koronavirüs

kovid-19 krizi işçi ücretlerini vurdu
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 2020-2021 yıllarını kapsayan "Küresel Ücret Raporu'na göre, Ocak-Haziran döneminde çalışanların aylık ücretleri düştü veya daha yavaş artış gösterdi. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) çalışması, kovid-19 salgınının sebep olduğu ekonomik krizin, kadınlar ve düşük ücretle çalışan işçilerin maaşları başta olmak üzere, küresel bazda işçi ücretlerini düşürdüğünü ve eşitsizliği artırdığını ortaya koydu. Kadın ve düşük ücretli işçiler daha fazla etkilendi Rapora göre, 2020'nin Ocak-Haziran döneminde çalışanların aylık ücretleri düştü veya daha yavaş artış gösterdi. Kadınların ve düşük ücretli işçilerin ücretlerinin krizden orantısız bir şekilde etkilendiği belirtilen raporda, Kovid-19'un sağlık ve ekonomi alanında neden olduğu krizin yakın gelecekte ücretler üzerinde aşağı doğru büyük baskı oluşturmasının muhtemel olduğu vurgulandı. Raporda, iş kayıpları konusunda ise, "Düşük vasıflı mesleklerde çalışanlar, daha yüksek ücretli idari ve profesyonel işlerde çalışanlara göre daha fazla çalışma saati kaybetti." denildi. İki yılda bir hazırlanan rapora göre, 28 Avrupa ülkesinde, geçici teşvikler hesaba katılmaksızın, en düşük düzeyde ücret alan işçilerin yüzde 50'si maaşlarının tahminen yüzde 17,3'ünü kaybetti. İnsan merkezli bir toparlanma ILO Genel Direktörü Guy Ryder, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Kovid-19 krizinin sebep olduğu eşitsizlikteki büyümenin sosyal ve ekonomik istikrarsızlığı tehdit ettiğini belirterek, "Toparlanma stratejimiz insan merkezli olmalıdır." ifadesini kullandı. Ryder, "İşlerin ve işletmelerin sürdürülebilirliğini hesaba katan ve aynı zamanda eşitsizlikleri ve talebi sürdürme ihtiyacını göz önünde bulunduran yeterli ücret politikalarına ihtiyacımız var. Daha iyi bir gelecek için, bakıcılar ve öğretmenler gibi sosyal değeri yüksek işlerin neden çoğu zaman düşük ücretle bağlantılı olduğuna dair bazı rahatsız edici sorulara odaklanmalıyız" değerlendirmesinde bulundu.  
salgın turizme darbe vurdu
Ekim ayında turist sayısı yüzde 60 azaldı; 10 aylık kayıp ise yüzde 72 Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ekim ayında Türkiye’ye giden yabancı turist sayısının bir önceki yıla kıyasla yüzde 59,4 azaldığını açıkladı. Koronavirüs salgını nedeniyle turizm sektörü ağır hasarlar alırken dünya genelinde yaşanan turist sayısındaki azalıştan Türkiye de payına düşeni almaya devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından açıklanan ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden alınan geçici verilere göre, Ekim ayında Türkiye'yi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 59,4 azaldı. Toplam turist sayısı 1 milyon 742 bin 303 kişi oldu. Bu rakamın 3 bin 852'sini günübirlikçiler oluşturdu. Ekim ayında Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçilerin en çok giriş yaptıkları sınır kapılarının bağlı olduğu iller sıralamasında ilk 5 il şöyle: 1-Antalya %39,16 (682 bin 239) 2-İstanbul %30,61 (533 bin 405) 3-Edirne %15,15 (264 bin 021) 4-Muğla %4,56 (79 bin 387) 5-Kırklareli %2,70 (47 bin 112) 10 ayda azalış yüzde 72,5 2020 yılı Ocak-Ekim döneminde Türkiye'yi ziyaret eden yabancı sayısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 72,49 azalış kaydedildi. Bu dönemde Türkiye'yi ziyaret eden yabancı sayısı 11 milyon 200 bin 892 oldu. 11 aylık rakamlara göre en çok ziyaretçi girişi olan iller şöyle: 1-İstanbul %37,09 (4 milyon 154 bin 021) 2-Antalya %27,67 (3 milyon 99 bin 687) 3-Edirne %13,47 (1 milyon 508 bin 542) 4-Muğla %5,96 (668 bin 049) 5-Artvin %3,63 (406 bin 626) Kaynak: BirGün  
kısa çalışma ve ücretsiz izin yeniden
Koronavirüs tedbirleri kapsamında birçok işletmenin faaliyetinin sınırlandırılması, bir kısmının da kapanmasıyla birlikte hizmetler sektöründe çalışanlar için yeniden kısa çalışma ve ücretsiz izin dönemi başladı. Haziran ayı sonuna kadar kısa çalışma için isimleri İŞKUR’a bildirilmiş çalışanlar için, yeniden başvuru yapma hakkı bulunuyor. Koronavirüs nedeniyle restoran ve kafeler başta olmak üzere birçok işletmenin faaliyetinin sınırlandırılması, bir kısmının da kapanmasıyla birlikte, hizmetler sektöründe çalışanlar için yeniden kısa çalışma ve ücretsiz izin dönemi başladı. Kısa çalışmadan daha önce çıkan çalışanlar tekrar bu uygulama kapsamına girebilecek. 2021 Haziran’a uzatılabilir Alışveriş merkezi, market, berber, kuaför ve güzellik merkezleri sadece sabah 10.00 ile akşam 20.00 saatlerinde açık olacak. Bu sektörler emek yoğun ve daha çok istihdamın sağlandığı sektörler. Kabaca yapılan hesaba göre bu alanlarda 2 milyondan fazla çalışan bulunuyor. İşyerlerinde faaliyetlerin yavaşlaması durumunda daha önce Kısa Çalışma Ödeneği devreye alınmıştı. Koronavirüs nedeniyle kolaylaştırılmış kısa çalışma uygulaması, Cumhurbaşkanı kararıyla, aralık ayı sonuna kadar uzatılmıştı. İşten çıkarma yasağı da, aynı gün yayınlanan kararla 17 Ocak’a kadar uzatılmıştı. Son yapılan yasal değişikliklerle, her iki düzenlemenin de 2021 yılı Haziran ayı sonuna kadar uzatılması imkanı bulunuyor. Bu kapsamda aralık sonunda hem kısa çalışma, hem de ücretsiz izin ve işten çıkarma yasağında uzatma yapılacağı beklentisi bulunuyor. Uygulamanın şekline işveren karar veriyor İşten çıkarma yasağı halen yürürlükte olduğu için işyerinin kapanması, işin sona ermesi, ahlak ve iyi niyet kurallarına uyulmaması halleri dışında sözleşme feshi yapılamıyor. Bunun yerine, işverenler çalışanları için ücretsiz izin veya kısa çalışma ödeneğini kullanabiliyor. Ücretsiz izne gönderilen çalışanlar için de, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan aylık brüt bin 177 TL net bin 1168 TL ödeniyor. Ekim ayı itibariyle kısa çalışma kapsamındaki çalışan sayısı 927 bine kadar gerilemişti. Ücretsiz izinde ise, 540 bin kişi bulunuyordu. Koronavirüs tedbirlerinin tekrar uygulamaya geçmesiyle birlikte, bu haftadan itibaren hem kısa çalışma hem de ücretsiz izindeki çalışan sayısının yeniden artması bekleniyor. Kısa çalışmada en yoğun ay ise, sanayideki üretimin de durduğu Mayıs ayında olmuş ve kapsamdaki çalışan sayısı 3 milyon 282 bine kadar çıkmıştı. Başvuru yapamayacak olanlar Yeniden yapılacak kısa çalışma başvurularında kriter ise Haziran ayı. Haziran ayı sonuna kadar kısa çalışma için isimleri İŞKUR’a bildirilmiş çalışanlar için, bu dönemde de yeniden başvuru yapma hakkı bulunuyor. İlk koronavirüs tedbirleri döneminde kısa çalışmadan yararlanmamış veya işe sonrasında girmiş çalışanlar içinse yeniden kısa çalışma ödeneği başvurusu yapılamayacak. İSF kaynak aktarıyor Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin için yapılan ödemelerin kaynağını İşsizlik Sigortası Fonu (İSF) oluşturuyor. 2019’da 131 milyar TL büyüklükle kapatan fon, 2020 Ekim ayında 107 milyar 921 milyon TL’ye düştü. Fonun 2020 sonunda ise 92.5 milyar TL’ye gerilemesi bekleniyordu. Ancak ikinci dalga nedeniyle rakamın daha da düşebileceği belirtiliyor. Kimlere KÇÖ ödenir? Kısa Çalışma Ödeneği’nden (KÇÖ), Haziran sonuna kadar kısa çalışma başvurusu yapmış olan işyerlerinde çalışıp da isimleri İŞKUR’a bildirilen işçiler yararlanabilecek. Bu işyerlerinde sonradan işe giren işçiler KÇÖ’nden yararlanamayacak. KÇÖ alabilmek için ödenek başvurusu yapıldığı tarih itibarıyla son 3 yılda en az 450 prim günü bulunması ve 60 gün hizmet akdi ile çalışmak gerekiyor. KÇÖ, alınan maaşa göre ve çalışılmayan gün sayısına göre; 1.752-4.380 lira arasında değişiyor. Kısa çalışmada işçi çalışır mı? Kısa çalışmanın uygulanmaya başlaması işverenin çalışma süresini en az üçte biri oranında azaltmasına bağlıdır. Dolayısıyla kısa çalışmada olan bir işçi en fazla haftada 30 saat çalıştırılabilecektir. İşçi 30 saati geçmemek şartıyla işverenin belirlediği haftalık süre kadar çalışmakla yükümlüdür.    
kovid-19 testinden fazla alınan ücretler iade edilecek mi
Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce, Kovid-19 RT-PCR test ücretlerine ilişkin tüm kamu kurum ve kuruluşları ile valiliklere yazı gönderildi. CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un gündeme getirdiği, özel sağlık kuruluşlarındaki fahiş test fiyatlarını Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yalanlarken, Sağlık Bakanlığı, belirlenen fiyat tarifesinin dışındaki uygulamalar için yaptırım uygulanacağını bildirdi. Buna göre, RT-PCR testi için fazladan alınan ücretin iadesi sağlanacak. Yaptırım uygulanabilir CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un gündeme getirdiği, özel sağlık kuruluşlarındaki fahiş test fiyatları tartışması bitmiyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, iddiaları yalanlarken, Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı ve Sözcü gazetesi yazarı İsmail Saymaz koronavirüs testlerini 500 liraya yaptırdıklarını belirterek Sağlık Bakanı Koca’ya fişleri gösterebileceklerini açıklamıştı. Sağlık Bakanlığı, Covid-19 testi için sağlık kuruluşlarına başvurularda, belirlenen fiyat tarifesinin dışındaki uygulamalar için yaptırım uygulanacağını bildirdi. Valiliklere yazı gitti Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce, Covid-19 RT-PCR test ücretlerine ilişkin tüm kamu kurum ve kuruluşları ile valiliklere yazı gönderildi. Yazıda, salgınla mücadele kapsamında Covid-19 (SARS-CoV-2) RT-PCR testinin yurt dışı seyahati yapacak olan kişilere (giden/gelen), profesyonel sporculara müsabaka öncesi olası şüphe ve taramalarında ve sadece Covid-19 hastalığı şüphesiyle başvuran kişilere, Mikrobiyoloji Laboratuvar ruhsatı olan tüm kuruluşlarda, Genetik Hastalıklar Tanı/Değerlendirme Merkezlerinde ve Tıbbi Biyokimya Laboratuvarlarında Covid-19 (SARS-CoV-2) Reverse Transkriptaz PCR testi çalışılmasına izin verildiği anımsatıldı. 250 TL olarak belirlendi Kamu sağlık hizmetleri fiyat tarifesinde Covid-19 hastalığı pandemisi kapsamında kişilerin talepleri üzerine yapılacak olan Covid-19 RT- PCR testleri için düzenleme yapıldığı hatırlatılan yazıda, katma değer vergisi (KDV) ve S908116 kodlu Covid-19 (SARS-CoV-2) izolasyonu işlem bedeli dahil olmak üzere S908115 kodlu Covid-19 (SARS-CoV-2) Reverse Transkriptaz PCR test bedelinin 250 Türk lirası olarak belirlendiği kaydedildi. Yazıda, Covid-19 (SARS-CoV-2) RT PCR testi çalışmaya yetkili tüm sağlık kuruluşları için Kamu Sağlık Hizmetleri Fiyat Tarifesinde belirlenen fiyatlar üzerinden test ücretinin geçerli olduğu ve RT- PCR testi için bu ücret dışında herhangi bir bedel talep edilemeyeceği ve ilave ücret alınamayacağı vurgulandı. Ücret iadesi yapılacak Yazıda, şu ifadelere yer verildi: "Bakanlığımızın düzenlemelerine ve Bakanlığımızca yayınlanan rehber ve algoritmalar ilgili mevzuatına aykırı uygulamaların tespit edilmesi halinde tespit edilen fiilin niteliğine göre, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 282'nci maddesine, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve 992 Sayılı Kanunun ilgili maddelerinde öngörülen idari para cezaları ile ilgili sağlık tesisi sorumlu/mesul müdürleri hakkında gerekli idari yaptırımlar uygulanacak. RT-PCR testi için fazladan alınan ücretin iadesi sağlanacak. Aykırı uygulamaların sürdürülmesi veya tekerrürü halinde ise 992 sayılı Tahririyat ve Tahlilat Yapılan ve Masli Teamüller Aranılan Umuma Mahsus Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları Kanununun ilgili maddeleri uyarınca ilgili birimlerin faaliyetlerinin durdurulması yönünde işlem tesisi edilecek."  
kadın hakları salgın koşullarında tehdit altında
Koronavirüs salgınında alınan önlemler, kadınların hayatlarında köklü değişimlere neden oluyor. Kadınların yıllardır sürdürdüğü eşitlik mücadelesinin kazanımları her geçen gün geriye düşüyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) yayımladığı raporlara göre, kadınların yıllardır elde ettikleri kazanımlar, salgın koşullarının getirdikleri nedeniyle geriye düşebilir. Yaş, eğitim durumu fark etmeksizin dünyanın dört bir yanında kadınlar, mevcut ya da eski partnerleri tarafından fiziksel ve cinsel şiddete maruz bırakılıyor, şikayet etme seçenekleri daralıyor. Yine yapılan araştırmalarda kadınlar, hükümetlerin uyguladığı zorunlu kapatmalarda ev işi ile çocuk, hasta bakım yükünü erkeklere göre daha fazla yükleniyor. Erkeklere oranla daha yüksek oranda işsizlik tehdidiyle baş başa bırakılıyor. İş yükü arttı ama gelir azaldı BirGün’den Özge Çelikbilek’in haberine göre, Covid-19 salgınının etkileri sadece sağlık alanında değil ekonomik ve sosyal alanda da birçok yıkıcı etki yarattı. BM ve ona bağlı kuruluşların hazırladıkları raporlar, zorunlu karantina ve ekonomideki daralmalar nedeniyle kadınların ücretsiz işlerde erkeklerden daha fazla sorumluluk aldığını ortaya koydu. İşten çıkartmaların erkeklere oranla daha fazla olduğu görüldü. Aynı şekilde ev içi çocuk, hasta ve yaşlı bakımında ücretsiz emek sömürüsünün arttığı gözlemlendi. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) hazırladığı raporlarda, işten çıkartmalarda üçte ikisinin kadın olduğu yönünde sonuçlara işaret etti. İşten çıkartmaların yaygın olmasının en büyük nedenlerinden biri, kadınların kayıtdışı çalışmanın yaygın olduğu hizmet, turizm gibi sektörlerde daha fazla istihdam edilmesi olarak gösterildi. Bildirilenden fazla şiddet vakası Salgının başladığı günden bu yana dünyada 243 milyondan fazla kadın cinsel ve fiziksel şiddete maruz kaldı. Salgın döneminde kadınların yaşadığı şiddet “yakın ilişkide olduğu partnerleri” tarafından gerçekleştirildi. Bu sayılarda salgınla birlikte beş kat artış gözlemlendi. Salgının neden olduğu karantina kararları birçok kadını evlerine hapsetti ve onları daha büyük ev içi şiddet riskiyle karşı karşıya bıraktı. Ülkelerden gelen raporlar, yardım hatlarına, kadın sığınma evlerine ve polise bildirilen aile içi şiddet vakalarında artış olduğunu ortaya koydu. Raporda verilen bilgilerin birçoğunun tam sayıları yansıtmayacağının altı çiziliyor. Bunun en büyük nedeni, Covid-19 salgınında yardım hatlarına “ulaşabilen” kadınların veri alınması oldu. Bazı ülkelerde, bildirilen ev içi şiddet olaylarının sayısında, kadınların sınırlı mahremiyete sahip olmaları ve cep telefonlarına erişememe gibi nedenlerle azalma olabileceği tahmin ediliyor. Güvencesiz göçmen kadınlar korkuyor Salgın koşullarının en güvencesiz nüfuslarından birini ise kadın göçmen işçiler oluşturuyor. Kadın göçmen işçilerin çoğu kayıt dışı ekonomi aracılığıyla istihdam edildiği için sağlık hizmetlerine erişme imkanları sınırlı. Salgın döneminde artan çalışma saatleri, cinsel şiddet karşısında hizmetlere ve hukuk kanallarına erişimin azalması, kadın göçmen işçilerin en büyük sorunu olarak ortada duruyor. Kayıtdışı veya düzensiz göçmen işçiler, seslerini yükselttikleri takdirde tutuklanmaktan veya sınır dışı edilmekten korktukları için şikayet etmedikleri bildirildi. Mücadelede önde, liderlikte geride Koronavirüs salgınına karşı en önde mücadele eden hemşirelerin yüzde 85’i kadın. Ancak raporlarda kadınların bu krizde liderlik gruplarının bir parçası olmadığı görüldü. Büyük oranda kadınların istihdam edildiği sağlık sektöründe dahil, liderlik pozisyonlarındaki görünürlükleri erkeklerden daha geride. Toplanan verilerde, Covid hakkında kamuoyuna açıklama yapan her üç kişiden sadece biri kadın.  
kovid-19 meslek hastalığı kabul edilecek mi
Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul edilmesi tüm partilerin ortak kararıyla kabul edilerek TBMM Sağlık Komisyonu'ndan geçti. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yayınladığı açıklamayla, aylardır verdikleri mücadele neticesinde önemli bir adım atıldığını ve Kovid-19’un meslek hastalığı sayılmasının TBMM Sağlık Komisyonu tarafından kabul edildiğini duyurdu. SES açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Aylardır iş yerleri önünde yaptığımız eylemler, Mecliste grubu bulunan partilerle görüşmelerimiz, şube/temsilciliklerimizin illerindeki siyasi partileri ziyaretleri, milletvekillerine gönderdikleri mailler, görüşmeleri, hashtag çalışmalarımız neticesinde Kovid-19’un meslek hastalığı sayılması yönünde önemli bir adım atıldı. Meclis Sağlık Komisyonu’nda tüm partilerin temsilcilerinin ortak görüşüyle Kovid-19’un sağlık emekçileri için meslek hastalığı sayılması kabul edildi. Komisyon Başkanı Recep Akdağ, ortak yasa teklifi hazırlamak için parti yöneticileri ve Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile görüşeceklerini söyledi. Sağlık alanında örgütlü emek ve meslek örgütleriyle birlikte Kovid-19’un sağlık emekçileri için meslek hastalığı olarak kabul edilmesi, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin bütün sorunlarının çözülmesi ve taleplerinin karşılık bulması için mücadelemiz devam edecek. Sağlık Komisyonu’nda onaylanan yasa teklifi bir an önce, geçmiş dönemde yaşamını yitiren ve enfekte olan sağlık emekçileri ile tüm sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışan emekçileri kapsayacak şekilde yasalaşması için sürecin takipçisi olacağız."  
özel hastanelerde korona testi vurgunu
Özel hastanelerde koronavirüs testi için Sağlık Bakanlığı'nın belirlediği limitin üzerinde ücret alınıyor. Testi pozitif çıkan hastadan 'muayene katkı payı' talep ediliyor, yoğun bakım hastalarından ise veri girişleri farklı girilerek para talep ediliyor. Covid-19 vakalarındaki artış özellikle büyükşehirlerdeki hastanelerde yoğunluk oluşturuyor. Devlet hastanelerinde oluşan yoğunluk nedeniyle özel hastanelere de talep bir hayli fazla. Covid-19 şüphesi olan vatandaşların özel hastanelerde test yaptırmak istediklerinde Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği fiyatın üzerinde ücret ödediğine dair şikayet aldıklarını, hastadan ek ücretler talep edildiğini ifade eden Tüketiciyi Koruma Derneği Başkanı Aziz Koçal, korona ile mücadelede özel/devlet hastanesi ayrımı kaldırılması gerektiğini vurguladı. Koçal, şunları söyledi: “Pozitifse ödeme yapmamalı” Eylül ayında özel hastaneler, korona virüsüyle mücadelede yeniden devreye alındı. Sosyal Güvenlik Kurumu, özel hastanelerin PCR testi pozitif çıkan hastalara ilişkin tedavi hizmetlerini yeniden ödemeye başladı. Özel hastanelerde virüs şüphesi ile PCR testi yaptıran vatandaşların test sonucu pozitif çıkması durumunda Corona virüs tedavisine başlanılması halinde muayene katılım payı ve ilave ücret ödenmemesi Sağlık Bakanlığı genelgelerinde yer alıyor. Zaten devletten alıyorlar Özel hastaneler yaptıkları tedavilerin ücretini belirlenen ücretler dahilinde devletten almaktadır. Ancak uygulamanın hiç de bu yönde olmadığı bizlere yansıyan şikayetlerden öğreniyoruz. PCR testi pozitif çıksa dahi hastadan muayene katkı payı ve test ücreti talep edilmekte, hastanın tedavisinin hastanede yürütülmesi halinde yoğun bakıma yatırılmadan servislerde yürütülerek veri girişleri farklı girilerek hastadan yine ücret talep edilmektedir. Vatandaş faturayı alıp, SGK’ya şikayet etmeli PCR testi pozitif çıkan hastaların tedavisi hastanede devam ediyor ise tedavi bitiminde ücret ödemek zorunda kalan vatandaşlarımızın hastaneden mutlaka ayrıntılı fatura talep etmeleri gerekir. Alınan faturalar ile İstanbul için Sosyal Güvenlik Kurumu Topkapı Merkez Müdürlüğüne şikayette bulunabilirler. Diğer illerde Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüklerine şikayetler yapılmalıdır. Birçok vatandaşımız İl Sağlık Müdürlüklerine şikayet ediyorlar ama yetkili mercii Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlükleridir. Testleri pozitif çıkan hastalarımız evde tedavileri devam ederken, ağırlaşmaları durumunda özel hastanelere gidebilirler girişlerini acil servisten kırmızı alandan yaptırmaları gerekmektedir. Hiçbir özel hastane yoğun bakım hastalarından fark alamaz, fark ödemek zorunda kalan vatandaşlarımız, ayrıntılı fatura alarak yine SGK’ya şikayette bulunabilirler. Kaynak: VeryansınTV  
karantinadaki işçinin ücreti kesilemez
Covid-19 nedeniyle karantinaya gönderilen işçilerin ücretlerinde kesinti yapılıyor. Bu nedenle Covid-19 olduğunu gizleyen ve işe gelmeye devam eden işçiler var. İş Başmüfettişi Şeref Özcan ise bu kesintilerin yasaya aykırı olduğunu vurguluyor. Ailesinde ya da iş arkadaşlarında Covid-19 çıktığı için temaslı olarak ev karantinasına gönderilen işçilerin ücretinde kesinti yapılıyor. Bu durum çok sayıda işçinin mağduriyetine yol açıyor. Bu nedenle temaslı olduğunu gizleyerek işe gelmeye devam eden işçilerin de olduğu biliniyor. BirGün’den Sevgim Denizaltı’nın haberine göre, Tayfun Ünal, temaslı olduğu için karantinaya gönderilen ve ücreti kesilen işçilerden yalnızca biri. Kayseri’de Kumtel Fabrikası’nda çalışıyor. Yaklaşık bin 500-2 bin kişinin çalıştığı fabrikada çok sayıda vaka çıkmış. Ünal, “Tam vaka sayısını bilmiyorum ama karantinaya gönderilen çok sayıda işçi var. Ustabaşıyla geçen gün konuştuğumda 60 kişinin daha karantinaya alındığını söyledi” diyor. “Ücret kesintisinden korktuğu için temaslı olduğunu saklayan arkadaşlar da oluyor” diyen Ünal, kendi yaşadıklarını ise şu sözlerle anlatıyor: “Benim yanımda çalışan arkadaş karantinaya alındı. Ertesi gün işe geldiğimde ustam benden test yaptırmamı istedi. Ben de test yaptırdım. Negatif çıktı ama 14 gün karantina kararı verildi. Beni eve gönderdiler, 14 günlük rapor yazıldı. Rapor bitince fabrikaya gittiğimde ustam bu kez ‘Ortada bir şey yok, sen neden gittin ki?’ dedi. İşi yokuşa sürdü. 14 gün izin yapmış oldum, ücretimi alamadım; ama fabrikada sorun çıkarmasınlar diye sesimi çıkarmadım.” Zorlayıcı sebep maddesi Tayfun Ünal gibi binlerce işçinin ücretinden yapılan bu kesintiler yasal mı? İş Başmüfettişi Şeref Özcan, öncelikle İş Kanunu’nun ‘yarım ücret’ başlıklı 40’ıncı maddesine dikkat çekiyor. Bu maddede “zorlayıcı sebepler dolayısıyla çalışamayan veya çalıştırılmayan işçiye bu bekleme süresi içinde bir haftaya kadar her gün için yarım ücret ödeneceği” belirtiliyor. Ancak yarım ücret ödemeyen işverenlerin sayısı da epey fazla. Öte yandan Özcan’a göre, Covid kaynaklı karantinaların zorlayıcı sebep olarak değil, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbiri olarak değerlendirilmesi ve işçinin ücretinden hiç kesinti yapılmaması gerekiyor. Sıhhi rapor yoksa? Özcan, BirGün’e yaptığı değerlendirmede, sigortalı işçilere Covid-19 kaynaklı sağlık sorunları veya tedbir amaçlı karantina nedeniyle sıhhi rapor verildiyse, işçinin geçici iş göremezlik ödeneği almasının söz konusu olacağını söylüyor. SGK’nin hukuka aykırı bir genelgeyle Covid’i meslek hastalığı olarak tanımlamaması ise işçilerin sürekli iş göremezlik ödeneği almasını engelliyor. Peki ya sigortalı işçi sıhhi bir rapor olmaksızın karantinaya alındıysa? Bu durumda karantina kararının kaynağına göre farklı değerlendirmeler yapılması gerektiğini belirten Özcan, şöyle konuşuyor: “Öncelikle işçinin tedbiren karantinaya alınması uygulamasının, işyerinde görülen Covid vakalarından kaynaklı olarak bir işveren iradesi ile gerçekleştirilmiş olması mümkün. İşçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) açısından her türlü tedbiri almakla yükümlü bulunan işverenlikçe, Covid riskine yönelik olarak böyle bir tedbir uygulaması benimsenmiş olabilir. Bu durumda İSİG tedbirlerinin maliyetinin işçilere yansıtılamayacağı (İş Sağlığı ve Güvenliği Kuralı madde 4.4) genel kuralı da dikkate alındığında, işçinin ücretinden herhangi bir kesinti yapılması mümkün değildir. Gerçekten de işverenin bu şekilde işçiyi karantinaya ayırması, zorlayıcı sebeple işin durması değil, işçi sağlığı ve iş güvenliği kapsamında alınan bir tedbirdir. Nitelim makul şüphe (işyerinde Covid vakasının görülmesi, Covid’li işçiyle temas vb.) olmasına rağmen işverenin aksi bir yaklaşımla işçiyi karantinaya ayırmaması gibi bir durum, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı gereğince mümkün olmadığı gibi, yasa uyarınca idari yaptırıma konu olabilir.” Karantina kararını sağlık birimi verirse? İşçiler yalnızca patronun değil, herhangi bir sağlık biriminin veya diğer idari makamların kararına bağlı olarak da tedbir karantinasına gönderilebiliyor. Bu işçilerin ücretleri kesilebilir mi? Bu durumda işçinin işe devam etmesinin hem kendisinin hem de diğer işçilerin sağlığı açısından kabul edilebilir olmadığına dikkat çeken Özcan, “Bu nedenle bu tür karantina uygulamalarının da İSİG tedbiri olarak kabul edilmesi gerekiyor” diyor ve ekliyor: “Ayrıca bu gerekçeye bağlı karantina uygulamaları, işçi açısından ‘ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu bir duruma bağlı olarak çalışmaktan kaçınma’ hakkının (İSG Kanunu madde 13/3) derhal kullanılması anlamına gelir. Bilindiği üzere, çalışmaktan kaçınma hakkının derhal kullanılması durumunda, ücret de dahil olmak üzere işçinin herhangi bir hakkının kısıtlanması yasa yoluyla engellenmiştir. Bu nedenle karantina uygulaması, bir kamu otoritesinin iradesine bağlı olarak gelişmiş olsa da zorlayıcı sebeple işin durması değil, İSİG kapsamında çalışmaktan kaçınma hakkının kullanılması olarak değerlendirilmeli ve işçinin ücretinden herhangi bir kesinti yapılmamalıdır.” Mevzuat daha geniş değerlendirilmeli O halde neden karantinaya gönderilen işçilere ücret ödenmiyor? Özcan’a göre bu sorun, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun üzerinden atlanarak konunun çalışma yaşamının ‘olağan’ dönemleri çerçevesinde değerlendirilmesinden kaynaklanıyor: “Oysa pandemi, sadece işyerleri için değil, tüm insanlık açısından olağanüstü bir durum. Olağanüstü süreçlerin ise olağan dönemlere göre daha özenli olarak değerlendirilmesi gerekir. Böylesi özel dönemlerde, çalışan ve ailesi, hatta yakın çevresi açısından ücret sürekliliğinin sağlanması son derece önemli. Bu nedenle konuyla ilgili mevzuat işçi hakları açısından daha geniş değerlendirilmeli. Covid kaynaklı karantina uygulamalarının zorlayıcı sebep olarak değil, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri kapsamında değerlendirilmesi işçinin lehinedir.” Yargı yoluna başvurulabilir İş başmüfettişi Şeref Özcan, sonuç olarak Covid kaynaklı karantina uygulamalarında işçinin ücretinden kesinti yapılmasının hukuka aykırı olduğu belirtiyor. Öte yandan özellikle sendikasız işyerlerinde aksi durumlarla sık sık karşılaştıklarını ifade ediyor. Bu nedenle sendikalı olmanın önemli olduğunu vurgulayan Özcan, “Ayrıca Covid kaynaklı karantina uygulamalarına bağlı olarak ödenmemiş olan ücretler açısından yargı yoluna başvurulabilir, bunun önünde bir engel bulunmuyor” diyor.  
maskeler güvenli mi
Tüketici Hakları Derneği THD), koronavirüs salgını ile birlikte günlük yaşamımızın bir parçası haline gelen maskeler ile ilgili bir açıklama yayınladı. "Maskelerdeki belirsizlik ve güvensizlik giderilsin!.." başlıklı açıklamada, kullandığımız maskelerin ne kadar standart dışı ve güvenilmez olduğu vurgulandı. Açıklamada, yetkili kurumların belirsizliği ortadan kaldırmakla sorumlu olduğu da dile getirildi. • Koronaya karşı tüketicilerin hangi maskeyi kullanacağı bilinmiyor, bu konuda yasal ve resmi bir düzenleme yok •Ürün güvenliği mevzuatına göre, piyasaya güvensiz maske sürülemez • Koronaya karşı kullanılacak maskelerin özellikleri, kullanım koşulları belirlenmeli ve kamuoyuna açıklanmalı • Maskelere karşı denetimler sıklaştırılmalı • Koronaya karşı kullanılan maske numuneleri periyodik olarak test edilip sonuçlar kamuoyuna açıklanmalı • Piyasada bulunan güvensiz maskeler toplanıp imha edilerek tüketiciler bilgilendirilmeli • Asgari ücretin altında geliri olanlara, hiç geliri olmayanlara, işsizlere ve ailelerine ücretsiz maske verilsin • Tüm tüketiciler adına Sağlık Bakanlığını, Ticaret Bakanlığını, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını göreve çağırıyoruz Açıklama metni: Koronaya karşı kullanılan maskelerde bir belirsizlik ve güvensizlik vardır. Yapılan araştırma ve incelemelerde belirsizlik ve güvensizlik yaygın durumdadır. Bu konuda, Derneğimizin Gaziantep Şube Başkanı Eczacı Bülent Yılmaz’ın yapmış olduğu araştırma sonuçları ile basın açıklaması ektedir. Koronaya karşı kullanılan maskelerin teknik özelliklerinin ne olduğu, ne olması gerektiği ve tüketicilerin koronaya karşı hangi maskeleri kullanmaları gerektiği bilinmiyor. Bununla birlikte, maskelerin üretim, dağıtım, pazarlama ve tüketicilere satış koşulları, ambalajlama kriterleri - kıstasları, maske ambalajlarında hangi bilgilerin olması gerektiği, maskelerin tüketiciler tarafından nasıl kullanılması gerektiği bilinmiyor. Tüm bu konularda yasal ve resmi bir düzenleme bulunmamaktadır. Koronaya karşı kullanılan maskeler konusunda yukarıda açıklanan belirsizliklerin, sorunların giderilmesi gerekmektedir. Bunun için koronaya karşı kullanılacak maskelerin; a) Piyasaya güvenli olarak arz edilmesi zorunluluğu vardır. b) Teknik özellikleri ve güvenlik kıstasları - kriterleri belirlenerek kamuoyuna açıklanmalı ve tüketiciler bilgilendirilmelidir. c) Üretim, dağıtım, pazarlama, tüketicilere satış koşulları belirlenip açıklanmalıdır. d) Ambalajlama kriterleri - kıstasları, ambalajlarda hangi bilgilerin olması gerektiği belirlenip açıklanmalıdır. e) Tüketiciler tarafından nasıl kullanılması gerektiği belirlenip açıklanmalıdır. 4703 Sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un 5.maddesinde “ürünlerin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların yükümlülükleri” belirlenmiştir. Bu hükme göre, üreticiler ve dağıtıcılar, piyasaya güvenli ürünleri arz etmek zorundadırlar. Piyasaya güvensiz ürün sürülmüşse, bu ürünlerin toplatılması, bertarafı konusunda üretici ve dağıtıcılar gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. 4703 Sayılı Kanun’un “Piyasa Gözetimi ve Denetimi, Ürünün Piyasaya Arzının Yasaklanması, Toplatılması ve Bertarafı” başlığı altındaki 4.Bölümün 10. ve 11. Maddelerinde yetkili kamu kuruluşlarının görev ve sorumlulukları belirlenmiştir. Buna göre, koronaya karşı kullanılan maskelerin üretimi, dağıtımı, pazarlaması ve tüketicilere satılması sürecindeki denetimler sıklaştırılmalı, gerekli yasal ve idari önlemler alınmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır. “Piyasadan toplatılan ve bertaraf edilen ürünler hakkında ülke genelinde dağıtımı yapılan iki gazete ile ülke genelinde yayın yapan iki televizyon kanalında ilanı suretiyle, risk altındaki tüketicilere duyuru yapılması sağlanır” hükmünün gereği yapılmalıdır. Üretici ve dağıtıcı firmaların yasal görev ve sorumlulukları kapsamında, yetkili kamu kuruluşlarının müdahalesi ile maske numunelerinin periyodik olarak test ettirilip sonuçlarının kamuoyuna - tüketicilere açıklanması sağlanmalıdır. Asgari ücretin altında geliri olanlara, hiç geliri olmayanlara, işsizlere ve ailelerine koronaya karşı kullanılan maskeler ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından ücretsiz verilsin. Tüketici Hakları Derneği olarak, tüm tüketiciler adına Sağlık Bakanlığını, Ticaret Bakanlığını, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını göreve çağırıyoruz.  
özel okulları üzecek karar ücretler iade edilecek
Koronavirüs salgını dolayısıyla Mart ayından itibaren yüz yüze eğitimin sonlandırılmasıyla, çocuğu özel okulda okuyan bir veli, Kayseri İl Hakem Heyeti’ne başvurarak okulların kapalı olduğu 3 aylık dönem ücretinin geri iadesini istedi. Böylece Türkiye’de ilk kez hakem heyeti; özel okulun aileye 7 bin 500 TL para iadesi yapması hususunda emsal olacak kararı verdi. Türkiye’de Mart ayından itibaren başlayan pandemi döneminde okullar kapatılmış, yüz yüze eğitim yerine uzaktan eğitim dönemine geçilmişti. Çocuğu özel okulda okuyan ve ücretini ödeyen bir aile, okulların kapalı olduğu Mart Ayından Haziran’a kadar olan ücretin geri iade edilmesi için Kayseri İl Hakem Heyetine başvurdu. Çıkan emsal kararla Türkiye’de ilk kez özel okul, Mart-Haziran dönemindeki parayı veliye iade edilecek. Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin; pandemi döneminde vatandaşın birçok sıkıntısı olduğunu, bu sıkıntılardan birinin de özel okullar olduğunu kaydetti. "Esas olan yüz yüze eğitimdir" Uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimle aynı olmadığını, sözleşmede esas olanın yüz yüze eğitim olduğunu aktaran Şahin; "Veliler çocuklarını yüz yüze eğitim yapmak üzere özel okullara gönderdiler. Fakat Mart ayından itibaren Haziran’a kadar okullar kapatıldı, yüz yüze eğitim olmadı. Uzaktan eğitim tedbiri alındı. Bizim bir kere yapmış olduğumuz sözleşmenin asıl unsuru yüz yüze eğitimdir. Yüz yüze eğitim olmadığı zaman onu herhangi bir şey telafi edemez. Biz telafi için değil ki yüz yüze eğitim için ücret ödedik. Öyle ise biz bu eğitimi almalıydık. Almadıysak o parayı geri almamız gerekiyordu. Hal böyleyken özel okullar özel okullar ’biz uzaktan eğitim verdik, paramızı geri alırız’ mantığıyla hareket ettiler. Halbuki böyle değil iş. Yüz yüze eğitim ile uzaktan eğitim bir ise eğer o zaman bu kadar okul açmaya gerek yok. Neden bu kadar masraf yapıyoruz ki? Uzaktan eğitimi yapalım, altyapısını oluşturalım, kimse okula gitmesin, masraf da olmasın. Böyle bir şey söz konusu değil, tartışmaya bile girmeye gerek yok. Özel okullarda 3 aylık verilmeyen eğitimin ücretleri tüketiciye iade edilmelidir. Bu noktada da ’hakem heyetine başvurun’ demiştik. Başvuran tüketicilerimizden ilk kararımız Kayseri İl Hakem Heyeti’nde çıktı, 7 bin 500 TL’lik ücret veliye iade edilecek. Çünkü sözleşmenin esas unsuru yüz yüze eğitimdir. Uzaktan eğitim için biz özel okula yazdırmadık. O dönem içerisinde özel okullarda çocuğunu okutup da parasını ödeyen bütün veliler hakem heyetlerine başvurarak bedelleri geri alabilirler. Emsal karar niteliğinde çıktı" ifadelerini kullandı. Kaynak: Cumhuriyet  

Sayfalar