ABD'de işsizlik yüzde 14,7 ile 1929 Büyük Buhran döneminden bu yana en yüksek seviyeye çıktı.
ABD'de tarım dışı istihdam, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının da etkisiyle, Nisan’da 20,5 milyon kişi azalarak rekor seviyede düşüş kaydetti. ABD'deki işsizlik oranı ise Nisan’da 10,3 puan artarak yüzde 14,7'ye yükseldi ve tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.
ABD Çalışma Bakanlığı, Nisan ayına ilişkin istihdam raporunu açıkladı. Buna göre, ülkede tarım harici sektörlerde istihdam Nisan’da 20,5 milyon kişi azaldı. Tarım dışı istihdam verisine ilişkin piyasa beklentisi, bu dönemde 22 milyon kişi azalması yönündeydi.
Salgının ortaya çıkmasından bu yana ilk kez işsizlik maaşına başvuranların sayısı 7 haftada toplam 33 milyon 483 bini geçti. Sadece geçen hafta 3.2 milyon kişi işsizlik yardımı talebinde bulundu.
koronavirüs
Marketlerde cerrahi maske satışı başladı. 50 adetlik bir kutusu 42,5 liraya satılan maskelerden bir kişi en fazla 3 paket alabiliyor. Maskede adette 1 TL'lik tavan fiyat belirlenmişti.
Maske satışları dün itibariyle İstanbul’da başladı. Ticaret Bakanı tarafından 50’lik paketler halinde satılacağı duyurulan maskelerle ilgili sonraki günlerde 10’luk paketlerin de ekleneceği öğrenildi. 85 kuruş ya da tavan fiyat olan 1 TL üzerinden satılan maskelerin paket fiyatı 42 TL ile 50 TL arasında değişiyor. Yurttaşların bu masrafı karşılamakta zorlanması üzerine 10’luk paketlerin eklendiği düşünülüyor.
Tüketicilerden tepki
Maskelerin satışı konusunda açıklama yapan Tüketici Dernekleri Federasyonu Başkan Vekili Sinan Vargı, tavan fiyatı 1 lira olarak belirlenen maskelerin 50 kuruşa satılması gerektiğini söyledi. Vargı, tavan fiyatı 1 lira olarak belirlenen maskelerin 50 kuruşa satılması gerektiğini vurgulayarak, “Geçim sıkıntısına bir de maske yükü eklendi, 20 kuruşa mal edilen maske her yerde üst sınırdan beş misli fiyata yani 1 liraya satılacak. 4 kişilik bir ailenin maske gideri 300 lirayı buluyor” dedi. Vargı, okullar açıldığında 4 kişilik ailenin günlük maske ihtiyacının 10’a kadar çıkacağının altını çizerek, “Mayıs ayı başında açlık sınırı olarak tabir edilen dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı 2 bin 374 liraydı şimdi buna 300 lira maske parasının da eklenmesi gerekecek. Açlık ve yoksulluk sınırı hesaplamalarına korona maskesi de dahil edilsin” ifadelerini kullandı.
Hesap ortada
Vargı, "Maskenin en fazla 1 liraya satılsın şeklinde verilen kararı halkımızın sırtına bir yük olarak görüyoruz. Maske üreten firmaların maliyetleri en fazla 25 kuruşu geçmiyor. Gönüllü olarak üretim yapan sivil toplum kuruluşları ve hastanelerde de 15-20 kuruş arasında bir maliyetten söz ediliyor. Basında yer alan haberlere göre, Sivas Halk Eğitim Merkezi, piyasada karaborsa yaklaşık 5 liraya satılan maskeleri 18 kuruşa mal ederek sağlık ocakları ve hastanelere bağışlıyor. Manisa Şehir Hastanesi ise gönüllülerden oluşturduğu bir ekip ile 15-20 kuruş arasında maliyet çıkartıyor. Bir liralık bu fiyat zaten işsizlikten, hayat pahalılığından sıkıntı içinde olan halkımızın sırtına bir yük olarak eklendi. Mayıs ayı başında açlık sınırı olarak tabir edilen dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı 2 bin 374 TL idi, şimdi buna 300 lira maske parasının da eklenmesi gerekecek. Halka yine sağlık ocakları ve eczanelerden ücretsiz maske dağıtımına devam edilmeli. Para ile toptan paket satışlarda ise maliyeti 25 kuruş olan maske en fazla 50 kuruşa satılmalı. Elli maske alan bir tüketicimiz 50 lira yerine 25 lira ödemelidir." sözleriyle konuya açıklık getirdi.
Koronavirüs salgını nedeniyle, sadece geçen hafta ABD'de işsizlik maaşına 3 milyon 200 binden fazla kişi başvurdu. Bu da Mart ayı ortasından bu yana işsizlik maaşına başvuranları, 33 milyona çıkardı. Böylece ABD'deki iş gücünün yüzde 20'si, işsizlik maaşına başvurmuş oldu.
ABD Çalışma Bakanlığı verilerine göre her hafta işsizlik maaşına başvuranların sayısı, Mart ayındaki 6.9 milyon başvurudan sonra düşüşe geçti. Ancak toplamda bu sayı, ABD tarihinde nadir görülen bir orana yükseldi.
Son dönemde ülkenin bazı eyaletlerinde bazı iş yerleri açılmaya başlasa da, ekonomideki çöküş sürüyor. Toplam işsiz sayısı da artıyor.
Herkes işine dönemeyecek
Capital Economics'ten Amerikan ekonomisi uzmanı Paul Ashworth, "Başvurulardaki önemli yükseliş hayal kırıklığı yaratıyor çünkü bu, çok az sayıda çalışanın eski işine dönebildiğini gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.
Uber, Lyft ve Airbnb gibi seyahat şirketleri, son haftalarda eleman çıkarmaya gideceğini açıklamıştı.
Sadece bu şirketlerin bütçe kısıntısına gitmesinin bile ekonomi üzerinde büyük bir olumsuz etkisi oldu. Bu da küçük poliklinikleri, restoranları, idarecileri ve daha birçok farklı alanlarda çalışanları etkiledi.
Yüzde 15’in üzerine çıkacak
Uzmanlara göre Cuma günü açıklanması beklenen Nisan ayı işsizlik oranı yüzde 15'in üzerine çıkacak. Sadece iki ay önce, ülkede işsizlik oranları son 50 yılın en düşük seviyesinde, yüzde 3.5'teydi.
Koronavirüs salgını ülkeyi vurduğundan, hatta ABD salgının merkez üssü olduğundan beri, ülke son on yılın en kötü ekonomik büyüme rakamlarıyla karşı karşıya kaldı. Perakende satış rakamları ve iş yapma oranlarında 2008 mali krizinden bu yana en büyük düşüş görüldü.
Kiralar ödenemiyor
Gıda üretimi yapan firmalara talep büyük oranda arttı, ancak krediyle ev sahibi olanlar ve kiracılar, aylık ödemelerini erteledi.
Ev sahiplerinin endüstriyel topluluğu olan Ulusal Aileleri Konutlandırma Konseyi, geçen ay ülkedeki kiracıların neredeyse üçte birinin kiralarının ya bir kısmını ödediğini ya da hiç ödemediğini belirtti.
"Tahliye Laboratuvarı" projesini yürüten, evlerinden çıkarılanlarla çalışan Princeton Üniversitesi'nden sosyoloji profesörü Matthew Desmond, "Eğer başka hiçbir şey değişmez ve evden çıkarmalar olağan akışında devam ederse, bu kamu sağlığı krizi büyük bir evsizlik krizine dönebilir" diyor.
Bazı eyaletlerde durum diğerlerinden daha kötü. Kuzey Karolina eyaletinde iş gücünün yüzde 20'sinden fazlası işsizlik maaşına başvurdu. Kaliforniya eyaletinde ise, Vali Gavin Newsom'a göre, 4 milyon kişinin başvurduğu işsizlik fonunda nakit tükenmek üzere.
Florida'da bir polis, başvurmaya gelenlere işsizlik maaşı başvuru formu dağıtıyor
Kaynak: BBC Türkçe
CHP'li Fethi Gürer, 2020 yılı için açıklanan hububat ve bakliyat taban fiyatlarının, üreticilerin beklentilerinin altında kaldığını söyledi. Gürer “Koronavirüs salgını gösterdi ki tarım, ülkelerin en çok önem vermesi gereken sektörlerin başında geliyor. Tüm dünyanın gördüğü bu gerçekliği ne yazık ki AKP hükümeti görmedi" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan hububat ve bakliyat taban fiyatlarındaki artış oranları üzerinden değerlendirme yaptı. CHP'li Gürer, “Koronavirüs salgını gösterdi ki tarım, ülkelerin en çok önem vermesi gereken sektörlerin başında geliyor. Tüm dünyanın gördüğü bu gerçekliği ne yazık ki AKP hükümeti görmedi" dedi.
Sert ekmeklik buğday taban alım fiyatının ton başına 1350 liradan 1650 liraya, arpa taban alım fiyatının ton başına 1100 liradan 1275 liraya yükseltildiğini, hububatta ton başına prim ve destek ödemesinin ise 230 lira olarak açıklandığını anımsatan Gürer, “Kırmızı mercimekte ton başına 3500 lira yeşil mercimekte 3200 lira, nohutta ise 3350 lira fiyat belirlendi. Bakliyattaki prim ve destek ödemesi de ton başına 800 TL olarak açıklandı” dedi.
Üreticinin beklediği rakam değil
Açıklanan bu fiyatların çiftçilerin beklentilerinin altında kaldığını ifade eden CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Geçen yıl 1050 lira olan sert ekmeklik buğday fiyatı, yüzde 29 oranında artışla 1350 liraya yükseltilmişti. Çiftçi o süreçte maliyetini zor çıkardı. Bu yıl maliyet oranlarındaki artış, korona virüsle salgını nedeniyle buğdaya olan talep artışı ve bazı ülkelerin buğdayda ihracat kısıtlamasına gitmesi gibi nedenlerle, hububat taban fiyatlarında en azından yüzde 35 oranında bir artış bekleniyordu. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından açıklanan taban fiyatları yüzde 22’ler seviyesinde kaldı ve sert ekmeklik buğday fiyatı 1650 lira oldu. Bu rakam üreticilerin umduğu ve beklediği bir rakam değildi” diye konuştu.
Üretici mutlu değil
Fethi Gürer, bazı bölgelerdeki borsalarda ekmeklik buğday fiyatlarının 1715 lira ile 1765 lira arasında işlem gördüğüne de vurgu yaparak, “Buğday borsalarında 1700 liranın altında buğday fiyatı işlemi yokken, Cumhurbaşkanının buğday taban alım fiyatını 1650 lira olarak açıklaması, üreticiyi mutlu etmedi” dedi.
Yerli çiftçi değil yabancı çiftçi yararlanacak
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yaptığı açıklamada dünya borsalarındaki buğday fiyatlarıyla, Türkiye’de açıklanan taban fiyatları arasındaki farka da dikkat çekerek, "Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) buğday ithalat alım fiyatını 230 dolar olarak belirlemiş. Görünen o ki yurt dışı piyasası artış olacak ve ithalat ile çiftçimize vermediğimiz destek, yabancı çiftçiye verilecek" diye konuştu.
Üreticiye bir şey kalmayacak
Ülkemizde tarımın girdi maliyetlerinin sürekli artış gösterdiğini de belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, artan enflasyon oranlarına bağlı olarak gübre, mazot, ilaç ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik giderlerinin her yıl yüzde 50-60 arasında arttığına dikkat çekti. Gürer, “Bu artışlar ışığında bir dönüm tarladan ortalamada 300 kg buğday elde edildiği ve bunun maliyetinin de 500 lirayı bulduğu hesaplandığında, açıklanan taban fiyattan satabilse bile üretici dönüm başına elde edeceği gelirden eline bir şey kalmayacak” dedi.
Çiftçi üretimden vazgeçebilir
Gürer, artan maliyetler, salgın nedeniyle hububata olan talep fazlalığı ve diğer tüm etmenler göz önüne alındığında, açıklanan taban fiyatın çiftinin beklentilerini karşılamadığını ifade ederek, “hububata olan talebin arttığı bir ortamda, en azından dünya piyasalarına yakın bir fiyat açıklanmış olsaydı, destekleme fiyatlarında beklenen artış yapılmış olsaydı, üreticilerimiz önümüzdeki yıl daha fazla üretim için girişim yapabilirdi. Bu fiyatlar doğrultusunda belki de üretici buğday üretiminden başka yapacağı iş olmadığı için buğday ekmeye devam edecek ve bu konuda daha çok buğday ithal etmek zorunda kalacağız” şeklinde konuştu.
Tüm dünya gördü
Hububatta, bakliyatta bir zamanlar kendi kendine yeten ender ülkelerden biri olan Türkiye’nin ne yazık ki son 17 yılda uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle ithalata bağımlı bir ülke haline getirildiğini söyleyen CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Korona virüs salgını gösterdi ki tarım ülkelerin en çok önem vermesi gereken sektörlerin başında geliyor. Tüm dünyanın gördüğü bu gerçekliği ne yazık ki AKP hükümeti görmedi ve hububat taban alım fiyatlarının, çiftçilerin beklentilerinin çok altında bir rakamla açıkladı” diye konuştu.
Buğday üretimi düşüyor
Gürer, "Ülkemizde 7 milyon hektar alanda ortalama 19 milyon ton buğday üretimi yapılıyor. Son 15 yılda buğday üretim alanı yaklaşık 2 milyon hektar daraldı. Ülkemizde ithalatla birlikte 25 milyon ton buğday tüketimi var. Ülkemizin her yıl 20 milyon ton buğday üretim kapasitesi de mevcut. Bu artırılabilir Yeter ki çiftçi desteklensin, taban fiyatları makul seviyelerde olsun" ifadelerini kullandı.
Türkiye’de sağlık emekçileri, Covid-19’un iş kazası veya meslek hastalığı olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak iş kazası için enfekte olduğu anın kanıtlanması gerek.
DW Türkçe’den Emine Algan’ın haberine göre, Muharrem İdiz, ambalaj üreten iki fabrikanın iş yeri hekimiydi. Mart ayının başından itibaren iki fabrika arasında mekik dokuyarak koronavirüsle ilgili yoğun bir çalışma yürüttü. İşçileri bilgilendirdi, işverene alınması gereken önlemleri anlattı. Rahatsızlanıp evde dinlenmeye çekildiğinde karantina günleri başlamıştı. Solunum yetmezliğiyle 2 Nisan'da hastaneye başvurdu, test sonucu gelmeden, ertesi gün vefat etti. 58 yaşındaydı.
Kardeşi Nuri İdiz de işyeri hekimiydi ve o sırada başka bir hastanede tedavi görüyordu. Birkaç gün sonra yoğun bakıma alındı ve 20 Nisan'da hayatını kaybetti. 55 yaşındaydı. Test sonuçları pozitif çıkan iki kardeşin birbirine bulaştırmadığı ortaya çıktı.
Türkiye'de hayatını kaybeden ilk işyeri hekimi olan Muharrem İdiz'den sonra İzmir Tabip Odası bir komisyon kurarak inceleme başlattı. İşçi sağlığı uzmanlarından oluşan komisyon, hem salgına rağmen çalışma hayatının devam ettiği işkollarındaki sağlıksız koşulları, hem de işyeri hekimlerinin maruz kaldığı riskleri ortaya koydu.
Lavabosu bile olmayan revirler
Plazalar, şantiyeler, atölyeler, fabrikalar gibi kapalı alanlarda faaliyet gösteren pek çok şirketin yeterli önlem almadığı, koruyucu malzeme temin etmediği ve gerekli dezenfeksiyonu sağlamadığını rapor ederek kamuoyuna duyurdu. Rapora göre işyerlerinin çoğunda revir olarak kullanılan mekânlar temizlik, havalandırma, steril ortam bir yana, el yıkamak için lavabo ve suyu bile olmayan küçücük odalardan ibaret. Ve salgının başından beri işyeri hekimleri, görevleri kapsamında olmadığı halde bu odalarda poliklinik hizmeti veriyor. Çünkü çalışanlar virüs nedeniyle hastaneye gitmek yerine işyeri hekimlerine başvuruyor. Ancak işveren maske, tulum, siperlik gibi koruyucu malzemeleri sağlamıyor, hekimler kendi imkânlarıyla bulmak zorunda.
Raporu hazırlayan komisyonun başkanı Dr. Hakan Toksöz, çoğu işyeri hekiminin, salgında en çok etkilenen yaş grubunda olduğunu belirtiyor. Bunun nedeni, emekli maaşı yetmediği için işyeri hekimliği yapmaları.
İzmir Tabip Odası Başkanı Funda Obuz, "İki kardeş, ikisi de işyeri hekimi ve aile bağı nedeniyle bulaştırma yok, onu da öğrendik. Çalıştıkları kurumlardan almış olmalılar bu hastalığı" diyor.
İzmir'de 960 işyeri hekimi var; çoğunluğu birkaç yerde birden görevli. İş sağlığı ve güvenliğini sağlamak üzere bütün birimleri denetledikleri için her gün yüzlerce kişiyle temas ediyorlar. Bu nedenle de yüksek risk grubundalar.
Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Alp Ergör, "Muharrem ve Nuri, işyerlerini salgına hazırlamak için son derece yoğun bir çaba gösterdi. Hem tabip odası komisyonu hem de ailelerin tanıklıklarından biliyoruz bunu” diyor. Bu yüzden Covid-19'a yakalanmalarının mesleksel olduğunu belirtiyor: "Yitirilmelerini de meslek hastalığına bağlı ölüm olarak kabul etmek gerekir."
Alkış değil önlem, laf değil tazminat
Sağlık Bakanlığı'nın en son 29 Nisan'da açıkladığı verilere göre Türkiye'de 7 bin 428 sağlık çalışanı Covid-19 pozitif. Bu sayıya her gün yenileri ekleniyor. En fazla vakanın görüldüğü İstanbul'da da durum farklı değil. Tabip Odası'nın 4 Mayıs'ta hazırladığı rapora göre sadece İstanbul'da koronavirüs tespit edilen sağlık çalışanı 4 bin 500'ün üzerinde. İzmir ise bu konuda en yüksek ikinci il.
Türkiye'de meslek odaları ve sendikaların da aralarında bulunduğu sivil toplum örgütleri, Covid-19'un sağlık çalışanları için meslek hastalığı veya iş kazası olarak kabul edilmesini istiyor.
Bu konuda ilk somut adımı da İzmir Tabip Odası attı. Odanın Avukatı Mithat Kara, Muharrem ve Nuri İdiz için Çalışma Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu'na başvuru yaptı. Birkaç gün içinde SGK tarafından bir müfettiş görevlendirileceği tahmin ediliyor. Araştırma sonucunda meslek hastalığı tespit edilirse ailelerine ölüm aylığı bağlanacak. Aksi halde dava açılacak.
Avukat Kara, mevcut uygulamayı şöyle anlatıyor: "Covid 19'un iş kazası sayılabilmesi için sağlık çalışanının, hastayla temas kurduğu ve öksürük, tükürük ya da test için sürüntü alınırken hastalığın bulaştığı anı tespit etmek gerekiyor. Ancak bunun tespiti çok zor. İşi gereği zaten riskli vakalarla sürekli temas halinde olan sağlık çalışanlarının virüsü nereden kaptığını sorgulamak yersiz."
Fransa'da otomatik olarak meslek hastalığı
Türk Tabipleri Birliği de aynı görüşte. Fransa örneğini veren TTB, Covid-19'un "otomatik" olarak meslek hastalığı kabul edildiğini hatırlatıyor. Fransa'da hekim, hemşire, eczacı, hastabakıcı, temizlik görevlisi, memur, personel hiçbir ayrım gözetmeden bütün sağlık çalışanlarının işyerinde enfekte olduğu kabul ediliyor. Kanıtlamasına gerek yok.
Türkiye'de ise hâlâ test sonucu pozitif değilse resmi kayıtlara bile girmiyor. Tıpkı Mersin'in Silifke ilçesinde aile hekimliği yapan Dr. Erdinç Şahin gibi. Covid-19 tedavisi görürken 23 Nisan'da hayatını kaybeden Dr. Şahin'in ölüm raporuna "bulaşıcı hastalık - doğal ölüm” yazılması Meclis'e taşındı.
CHP Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Ölüm nedeni olarak "viral pnömoni" yazıldığını hatırlatan Gökçel, "Covid-19 algoritmasına göre tedavisi ve ilaç temini bakanlığınız tarafından yapılan Dr. Erdinç Şahin'in ölüm sebebi nedir" diye sordu.
Başta İzmir ve İstanbul olmak üzere tabip odalarının hazırladığı raporlar sonucunda TTB, Bilim Kurulu'ndan, Sağlık Bakanlığı ve ilgili kurumları harekete geçirmesini istedi. Ayrıca gerekli önlemleri almayan, koruyucu malzeme temin etmeyen sağlık kuruluşları ve şirketler hakkında yasal işlem başlatılması da talep edildi.
Hekimler, Covid-19 vakalarının Sosyal Güvenlik Kurumu'na meslek hastalığı ve iş kazası olarak bildirilmesini istiyor. Çünkü böylece sağlık giderlerinin yüzde 100'ü karşılanabilir, geçici ya da kalıcı iş göremezlik durumunda tazminat alabilirler. Vefat edenlerin yakınlarına da ancak bu şekilde maaş bağlanabilir.
Dr. Hakan Toksöz'ün verdiği bilgiye göre binlerce sağlık çalışanı Covid-19 olmasına rağmen, hatta hayatlarını kaybetmelerine rağmen şu ana kadar hiçbir meslek hastalığı bildirimi yapılmadı.
Dünyadaki 67 milyon ev işçisinin yüzde 75’i kayıtdışı çalışıyor
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’ya göre, genel tecrit önlemleri, dünyadaki iki milyar kayıtdışı işçinin yoksulluk ve kırılganlığını daha da ağırlaştıracak.
ILO’nun yayınladığı yeni rapora göre, Covid-19 kapsamında genel tecrit ve yayılmayı durdurma önlemleri, düşük gelirli ülkelerde kayıtdışı işçiler arasında göreli yoksulluğu yüzde 56 puan kadar artırma tehlikesi yaratıyor.
Yüksek gelirli ülkelerde, kayıtdışı işçilerde göreli yoksulluğun 52 yüzdelik puan, üst-orta gelirli ülkelerde ise 21 yüzdelik puan artacağı tahmin ediliyor.
Salgın kayıt dışı çalışanları daha fazla etkiledi
Dünyada 2 milyar dolayında kayıtdışı işçinin yaklaşık 1,6 milyarı genel tecrit ve yayılmayı durdurma önlemlerinden etkileniyor. Çoğunluğu, en ağır darbe alan sektörlerde veya şoklar karşısında en kırılgan durumda olan küçük ekonomik birimlerde çalışıyor.
Bu kitlenin içinde konaklama ve yiyecek hizmetleri, imalat, toptan ve perakende ticaret sektörlerinde çalışanlar ile kentlerde satılmak üzere gıda üreten 500 milyonu aşkın çiftçi var. Rapora göre, yüksek riskli sektörlerde kadınlar özellikle etkileniyor.
Ayrıca, bu işçiler ailelerini geçindirmek için çalışmak zorunda olduğundan, birçok ülkede Covid-19 yayılmayı durdurma önlemleri başarıyla uygulanamıyor. Bu durum, hükümetlerin halkı koruma ve pandemiyle mücadele çabalarını tehlikeye sokuyor. Rapora göre, bu durum, kayıtdışı ekonominin büyük olduğu ülkelerde toplumsal gerilime yol açabilir.
Kayıtdışı istihdamın %75’ten fazlası, 10’dan az çalışanı olan işletmelerde gerçekleşiyor; bu kitlenin %45’i ise hiç çalışanı olmayan bağımsız işçilerden oluşuyor.
Ya açlık, ya virüs
Kayıtdışı işçilerin çoğunluğunun geçim imkanı kalmadığında, çözümü olmayan bir ikilemle karşı karşıya kalıyorlar: Ya açlıktan ya da virüsten ölmek. Gıda tedarikinde aksaklıklar, bu durumu ağırlaştırıyor ve kayıtdışı ekonomide faaliyet gösterenler özellikle etkileniyor.
Ev işçileri kayıt dışı
Dünyadaki 67 milyon ev işçisi içinse ki bunların %75’i kayıtdışı çalışıyor, işsizlik tıpkı virüs kadar tehlikeli bir hale gelmiş durumda. Gerek işverenlerinin talebi üzerine gerekse genel tecride uyma nedeniyle olsun, birçoğu çalışamıyor. Çalışmaya devam edenlerin ise hastalığa yakalanma riski çok yüksek, çünkü evlerde ailelere bakıyorlar. Sayıları 11 milyon olan göçmen ev işçilerinin durumu daha da kötü.
Desteğe ihtiyaçları var
“Covid-19 krizi, zaten var olan kırılganlıklar ve eşitsizlikleri ağırlaştırıyor” diyor ILO INWORK Şube Müdürü Philippe Marcadent. “Politika önlemleri, desteğe en çok ihtiyaç duyan işçiler ve işletmelere desteğin bir an önce ulaşmasını sağlamalı.”
Pandemiden en çok zarar gören ülkeler, kayıtdışı ekonomisi olan ve genel tecridi ülke genelinde uygulayanlar oluyor. Genel tecritten önemli ölçüde etkilenen kayıtdışı işçilerin oranı Latin Amerika’da ve Arap ülkelerinde %89, Afrika’da %83, Asya-Pasifik’te %73 ve Avrupa ve Orta Asya’da %64 düzeyinde seyrediyor.
ILO’ya göre, ülkeler, pandeminin hem sağlık hem de ekonomik etkilerine ilişkin hareket tarzlarını birleştiren çok yollu stratejiler izlemeli.
Rapor, tavsiyelerinin yanı sıra, kayıtdışı işçilerin virüse maruziyetini azaltacak, hastalığa yakalanmış olanların sağlık hizmetlerine erişimini sağlayacak, bireylere ve ailelerine gelir ve gıda desteği sağlayacak ve ülkelerin ekonomik dokusuna zarar gelmesini önleyecek politikalara ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.
Tüm dünyayı saran ekonomik kriz koronavirüs salgını ile birlikte daha da derinleşiyor...
ILO, hazırladığı raporda, kayıt dışı çalışma, işsizlik ve küçük esnaflarla ilgili hızlı önlemler alınmasını önerdi.
Rapordan başlıklar:
- İki hafta içerisinde iş yeri kapatma kararı alınan ülkelerdeki işçi oranı yüzde 81’den 68’e geriledi. Bu durumda Çin’deki iş yeri kapatma kararlarının kaldırılması etkili oldu.
- İş yeri kapanmalarının gerçekleştiği ülkelerde yaşayan işverenlerin yüzde 81’i kendi işini yapan kişilerin ise yüzde 66’sı iş yeri kapanmalarından gelir yönüyle etkilendi.
- 2019’un ilk çeyreğine oranla 2020 yılının ilk çeyreğinde küresel çalışma saatleri yüzde 4.5 oranında azalmıştır.
- 2020’nin ikinci çeyreğinde 2019’a nazaran yüzde 10.5’luk bir küresel çalışma saati kaybı öngörülüyor. Bu yüzdelik dilim 130 milyon saat tam zamanlı çalışmaya denk geliyor.
- Durum tüm büyük bölgeler için kötüleşirken özellikle iş saati kaybı alanında en büyük kaybı Amerika (%12.4), Avrupa ve İç Asya (%11.8) deneyimleyecek. Gelir durumu göz önünde bulundurulduğunda düşük ve orta gelir grubunda yer alan ülkeler en çok çalışma saati kaybı yüzdesine erişecek (%12.5).
- Dünya çapında krizden en sert şekilde etkilenen işverenler ve esnaf işletmeleri göz önünde bulundurulduğunda 436 milyon kuruluş yüksek iflas riski altında bulunmakta.
- Sözü geçen kuruluşların 232 milyonu toptancılar ve perakendeciler.
- Küresel çapta perakende sektörünün yüzde 70’ini ise esnaf işletmeleri ve küçük ölçekli şirketler oluşturuyor. Konaklama ve yiyecek hizmetlerinde de küçük işletmelerin oranı yüzde 60 civarında. Dolayısıyla mevcut ekonomik krizde bu sektörler son derece kırılgan.
- Ayrıca bu sektörler gayri safi milli hasılanın yüzde 30’undan fazlasını oluşturuyorlar.
- İş piyasasında en savunmasız olanlar karantina önlemlerinden kötü şekilde etkilenen sektörlerde çalışan kayıtdışı 1.6 milyar işçi. Yüksek risk altındaki sektörlerde kadınlar yüzde 42 gibi bir orana sahipler.
- Krizin ilk ayında kayıt dışı işçilerin kazancında küresel çapta yüzde 60 oranında düşüş olduğu öngörülüyor. En yüksek düşüş yüzde 81 oranında Latin Amerika ve Afrika’da bekleniyor. Gelir gruplarına göre sınıflandırıldığında alt-orta gelir grubundaki ülkelerde yüzde 82, orta-üst orta grubundaki ülkelerde yüzde 28 ve üst gelir grubundaki ülkelerde ise yüzde 76 kazanç kaybı bekleniyor. Bu durum gelir adaletsizliğini artıracak.
- Göreli yoksulluk oranında ise kayıt dışı işçiler için küresel çapta yüzde 34’lük bir artış bekleniyor. Orta ve üst orta gelirli ülkelerde bu artış yüzde 24 oranında beklenirken düşük ve orta gelirli ülkelerde yüzde 56 oranında bekleniyor.
- ILO acil ve etkili bir politik hamle çağrısı yapılması için çağrıda bulunuyor. Bu politikalar küçük esnaflar ile işçileri korumak adına ve ayrıca kayıtdışı sektörleri düzenlemek adına yapılmalı. Kayıtdışı sektörlerdeki işçilere gelir desteğinde bulunmak son derece önemli.
- Ayrıca sosyal güvenlik alanı genişletilmeli. İşçi ve işverenlere gelir desteğinde bulunulmalı. Firmalar kredi desteğinde bulunulmalı. Bu süreçte uluslararası işbirliği küresel toparlanmayı etkili ve sürdürülebilir kılmak için çok önemlidir. Uzun vadede istihdam ve özel sektörün geleceği için kamu yatırımları önemli.
Salgınla birlikte kriz derinleşiyor, işsizlik ve yoksulluk artıyor!
Türkiye’de, 2019 sonunda derinleşmeye başlayan ekonomik kriz, salgın ile birlikte yoksulu daha yoksul yaparken, binlerce yeni işsiz yarattı.
Metropoll Araştırma Şirketi’nin 28 ilde 1288 katılımcıyla gerçekleştirdiği çalışmada koronavirüs salgınının ekonomiye etkisiyle ilgili ayrıntılı analizlere yer verildi.
Salgın nedeniyle ekonomik durumu kötüleşen vatandaşların büyük bölümünü geliri düşük kesimler oluştururken; her dört kişiden biri temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadığını ifade ediyor.
Salgın sürecinde geliri bin TL ve altında olanların yüzde 70’i; bin TL ile 2 bin TL arasında olanların ise yüzde 29’u koronavirüs salgını nedeniyle işsiz kaldığını bildirdi.
Salgın çalışma hayatını vurdu
Katılımcıların yüzde 26.8’i işsiz kaldığını belirtirken, ücretsiz izne gönderildiğini söyleyenlerin oranı yüzde 6.9 oldu. İşe gitmeye devam ettiğini ancak çalışma saatlerinin azaldığını söyleyenlerin oranı yüzde 7.1 olurken, evden çalıştığını ifade edenlerin oranı ise yüzde 4.2 oldu.
Zaten çalışmadığını ifade edenlerin oranı yüzde 42 oldu. İşsiz kalanlar, ücretsiz izne çıkarılmayanlar ve zaten çalışmayanların toplam oranı yüzde 76 olarak hesaplandı.
Yoksulları vurdu
Çalışmaya göre, aylık geliri bin TL ve altında olduğunu ifade edenlerin yüzde 70’i işsiz kaldı. Gelir düzeyi bin-2 bin TL arasında olanların ise yüzde 29.9’u işsiz kaldı. Bu durum salgın nedeniyle işini kaybedenlerin, en düşük gelir grubuna sahip kesimlerden oluştuğunu gösterdi.
Zorunlu ihtiyaçlar zor karşılanıyor
Katılımcıların yüzde 24.2’si temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını, yüzde 48’i yalnızca beslenme ve barınma gibi ihtiyaçları karşıladığını, yüzde 26’sı her ihtiyacını karşılayabildiğini ifade etti. Ortalama her 4 kişiden 1’i temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyledi.
Katılımcıların yüzde 43.9’u koronavirüs salgınından beri bu koşullarda bulunduğunu ifade etti.
Haber-Sen Genel Başkanı Musa Özdemir, PTT şubelerinde, ödemeler ve internet üzerinden alışveriş nedeniyle ciddi bir yoğunluk yaşandığını belirterek “İşlemlerde sosyal mesafeyi korumak neredeyse imkansız” dedi. PTT çalışanları arasında 120 civarında pozitif vakanın olduğunu söyleyen Özdemir, “Acilen personel eksikliği giderilmeli” dedi.
Koronavirüs salgını nedeniyle Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) şubeleri önünde oluşan kalabalık hem vatandaşı hem de çalışanları tedirgin ediyor.
Ayın 5’inde ödemeleri başlayan işsizlik maaşları ile kısa çalışma ödenekleri, İŞKUR maaşları, ayın 15’inden itibaren emekli maaş ödemeleri, engelli maaşları, ayın 24’ünden itibaren sosyal yardımlar, çocuk yardımları, fatura ödemeleri, trafik cezaları, vergi, harç ödemeleri, yapılan yardımlara başvuru için e-devlet şifreleri alımı gibi işlemler nedeniyle PTT şubeleri önünde yığılmalar yaşanıyor. Yığılma ile birlikte sosyal mesafe kuralına uyulmuyor. Bunu önlemek için şubelerin önüne bariyerler konularak, görevliler aracılığı ile sosyal mesafe korunmaya çalışılıyor.
Haber-Sen’den, PTT’lerde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri
Sputnik’e konuşan KESK’e bağlı Haber-Sen Genel Başkanı Musa Özdemir, koronavirüs salgını sürecinde PTT şubelerinde yaşanan sorunlar ve sorunlar ile ilgili çözüm önerilerini anlattı.
Pandemi sürecinin başından itibaren alınması gereken tedbirlere dair çağrılar yaptıklarını ve alınması gereken tedbirler ile ilgili önerilerini dile getirdiklerini ifade eden Özdemir, “Ancak gerekli önlemlerin alınması konusunda geç kalınmış veya kimi tedbirler hiç alınmamıştır” dedi.
Pandemi süreci gösterdi ki PTT’nin anonim şirket olması doğru bir karar değildi
“Pandemi süreci göstermiştir ki kamu yararı düşünüldüğünde PTT gibi kilit rolde olan bir kamu kuruluşunun anonim şirket olması doğru bir karar değildir” diyen Özdemir, “PTT’nin Anonim şirket olması çalışma barışını da olumsuz etkilemiştir. Çünkü PTT emekçileri aynı işi yapmalarına rağmen farklı güvence ve ücretlerle çalıştırılmaktadır. Bu süreçte fedakârlıkla çalışan PTT emekçisine eşit işe eşit ücret verilmeli. Ayrıca pandemi sürecinde haftanın yedi günü fedakârlıkla çalışan PTT emekçilerinin alın terinin karşılığı olarak ek ödeme verilmelidir. Güvence farkları ortadan kaldırılarak kamu emekçisi (devlet memuru) olarak istihdam edilmesi önündeki kanuni engeller kaldırılmalıdır” şeklinde konuştu.
Yoğunluğu azaltmak için kamu spotu talep ettik ancak adım atılmadı
PTT şubeleri önünde oluşan kalabalıklara dikkat çeken Özdemir şunları söyledi: “Ayın 5’inde ödemeleri başlayan işsizlik maaşları ile kısa çalışma ödenekleri, İŞKUR maaşları, 15’inden itibaren emekli maaş ödemeleri engelli maaşları, 24’ünden itibaren sosyal yardımlar, çocuk yardımları, fatura ödemeleri, trafik cezaları, vergi, harç ödemeleri PTT üzerinden yapılmaktadır. 1000 TL pandemi sosyal destek ödemesinin kimlere verileceği ile ilgili bir kafa karışıklığı olduğundan pek çok insan, PTT’den e-devlet şifresi alıp sosyal yardımlara başvurmak için gelmektedir. Ayrıca işsizlik ve kısa çalışma ödenekleri IBAN verilmişse IBAN’a yatırılmakta, ancak yurttaşların büyük bir çoğunluğu IBAN’larını kontrol etmeden en yakın PTT merkezine gitmekteler. İnternet üzerinden yapılan alışverişlerden kaynaklı ciddi bir kargo trafiğinin yaşanması, gerek PTT dağıtım merkezlerindeki kargo teslimlerinden dolayı yoğunluk yaşanmasına gerekse de PTT emekçisinin iş yoğunluğunu arttırmaktadır. Haber-Sen olarak pandemi süreci boyunca, gıda, temizlik, sağlık malzemeleri vb. dışındaki kargoların kabul edilmemesi ve buna dair kamu spotunun yapılması talebimizi defalarca iletmemize rağmen bu konuyla ilgili adımlar atılmamıştır.”
İşlemlerde sosyal mesafeyi korumak neredeyse imkansız
PTT çalışanları için önlemlerin alındığını ancak yetersiz olduğunu ifade eden Özdemir “Kimi illerde sosyal mesafeyi sağlamaya yönelik PTT merkezlerinde bariyer uygulaması başlatılmış olsa da yeterli değil. Düzenli olmasa da işyerlerinin dezenfekte edilmesi, yeterli olmasa da koruyucu malzemelerin sağlanması, kargo teslimlerinde karekod uygulamasının başlatılması olumlu ama yeterli değil. Cumhurbaşkanlığı genelgesi sonrası kamuda başlatılan dönüşümlü vardiyalı sistem uygulanamamakta, PTT emekçisinin iş yükü pandemi sürecinde daha artmaktadır. Kısmi tedbirler alınsa da dağıtımda ve gişede teknik olarak sosyal mesafenin korunma olasılığı neredeyse imkânsızdır. PTT çalışanları olarak yurttaşlarla yakın mesafede işlem yapmak zorunluluğumuz bulunmakta, imza attırmak, para alışverişinde bulunmak, özellikle sosyal yardımların eve götürülerek teslim edilmesinde sosyal mesafenin korunması nedeyse imkânsızdır” dedi.
PTT’de çok ciddi personel eksikliği bulunmakta
Özdemir, alınması gereken önlemler ile ilgili de şu önerilerde bulundu:
“Pandemi dolayısıyla verilecek olan sosyal yardımların hangi yurttaşlara verileceği ile ilgili net kriterlerin olmaması dolayısıyla, pek çok yurttaş sosyal yardıma başvuru yapabilmek amacıyla e-devlet şifresi almak için PTT merkezlerine gelmektedir. Bu durum PTT merkezlerindeki yoğunluğu arttırmaktadır. Sosyal yardımların kimlere verileceğine dair var olan kafa karışıklığının giderilmesi, PTT merkezlerinin yoğunluğunu azaltacaktır. Yine, vatandaşların sosyal yardımların çıkıp çıkmadığına dair sorularına cevap olmak adına oluşturulan çağrı merkezlerinin daha aktif bir şekilde çalışması PTT işyerlerine gelişi azaltacaktır. Ayrıca pandemi sürecinde görüldüğü gibi kamunun birçok işini PTT emekçisi yüklenmektedir (fatura ödeme sosyal yardımlar, maske dağıtma, mektup, ekstra, tebligat, koli dağıtma gibi…). Avrupa ülkeleri arasında iş yükü ve nüfus baz alındığında PTT’de çok ciddi personel eksikliği bulunmakta, acil personel eksikliğinin giderilmesi gerekmektedir. Salgın sürecinin başından beri dile getirdiğimiz, tüm yurttaşların fatura borçlarının (elektrik doğalgaz, Su vb) ertelenmesine dair taleplerimiz kısmi olarak karşılansa da, buna dair genel bir karar alınmadığı için yurttaşlar hala fatura borçları için PTT işyerlerine gelerek faturalarını ödemekteler.”
İnternet üzeri alışverişlere kısıtlama getirilmeli
“Sosyal yardım olarak fatura ödemesi alan yurttaşların, faturaları doğrudan PTT sistemi üzerinden otomatik ödenmesi durumunda ekstra bir işlem yapmaya gerek kalmayacağından fatura sahibi yurttaşın da PTT’ye gelmesine gerek kalmayacaktır” diyen Özdemir “Kovid-19 virüsü dolayısıyla olağanüstü haller yaşadığımız bu günlerde internet üzerinden yapılan alışverişlere kısıtlama getirilmesi, acil ve zaruri olmayan posta, kargo gönderilerinin, virüs salgını kontrol altına alınana kadar kabul edilmemesi. Çocuk, işsizlik ve sosyal yardımların üç aylığının peşin verilmesi PTT merkezlerinde oluşan kalabalığı azaltmada etkili olabileceği gibi virüsün bulaşma ve yayılımını engellemede etkili olacaktır. Bu yoğunluğun azalması bir günde yüzlerce insanla temas halinde olan Dağıtıcı ve gişe memurlarını rahatlatacaktır” dedi.
PTT emekçileri arasında 120 civarında pozitif vaka söz konusu
Özdemir, enfekte olan PTT çalışanlarının sayısı ile ilgili de şunları söyledi:
“Bize ulaşan boyutuyla; PTT emekçileri arasında da Kovid-19 kapan arkadaşlarımız 120 civarında pozitif vaka söz konusu. Gerek kamu gerekse de özel sektör alanında vakalara dair sağlıklı verilerin oluşturulması ve bu verilerin kamuoyuyla paylaşılması gerekmektedir.”
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, CNN TÜRK'te canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kısa çalışma ödeneği kapsamında 2.5 milyon çalışana ödeme yapıldığını belirten Bakan Selçuk, "Ücretsiz izin nakdi destek ödemelerine yarın (8 Mayıs) başlıyoruz" dedi.
Bakan Selçuk, başvuruların 700 bini aştığını da ifade etti.