusuna verdiği yanıtta, “Tarım Kredi Kooperatifleri tarımsal üretici ya da çiftçi olmadığından, T.C. Ziraat Bankası A.Ş. tarafından düşük faizli tarımsal kredi kullandırılabilecek kişiler arasında bulunmamaktadır” cevabına karşılık, “Ziraat Bankası üretimin içinde olmayan, profesyonel futbol kulüplerinin borçları için kapısını açarken, çiftçiye destek sağlayan Tarım Kredi Kooperatifi ticari işletme sayılıyor. Bu çiftçiye yapılan büyük bir haksızlıktır” dedi.
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Ziraat Bankasının, Tarım Kredi Kooperatiflerine tahsis ettiği tarımsal kredileri ticari kredi olarak verdiğini hatırlattı. Gürer, “Tarımsal kredilerin faiz oranı yüzde 8 olduğu için Tarım Kredisinin aradaki farkı çiftçiden 'kaynak kullanım ücreti' olarak tahsis ediliyor. Her faiz yükseldiğinde Tarım Kredisinin kaynak kullanım ücreti de artıyor. Dolayısıyla yüzde 8 indirimli kredi kullandığını düşünen çiftçinin kredi maliyetleri de farkına varmadan sürekli yükseliyor. 2012 yılında ticari kredilerdeki faiz oranı ile indirimli tarımsal kredi faiz oranları birbirine yakın olduğu için çiftçinin aleyhine yapılan bu anlaşmanın içeriğinin değiştirilmesi için çalışma yapılmakta mıdır? Piyasa faizleri yükseldikçe, Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiden aldığı 'kaynak kullanım ücreti' yani gizli faizinde artması devam edecek midir?” şeklindeki sorularını yöneltti.
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in yazılı soru önergesine yanıt veren Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “Tarım Kredi Kooperatifleri tarımsal üretici ya da çiftçi olmadığından, T.C. Ziraat Bankası A.Ş. tarafından düşük faizli tarımsal kredi kullandırılabilecek kişiler arasında bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Banka tarafından tarımsal üretim yapan üreticilere kullandırılan kredilere uygulanan faiz oranlarının Tarım Kredi Kooperatiflerine uygulanması mümkün bulunmamaktadır” açıklamasında bulundu.
Çiftçi zorda
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Cumhurbaşkanlığı sisteminde Bakanlardan yazılısı soru önergelerine rakamsal veri alınmasının zorlaştığını ifade ederek, “Veriler kurumlar arası çelişkileri açığa çıkardığı için gizleniyor. Tarım Kredi Kooperatifinden kredi kullanarak icralık olan çiftçi sayısını sorduğumda, Temmuz 2018’de dönemin Tarım Bakanı Fakıbaba, Tarım Kredi Kooperatifleri'nin ülke genelinde 36 bin 473 yerleşim yerinde bin 625 birim kooperatif ve 199 büro ile çiftçilere hizmet verdiğini söylemişti.. Kanuni takip hesaplarında borcu bulunan ortak sayısının 11 bin 911 olduğunu açıklayan Fakıbaba, icra takibi yapılan ortak sayısının ise 7 bin 531 kişi olduğunu bildirmişti. Tarım Bakanının çiftçilere hizmet veriyor dediği kuruluşu, Hazine ve Maliye Bakanı çiftçi kuruluşu saymıyor. Bu ne yaman bir çelişkidir. Çiftçiye resmen oyun oynanıyor” dedi.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü buruk kutlandı. Son 17 yılda çiftçinin borcu 190 kat artarak 101 milyar liraya fırladı. Geçen yıl 8 bine yakın çiftçi icralık oldu. Tarım arazileri ipotekli ve Belçika kadar tarım arazisinde artık tarım yapılmıyor.
CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. İlhami Özcan Aygun, Dünya Çiftçiler Günü'nde bir basın açıklaması yaptı. Tarımın bitme noktasına geldiği Türkiye'de çiftçinin borç batağında olduğunu kaydeden Aygun, Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı 2.1 milyon çiftçi bulunduğuna işaret ederek, "Çiftçilerimizin 2002 yılında 530 milyon lira olan borcu 2018 yılı sonunda 190.5 kat artarak, 101 milyar liraya fırlamıştır. 8 bine yakın çiftçi icralık durumdadır. İpoteksiz arazi kalmamıştır! Gıda güvenliğinin sigortası çiftçimiz kan ağlamakta, geçinemez haldedir. 55 bine yakın çiftçi borç yapılandırması için başvuruda bulunmuştur" dedi.
Kayıtlı çiftçi sayısı 700 bin azaldı
Çiftçiler Günü'ne ilişkin bir açıklama da Ziraat Mühendisleri Odası'ndan (ZMO) geldi.
"İçinde bulunduğu zor koşullara rağmen üretmeye, halkımızı beslemeye devam eden, toprağımıza sahip çıkan, alın teri ile ülkemize hizmet eden çiftçilerimiz, her geçen gün artan sorunları nedeniyle günlerini buruklukla kutluyor." denen açıklamada, çiftçinin alım gücünün, elde ettiği gelirin enflasyonun oldukça altında kalması nedeniyle gerilediği vurgulandı.
Çiftçinin tarım desteklerinden yararlanabilmesi için Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olması gerekiyor. Ancak, Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre ÇKS'ye kayıtlı çiftçi sayısı 2003 yılında 2,8 milyon iken, 2010 yılında 2,3 milyona ve 2017 yılında 2,1 milyona geriledi. Diğer bir deyişle, bu süre zarfında yaklaşık 700 bin çiftçi son derece yetersiz olan tarım desteğini bile almaktan vazgeçti.
Çiftçinin 151 milyar TL alacağı var
Çiftçiler gününe ilişkin bir açıklama da CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal yaptı. AKP hükümetinin 2006 yılında çıkardığı yasaya göre, tarım kesimine Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 1'ni alması gerekirken, hiçbir zaman bu rakamı alamadılar diyen Sarıbal AKP tarım politikalarına ilişkin bilançoyu özetledi: AKP hükümetinin 2006 yılında çıkardığı yasaya göre, tarım kesimine Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 1'ni alması gerekirken, hiçbir zaman bu rakamı alamadılar. Üreticinin 2007 yılından bu yana devletten 151 milyar TL alacağı var.
Kaynak: BirGün
Cumhurbaşkanı. Erdoğan, bugün imzaladığı 27 Kasım 2018 tarih 379 sayılı "2018 yılında yapılacak tarımsal desteklemelere ilişkin kararda değişiklik yapılması hakkında karar" ile sözleşmeli çiftçilere yapılan devlet desteğini kaldırdı. Bu karar, yerli çiftçilerin uluslararası gıda tekelleri karşısında yalnız bırakıldığı anlamına geliyor.
27 Kasım 2018 tarih 379 sayılı kararnamenin maddeleri şöyle:
MADDE 1- 21/2/2018 tarihli ve 2018/11460 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan 2018 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin Kararın 5/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 2- Bu Karar 1/1/2018 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu Karar hükümlerini Tarım ve Orman Bakanı yürütür.
Kaldırılan madde
26 Şubat 2018 tarihli 30344 sayılı "2018 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin Karar BKK 2018/11460" kararın 5/A maddesi ile sözleşmeli çiftçilere tanınan:
"(1) 81 ilde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca belirlenecek köy veya 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında mahalleye dönüşen köy yerleşimlerinden en fazla 300 yerleşimde olmak üzere, birlikte üretime yönelik sözleşmeli üretim yapanlara sözleşmeye esas ürünlerine bu Karar kapsamındaki mazot ve gübre, yurt içi sertifikalı tohum kullanımı, yurtiçi sertifikalı fidan/fıde ve standart fidan kullanımı, havza bazlı fark ödemesi, yem bitkileri üretimi, çiğ süt, buzağı/malak/manda, anaç koyun-keçi desteğine ilave %30 oranında ayrıca destek ödenir.
(2) İlave desteklemeden yararlanabilmek için, sözleşmeye esas tarımsal faaliyetlerinde üreticilerin, aynı konuda faaliyette bulunmak üzere birlikte üretim yapılacağına dair Bakanlık il ve ilçe müdürlükleri ile sözleşme yapmaları ve sözleşmeye taraf üreticilerin Bakanlık kayıt sistemlerine kayıtlı olmaları gerekir.
(3) Birlikte üretime yönelik usul ve esaslar ile tip sözleşmeler Bakanlıkça belirlenir." ortadan kaldırıldı.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Maliyetlerimiz arttı. Gübre, mazot başta olmak üzere elektrik ilaç, yem, tohum gibi girdiler desteklenmeli. Destekler acilen artırılmalıdır." dedi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ekonomideki gelişmelerin etkisiyle üretim maliyetlerinin arttığına dikkat çekerek, “maliyetlerimiz arttı. Gübre, mazot başta olmak üzere elektrik ilaç, yem, tohum gibi girdiler desteklenmeli. Destekler acilen artırılmalıdır. Desteklerin ne zaman ödeneceği açıklanmalıdır. Ziraat Bankası, çiftçimize düşük faizli kredi sağlamalıdır” dedi.
Ankara’da TZOB Marmara Bölge toplantısına Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, Tarım Bakanlığı Genel Müdürleri, Kurum, Daire Başkanları da katıldı.
'Tarım sektörünü küçültemeyiz'
TZOB Marmara Bölge toplantısına Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova’da bulunan 10 ilden 97 Ziraat Odası’nın başkanı iştirak etti.
Toplantıda konuşma yapan Bayraktar, gübre, mazot, elektik ve ilaç gibi ithal edilen girdilerde fiyat artışı yaşandığını belirtti ve üreticinin de haklı olarak hükümetten destek beklediğini ifade etti.
Şemsi Bayraktar, şunları söyledi:
“Ekonomi bir miktar soğuyacak ama bu sektörü soğutamayız. Bu sektörü küçültme şansımız yok. Seyahatinizi, beyaz eşyanızı, arabanızı ve hatta ayakkabınızı erteleyebilirsiniz ama gıdayı erteleme şansınız yok. İnsanların yaşaması için beslenmesi lazım. Beslenmesi için de bu ülke çiftçisinin üretmesi gerekiyor. Yelkenleri tarım sektörüne çevirmemiz gerekiyor. Bu dönemde tarım sektörünün desteklenmesinin çok önemli olduğunu söylemem gerekiyor."
'Gübre kullanımı azalıyor'
TZOB Ziraat Mühendislerinin sahaya çıktığını, çiftçilerle buluşarak sorunlarını bizzat dinlediklerini ifade eden Bayraktar, gübre kullanımında azalma tespit ettiklerini belirtti. Buğday üretimine dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yapan Bayraktar, şöyle devam etti: "Buğday ekimleri başladı ama gübre kullanımında azalma tespit ettik. Zamanında eski fiyattan almış olanlar gübre kullanıyor. 22 milyon ton civarında buğday üretiyoruz ama 25 milyon ton üretime ihtiyacımız var. Üretim 18 milyon tonun altına düşerse spekülatif faaliyete zemin hazırlar. Tüccar, kar saikiyle piyasaya girerek buğdayı alır ve stoklar, bu da fiyatları aşırı yükseltir. Bu durumda halkımızı etkileyecek hadise oluşabilir ve ekmek fiyatları artabilir. Bunun tedbirini şimdiden almamız lazım. İthalatın da pahalı olduğunu düşünürsek, ucuz buğday bulma şansımız da olmadığına göre üretimi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Üreticimizin bakanlığımızdan beklentisi haklı olarak, başta gübre mazot olmak üzere girdilerde destek verilmesi ve bu desteğin ne zaman açıklanacağını bilmek istiyorlar. Böyle bir açıklama piyasaya güven verecektir. Primin 50 kuruştan 100 kuruşa artması olumlu bir adım olmuştur ancak 2019’da ödenecek. Çiftçinin şuan gübre kullanmak için acil can suyuna ihtiyacı var.”
'Ziraat Bankası’nın üreticiye yönelmesi lazım'
Çiftçinin bankalarla ilgili de sıkıntılar yaşadığını da belirten Bayraktar, bu sıkıntılara karşı tedbir alınması gerektiğini söyledi. Özel bankaların faizlerini yüzde 40’a çıkardığını, faiz maliyetinin yükseldiğini belirten Bayraktar, “Ziraat Bankası’nın faizleri düşük ama seçici davranıyor, her çiftçiye kredi kullandırmıyor. Özel bankalar da bu faize rağmen kredi kullandırmaktan imtina ediyor. Ziraat Bankası ile konuşarak çiftçinin can suyu ihtiyacını dikkate alarak, buğday üreticilerine düşük faizli kredi kullandırılması çok önem arz ediyor. Ziraat Bankası’nın buğday üreticisine yönelmesi lazım ki çiftçilerimiz bu girdilere ulaşsın” diye konuştu.
Son yıllarda üst üste doğal afetler meydana gelmesi nedeniyle çok sayıda çiftçinin sıkıntıya girdiğini bildiren Bayraktar, “arka arkaya doğal afet yaşayan üreticilerimizin biriken borçlarını erteleme sonrasında bir defada ödemesi mümkün değildir. Bu durumdaki çiftçilerimizin biriken kredi borçlarının tamamı faizsiz olarak uzun vadeye yayılmalıdır” dedi.
'Gıda güvencesi aile işletmelerine bağlı'
Aile işletmelerinin yaşadığı sıkıntılara da dikkati çeken Bayraktar, tarımsal aile işletmelerinin verilen desteklerden yeterince yararlanamadığını belirtti. Verilen desteklerin büyük işletmelerce kullanıldığına işaret eden Bayraktar, “Destekleme politikalarında kırsalın kalkınmasını öne almamız lazım. Büyük işletmeler girdikleri yerde küçük işletmeleri de bitiriyorlar. Verilen desteklerin kırsal kalkınma amaçlarına uygun olmadığını görüyoruz. Destekleme politikalarında revizyon yapılması ve küçük işletmelerin gözetilmesi gerekiyor. Destekleme politikaları değiştirilmeli, krediye ulaşması zor olan aile işletmelerinin düşük faizli krediye ulaşması sağlanmalıdır. Ülkemizin gıda güvencesinin sağlanması aile işletmelerinin ayakta kalmasına bağlıdır” dedi.
Pamuk fiyatlarının da düşmeye başladığına işaret eden Bayraktar, birliklerin piyasaya girmesi gerektiğini belirtti. Bayraktar, “Tariş, Fiskobirlik, Marmarabirlik gibi birliklere düşük faizle kredi kullandırma imkanımız olsa da bu birlikleri piyasaya sokabilsek. Bölge çiftçimizin böyle bir talebi var. Fındıkta da bir müdahale yok. Fındık alımına girilmeli. TMO girmiyorsa kredi verilerek Fiskobirlik’in piyasaya girmesi sağlanmalıdır” diye konuştu.
'Çiftçimiz fedakardır'
Ziraat Odaları Bilgi İşlem Sistemi’ni (ZOBİS) bütün odalara yaygınlaştırdıklarını, bütün kurum ve kuruluşlarla entegre ettiklerini bildiren Bayraktar, “Aydın’daki toplantıda da dile getirdim. Çiftçi Kayıt Sistemini (ÇKS) Ziraat Odaları Birliği olarak yapabiliriz. Pilot illerde başlayabiliriz” dedi.
“Yeni ekonomi programında yerli üretimin artırılması, ithalatın azaltılması hedefin bulunuyor. Bu tam da bizim için söylenmiştir. Ette, soyada, ayçiçeği ve pamukta ithalata bağlı olarak çok üzün süre yaşayamayız. Bu ülke milyarlarca dolarlık enerji ithalatı yapmak zorunda. Bunun üzerine milyarlarca dolarlık tarım ürünü ithal edemez” diye konuştu.
Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti: “Dünyanın en fedakâr çiftçisi ülkemiz çiftçisidir. Yapısal sorunlarına rağmen, 81 milyonu ülke nüfusunu, 5 milyon mülteciyi, 40 milyon turisti beslemektedir. 17 milyar dolarlık tarım ve gıda ihracatına da hammadde sağlamaktadır. Tarımdaki sorunlarımız hepimizin sorunudur. Ülkemizin beka sorunudur. Hep birlikte çalışarak birlik ve beraberliğimizi koruyarak bu sorunların üstesinden geleceğiz. Bizi besleyebilecek başka bir ülke yok. Daha fazla çalışmalıyız. Ülkemizin dağını taşını ekmeliyiz. Daha fazla üretmeliyiz.”
AKP Hükümeti, 2006 yılında tarıma destek olmak amacıyla çıkardığı kanun ile gayrisafi milli hâsılanın en az yüzde 1'ini vermek zorunda. 2007 yılından bu yana baktığımızda ise hiçbir dönemde verilen destek yüzde 1'i bulmuyor. Oran yüzde 0,5 ile 0,7 arasında değişiyor. Yani ülkemizin çan çekişen tarımı beklenen devlet desteğini bir türlü bulamıyor.
Türkiye'de uzun yıllardır gereksiz bir çok kaleme sınırsızca harcamalar yapıldı. Oysa üretimin bel kemiği tarıma Anayasa'nın emrettiği destek dahi verilmiyor. Tarım ve hayvancılıkta günden güne erirken, bir zamanların tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye buğday, mısır, arpa ve hayvan ithal eder hale geldi.
2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesine göre, her yıl tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi milli hâsılanın (GSMH) en az yüzde 1'i düzeyinde olarak belirlendi. Fakat ilerleyen yıllarda verilere bakıldığında 2007 yılından bu yana tarıma verilen destek hep yüzde 1'in altında kaldı. Kanunun çıktığı günden bu yana tarımsal desteklemelerin gayri safi milli hâsıladaki payı yüzde 0,5 ile yüzde 0,7 arasında değişmediği görülüyor. Yani üreticiye verilmesi gereken ödemeler verilmiyor.
Miktarlar eksik
Yıllara göre baktığımızda verilmesi gereken desteklerin bir türlü verilmediği daha iyi anlaşılıyor. 2015 yılında çiftçiye ödenmesi gereken miktar 17 milyar TL iken ödenen miktar 13 milyar TL'yi buluyor. 2016 yılında Türkiye'nin GSMH'sı 2 trilyon 608 milyar liraydı. Tarımsal destekleme 26 milyar lira seviyesinde olması beklenirken, açıklanan 14,8 milyar liralık destek miktarı olması gerekenin 11,2 milyar lira altında kaldı. Yani 2016 yılında da belirlenen miktar çiftçiye ödenmedi. 2017 yılında milli gelir 2 trilyon 404 milyar TL olarak hesaplanmıştı. Buna göre bütçeden tarımsal destekleme için ayrılması gereken pay, 20,4 milyar TL olmalıydı. Oysa 2017 yılı bütçesinden tarıma ayrılan pay 12 milyar 837 TL'de kaldı.
'Üretimi artırmak için çiftçinin hakkı verilmeli'
Uzmanlar, ithalatın arttığı, üretimin azaldığı bu dönemde üreticiye verilmesi gereken desteğin tam olarak sağlanması gerektiğini vurgularken, “Türkiye'de hiçbir dönem verilmeyen GSMH'ın yüzde 1'ini tam olarak çiftçiye vererek çiftçiye rahat bir nefes alması sağlanmalı. İthalatın had safhalara çıktığı bu dönemde çiftçiye hakkını vermek, üretimi artırmak lazım" çağrısında bulundu.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2007'den 2017 yılına kadar gerçekleştirdiği son 11 yıldaki tarımsal destek miktarı toplam 92 milyar TL'yi buluyor. Ancak tarım kanununa göre bu süredeki destek miktarının en az 141 milyar TL olması gerekiyor. Yani arada, çiftçiye kanunlar çerçevesinde ödenmesi gereken ancak ödenmeyen asgari 49 milyar TL'lik bir fark söz konusu. Devletin ödemek zorunda olduğu fakat çiftçiye ödemediği 49 milyar liralık borcu var.
Bankacılık sektörünün tarım alanında kullandırdığı kredi miktarı, nisan sonu itibarıyla 100 milyar liraya yaklaştı. Bankacılık sektörü, üreticilerin mazot, gübre, zirai ilaç, tohum, fide, yem ve ekipman ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için "ön ödemesiz", "hasatta öde" ve "esnek ödeme" gibi birçok kredi seçeneği sunuyor.
Kredi iyi de, ya sonrası
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerinden derlenen bilgilere göre, 2017 sonunda 86 milyar 197 milyon lira olan Türk bankacılık sektörünün tarım alanında kullandırdığı kredi miktarı bakiyesi, bu yılın nisan sonunda 93 milyar 560 milyon liraya ulaştı. Böylece sektörün tarım kredi bakiyesi, 4 aylık dönemde 7 milyar 363 milyon liralık artış gösterdi. Kullandırılan tarım kredilerinin bakiyesi, nisan sonu itibarıyla 2017 sonuna kıyasla yüzde 8,5 artışa işaret etti. Tarım sektöründeki 93,6 milyar liralık kredi bakiyesinin 24 milyar 263 milyon lirası kısa vadeli, 66 milyar 576 milyon lirası orta ve uzun vadeli, 2 milyar 721 milyon lirası ise takipteki kredilerden oluştu.