koronavirüs

hani maske 1 TL olacaktı
Maskede 1 TL tavanı delindi Cerrahi maskede 1 TL’lik tavan fiyat delindi. Maskeyi dezenfektanla satan fırsatçılar fiyatı da katladı. Üretimin 10 kat arttığını belirten sektör temsilcileri maske fiyatlarının 1 TL’nin de altına düşeceğini, ürünlerin fırsatçıların elinde patlayacağını söylüyor. Cumhurbaşkanı tarafından satışı serbest hale getirilen, Ticaret Bakanlığı tarafından da tavan fiyatı 1 TL olarak belirlenen cerrahi maske satışında fırsatçılar arkadan dolanmaya başladı. Cerrahi maskelerin yanına başka bir ürün ekleyerek paket haline getiren bazı firmalar, bu paketle maske fiyatını da ikiye katladı. Örneğin bir litrelik dezenfektan ve 50'lik pakete 132 TL fiyat koyarken, aynı dezenfektanın tekli satışındaki etiket fiyatı 50 TL. Bu durumda 50'lik maskenin fiyatı 82 liraya gelirken bir adet maske de 1.60 liradan satılarak tavan fiyat deliniyor.  Bazı eczaneler de fiyatı deliyor Vatandaşlar, bazı eczanelerin de maskede tavan fiyatı deldiğini dile getirdi. Benzer bir tavan fiyat delme işlemi bazı eczanelerde de uygulanıyor. Konuyla ilgili şikâyet sitelerinde tepkilerini dile getiren vatandaşlar şunları anlattı: “Eczaneye 1 liradan fazlaya satamazsınız dediğimizde 'Almazsan alma kardeşim biz 1 liraya alıyoruz, git kime şikâyet edersen et' diye tepki gösteriyorlar. Aynı eczaneler devletin vatandaşına verdiği ücretsiz maskeyi de vermiyor, 'kod gelmedi, ismin çıkmadı' şeklinde bahaneler uyduruyorlar."  Tüketicilerin bilinçli olması gerektiği yönünde uyarıda bulunan sektör temsilcileri, 1 TL olarak belirlenen tavan fiyatın üstünde satışın hem hukuki hem de ahlaki olmadığını vurguluyor.  
hakkını aramak işçiye yasak
Antep’teki Koza Halı fabrikasında 3 işçi, Pazar günü zorla çalıştırılmayı kabul etmedikleri için işten atıldı. Güvenlik zoruyla fabrikadan çıkarılan işçiler direnişe başladı…  Antep’teki Koza Halı fabrikasında, DİSK’e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası’na üye 3 işçi, haftalık izin günleri olan Pazar günü zorla çalıştırılmayı kabul etmedikleri için işten atıldı. İşçilerin önce istifaya zorlandığı, bunu kabul etmemeleri üzerine güvenlik zoruyla fabrikadan çıkarıldığı ve fabrika müdürünün talimatıyla servislere dahi alınmadığı öğrenildi. Sokak işçilere yasak değil İşten çıkarılan işçiler fabrikanın önünde direnişe geçerken, olayın medyaya yansıması üzerine yönetim geri adım attı. Saatlerce fabrikanın önünde güneşin altında bekleyen işçilerin servise binerek evlerine dönmelerine izin verildi. Bunun yanında, muhasebeden aranan işçilere tüm haklarının verileceği söylendi. DİSK Tekstil Antep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen ise işçiler işe geri alınana dek mücadele edeceklerini vurguladı. “Sokağa çıkmak yasak ama işçileri sokağa atmak serbest!” diyen Türkmen, işçilerin pazartesi günü yeniden işe gideceğini, fabrikaya alınmamaları durumunda direnişe devam edeceklerini ve fabrika yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını duyurdu. İstifaya zorladılar İşten atılan işçilerden Mustafa Yavuz ise şunları söyledi: “Bir yıldır bu fabrikada çalışıyorum. Geçen bizi topladılar, ‘İşten çıkmak istiyorsanız istifa edin, haklarınızı verelim’ dediler. Biz bunu kabul etmedik. Bunun üzerine çalışırken oturduğum sandalyeyi altımdan aldılar. Ardından Pazar günü işe gelmemiz söylendi. Haftalık izin günümüz, üstelik sokağa çıkma yasağı var, gelmeyeceğimizi söyledik. Bizi güvenlikle dışarı attırdılar. ‘İstediğiniz yere gidin şikâyet edin’ dediler.” Fabrikada salgına karşı alınan önlemlerin yetersiz olduğunu da belirten Yavuz, “Bir tek maske veriyorlar, o da kokuyor. Eldiven vb. yok. Fabrikayı dezenfekte ettiklerini de hiç görmedim. Ben annemle yaşıyorum, eve gitmeye korkuyorum. Sokağa çıkma yasağında bile bizi zorla çalıştırıyorlar. Sürekli biz işçileri tehdit ediyorlar. Ama ben hakkımı yedirmeyeceğim” diye konuştu. Kaynak: BirGün  
TTB SGK’nın Covid-19 genelgesini düzeltin
Sağlık çalışanında Covid-19 tanısı işe bağlı hastalıktır; ilgili düzenlemeler buna göre yapılmalıdır! Türk Tabipleri Birliği (TTB), SGK’nın Covid-19 ‘meslek hastalığı değildir’ tespitini yaptığı genelgesine tepki gösteren bir açıklama yayınladı. “Sağlık çalışanında Covid-19 tanısı işe bağlı hastalıktır; ilgili düzenlemeler buna göre yapılmalıdır” başlıklı açıklama metni Sağlık Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile SGK Genel Müdürlüğüne gönderildi. Açıklama metninde, dünyanın değişik ülkelerinde salgın hastalıklar ve özel olarak Covid- 19 salgını ile ilgili örnekler verildi. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Covid-19 hastalığına yakalanan sağlık çalışanlarının durumunun işe bağlı hastalık olarak kabul edilmesi yönündeki girişimlerine ve ısrarlı taleplerine karşın, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 7 Mayıs 2020 tarihinde yayımladığı 2020/12 sayılı genelge aksi bir tabloyu ortaya koydu. Söz konusu genelgede koronavirüsün bulaşıcı bir hastalık olduğu, söz konusu salgına maruz kalan ve sağlık hizmet sunucularına müracaat eden sigortalılara, iş kazası ve meslek hastalığı sigortalarından değil; 5510 sayılı Kanunun 15. maddesi uyarınca, iş kazası ve meslek hastalığı sayılmayan ve iş göremezliğe neden olan hastalık kapsamında provizyon alınması ve buna göre işlem yapılması gerekliliği bildirildi. Genelgenin koronavirüs hastası sağlık çalışanları yönünden de iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında değerlendirme yapılmasının istenilmediğini ortaya koyduğunu belirten TTB Merkez Konseyi, Sağlık Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na yazı göndererek, genelgenin düzeltilmesini istedi. Dünya örneklerine de yer verilen yazılarda, sağlık çalışanlarının bulaş açısından yüksek risk altında çalıştıkları, alınan önlemlere rağmen bir buçuk ay gibi bir sürede ülkemizde binlerce sağlık çalışanının hastalandığı, onlarcasının da yaşamını yitirdiği belirtilerek, hak kaybına uğramamaları için gerekli düzenlemelerin yapılması istendi.  
İşyerleri salgının can pazarına dönüştürüldü
11 Mart - 10 Mayıs arasında ‘en az’ 128 işçi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi… İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 11 Mart-10 Mayıs tarihleri arasını kapsayan iş cinayetleri raporunu açıkladı. Rapora göre, en az 128 işçi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Raporda salgın sürecinde işyerlerinde yaşanan hak ihlallerine de yer verildi.   Salgın sınıfsaldır Salgının bir sınıf sorunu olduğu, koronavirüsün ikinci ayında izlenen politikalar ve gelişmeler ile ortaya çıktı. Hasta ve ölüm oranlarının en fazla üretim merkezlerinin bulunduğu işçi yoğun kentlerde görülmesi, salgının bir işçi sınıfı hastalığı/sınıf sorunu oluşunu daha da pekiştirdi. Salgının ikinci ayında sermayeyi koruyan ve işçi sınıfını sürü bağışıklığına iten politikalar, virüsün işyerlerinde ve işçilerin yaşam alanlarında hızla yayılmasına sebep oldu. Bu süreçte: • Maske krizi, halk sağlığını korumak için izlenen politikaların yetersizliğini ve plansızlığını kanıtladı. Maske satımı ve dağıtımının yasaklanmasının ardından hükümet maskeleri bedava dağıtacağını ilan etti. Ne var ki, maske dağıtımının bile organize edil(e)memesi sonucunda maske satışı serbest bırakıldı; bu da, salgın sürecinde halkın en temel sağlık ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığını gösterdi. • Salgının ikinci ayında bir yandan ‘evde kal’ çağrıları devam ederken, diğer yandan hafta sonları ve resmi tatilleri kapsayan sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Ancak ‘üretmeye mecburuz’ anlayışıyla işçiler bugünlerde de işyerlerine gönderilmeye devam edildi. Adana’da sokağa çıkma yasağında polisin, dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle Suriyeli tekstil işçisi genci vurarak öldürmesi, salgın koşullarında işçilere dayatılan çalışma rejiminin ve çalışmak zorunda olanların “ölüm” cenderesini resmetmekteydi. • 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda sosyal mesafe gerekçesiyle polis tarafından DİSK üyeleri gözaltına alınırken; şantiyelerde, tarlalarda, tersanelerde ve pek çok işyerinde işçiler dip dibe çalıştırılmaya devam edildi. Cumhurbaşkanı sokağa çıkma yasağının olduğu günde ziyaret ettiği şantiyede sosyal mesafe gereği uzaktan işçileri selamlarken, işçilerin sosyal mesafe önlemleri olmadan kalabalıklar halinde istiflenmesi, karantina uygulamalarının sınıfsal yönünü ‘normalleşme sürecini’ gösterdi.. • Mayıs tarihli SGK ‘özel’ genelgesiyle işçilerin Covid-19’a yakalanmasının iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmeyeceğine karar verildi. Böylelikle işçilerin salgın günlerindeki hukuki hak arama yollarına ağır bir darbe indirildi. • Salgının ikinci ayının sonlarında kontrol altına alınmadan ‘normalleşme’ adı altında ekonomik hayatın canlandırılması politikaları hız kazandı ve temas riskinin en fazla olduğu alanlardan birisi olan AVM’lerin açılması gibi hazırlıklar yapıldı. Bu koşullarda bilim insanları tarafından tartışılan salgının ikinci dalgasının hedefinde doğrudan yine işçilerin olacağı açığa çıktı. Üretim sürüyor, Covid-19 sebepli iş cinayetleri artıyor Salgının ikinci ayında ortaya çıkan vakalar ve çalışırken Covid-19’a yakalanarak ölen işçilerin sayısı, işyerlerinde alınan önlemlerin yetersizliğini göstermektedir. Salgının ilk iki ayı olan 11 Mart-10 Mayıs tarihleri arasında ‘en az’ 128 işçi Covid-19 sebepli iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. • Hayatını kaybeden emekçilerin 9’u kadın 119’u erkek. • Hayatını kaybeden emekçilerin yaş ortalaması 50. • Hayatını kaybedenlerin 98’i ücretli (işçi ve memur), 30’u ise kendi nam ve hesabına çalışan. • Covid-19 nedenli iş cinayetlerinin en fazla gerçekleştiği işkolları ticaret-büro işkolu ile sağlık işkoludur. Hayatını kaybeden işçilerin işkollarına göre dağılımı ise şu şekilde: Ticaret-büro işkolunda 37, sağlık işkolunda 31, belediye-genel işler işkolunda 11, turizm-konaklama işkolunda 8, tekstil işkolunda 7, taşımacılık işkolunda 5, savunma-güvenlik işkolunda 5, bankacılık işkolunda 4, metal işkolunda 4 ve diğer işkollarında 14 işçi yaşamını yitirdi. • Kaybettiğimiz işçilerin en az 18'i (yüzde 15) sendikalı idi. • Salgının ilk iki ayında Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden işçilerin 78’i (yüzde 60) İstanbul, 9’u Kocaeli, 7’si İzmir, 5’i Bursa, 3’ü Ankara, 3’ü Gaziantep ve 23’ü de diğer illerde çalışmaktaydı. Salgın işçiler arasında hızla yayılıyor: İşyerlerinde Covid-19 vakaları Sendikaların ve odaların rapor ve tespitleri ile basına yansıyan ve işyerlerinden ulaşan bilgilere göre, salgının ikinci ayı olan 11 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında en az 204 işyerinde 13 bin 43 işçide Covid-19 hastalığı tespit edildi. Basına ya da sendikaların raporuna yansımayan, işyerlerinden bilgi alamadığımız özellikle sendikasız, güvencesiz ya da kayıt dışı çalışan işçileri göz önüne aldığımızda; işyerlerinde salgının yaygınlığının gerçek boyutları ortaya çıkacaktır. Kuralsızlığın salgın hali: İşten atmalar, ücretsiz izin, yıllık izin kullandırma dayatması  Salgının ilk ayında işten atmalar, ücretsiz izin ya da yıllık izni kullandırma dayatmaları ön plana çıkarken, bu dönemde ise, ücret vermeme, fazla mesai ücreti vermeme, iş tanımı dışında iş yaptırma, angarya, aşırı çalıştırma en yaygın hak gaspları oldu. Salgının ikinci ayında ücretsiz izin uygulaması yaygınlaşmış, ‘işten atmayı yasaklayan’ ücretsiz izin uygulaması ile binlerce emekçi günlük 39 TL (aylık 1177 TL) ile açlığa mahkum edilmiştir. Ücretsiz izne çıkarma uygulaması tekstil, petro-kimya, gıda gibi işkollarında yaygınlaşan bir dayatmaya dönüşmüştür. Değişik işyerlerinde işçiler, ‘ücretsiz izin’ uygulaması adı altında, evrak üzerinde ücretsiz izinli gösterilmiş, gerçekte ise çalıştırılarak sömürülmeye devam etmiştir.  İçişleri Bakanlığı’nın talimatı ile geçici süre faaliyetlerine ara verilen işletmelerde çalışan 2,5 milyon kayıtlı işçi risk altındadır. Bunun yanında turizm işçileri, sokak çalışanları, ev hizmetlerinde çalışan işçiler, taşımacılık işkolundaki işçiler, inşaat işçileri olmak üzere pek çok kesim fiili olarak işsiz/gelirsiz kalmıştır. Kayıt dışı çalışanlar, geçici çalışanlar, gündelik-yevmiye usulü çalışanlar ve diğer güvencesiz çalıştırma biçimleri hesaba katıldığında, milyonlarca işçinin salgın koşullarında açlığa mahkum edildiği ortaya çıkmaktadır. Bu kitlenin büyük kısmı ise kısıtlı desteklerden; işsizlik maaşından ya da ücretsiz izin ücretinden de faydalanamamaktadır. Sosyal yardıma başvuran işçi sayısındaki artış da bu durumu doğrulamaktadır.  Bu süreçte, tespit edebildiğimiz 204 işyerinde virüs bulaşması, çalışma koşullarının teşhiri, sendikalaşma ve performans yetersizliği gerekçesiyle işten atmalar yaşanmıştır.  Salgında iş ve gelir güvencesi giderek azalıyor Salgın sürecinde işsiz kalmayan ve enfeksiyon riski altında çalışan işçilerin en önemli sorunlarından birisi iş/gelir güvencelerinin olmamasıdır. Salgının ikinci ayında patronların kuraldışı-keyfi uygulamaları daha da artmıştır. Hak gaspı tespit ettiğimiz 87 işyerinde, işçiler, kısa çalışma ödeneği, gelir kaybı, ücretsiz izin kullandırma gibi belirsiz bir çalışma rejimine terk edilmiştir. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın açıkladığı bilgilere göre Nisan itibariyle Kısa Çalışma Ödeneği'ne 291 bin 594 firma başvurdu ve bu başvurular 3 milyon 194 bin 610 işçiyi kapsamaktadır. Buna göre, kısa çalışma ödeneğine başvurularda imalat sektörünün payı yüzde 39, toptan ve perakende ticaret yüzde 15, konaklama ve yiyecek hizmetleri faaliyeti yüzde 12, eğitim yüzde 6, diğer sektörler ise yüzde 26’dır. Uzaktan çalışan beyaz yakalılarda yemek ya da yol ücretlerinin kesilmesi gibi uygulamalar yaygınlaşırken, günlük 10-12 saati bulan esnek çalışma baskısına mobbing eşlik etmektedir. “Home office” olarak anılan uzak çalışma biçimlerinde özel alan ve çalışma alanı ayrımının ortadan kalkması, mesai saatleri kavramının belirsizleşmesi, iş yükünü artırdığı kadar çalışanın psikolojisini de olumsuz etkilemektedir.  BDDK’nın, korona salgını ile evden çalışmaya başlayan çağrı merkezi çalışanlarının ‘müşteri güvenliği’ bahanesiyle görüşme yaptıkları sırada kamera ile kayıt altına alınmasına ilişkin bankalara gönderdiği yazı, uzaktan çalışma ile sürdürülen baskı ve mobbingin bir örneğidir.  Virüs ve angarya açlık ve borç korkusuna tercih ediliyor  Salgının ikinci ayında tespit edebildiğimiz 151 işyerinde üretime belirli süreler zarfında ara verilmiştir. Üretime ara veren işyerlerinin büyük bir kısmı ancak işyerlerinde Covid-19 vakalarının görülmesi ve yayılması sonucu üretime/hizmete ara vermiştir. Çoğu işyeri ise Covid-19 vakalarına rağmen mal ve hizmet üretimine devam etmiştir. Gıda fabrikalarında, marketlerde, kargo firmalarında, fırınlarda, depolarda ve hastanelerde çalışma saatleri 12-14 saat arası değişen angarya çalışmaya dönmektedir. Bu sektörlerde işçiler İş Yasası’na aykırı olarak uzun süre ve izinsiz çalıştırılmakta ve işçilere herhangi bir ek ödeme yapılmadığı gibi, büyük bölümü asgari ücret alan işçilerin fazla mesai ücreti, izin, mola sürelerinin uzatılması ve ikramiye talepleri de karşılanmamaktadır. İtiraz eden işçiler ikametgâhlarına uzak şubelerde çalışmaya zorlanmakta, itirazının devamı durumunda ise işten çıkarma ile tehdit edilmektedir. Salgın günlerinde meslek lisesi öğrencilerine eğitim arası verilmezken, özellikle yoğunlaşmış sanayi bölgelerindeki mesleki ve teknik liselerin birçok bölümünde öğrencilere, salgının öne çıkan ihtiyaçlarına göre üretim yaptırılmakta, herhangi bir ödeme yapılmamaktadır.  İşyerlerinde üretim baskısı ve kötü çalışma koşulları devam ederken salgına dair işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı ve işçilerin salgına yakalanma riski ile karşı karşıya oldukları görülmektedir. Pek çok sektör ve işyerinde, önlemler yetersiz kalmakta yahut alınan önlemler göstermelik bir amaç taşımaktadır. İşçiler kişisel koruyucu ekipman temin edilmeden birbirine yakın biçimde çalıştırılmakta, yemekhanelerde, işçi servislerinde ve toplu taşımayla işe gidip gelişlerinde sosyal mesafe kuralı patronlar tarafından dikkate alınmamaktadır.  Yaşamak ve yaşatmak için örgütlenmek tek seçeneğimiz  Salgının ikinci ayında tespit edebildiğimiz 86 işyerinden arkadaşlarımız alınmayan iş güvenliği önlemleri, artan Covid-19 vakalarına rağmen sürdürülen üretim, salgın fırsatçılığı ile dayatılan fazla mesailer, ücretlerin ödenmemesi, görev tanımı dışında iş yaptırılması nedenleriyle örgütlenmeye dönük baskıları teşhir ederek, eylemler yaparak seslerini duyurmuştur:  Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerden biri olan 1 Mayıs’ta ve öncesinde işyerlerinde yapılan kutlamalarda işçi sağlığı ve güvenliği talepleri ve en görünür yüzü olarak “Çalışırken Ölmek İstemiyoruz” talebiyle yan yana gelen işçileri selamlıyoruz. • Temel ve zorunlu sektörlerde gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri, • Bunların dışındaki sektörlerde ücretli izin hakkı, • Salgın süresince bütün işçilere İşsizlik Fonu’ndan insanca yaşanacak düzeyde gelir, • Kaynakların, halkın ve işçilerin sağlığı için kullanılması... Sendikaları, meslek odalarını ve işçi arkadaşlarımızı, faal tüm işçilerin SARS-Cov-2 virüsü ile bulaşma sonucunda maruz kalacakları Covid-19 hastalığını, iş kazaları sonucu gelişen ölümcül seyirli mesleki bulaşıcı hastalık, ölümlerin de iş cinayeti olarak değerlendirilmesi talebini sahiplenmeye çağırıyoruz. Raporun tamamına erişim için linke tıklayın: http://isigmeclisi.org/20389-salginin-ikinci-ayi-isyerleri-salginin-can-pazarina-donusturuldu  
bütçe emekçinin sırtında
Virüs bütçeyi delik deşik etti Bütçe açığı Nisan’da yüzde 135.8 artarak 43,2 milyar lira açık verdi. İlk 4 ayda 33.6 artarak 72.8 milyar lira oldu. Bu tutar geçen yılın aynı ayından yüzde 136 daha fazla. 2 yıl öncesinin ise tam 15 katı. Açığın en önemli sebebi ise geçen yıl alınan borcun faizleri. Nisan ayında toplam 17 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. Yıllık açık hedefinin yarısı 4 ayda aşıldı.  Hazine ve Maliye Bakanlığı Nisan ayına ilişkin bütçe verilerini yayımladı. Geçen yıl rekor kıran bütçe açığı bile bu yıl mumla aranıyor. 2019 Nisan’da 18,3 milyar lira olan bütçe açığı 2020 Nisan’da yüzde 136 artışla 43,2’ye fırladı. Hazine vergi tahsilatı yapamıyor. Bütçeyi kurtaranlar ise zorunlu alışverişleri ve ödedikleri faturalarla bir yandan da vergi ödeyen yoksul halk kesimleri. 2020 Nisan ayı içinde 108,4 milyar lira harcama yapan Hazine buna karşılık 65,2 milyar lira gelir elde edebildi. Böylece bütçe sadece Nisan ayı içinde 43,2 milyar lirayı buldu. Bu tutar 2018 Nisan ayında verilen bütçe açığının tam 15 katı. Son verilerle beraber Ocak-Nisan arasındaki toplam bütçe açığı da böylece 72,8 milyar lirayı bulmuş oldu. Böylece 2018 boyunca verilen 72,8 milyar liralık toplam bütçe açığına denk açık 2020’nin ilk 4 ayında verildi. 2020 yılı için hedeflenen bütçe açığı ise 138,9 milyar liraydı. Böylece hedeflenen açığın yüzde 52’si ilk 4 ayda tamamlandı. Üstelik Mayıs ve Haziran aylarında ise açığın daha da büyümesi bekleniyor. Nisan’da bütçe giderleri yüzde 42.7 artarak 108.4 milyar TL, gelirler yüzde 13.1 artarak 65.2 milyar TL oldu. Bütçe açığı yüzde 135.8 artarak 43.2 milyar lira, faiz dışı açık yüzde 97.6 artarak 26.1 milyar liraya ulaştı. Bütçede son durum: - İlk 4 ayda giderler 393.8 milyar TL, gelirler 321 milyar TL oldu. Bütçe açığı ise 72.8 milyar liraya yükseldi. Üstelik bu açık ocak ayında Merkez Bankası’ndan yapılan 40.5 milyar liralık aktarıma karşın gerçekleşti. Eğer bu aktarım olmasaydı yıllık açık hedefi olan 138.9 milyar liraya ilk 4 ayda çok yaklaşılacaktı. - Faiz harcamaları Nisan’da yüzde 235 artarak 17 milyar TL, faiz hariç harcamalar 91.3 milyar TL oldu. Geçen yılın 4 ayında 38.4 milyar lira olan faiz giderleri bu yıl 55.2 milyar liraya çıktı. - Nisan 2019’da 33.3 milyar lira olan cari transfer bu yıl 51.4 milyar liraya yükseldi. İlk 4 ayda 131.6 milyar liradan 174.2 milyar liraya fırladı. Mart’ta 7 milyar lira olan görev zararı da Nisan’da 18.3 milyar liraya çıktı. - Geçen yıl Nisan’da 48.7 milyar lira olan vergi gelirleri bu yıl Nisan'da yüzde 0.7 artışla 49.1 milyar liraya çıktı. Nisan’da vergi gelirlerinin bütçe tahminine göre gerçekleşme oranı geçen yıl yüzde 6.4 iken, bu yıl yüzde 6.3 oldu. - Geçen yıl Nisan’da 14.2 milyar lira olan gelir vergisi geliri bu yılın aynı ayında 12.1 milyar liraya geriledi. Banka ve sigorta muameleleri vergisi de 2 milyar liradan 1.9 milyar liraya düştü. - Vergiyi Nisan’da yurttaş sırtladı. Dahilde alınan KDV 4.2 milyar liradan 9.1 milyar liraya, ÖTV 10.5 milyar liradan 12.9 milyar liraya yükseldi. Geçen yılın 4 ayında 203 milyar lira olan vergi gelirleri bu yılın aynı döneminde 225.2 milyar liraya çıktı. - Mal ve hizmet alım giderleri Nisan’da 5.8 milyar lira, 4 ayda 21.4 milyar lira oldu. Mart’ta 35.3 milyon lira olan temizlik malzemesi alımları Nisan’da 80.7 milyon liraya, tıbbi malzeme ve ilaç alımları 167.7 milyon liradan 335.9 milyon liraya yükseldi. - “Örtülü ödenek” harcamaları, Nisan’da 124.9 milyon lira, 4 ayda 690.1 milyon lira oldu. - Devletin kiralar için ödediği miktar Mart’ta 123.7 milyon lira iken Nisan’da 336.5 milyon liraya, hizmet binaları için ödenen kiralar 37.6 milyon liradan 217.7 milyon liraya çıktı. - SGK’nın görev zararı Mart’ta 5.9 milyar liraydı, Nisan’da 17.6 milyar lira oldu. - Aylık zarar 34.2 milyar lira. SGK’ya Nisan’da 14.9 milyar, 4 ayda 43.5 milyar lira Hazine yardımı yapıldı. - Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler Nisan’da 213.7 milyon lira, hanehalkına yapılan transferler 5 milyar lira, sosyal amaçlı transferler 2.8 milyar lira oldu. Her 100 liralık verginin yüzde kaçını kim karşıladı: - 24,7 lirasını: Gelir vergisi mükellefleri - 1,8 lirasını: Kurumlar vergisi mükellefleri - 16,9 lirasını: KDV mükellefleri - 10,8 lirasını: Tütün ürünü satan ÖTV mükellefleri - 2,6 lirasını: Otomobil satan ÖTV mükellefleri - 9,8 lirasını: Petrol ve doğalgaz satan ÖTV mükellefleri - 1,8 lirasını: İçki satan ÖTV mükellefleri - 1,3 lirasını: Diğer ÖTV mükellefleri - 2,9 lirasını: Damga vergisi mükellefleri - 27,4 lirasını: BSMV, MTV, Gümrük Vergisi, Şans Oyunları, Özel İletişim Vergisi ve Harç mükellefleri ödedi.  
Salgın bahane inşaat şahane milyarlar yandaş müteahhitlere
Nisan ayında bütçeden müteahhitlere 1,2 milyar TL aktarıldı. Garanti ödemelerinin yapıldığı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün harcadığı para 2 milyar TL’yi buldu… Hazine salgında da müteahhitlere çalıştı Geniş halk kesimleri, iktidarın salgına karşı destek amacıyla çıkarttığı ancak gelirlerinin düşmesi ile sonuçlanan düzenlemelerle ve artan hayat pahalılığı ile boğuşurken, kamu kaynakları ile fonlanan müteahhitler bütçeden yine paylarını aldı. BirGün’den Nurcan Gökdemir’in haberine göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı Nisan ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine ilişkin rakamları açıkladı. Buna göre, 2019 Ocak-Nisan döneminde 330 milyar 430 milyon lira olan giderler bu yılın aynı döneminde yüzde 19,2 artışla 393 milyar 773 milyon liraya çıktı. Yılın ilk dört ayı sonunda giderler için ayrılan 1 trilyon 95 milyar 461 milyon liralık ödeneğin yüzde 35,9'u harcandı. Mal ve hizmet alım giderleri için ayrılan 75 milyar 550 milyon liralık ödeneğin de yüzde 33,1'i harcandı. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19,9 artışla 24 milyar 993 milyon liralık mal ve hizmet alımı gideri yapıldı. AKP iktidarlarının en tartışmalı harcama kalemlerinden olan müteahhitlik giderleri tüm sıkıntılara karşın hız kesmedi. Nisan ayında temizlik ihalesi dahil müteahhitlerden1,5 milyon liralık hizmet alımı yapıldı. Ocak ayında 1,6 milyar TL, Şubat ayında 716 milyon TL, Mart’ta 2 miyar TL ödeme yapılan müteahhitlerin bütçeden Nisan ayında aldığı tutar 1,2 milyar TL oldu. Dört ayda müteahhitlere 5.6 milyar TL aktarıldı. Bunun 1,9 milyar TL’si hizmet binası için verilirken 3,6 milyar TL’lik aktarma da “Diğerleri” adı altında yapıldı. Garanti ödemeleri Yolcu ve araç garantili projeler için ödemelerin yapıldığı Karayolları Genel Müdürlüğü’ne de ödeme ayı olması dolayısıyla Nisan’da 2 milyar TL’lik yardım verildi. Dört ayın sonunda Karayolları Genel Müdürlüğü’ne yapılan Hazine yardımı 4.8 milyar TL’ye ulaştı. Hizmet binası kirası Kişilere ait binaların kamu kurumları tarafından kiralanması şeklinde yaygınlaşan uygulamanın bütçeye olan yükü de azalmadı. Nisan ayında en yüksek kira ödemesi hizmet binalarına yapıldı. 663 milyonluk kira giderinin 559 milyonu bina kirası olarak ödendi. Müteahhitlik giderleri arasındaki en yüksek bedelin de hizmet binalarına yapıldığı dikkate alındığında ülkenin içinde bulunduğu hiçbir güçlükte, bu ödemelerden vazgeçilmediği bir kez daha görüldü.  
salgın fırsatçıları her yerde
Öğrenciye bir darbe de fırsatçıdan Yaklaşık 7 bin 500 öğrencinin yabancı dil eğitimi ve iş deneyimi için ABD’ye gitme planları salgına takıldı. Ancak asıl darbeyi ödedikleri ücretin büyük bölümünü geri ödemeyen acenteler vurdu.  BirGün’den Mustafa Mert Bildircin’in haberine göre, Work and Travel programı aracılığıyla 2020 yazında ABD’ye gitmek için acentelerle anlaşan 7 bin 500 öğrenci için büyük bir mağduriyete kapı aralandı. Salgın nedeniyle seyahatlerini iptal etmek isteyen öğrenciler, ödedikleri paranın büyük bölümünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Şirketlere binlerce dolar ödendi Yabancı dilini geliştirmek ve farklı kültürleri tanımak isteyen öğrenciler, 2019 yılının sonunda Work and Travel programına kayıt oldu. ABD’de iş ayarlaması, sponsorlarla aralarında köprü olması için şirketlerle anlaşan öğrenciler, bin 900 ile 2 bin 600 dolara yakın para ödedi. Koronavirüs salgını nedeniyle dersleri ertelenen, ABD’de anlaştıkları işleri iptal edilen öğrenciler, programı iptal etmek istedi. Şirketler, öğrencilerin programdan çıkmaları durumunda ücret iadesi yapamayacaklarını, ücretin büyük bölümünü keseceklerini bildirdi. Şirketlerin tutumuna tepki gösteren öğrenciler, yetkililerin mağduriyeti gidermesini istedi. Paramıza el koyuyorlar Deniz B. adlı öğrenci acentelerin pandemi sürecini fırsata dönüştürmek istediğini söyleyerek şunları kaydetti: “Gidemeyeceğimiz program için paramızın çok büyük bir kısmına el koyuyorlar. Kalan paramızı da ödeme yaptığımız günün dolar kuru üzerinden Türk Lirası olarak ödeyeceklerini söylüyorlar. Bin bir zorlukla bir araya getirdiğimiz paramıza sırf kendileri zarar etmemek için el koyup bizi mağdur ediyorlar. Bu haksızlığa bir çözüm bulunmasını istiyoruz.”  
İşverenleri anladıkta işçi sendikalarına ne oluyor
TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ salgın sürecinden memnun olmuşlar! Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) bir araya gelerek Koronavirüs (Covid-19) salgını sonrası yeni normalleşme sürecine ilişkin ortak taleplerini içeren bir açıklama yaptı. Üç konfederasyon tarafından yapılan ortak açıklamada şunlar vurgulandı: “Salgın sürecinin ilk gününden bu yana TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve TİSK olarak eşgüdüm içerisinde, çalışanlarımıza olumlu yansıyacak taleplerimizi Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Bakanlarımıza her platformda ilettik. Hepimizin ortak gayesi istihdamın korunması oldu. Bu kapsamda kısa çalışma ödeneği şartlarının kolaylaştırılması en önemli talebimiz oldu. Memnuniyetle gördük ki, Devletimiz, kısa çalışma ödeneği ve diğer birçok düzenlemeyle, çalışanın ve işverenin yanında olduğunu gösterdi, bu zor zamanlarda nefes almamızı sağladı. Biz de tüm bu çalışmalar için teşekkürü bir borç biliyoruz. Bugüne kadar sosyal taraflar olarak, çalışana ve işletmelere ortak fayda sağlayan tüm uygulamaların sözcüsü ve sonuna kadar destekçisi olduk. Olmaya da devam edeceğiz, çünkü dünya örneklerine baktığımızda, görülüyor ki, “yeni normalleşme sürecinin” de ilave tedbir ve düzenlemelerle desteklenmesi gerekiyor. Bu nedenle işçi ve işveren temsilcileri olarak, önümüzdeki dönemde, bizlere can suyu olabilecek bazı düzenlemeleri kamuoyunun dikkatine sunmayı bir borç biliyoruz. “Yeni normalleşme süreci” ile ilgili ortak açıklamada şunlar talep edildi: Açıklanan ilk pakette 3 ay süre ile uygulanmasına karar verilen kısa çalışma ödeneği uygulamasına bazı sektörlerde mağduriyetin olmaması amacıyla salgının olumsuz etkilerinin süreceği öngörülen yeni normalleşmeye geçiş programıyla uyumlu hale getirilerek 2020 yılsonuna kadar imkân verilmesi,  Kanunda yer alan sigortalılık ve prim ödeme şartı aranmaksızın sadece çalışma olgusunun esas alındığı bir uygulama yapılarak, tüm çalışanların kısa çalışma ödeneğinden faydalanmasının sağlanması,  Çalışma barışı ve sosyal adaletin korunması amacıyla kısa çalışma ödeneği ile çalışanın ücreti arasındaki farkı ödemeyi üstlenen işverenler için getirilecek teşvik mekanizması ile uygulamanın özendirilmesi,  İşveren tarafından kısa çalışma ödeneği kapsamındaki çalışana yapılan ücret farkı ödemelerine gelir vergisi muafiyeti sağlanması,  Ayrıca, böyle zor bir dönemde istihdamını azaltmayıp, koruyan ve toplu iş sözleşmesinin olduğu işletmelerin normalleşme sürecinde ilave teşviklerle desteklenmesi.  Bugünleri hep birlikte ortak akılla aşacağımıza inanıyoruz, üzerimize düşeni de her daim yapmaya hazırız. Tam da bunun için bugün bir aradayız. Çünkü İşçi-İşveren-Kamu demeden ortak ve eşgüdümlü hareket etmemiz gereken bir süreç içerisindeyiz. Olumlu bakış açımızı sürdürerek, panik olmadan, el ele vererek, birlikte üreterek, bu süreci hep birlikte geride bırakacağımıza inancımız tam." denildi.  
Maden ocağında koronavirüs 117 işçi karantinada
Kastamonu’da bir maden ocağında 8 işçinin koronavirüs testinin pozitif çıkmasının ardından madendeki 117 işçi için de karantina kararı verildi. İşçiler madenden çıkarılarak Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlarda 14 gün karantinaya alındı. Kastamonu'nun Hanönü ilçesinde faaliyet gösteren bir maden ocağında 8 işçide yapılan Covid-19 testi pozitif çıktı. Ardından Kastamonu İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı ekipler, işçilerle temas halinde olduğu düşünülen 117 işçinin de karantinaya alınmasına karar verdi. 117 işçi, güvenlik önlemleri altında Hanönü ilçesinden Kastamonu’ya getirilerek Şeyh Şabanı Veli Yurdunda karantina altına alındı.   
Merinos patronundan işçilere tehdit koronavirüse yakalanan cezalandırılır
Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Merinos fabrikanın yönetim kurulu, koronavirüs bulaştığı tespit edilen personeline cezai işlem uygulanacağını duyurdu. DİSK/Tekstil İşçileri Sendikası’nın Gaziantep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen, duyuru metnini sosyal medya hesabından paylaşarak karara tepki gösterdi. Türkmen paylaşımında, ”Evet evet, yanlış okumadınız. Sonunda bu da oldu. Salgın riskinin olduğu iki ay boyunca işçileri çalıştıran ve işçilerin virüse yakalandığı Antep’teki Merinos fabrikasında asıldı bu duyuru” ifadelerini kullandı. Türkmen, “Merinos fabrikası Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde salgın riskine rağmen işçilerin çalıştırmaya devam ettiği yüzlerce fabrikadan sadece biri. Bir süre önce Merinos’un konfeksiyon bölümünde virüse yakalanan işçiler olduğu bilgisi geldi ve biz bunu da duyurduk. Bunun kamuoyuna da yansıması üzerine fabrikanın kapatılmasına karar verildi. 2 haftalık kapatmanın ardından işbaşı yapıldığında ‘virüs bulaşan işçi olursa ceza uygulanacaktır’ diye duyuru yapmışlar. Salgın riskine rağmen işçileri çalıştıranlar, virüs bulaşırsa işçiyi cezalandırmaktan bahsediyorlar" dedi. Türkmen, sözlerine şöyle devam etti: "Antep’te salgın dönemi boyunca sokağa çıkma yasakları uygulandığı günlerde bile Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde fabrikaların büyük bir çoğunluğu çalışmaya ve üretmeye devam etti. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı virüsün yayıldığı mahalleleri gösteren haritada bir de görüyoruz ki virüsün en çok yayıldığı mahalleler işçilerin en yoğun yaşadığı mahalleler. Yani resmen patronların kârı uğruna işçilerin sağlığı tehlikeye atılıyor. Bu bir skandaldır. Buna izin veren, göz yuman insanların görev yaptıkları koltuklarda oturmaması gerekiyor."  

Sayfalar