çiftçi

çiftçi tarlayı ahırı terk etti mi bir daha döndüremeyiz
Türkiye’nin dört bir yanından çiftçi ve köylülere haciz haberleri gelmeye devam ediyor. Ziraat Mühendisi ve Tarım Politikaları Uzmanı Ergin Kahveci, tarım sektöründe yaşanan haciz krizine dikkat çekerek, çiftçinin artık birikim yapamadığını ve tıkandığını söyledi. Çiftçilerin kredi ödeme ve haciz sorununun çözülmesi gerektiğini belirten Kahveci, çiftçinin yaşanan sorunlar nedeniyle üretimden kaçtığını, bunun sonucunda da gıda güvenliği sorunu yaşanacağı uyarısında bulundu. ‘Sorun sosyal, ekonomik, siyasal ve çok boyutludur’ Sosyal medya hesabından uyarılarda bulunan Tarım politikaları Uzmanı Ergin Kahveci, ”Sorun artık tek başına tarım sorunu değildir. Sorun gıda güvenliği sorunudur. Sosyal, ekonomik, siyasal ve çok boyutludur.” uyarısında bulundu ve tarımdan vazgeçen çiftçiyi bir daha tarlaya ya da ahıra sokmanın dünyanın en zor işlerinden biri olduğuna dikkat çekti. Ergin Kahveci’nin paylaşımları şöyle: 1- O kadar iç içe geçmiş sorunlar yumağı ki bu! Yıllardır çiftçi sermaye birikimi yapamıyor. Kredi ve piyasa borçları üzerinden takla attırarak üretmeye devam ediyor. Yetmezse şehirdeki ailesinden yardım alıyor. İkinci ve ikincil gelirlerini kullanıyor. Artık tıkandı. 2- 455 milyar TL brüt hasılaya karşılık yaklaşık, 180 milyar TL borç yükü var çiftçinin. Bunun yaklaşık 85 milyar TL’si (35 milyar TL’si bankaya kalanı piyasaya) kısa vadeli borç. Yıl içinde ödenmesi gereken işletme kredisi ya da girdilerin aynî karşılık borçları. 3- Peki, brüt hasıladan 2019 yılında çiftçi ne kazandı? Yaklaşık %20 kazandı ise 90 milyar TL. Ne kaldı elinde? ~5 milyar TL 22 milyar destek ile olsun ~30 milyar TL. 20 milyon çiftçi nüfusu, şehirdeki dolaylı bağlantılı 20 milyon daha 40 milyon kişi. Bilmem anlatabildim mi? 4- Sorun artık tek başına tarım sorunu değildir. Sorun gıda güvenliği sorunudur. Sosyal, ekonomik, siyasal ve çok boyutludur. Son not: Tarımdan vazgeçen çiftçiyi bir daha tarlaya ya da ahıra sokmak dünyanın en zor işlerinden biridir. 5- O yüzden hiç olmazsa acilen ~5,5 milyar civarındaki kanuni  takipte olan borçları tasfiye edelim. Yıl sonuna kadar. Nasıl mı? Oldukça kolay. Yeterki isteyelim. Çiftçiye borç yapılandırma oyunu Öte yandan Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından traktör ve ahırdaki inekleri haczedilen çiftçiler, kamuoyundan gelen tepkiler üzerine şimdi de borç yapılandırma oyunu ile karşı karşıya. Ödeme kolaylığı adı altında çiftçiye sunulan teklif, çiftçiyi daha büyük bir borç batağına sürükleyecek. İcralık çiftçi, faizle birlikte ana borcunun iki, üç katına çıkan borcunun yüzde 25’ini öderse geriye kalan borcu da yeniden yüzde 20’nin üstünde faizle bir yıl ertelenecek. Kaynak: Sonhaber16.com  
çalışan sayısı tüm illerde düştü
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), üretimde 3. çeyrekteki hızlı toparlanmaya karşın istihdamda benzer iyileşme olmadığını, bunun geleceğe yönelik kaygıları artırdığına dikkat çekti. İstihdam kaybı yüksek - Salgın tüm illerde çalışan sayısında düşüşe neden oldu. Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde istihdam kayıpları yüksek. - Tarım sektöründe faaliyet gösteren kayıtlı çiftçi sayısı, nisanda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10.9 daraldı. - Hizmetçi, bekçi, şoför gibi ev içi çalışan personeli içeren hane halklarının işverenler olarak faaliyeti sektöründe de istihdam yaklaşık yüzde 40 gerileyerek en fazla daralan sektör oldu. - Konaklama sektörü istihdamı yüzde 30’un üzerinde daraldı. Konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyeti sektörünün istihdamında Nisan 2020’de yıllık yüzde 16.4 daralma oldu. Çalışan sayıları konaklama sektöründe yüzde 33.4, yiyecek ve içecek hizmeti sektöründe yüzde 7.3 geriledi. - Kültür, sanat, eğlence, dinlence ve spor sektörü genelinde çalışan sayısı yüzde 8.3 azaldı. - Nisanda bir önceki yılın aynı dönemine göre çalışan sayısı KOBİ’lerde yüzde 2.5, büyük ölçekli işletmelerde yüzde 3.4 azaldı. Kaynak: Cumhuriyet  
çiftçi hem susuz hem borçlu
Türkiye, en kurak Eylül ve Ekim’i yaşadı, buğday ekilemedi, zeytin dalında kurudu Anadolu’da yağış gecikti, toprak nemlenmeyince çiftçi buğdayı ekemedi. Zeytin dalında kavruldu. Çiftçi zorda. Sulama yatırımı yapması gereken Devlet Su İşleri, TOKİ ile protokol imzaladı. Anadolu kuraklığın pençesinde. Yağış ya yok ya da çok az. Bir yandan barajlarda su kalmazken, diğer yandan yağış bekleyen çiftçi de toprak nemlenmediği için ekim yapamadı. Buğday ekimi gecikti. Ege’de yağışların yetersizliği nedeniyle zeytin gelişemedi, dalında kavruldu. Yağ miktarı düştü. Tüm bunlara çözüm için sulama yatırımlarının artırılması gerekiyor. Bu işi yapması gereken Devlet Su İşleri (DSİ). Ancak sulama yatırımlarında DSİ ile protokol imzalayan TOKİ devreye sokuldu. Çiftçiye verilen kredilerin faizleri ile mazotun piyasa fiyatlarının üstünde olduğu da bir başka eleştiri konusu. Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, zordaki çiftçi bir umut son çıkan “torba yasa” ile borçlarının yapılandırılmasını, ertelenmesini bekliyordu. Ancak hemen hemen bütün vergi, prim borçları ile cezalar yapılandırılırken, çiftçilerin borçları kapsam dışında bırakıldı. Borcunu ödeyemeyen çiftçiye haciz gitmeye başladı. Traktörler, arsalar, tarlalar haczediliyor. Sulama yatırımı şart Çiftçinin “zor yılını” TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez gazetemize anlattı. Suiçmez’in değerlendirmeleri şöyle: - Türkiye en kurak Eylül ve Ekim aylarını yaşadı. Kasımda da yeterli yağış olmadı. Toprak nem düzeyini yeterince sağlayamayınca, tava gelmeyince ekim de gecikiyor. Ekim yapılsa bile tohum nem olmadığı için gelişemiyor. Bu üretimi de olumsuz etkiliyor. Bir kuraklık var. Meteoroloji verileri de bunu doğruluyor. - Aslında çözüm sulama yatırımlarının artırılmasında. Üretimin olabildiğince doğa koşullarına bağımlılığının azaltılması gerekiyor. Bilimsel olarak kuraklığa karşı en temel çözüm bu. “Sulama yatırımları artırılacak” denilse de gelinen nokta sınırlı. - Tarımsal sulama bir “kültür”. Sadece baraj, gölet, ana sulama kanalı yapmakla bu sorun çözülmüyor. Suyun tarlanın en uç noktasına kadar götürülmesi, tarla içi sulama faaliyetlerinin yapılması gerekiyor. Bunu da uzman kamu kurumlarının DSİ’nin, kapatılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yapması gerekiyor. - Üretim koşulları dışında çiftçinin elinde yeterli para da yok. Borçlanmak zorunda kalıyor. Tarım Kredi’ye borçlanıyor. Ancak Tarım Kredi’nin faizleri, mazotu piyasanın çok üstünde. Normal koşullarda piyasanın altında bir fiyata verilmesi gerekirken, verilmiyor. Maliyetler yüksek. - Diğer sektörlerde kredi ödemelerine daha uzun süre erteleme varken Tarım Kredi 6 aylık erteleme yapıyor. TBMM’den geçen “torba yasa” ile birçok borç ertelendi. ‘Tarım Kredi borçları da yapılandırılacak’ denildi. Maalesef olmadı. Birçok sektörde yatırıma kolaylık sağlanırken çiftçiye bu yapılmadı. Buğday ekilemedi, zeytin dalında kurudu Çiftçi beklemede. Yağışları bekliyor. Buğday ekiminde sıkıntı var. Gecikme arttıkça sıkıntı da büyüyecek. Evet, kuraklık var ancak kuraklığa çözüm için izlenen yolda da sorun var. Çözüm üretmek yerine buğday, arpa ithal ediliyor. Eskiden dünyaya kırmızı mercimek satardık şimdi mercimeği bile dışarıdan alır duruma geldik. Şu anda hacizler başladı. Daha da sürecek. Çiftçi kuraklık koşullarında bir yerden para bulmak zorunda. Aldığı parayı ödeyemezse traktörü, arsası, tarlası haciz kıskacında. Buna çözüm bulması gereken yer Tarım Bakanlığı’dır, ekonomiden sorumlu bakanlıklardır. “Torba yasada” çiftçiler hariç herkese kredi ödeme kolaylığı sağlandı. Çiftçiye sağlanmadı. Bir yandan kuraklık bir yandan da bu uygulamalar var. Devlet Su İşleri çekiliyor - DSİ’nin bütçe kısıtı var. Sulama yatırımlarına kaynak ayrıldı ama şöyle bir yanlış yapılıyor: DSİ güçlendirilmek yerine sulama yatırımlarının TOKİ tarafından yürütülmesi için protokol imzalandı. İnşaat sektörü daraldığı için TOKİ bu alana sokuldu. Ancak TOKİ’nin uzmanlık alanı tarımsal sulama değil ki. İnsanların evleri gibi, kanal yapılıp orada bırakılacaksa bu istenileni sağlamaz. - DSİ epeydir alandan çekiliyor. Şu anda kendisinin yapması ya da yaptırması gereken işleri protokol üzerinden TOKİ’ye yaptırıyor. Bu işlerin uzman kamu kuruluşları tarafından yapılması lazım. DSİ’nin görev alması, Köy Hizmetleri ya da küçük sulama hizmetleri yapan uzman kurumların yeniden kurulması lazım. Bu işler il özel idarelerine verildi. Ancak il özel idarelerinin içme suyu, yol gibi çalışmaları içinde tarımsal sulama ihmal ediliyor. Tahtalı’dan mesaj var! Yağmur yağmazsa İzmir’in 320 günlük suyu kaldı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, kentin içme suyu ihtiyacının yarıya yakın bölümünü karşılayan ancak son dönemde kuraklık nedeniyle su seviyesi ciddi oranda düşen Tahtalı Barajı havzasında incelemelerde bulundu. İzmir’in can damarı konumundaki barajda su seviyesinin büyük ölçüde azaldığını ve bu durumun gözle görünebilir bir hal aldığını belirten Soyer, İzmirlilere “tasarruf” çağrısında bulundu. ‘Tasarruf yapalım’ Soyer, “İzmir’in içme suyu kullanımının yaklaşık yarısını karşılayan Tahtalı’da geçen yıl aynı zamanlarda yüzde 65 olan doluluk seviyesi, bugün yüzde 35’lere düşmüş vaziyette. Bu bir alarm. Çok ciddi bir tehdit kapımızda” diye konuştu. Suyun dikkatli kullanılmaması halinde çok büyük bir sorunla karşı karşıya kalınacağı uyarısında da bulunan Tunç Soyer, şunları söyledi: “Çok hassas bir noktadayız. Çok kırılgan bir noktadayız. Şu anda birçok hemşerim, arkadaşım farkına varmıyor ama uyarı yapmak bizim görevimiz. Herkesin su kullanımında olağanüstü bir tasarruf yapması ve çok titiz olması gerekiyor. Bu vesile ile tüm İzmir’e çağrı yapıyoruz.” İZSU Genel Müdürlüğü Su Arıtma Dairesi Başkanı Hakan Alpsoykan “Hiç yağmur yağmazsa suyumuz 320 gün kadar yetecek” dedi. İstanbul’da barajlar alarmda! Ömerli’de 10 yılın en düşük seviyesi İstanbul’a içme suyu sağlayan barajlar alarm vermeye devam ediyor. Ömerli Barajı’nın kuruyan Emirli bölgesi havadan görüntülendi. Anadolu yakasının önemli içme suyu kaynaklarından Ömerli Barajı’nda doluluk oranı son 10 yılın en düşük seviyesine ulaşarak yüzde 28 oranına geriledi. Barajın Emirli bölgesi ise tamamen kurudu. Emirli bölgesinin 6 ay önceki durumu ile son halinin görüntüsü içler acısı durumu gözler önüne serdi.  
tarım işçisi kadınlar sigortasız
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yüzde 95’i sosyal güvenceden yoksun olan tarım işçisi kadınlar için TBMM Başkanlığına araştırma önergesi verdi. Tarım sektöründe çalışan kadınların yüzde 95’inin sosyal güvenlik kayıtlarının olmadığına dikkat çeken Ömer Fethi Gürer, bu konuda bir Meclis Araştırma önergesi hazırlayarak, tarım işçisi kadınların tüm sorunlarının kapsamlı bir şekilde araştırılmasını istedi. Kadın çiftçilerin sorunları ve beklentileri Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM Başkanlığına sunduğu Meclis Araştırma Önergesinde, ülkemizdeki kadın çiftçilerin sorun ve beklentilerine dikkat çekti. Kadınlar tarımın vazgeçilmez değerleridir Kadın çiftçilerin, kırsalda tarımın sürdürülebilirliğini sağlayan vazgeçilmez değerler olduğunu belirten Gürer, ülkemizin ve sektörün gelişebilmesi için kadınların potansiyelinin açığa çıkarılarak yeterli ve gerekli toplumsal refahtan pay almaları yönünde girişimde bulunulması gerektiğine vuru yaptı. Kadınlar ücretsiz aile işçisi değildir Her yıl tarımsal üretim faaliyetlerinde kadınların katılımında bir artış olduğunu ifade eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tohumdan hasada kadar üretimin her aşamasında çalışan kadınların, gösterdikleri çabaya rağmen hala emeklerinin karşılığını alamadığını ve kadınların ücretsiz aile işçisi olarak her tür sosyal güvenlik hakkından yoksun kaldığını ifade etti. Yüzde 95’inin sosyal güvencesi yok Tarım sektöründe çalışan kadınların çok yönlü sorunları bulunmakla beraber kadınların yüzde 95'inin sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olmamalarının en önemli sorunların başında geldiğine işaret eden CHP Milletvekili Gürer, “Kadın çiftçilerimize yıpranma payı ve SGK primleri için devlet desteği verilmesinin yanı sıra çalışan kadınların, sigortalı olmadan önce doğum süresi için hizmet borçlanması yapabilmeleri sağlanmalıdır” ifadelerine yer verdi. Kadın çiftçiye destek, köyden kente göçü de önler CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, kırsalda tarım ile uğraşan kadınlara gerekli olanakların sağlanmasının köyden kente göçüde durduracağını belirterek, “Bu sebeple tarımın kadınlarımız için cazip kılınmasına yönelik gerekli düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç vardır. Ayrıca kadın çiftçilere; sosyal güvenlik, girişimcilik ve kooperatifçilik gibi konularda eğitimler verilmeli ve avantajlar yaratılmalıdır” açıklamasında bulundu. Ömer Fethi Gürer, Meclis Araştırma önergesinde “Kadının her türlü tarımsal faaliyeti yapabilecek beceri ve donanıma sahip olabilmesi için gerekli çalışmalar yapılarak kadın çiftçiler ve tarım işçisi kadınların tüm sorunları kapsamlı bir şekilde ele alınmalıdır” ifadelerini kullandı. Kaynak: Tarımdanhaber  
şeker pancarı üreticileri açıklanan fiyata tepkili
Üreticiler haftalardır pancar alım fiyatlarının açıklanmasını beklerken, Türkşeker, konuyla ilgili sessiz sedasız bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada 16 polar şeker için pancar baz alım fiyatının 336 TL olarak belirlendiği kaydedildi. Üreticilerin, beklentilerin çok altında kalan bu fiyata tepkisi gecikmedi. Bu yıl fiyat artış oranı düşük olunca alım fiyatı Türk Şeker tarafından yayınlanan duyuru/bülten ile açıklandı. Sessiz sedasız açıklama Üreticilerin tepkisinden çekinildiği için Türkşeker fiyatı, sessiz sedasız yaptığı yazılı açıklama ile duyurdu. Geçen yıl fiyatlar Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanırken, bu yıl yazılı bir açıklama ile duyurulması dikkat çekti. Geçen yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından pancar söküm sezonunun başında 1 Eylül 2019’da Konya’da alım fiyatı açıklanmıştı. CB. Erdoğan, 2018 yılına göre yüzde 27.7 artışla 235 lira olan alım fiyatını 2019 ürünü için 300 lira olarak açıklamıştı. Türkşeker’in yaptığı yazılı açıklamanın altına Genel Müdürün imzası bile yer almadı. Yapılan açıklamada şunlar kaydedildi: "2020 yılı ürünü şeker pancarı baz alım kesin fiyatı 2020 yılında şirketimiz ile üreticiler arasında akdedilen şeker pancarı üretim sözleşmesi kapsamında üretilen yüzde 16 polar şeker ihtiva eden firesi düşürülmüş net 1 ton A kotası şeker pancarı baz alım kesin fiyatı 336 TL olarak belirlenmiştir. Belirlenen bu fiyat aynı zamanda 2021 yılı ürünü şeker pancarı baz alım avans fiyatı olarak uygulanacaktır. Üreticilerimize bol kazançlı ve bereketli mahsul yılı geçirmelerin temenni eder açıklanan bu fiyatın hayırlı uğurlu olmasını dileriz." İthalat özendiriliyor CHP Bursa Milletvekili ve PM üyesi Orhan Sarıbal, Türk Şeker tarafından açıklanan şeker pancarı alım fiyatına tepki gösterdi. Sarıbal, “Bütün girdiler en az %40-50 artarken şeker pancarı alım fiyatı %12 oranında arttırıldı. Şeker ithalatına milyonlarca dolar ödeyen AKP iktidarı şeker pancarı üreticisine ‘üretme, ben ithal edeceğim’ demiş oldu” dedi. Şeker pancarı hasadının 2 aya yakın süredir devam ettiğini ama bir türlü alım fiyatının açıklanmadığını hatırlatan CHP Genel Başkanı Tarım Politikaları Başdanışmanı Orhan Sarıbal, “Geçen yıl tonu 300 TL’den fiyat açıklanan şeker pancarı için üretici en az 400 TL alım fiyatı bekliyordu. Ton başına sadece 36 TL’lik bir artış yaptılar. Her şeyi reklam için fırsata çeviren iktidar, o kadar komik bir şeker pancarı alım fiyatı açıkladı ki, bunu da yazılı açıklama ile ve yazılı olarak yapmak zorunda kaldı” dedi. Açıklanmasaydı da olurmuş Sarıbal, şunları söyledi: “Üreticinin aylardır beklediği 2020 ürünü şekerpancarı alım fiyatı akşam saatlerinde yazılı olarak açıklandı. Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.(Türk Şeker)’den yapılan yazılı açıklamaya göre geçen yıl 300 TL’den alınan 16 polar şekerpancarının tonu 336 liradan alınacak. Hiç açıklanmasaydı da olurmuş. Son bir yılda mazot, gübre, ilaç, tohum, işçilik giderleri % 30 ile % 50 arasında zam almışken şeker pancarının alım fiyatı sadece %12 artmış oldu. Oysa üretici ton başına en az 400 TL fiyat bekliyordu. Üstelik açıklanan fiyat Türk Şeker bünyesindeki 15 fabrika için geçerli olacak. Özelleştirilerek satılan fabrikaların bu fiyattan şeker pancarı alıp almayacakları da şüpheli. Bu fiyat üreticiye ‘ekmeyin, ben ithal edeceğim’ demenin bir başka ifadesidir. Fiyatı açıklayanlar da yapılan artışın ‘komik’ olduğunun farkında. Öyle olmasa reklam için fırsat kollayan AKP ve yönetimi, şeker pancarı alım fiyatını Türk Şeker’e gece yarısı yazılı olarak yaptırmaz, kendileri açıklarlardı. Nitekim geçen yıl AKP Genel Başkanı açıklamıştı.” İthalata var çiftçiye yok AKP diğer üreticiler gibi maalesef şeker pancarı üreticisini de gözden çıkardığını bu fiyatla bir kez daha ortaya koydu. Üretmek yerine yine ithalat yapmayı tercih etti. İktidara geldiği günden beri bütün tarımsal ürünlerde ülkeyi dışa bağımlı hale getiren AKP, bu yılın ilk 9 ayında geçen yılın ithalat rakamını geçerek 174 bin ton şeker ithalatına 71 milyon dolar ödeme yapılırken, son 18 yılda ise 1.3 milyon ton şeker ithal ederek, 623 milyon dolar para ödendi. Tek Adam Keyfi Yönetimine geçtiğimiz son iki yılda ithal edilen 429 bin ton şekere 140 milyon dolar verildi. AKP yönetimi ülke tarımına ve ülke çiftçisine destek olmak yerine ithalat ile bir avuç ithalat lobisini ve yabancı ülke çiftçilerini desteklemeyi tercih ediyor.” Çiftçi dolar alsaydı ne olurdu? Şeker pancarı taban fiyatına tepkiler gelmeye devam ederken, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, dikkat çeken bir kıyaslamada bulundu. Gürer, sene başında 10 bin dolar alıp bir kenara bırakarak hiç bir iş yapmayan vatandaşın 25 bin lira kazanırken, üreterek emek veren pancar çiftçisinin ise zarar ettiğini dile getirdi. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Türkşeker tarafından açıklanan 2021 yılı şeker pancarı alım fiyatlarına tepki gösterdi. Üretim maliyetinin geçen yıla göre yüzde 50’den fazla arttığını söyleyen Gürer, geçen yıl 300 lira olan 16 polar şeker pancarında bu yılki artış oranının yüzde 11’de kalmasının üreticilerde şok etkisi yarattığını ifade etti. Döviz kurları ile şeker pancarı taban fiyatına yapılan artışla ilgili olarak ilginç bir kıyaslama yapan Gürer, sene başında 5.80 TL olan dolar kurunun bugün 8.30 TL’ye çıktığını hatırlatarak, “Sene başında dolar kuru 5.80 TL idi. 10 ay sonra geldiğimiz noktada dolar 8.30 TL’ye yükseldi. Dolar 2.50 TL arttı. Doların artış oranı sene başından bu yana yüzde 43’ü geçti. Ocak ayında 58 bin lira karşılığında 10 bin dolar alıp bir kenara koyan vatandaş, 10 ay önce aldığı doları bugün TL’ye çevirirse 83 bin lira alacak. Yani 10 ayda 25 bin lira kar etmiş olacak. Dolardaki artışı pancar üreticileri açısından değerlendirdiğimizde ise ortaya vahim bir tablo çıkıyor. 10 bin dolar karşılığı bir maliyetle 58 bin lira harcayarak ekim yapan üretici, ürettiği üründen, hiç çalışmadan 25 bin lira kazanan vatandaş kadar para kazanamayacağı gibi zarar edecek…” Sektörün durumu Şekerpancarı alımı yaparak şeker üreten devlete ait Türk Şeker bünyesinde 15 fabrika var. Açıklanan bu fiyat 15 fabrikanın alımlarında uygulanacak. Özelleştirilen ve özel sektörün sahibi olduğu 12 ve pancar kooperatiflerine ait 6 şeker fabrikası var. Devletin sektördeki payı yüzde 35.5, kooperatif fabrikalarının payı yüzde 36,9, özel fabrikaların payı ise yüzde 27,6 seviyesinde. Açıklanan şekerpancarı alım fiyatı devlet fabrikaları için geçerli, Özel sektör fabrikaları ve kooperatif fabrikaları aynı fiyattan alım yapacaklar mı? Geçen sene açıklanan fiyattan özel sektör ve kooperatif fabrikaları da alım yapmıştı.  
çiftçi hak ettiği desteği alamıyor
Üretici tarımsal destekten mahrum Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu sırf “kurumsal altyapı yok” diye 39 ildeki üreticiye destek vermedi. İktidarda olduğu 18 yıl boyunca tarımsal üretimi bitme aşamasına getiren ve Türkiye’yi 'ithalat cennetine' çeviren AKP’nin 39 kentteki çiftçiye diğer kentlerdeki işçilerden daha az destek verdiği belirlendi. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) Sayıştay 2019 Yılı Denetim Raporu’na göre, 2007 yılında tarımsal destek için kurulan kurum, üreticilere, kooperatiflere ve üretici birliklerine hibe programları aracılığı ile finansman desteği sağlarken ülkenin yarısını görmezden geliyor. Sayıştay denetçilerinin tespitine göre, TKDK’nin merkez teşkilatı dışında 42 ilde koordinatörlük birimi bulunuyor. Bu koordinatörlük birimlerinin eliyle 42 kentte üreticilere hibe şeklinde destekler veriliyor. Ancak destek, bu koordinatörlüklerin bulunduğu illerle sınırlı kalıyor. Geri kalan 39 ildeki çiftçiler, TKDK’den bir kuruş bile yardım alamıyor. Bu durumun çifte standarda neden olduğunu bildiren Sayıştay, tüm illerde koordinatörlük kurmanın büyük bir masraf doğuracağını da belirterek, bunun yerine “bölge temsilcilikleri” modelini önerdi. Buna göre, 42 ildeki hizmet binalarının ve merkez hizmet binasının kiralık olduğuna da dikkati çeken Sayıştay, hem bu masrafın fazla olduğunu hem de yardımsız kalan illerin haksızlığa uğradığını bildirerek şu tespitlerde bulundu: “Faaliyetine devam eden 42 il koordinatörlüğünün tamamı kiralık binalarda hizmet vermekte olup, buralar için ödenen yıllık kira tutarı, 1 milyon 932 bin TL’si hizmet binasına ait olmak üzere, toplam 14 milyon 226 bin TL’dir. İl düzeyinde teşkilatlanmak yerine bölge düzeyinde bir teşkilatlanma yapısının tercih edilmesi, hem düşük maliyetli hem de daha kontrol edilebilir bir yapı sunması bakımından değerlendirilmelidir. Kurum, misyon ve vizyonuna uygun bir şekilde ülke genelinde faaliyet göstermelidir. Kurumun, söz konusu kaynakları amaç ve vizyonuna uygun bir şekilde, iller arası ayrım yapmadan ülke genelinde kullandırması gerektiği, bunun kalkınma ve kırsal kalkınma politika belgelerinde belirlenen ilke ve amaçlara daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.” Yasal sınırın üstünde personel Personel sayısının da yasal sınırın üstünde olduğunu kaydeden Sayıştay denetçileri, özellikle kurumun merkez teşkilatında çalışanlara dikkati çekti. Kurumun merkez ve taşra teşkilatında toplam 2 bin 601 personelin istihdam edildiğini, bunların 450’sinin merkez teşkilatında görevli olduğunu ifade eden denetçiler, yasal sınıra göre ise 180 kişiden fazlasının çalıştırılamayacağını, bu durumun kaynak israfına da neden olacağını vurguladı. ‘Saray Rejimi için çiftçiler önemsiz’ CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın PowerPoint sunumuyla açıkladığı Yeni Ekonomi Programı’nda (YEP) tarım politikalarında yeni bir gelişme olmadığını söyledi. Sarıbal, “Hazine Bakanı’nın açıkladığı 3. YEP’te de tıpkı diğerlerinde olduğu gibi tarımın sorunlarına çare olacak tek bir cümle yok. Saray Rejimi için tarım tali bir alan. Tarımın adı yok” dedi. ‘YEP’te yeni bir şey yok’ Sarıbal yaptığı açıklamada daha önce “Değişim Başlıyor” adı altında “Dengeleme, Disiplin ve Değişim” olarak sunulan ekonomi programında yer alan tarım ve gıda konularının yeni programda yeni bir iş gibi sunulduğunu belirten Sarıbal, şu görüşlere yer verdi: “Bir önceki programda açıklanan tarımsal sulama, sera yatırımları, kooperatifçilik mevzuat düzenlemesi, sözleşmeli üretim, erken uyarı sistemi, tohum üretimi ve tarımda teknoloji kullanımı gibi başlıklar açıklanan yeni programda da var. Yeni olarak eklenen bir çok madde Tarım ve Orman Bakanlığının yaptığı çalışmalar olup, örneğin mevcut ağaçlandırma çalışmalarında inşaat sanayine ihtiyacı için fidan değişikliği, meralarda sürdürülen tespit ve tahdit çalışmaları, münavebeli üretim, yabani zeytin ve menengiç ağaçlarının aşılanması, gıda denetimi yapan personele 'Gıda Denetçi' ünvanı getirilmesi, kenevir ve tıbbi/aromatik bitkilerinin üretimini artırılması bize yeni bir plan olarak sunulmaya çalışılıyor. Üreticinin gelirini artıracak, ithalata bağımlılığı azaltacak yeni bir uygulama yok.” Kaynak: BirGün  
dolardaki artış yetkilileri ilgilendirmiyor ama gübre fiyatları da artıyor
Gübre fiyatlarına bir ayda yüzde 25 zam geldi Ziraat Mühendisi, çiftçi Faik Toy, gübreye bir ay içinde yüzde 25 zam geldiğini belirterek, “Çiftçimiz nefes alamıyor, çiftçimiz boğuluyor lütfen bunu görün artık” dedi. Gübre fiyatlarına gelen zamlarla ilgili basına açıklamalarda bulunan ziraat mühendisi ve aynı zamanda çiftçi olan Faik Toy, “Doların artışı yetkilileri ilgilendirmiyor olabilir ama çiftçilerimizin canını direk yakıyor” dedi. Bir ay önce gübre bayisinden üre gübresi için fiyat aldığını ve tonunun 1850 lira olduğunu bildiren Toy, gübre bayisini bir ay sonra tekrar aradığında aynı gübrenin fiyatının 2305 liraya çıktığını belirterek, “Bir ay içinde üre gübresi tam olarak yüzde 25 zam yedi. Çiftçimiz nefes alamıyor. Çiftçimiz boğuluyor. Lütfen bunu görün artık” tepkisinde bulundu. Diğer yandan Faik Toy, twitter hesabından yaptığı paylaşımla da gübre fiyatlarında son rakamları paylaştı. Kaynak: Tarımdanhaber  
çiftçi sözleşmeli tarımda taşerona mahkum oluyor
AKP’nin yaygınlaştırdığı sözleşmeli tarım, çiftçiyi mağdur eden bir sisteme dönüştü AKP’nin “sözleşmeli üretim” modeli sağlıklı işlemiyor. Üretici ile alıcı arasında imzalanan sözleşmelerin hepsi Bakanlığa ulaşmıyor. “Taşeron” devreye giriyor. Son olarak Tarım ve Orman Bakanlığı, “Teslim edilmeyen sözleşmelerin sayısı bilinemediğinden, teslim edilen sözleşmelerin toplam sözleşmelerin yüzde kaçını oluşturduğu hesaplanamamaktadır” itirafında bulundu. Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, tarımda uygulanan sözleşmeli üretim modelinde üreticiler ile alıcılar adına taşeron firmaların sözleşme yaptıkları, yönetmelik gereği Bakanlığa teslim edilmesi gereken sözleşme örneklerinin verilmediği ortaya çıkmıştı. Bu nedenle de sözleşme şartlarını yerine getirmeyen üreticiler yüklü tazminat ödemek zorunda kalırken, firmalar şartları yerine getirmediğinde üreticinin elinde belge olmadığı için hakkını arayamadığı gündeme gelmişti. ‘İtiraf ettiler’ CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun soru önergesine yanıt veren Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye genelinde geçen yıl müdürlüklere teslim edilen, sözleşmeli bitkisel üretim yapan toplam üretici sayısının 185 bin 399 olduğunu söyledi. Sözleşmelerin üretim miktarı toplamının 34.5 milyon ton meyve, sebze ve tarla bitkisi, 7.6 milyon adet süs bitkisi olduğunu kaydetti. Yanıtta, İl/İlçe Müdürlüklerine verilmeyen sözleşmeler olduğu da kabul edilerek şöyle denildi: “Teslim edilmeyen sözleşmelerin sayısı bilinemediğinden teslim edilen sözleşmelerin toplam sözleşmelerin yüzde kaçını oluşturduğu hesaplanamamaktadır. Sözleşmeyi, Bakanlığımız birimlerine teslim etmeyen, alıcı ve üretici sözleşmeli üretime yönelik düşük faizli kredi uygulamaları, teşvikler ve desteklerden yararlandırılmayacaktır.” Sözleşmeli üretim modelinin çiftçiyi mağdur eden bir sisteme döndüğünü dile getiren CHP’li Bakırlıoğlu ise şöyle konuştu: “Bakanlık, ülkede ne kadar sözleşme yapıldığından haberleri olmadığını itiraf etti. Çiftçinin hakkını koruması gereken Bakanlık maalesef çiftçiyi yalnız bırakmaktadır. Yürürlükte bir yönetmelik var, fakat uygulayan yok. Manisa’nın tarım potansiyeli en yüksek iki ilçesi Akhisar ve Salihli’de İlçe Tarım ve Orman Müdürlüklerine bir tane bile üretim sözleşmesi teslim edilmemiş olması, teslim edilmeyen sözleşmelerin teslim edilenlerden kat ve kat fazla olduğunu göstermektedir. Bu konuda önerimiz üretim sözleşmelerinin Bakanlığın İl ve İlçe Müdürlükleri veya Ziraat Odası Başkanlıkları huzurunda, onların hakemliğinde imzalanması konusunda yasal bir düzenleme yapılmasıdır.”  
çiftçinin enflasyonu farklı
Elektrik ve mazot fiyatları çiftçinin belini büküyor Ağustosta yıllık enflasyon yüzde 11.77 olurken, çiftçinin enflasyonu yüzde 17.36 arttı. Ağustosta çiftçinin maliyeti, enflasyonu 5.5 puan geçti. Temmuzda da 4.5 puan geçmişti. Tüketicinin enflasyonu ise bazı tarım ürünlerinde yıllık yüzde 30’ları buldu. Yurttaş, çarşı pazardaki pahalılıktan yakınırken sofraya gelen her ürünün maliyeti henüz tarladayken artmaya devam ediyor. Tarımsal girdilerin yaklaşık yüzde 60’ında dışa bağımlı olunduğu için, kurdaki hemen her oynaklık maliyetleri de artırıyor. Ziraat odalarına göre bu artış, haftalık bazda yaşanmaya başladı. 2018 öncesinde en fazla birkaç ayda bir güncellenen girdi fiyatları, şimdi haftada bir zamlanıyor. Ancak hasat sonrası ürününü çoğu zaman maliyetine dahi satamayan çiftçinin kazancı günden güne erirken, tüketici ise sürekli pahalıya tüketmek zorunda kalıyor. Yıllık yüzde 17.36 arttı Ağustos ayında yıllık enflasyon yüzde 11.77 olurken, çiftçinin enflasyonu yıllık yüzde 17.36 arttı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE) 2020 Ağustos’ta on iki aylık ortalamalara göre yüzde 13.74, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17.36 yükseldi. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı Hüseyin Demirtaş ise yalnızca tarım ilaçlarının son bir yılda yaklaşık yüzde 50 zamlandığını söyledi. Elektrik ve mazot Demirtaş, ortalama bir dekara 40 kilo civarında gübre kullanıldığını, gübre fiyatlarının da son bir yılda yüzde 30-35 civarında arttığını ifade etti. Benzer şekilde elektrik ve mazot fiyatlarının da çiftçinin belini bükmeye devam ettiğine dikkat çeken Demirtaş, “Girdilerin büyük çoğunluğu ithal. Döviz kurundaki artışa bağlı olarak bu girdiler neredeyse her hafta zamlanıyor. Tarımsal girdi maliyetlerini düşürmekle görevli regüle edici kurumların bu konuda hiçbir çabası yok. İthal girdilerle yerli üretim daha ne kadar sürdürülebilir, artık çözüm sunulması lazım” dedi. Daha pahalı et tüketiyoruz Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) verileri ise hem hayvancılıktaki maliyetlerdeki hem et fiyatlarındaki artışı gözler önüne serdi. ESK’ye göre süt yemi 2020 Ağustos’ta yıllık bazda yüzde 17, besi yemi yüzde 16.3, yemlik buğday ise yüzde 32.5 zamlandı. 2019 Ağustos’ta İstanbul’da 39.5 TL olan perakende kıyma fiyatları 2020 Ağustos’ta 48.6 TL’ye yükseldi. Aynı dönem aralıklarında kuşbaşı fiyatları ise yüzde 30.8 zamlandı. Kuzu eti fiyatındaki yıllık değişim de yüzde 17.5 oldu. Bu fiyatlarla Türkiye, İngiltere’den daha pahalıya kıyma, AB ülkelerinden daha pahalıya karkas et tüketmiş oldu.  
Tütün üreticisi çiftçi sayısı 18 yılda 405 binden 50 bine düştü! Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2002 yılında 405 bin olan tütün üreticisi çiftçi sayısının 2019 yılında 50 bine kadar gerilediğini belirterek, "Başka ülkelerin tütün üreticisi çiftçilerine 2019 yılında 291 milyon dolar kazandırdık” dedi. Bayraktar, şirketlerle üreticiler arasında yapılan tütün üretim ve alım satım sözleşmesinde avans ödemelerinin tercihe bırakıldığını bildirerek, “Tütün üreticileri avans bekliyor. Her yıl verilen avanslar bu yıl ödenmeyince tütün üreticileri zor durumda kaldı” diye konuştu. Konuşmadan başlıklar: - Her yıl verilen avanslar bu yıl ödenmeyince tütün üreticileri zor durumda kaldı - Avans ödemeleri, çiftçilerimizin üretim maliyetlerini karşılayabilmeleri için zorunlu hale getirilmelidir - Çiftçilerimiz her geçen gün tütün üretiminden vazgeçiyor - 2019 yılı dış ticaret rakamlarına bakıldığında 253 milyon dolar ihracatımıza karşılık, 544 milyon dolar ithalatımız var. - Başka ülkelerin tütün üreticisi çiftçilerine 2019 yılında 291 milyon dolar kazandırdık. - 2002 yılında 405 bin olan tütün üreticisi çiftçilerimizin sayısı 2019 yılında 50 bine kadar geriledi - Tütün mamullerinde kullanılması zorunlu olan Türk tütünü oranının yüzde 12’den yüzde 30’a yükseltilecek olması, tütün üreticilerini memnun eden bir karardır - Ziraat Odalarımız ve İl-İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri, sözleşmelerin hazırlanması aşamasında, üreticilerimizin temsilcisi olarak alıcı ve üreticiler arasında hakem görevi üstlenmelidir - Hazırlanan yönetmeliğe ilişkin, tütün üretiminin yapıldığı Ziraat Odalarımızdan aldığımız beklenti, görüş ve talepleri Tarım ve Orman Bakanlığına ilettik. Çiftçi üretimden vazgeçiyor Bayraktar, avans ödemelerinin çiftçilerin üretim maliyetlerinin karşılanması için zorunlu hale getirilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’de tütün tarımının, özellikle Ege, Karadeniz, Marmara, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde aile işletmeleri tarafından yapıldığını belirten Bayraktar, “Tütün üretiminden kazanç elde edemeyen çiftçilerimiz, üretimden vazgeçmiştir. Tütün üreterek kazanç elde edemeyen çiftçilerimizin büyükşehirlere göç etmesi, üretimin geçmiş yıllara göre düşmesine neden olmuştur” ifadelerini kullandı. 1990 yılında 296 bin ton olan tütün üretiminin, 2019’da yüzde 76,4 oranında azalışla 70 bin tona düştüğünü belirten Bayraktar, “2002 yılında 405 bin olan tütün üreticisi çiftçilerimizin sayısı ise 2019 yılında 50 bine kadar geriledi. 2019 yılı dış ticaret rakamlarına bakıldığında 253 milyon dolar ihracatımıza karşılık, 544 milyon dolar ithalatımız var. Başka ülkelerin tütün üreticisi çiftçilerine 2019 yılında 291 milyon dolar kazandırdık” diye konuştu. Çiftçilerimiz avans ödemelerine ihtiyaç duyuyor Bayraktar, tütün mamullerinde kullanılması zorunlu olan Türk tütünü oranının yüzde 12’den yüzde 30’a yükseltilecek olmasının tütün üreticilerini memnun eden bir karar olduğunu belirtti. Tütün üreticileri ile sözleşme yapan şirketlerin, her yıl yaptıkları avans ödemelerini bu yıl, pandemi nedeniyle ekonomik güçlük yaşadıklarını gerekçe göstererek yapmadıklarını belirten Bayraktar şunları söyledi: “Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı tarafından belirlenen, şirketlerle üreticiler arasında yapılan tütün üretim ve alım satım sözleşmesindeki, ‘Alıcı, üretimi desteklemek için üreticiye belge karşılığında nakdi-aynı avans, malzeme verebilir’ ifadesi değiştirilmeli, bu uygulama tercihe bırakılmamalıdır. Çiftçilerimiz bu süreçte avans ödemelerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Ziraat Odalarımız ve İl-İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri, sözleşmelerin hazırlanması aşamasında, üreticilerimizin temsilcisi olarak alıcı ve üreticiler arasında hakem görevi üstlenmelidir.” Tütün üretimi, üretici tütünlerinin pazarlanması, iç ve dış ticareti, denetimi ve tütün eksperliği ile ilgili usul ve esaslar hakkında hazırlanan yönetmelik taslağının Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından görüş alınmak üzere kendilerine iletildiğini ifade eden Bayraktar, “Hazırlanan yönetmeliğe ilişkin, tütün üretiminin yapıldığı Ziraat Odalarımızdan aldığımız beklenti, görüş ve talepleri Tarım ve Orman Bakanlığına ilettik” diye konuştu.  

Sayfalar