koronavirüs

salgın gıdada kendine yetmenin önemini artırdı
Yerel üretimin kıymeti arttı Ülkelerin korumacılık politikalarını sıkılaştıran pandemi, yerel üretimin de önemini artırdı. TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan: “Devlet, tarımı kurtarıp kurtarmayacağına karar vermeli.”  Cumhuriyet’ten Gamze Bal’ın haberine göre, koronavirüs salgını dış ticareti engelleyince, iç pazardaki üretimle kendine yetmenin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Çiftçiyi üretime küstüren hasat zamanı ithalat politikaları da yeniden sorgulamaya açıldı. Girdi maliyetlerindeki artışı durduramayan hükümet, iç pazarda artan fiyatların sorumlusu çiftçiymiş gibi ithalat sopasına başvuruyordu. Ancak Covid-19 ile dünya genelinde artan korumacılık politikaları hem ihracat hem ithalatta dengeleri değiştirebileceği yönünde sinyaller veriyor. Örneğin, Türkiye’nin önemli sebze-meyve pazarlarından Rusya, sebze üretimi için sera oluşturma çalışmalarına hız vererek, serada domates ve salatalık üretimini geçen yıla göre yüzde 20 artırdı. Türk sebze üreticilerinin bu duruma hazırlıklı olması gerektiği konusunda uyarılar yapılıyor. Türkiye ise Adana’da karpuz hasadı başlamışken İran’dan karpuz ithal etti. Vaat var, sonuç yok Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Savaş Akcan, “Pandemi, ulusallaşmanın ve önce kendine yetmenin önemini ortaya koydu. Ya dünya genelinde korumacılık politikaları artar da o ülkeler satmazsa ne olacak? İçeride yanlış tarım politikalarıyla üretime küstürülmüş çiftçilerle işimiz daha da zorlaşır” diye konuştu. TÜRKTOB, tohum, fide, meyve fidancılığı ve süs bitkileri ana başlığında 7 sektörü temsil eden bir birlik. Hâlihazırda var olan sıkıntılara bir de pandemi eklenince sorunlar katmerlendi. Her bir alt sektör için yapılması gereken ayrı ayrı adımlar var, ancak genel anlamıyla Türkiye tarımının desteklenmesi gerektiğinin altını çiziyor Akcan. Teşviklere ilişkin yapılan söylemlerin havada kalmasına da tepkili. Tarımın “siyaset üstü” bir mesele olduğunun altını çizerek şunları söylüyor: “Devlet, çiftçiye alım garantisi vererek üretimi desteklemeli. “Üretmekten korkmayın, arkanızdayız” denilmeli ama icraat da olmalı. Örneğin tarım ürünlerinde alım garantisi olacağı duyuruldu ama ne kadarlık bir alım yapılacağı belirtilmedi. Yani vaat var, sonuç yok. Televizyona çıkıp “tarıma şu kadar destek verdik” demek siyaseten güzel manevralar ama çiftçiye bir fayda sağlamıyor. Bakanlık sahaya inip, bilgi almalı. Devletin tarımı kurtarıp kurtarmayacağına karar vermesi lazım. Fakat şu an böyle bir eğilim göremiyorum.” 100 bin işsiz tehlikesi TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan ile yalnızca tarımın kronik sorunlarını değil, Covid-19’un yarattığı somut zararları da konuştuk. 65 yaş üstüne getirilen sokağa çıkma yasağından dolayı bu yıl ekilecek fidelerde yüzde 35 oranında sipariş iptalleri yaşandığını anlatan Akcan, “Domates, biber, patlıcan, kavun ve karpuz fidelerinin ikinci sevkiyatında iptaller yaşanmıştı. Ancak buradan doğan açık İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya belediyeleri tarafından karşılandı” dedi. Salgın sürecinde en büyük sıkıntının ise süs bitkileri sektöründe yaşandığını anlatan Akcan, sektörün en ivmeli olacağı dönemde baş gösteren salgının işleri bozduğunu, yüzde 70’lik kayıp yaşadıklarını söyledi. Haziran ayı da durgun geçer, üretim başlayamazsa 250 bin kişinin 100 bininin işsiz kalabileceğini aktardı. Yerli tohum çağrısı Akcan’ın aktardığına göre, yerli sermayeli şirketlerin yurtiçi gen kaynaklarından ıslah edip geliştirdikleri milli tohumlar, Türkiye’nin tahıl ihtiyacının yüzde 70’ini, baklagillerin yüzde 97’sini karşılayabiliyor. Ancak hem sermayeleri yabancı şirketlere göre daha zayıf olduğu hem de pazarlamaya daha az bütçe ayırabildikleri için tanıtımda güçlük çekiyorlar. “Çiftçilerimizden en önemli talebimiz, milli çeşitlerimizi kullanmalarıdır” diyen Akcan, “Tohumculuk sektörü daha çok genç. Desteklenmeye ihtiyacımız var” diye konuştu.  
salgın küçük esnafı vurdu
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Nisan ayına ilişkin kurulan ve kapanan şirket istatistiklerini yayımladı. Kurulan şirket sayısı, Nisan’da bir önceki aya göre yüzde 66,01 azalışla 2 bin 813 oldu. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 45,48 azalışla 416 olarak kayıtlara geçti. Veriler Koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkilerinin de görüldüğü Nisan’da bir önceki aya göre kurulan şirket sayısı yüzde 66,01, kooperatif sayısı yüzde 56,38, gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 67,46 azalış gösterdi. Aynı dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 45,48, kooperatif sayısı yüzde 81,03 azalırken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 15,09 arttı. 2020 yılı Nisan ayında, 2019 yılı Nisan ayına göre kurulan şirket sayısı %57,97 kurulan kooperatif sayısı %32,29 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı %51,42 oranında azaldı.  2020 yılı Nisan ayında, kapanan şirket sayısı 2019 yılının aynı ayına göre %42,70 kapanan kooperatif sayısında %78,00 oranında azalış olup kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında %31,46 oranında artış oldu. 2020 yılının ilk dört ayında 2019 yılının aynı dönemine göre kurulan şirket sayısında %6,96 kurulan kooperatif sayısında %28,85 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısında %8,83 oranında artış gözlendi.  2020 yılının ilk dört ayında 2019 yılının aynı dönemine göre kapanan şirket sayısında %5,18 kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında %12,89 oranında artış olup, kapanan kooperatif sayısında %7,79 oranında azalış gözlendi.  Küçük ölçekli işletmeler Açılan ve kapanan şirket istatistiklerine mercek tutulduğunda özellikle küçük ölçekli şahıs şirketlerinin salgına dayanamadığı gözlemlendi. Geçen yıl Nisan ayında 1828 şahıs şirketi kurulurken 1265’i kapanmıştı. Buna karşın bu yıl sayılar tersine döndü. 888 şahıs şirketinin kurulduğu Nisan ayında 1663 şahıs şirketi kapandı. İlgili dönemde kurulan şahıs şirketi sayısı yüzde 51 azalırken kapanan şahıs şirketi sayısı yüzde 31 arttı. Ocak-Nisan döneminde ise ülke çapında toplam 31 bin 181 kurulan şirkete karşılık 4 bin 405 şirketin kapandığı kayıtlara geçti. En çok kapanan faaliyetler ise salgının etkilerinin en çok hissedildiği hizmetler sektöründe yaşandı. Özellikle küçük esnaf statüsünde olan ve gerçek kişi işletmelerden oluşan lokanta ve seyyar yemek hizmeti faaliyetlerinde kapanan şirket sayısındaki artış dikkat çekti.  Geçen yıl Ocak-Nisan döneminde 322 işletmenin kapandığı bu faaliyette bu yıl kapanan işletme sayısı 415’e çıktı. Bu sayının 117’si sadece Nisan ayında kapanan işletmelerden oluştu. Geçen yıl Nisan ayında ise bu faaliyette kapanan gerçek kişi işletme sayısı 55’ti.  
yaşam hakkını savunmak işçiye yasak
Covid-19'a yakalanan işçi tedavisi sürerken tazminatsız işten atıldı... Salgınla mücadele sürerken işyerlerinde hak ihlalleri artıyor. Barsan Global Lojistik’te virüse yakalanan depo işçisi, tedavisi sürerken tazminatsız işten atıldı.  Koronavirüs salgınına karşı korunmasız bırakılan işçiler bir yandan canlarıyla uğraşırken, diğer yandan haklarını gasp eden patronlarla mücadele ediyor. Patronlar deyim yerindeyse gemi azıya almış durumda. İşyerlerinde işçilerin en temel haklarına dönük saldırılar giderek artıyor. İşyerlerinde salgına karşı gerekli önlemleri almayan patronlar, bu durumu ifşa ederek kendilerinin ve arkadaşlarının yaşam hakkına sahip çıkan işçileri ise işten çıkarıyor. Bunun son örneği, Barsan Global Lojistik’te yaşandı. Firmanın İstanbul Tuzla’daki deposunda çalışırken koronavirüse yakalanan Mahir Albayrak adlı işçi, tedavisi sürerken tazminatsız işten çıkarıldı. Hukuksuzluğu ifşa etti Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-Sen) üyesi Albayrak, virüse yakalandıktan sonra arkadaşlarını test yaptırmaları için uyarmış, bunun üzerine test yaptıran 6 işçi daha pozitif çıkmıştı. Albayrak ayrıca, sendikası aracılığıyla yaptığı açıklamada, vakalar ortaya çıkmadan önce işyerinde hiçbir önlem alınmadığını, şirketin kısa çalışma ödeneğini başvurarak işçileri yıllık izne çıkardığını, ancak daha sonra işlerin yoğun olduğu gerekçesiyle tüm işçileri işe geri çağırdığını anlatmıştı. Engelli ve kronik rahatsızlığı olan işçilerin bile çalışmaya zorlandığını belirten Albayrak, “Onlara ‘Çalışırken başıma gelecek şeylerden şirket sorumlu değildir’ şeklinde bir belge imzalatıldı. Şu an herkes sigortasız şekilde zorla çalıştırılıyor. Arkadaşlarımızın hepsinin maddi durumu çok kötü. Hepsinin borcu var, günlük 20 liraya çalışmaya razı oluyorlar. Hem devlet üzerinden benim paramın yüzde 60’ını vereceksin hem de günlük 20 liraya beni çalıştırmaya devam edeceksin. Biz bunu kabul etmiyoruz” demişti. Şirketin prestijini zedelemiş! Barsan Global Lojistik yönetimi, bu açıklamaları nedeniyle Albayrak’ı, İş Kanunu’nun 25/2. maddesine (ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller) dayanarak tazminatsız şekilde işten çıkardı. Fesih bildiriminde işçinin şirket hakkında olumsuz algı yaratarak prestij kaybına neden olduğu, böylece şirketi maddi ve manevi zarara uğrattığı ileri sürüldü. DGD-Sen’den yapılan açıklamada ise “İşçilerin canı sizin kârlarınızdan değerlidir. Mahir’in söyledikleri bizim de gördüklerimizdir. Onlarca işçi dip dibe, maskesiz çalışmaya devam ediyor. Önlem almak yerine işçilere baskı yapmaya devam ediyorsunuz” dendi. Sendika Başkanı Murat Bostancı da Albayrak’ı ‘ahlak kurallarına uymamakla’ suçlayan şirkete, “Ahlaksız olan sizin sömürü düzeninizdir” diyerek tepki gösterdi. Kaynak: BirGün  
‘Normalleşme’ işçilere uzak
Covid-19 işçi hastalığı oldu Türkiye ‘normalleşmeyi’ tartışırken, salgın işçiler arasında yayılmaya devam ediyor. Kastamonu ve Kütahya’da yüzlerce işçinin çalıştığı fabrikalarda bazı işçilerde virüs saptandı. Kayseri’de ise 12 kargo işçisinin testi pozitif çıktı. Türkiye ‘normalleşmeyi’ konuşuyor, bilim insanlarının uyarılarına rağmen Covid-19 salgınına karşı alınan önlemler gevşetiliyor. Öte yandan salgın, işçiler arasında hızla yayılmaya devam ediyor. Kastamonu ve Kütahya’da yüzlerce işçinin çalıştığı fabrikalarda bazı işçilerde virüs saptandı. Kayseri’de ise 12 kargo işçisinin Covid-19 testi pozitif çıktı. Onlarca işçi karantina altına alındı. Tekstil fabrikasında üretim durdu Kastamonu’nun Tosya ilçesinde, yaklaşık 300 kişinin çalıştığı KYTEKS adlı tekstil fabrikasında 6 işçide koronavirüs tespit edildi. Üretimi durduran fabrika yönetimi, işçilere mesaj göndererek kendilerini evlerinde izole etmelerini istedi. DHA’nın haberine göre, Tosya Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren tekstil fabrikasında çalışan bazı işçiler, dün öğle saatlerinde yüksek ateş şikâyetiyle Tosya Devlet Hastanesi’ne başvurdu. Başvuru yapan işçilere koronavirüs testi uygulanırken, 6 işçinin test sonucu pozitif çıktı. Bu işçiler, Kastamonu Devlet Hastanesi’ne sevk edilerek tedaviye alındı. Fabrikada çalışan diğer işçilere de test uygulandı; ancak testlerin sonuçları henüz belli değil. Bu gelişmeler üzerine fabrika yönetimi üretimi durdurma kararı aldı. Evlerine gönderilen işçilerden kendilerini izole etmeleri istendi. Fabrika yönetimince işçilere gönderilen mesajda "İçerisinde bulunduğumuz Kovid-19 pandemisi nedeni ile İl Sağlık kuruluşunun almış olduğu kararla evlerinizde kendinizi izole etmeniz zorunludur, aksi bir durumda ceza-i işlem uygulanacağından evlerinizde kalmanız sizin ve sevdiklerinizin sağlığı için büyük önem taşımaktadır" dendi. Yemekhane işçisinin testi pozitif Kütahya’nın Emet ilçesinde 500’den fazla işçinin çalıştığı bir fabrikanın yemekhanesinde de vaka saptandı. Yemekhanede çalışan bir işçinin testi pozitif çıkınca, onunla birlikte çalışan 30 işçi evlerinde karantinaya alındı. Üretim ise devam ediyor. İHA’nın haberine göre M.G. adlı işçi, yüksek ateş şikâyetiyle Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gitti. Burada işçiye yapılan Covid-19 testi pozitif çıktı. M.G. tedavi altına alınırken, aynı yemekhanede görevli 30 mesai arkadaşı için evde 14 gün süreyle karantina uygulamasına karar verildi. Sağlık Müdürlüğü ekipleri filyasyon çalışması başlattı. Kadrolu işçilerin 12 saat çalıştığı fabrikada halen 500’den fazla kadrolu ve taşeron işçi üretime devam ederken, yemekhanede korona virüs vakası çıkması işçileri tedirgin etti. Aras Kargo’da 12 işçi virüse yakalandı Kayseri’de ise kargo işçileri virüse yakalandı. Aras Kargo’nun Kayseri şubesinde çalışan 12 işçinin Covid-19 testi pozitif çıktı. Şubede çalışan diğer 65 işçi karantinaya alındı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin Covid-19 salgınına ilişkin yayımladığı son raporda, 11 Mart-10 Mayıs tarihleri arasında en az 128 işçinin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği belirtilmişti.  Salgının ikinci ayı olan 11 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında en az 204 işyerinde 13 bin 43 işçide virüs tespit edildiği belirtilen raporda, “Basına ya da sendikaların raporuna yansımayan, işyerlerinden bilgi alamadığımız özellikle sendikasız, güvencesiz ya da kayıt dışı çalışan işçileri göz önüne aldığımızda; işyerlerinde salgının yaygınlığının gerçek boyutları ortaya çıkacaktır” denmişti. Raporda ayrıca şu değerlendirmelere yer verilmişti: “Hasta ve ölüm oranlarının en fazla üretim merkezlerinin bulunduğu işçi yoğun kentlerde görülmesi, salgının bir işçi sınıfı hastalığı/sınıf sorunu oluşunu daha da pekiştirdi. Salgının ikinci ayında sermayeyi koruyan ve işçi sınıfını sürü bağışıklığına iten politikalar, virüsün işyerlerinde ve işçilerin yaşam alanlarında hızla yayılmasına sebep oldu. Bilmediklerimiz ve işçilerin ailelerinin de yaşamını yitirdiğini düşününce ölenlerin sayısı katbekat fazladır. Koronavirüs bir işçi sınıfı hastalığı niteliğini almıştır.” Kaynak: BirGün  
Türkiye salgınla birlikte dijitalleşiyor mu
‘HES’ kodu nedir? Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, seyahatlerin artık HES kodu ile yapılacağını belirterek "Hayat Eve Sığar" uygulamasına gelecek bir özellikle yolcuların iç hat uçuşlarına kabulü “Hayat Eve Sığar (HES)” kodu kontrolü ile sağlanacak. İç hatlarda uçuşa 24 saat kala uçuştaki tüm yolcuların risk durumları HES kodu üzerinden sorgulanacak" dedi. ‘HES’ kodu nasıl alınır? Kişiye özel üretilecek HES kodunun bilet üzerine eklenmesi 18 Mayıs 2020 tarihi itibarıyla zorunlu hâle getirildi. HES kodu sorgulaması için HES kodu ile birlikte yolcu kimlik numarası (TCKN, Pasaport vb.), iletişim bilgisi (telefon ve e-mail alanlarının her ikisi de) ve doğum tarihi zorunlu alanlar olarak doğru ve eksiksiz olarak girilecek. ‘Hayat Eve Sığar’ uygulamasına gelecek bir özellik ile bir kod üretilecek. Bu koda istinaden öncelikli bir tarama yapılacak ve yolcunun kabul edilip edilmediğine karar verecek. HES Kodu kullanılarak uçak ve tren seyahati yapabilecek. HES Kodu ayrıca SMS yöntemiyle de alınabilecek. Kısa mesaj ile HES kodu almak için, HES yazıp aralarında boşluk bırakılarak sırasıyla; TC kimlik numarası, TC kimlik seri numarasının son 4 hanesi ve paylaşım süresi (gün sayısı olarak) yazılır ve 2023’e SMS olarak atılır.
salgınla işsiz sayısı 16 milyonu buldu
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, “Sanayinin Sorunları” bülteninin 59’uncusunu, Covid-19’un etkisiyle ekonomide büyüyen tahribata, bütçe ve ödemeler dengesinde artan açığa, hizmetler ile sanayide yaşanan büyük düşüş konularına ayırdı. IMF, OECD, TÜİK, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı, DHMİ, Kültür ve Turizm Bakanlığı verileri kullanılarak yapılan analizde, 2020’nin ilk çeyrek verileri kullanılarak krizin ilk elde ortaya çıkardığı tahribat sergilendi ve eğilimler belirlendi. Hizmetlerde sert bir daralmayı getiren krizin sanayi alanına da sıçrayarak büyüdüğü, bunun en ürkütücü sonucunun ise sayıları 16 milyona ulaşan işsizler ordusu olduğu belirtildi. Krizin kamu maliyesinde yaratmakta olduğu büyük açığın yanı sıra döviz kazandıran sektörlerde yarattığı kayıplara da değinildi. Analizde Merkez Bankası rezervlerindeki erimeye ve kamu borçlanmasındaki tırmanışa da dikkat çekildi. MMO analizinde şu noktalar öne çıktı: - Sağlık Bakanlığı’nın 17 Mayıs verilerine göre, Türkiye’de vaka sayısı 149 bine ulaşırken hayatını kaybedenler 4 bini geçti. Hastalıktan iyileşenler ise yine Bakanlık verilerine göre 110 bini buldu. - Hükümet, salgının kontrol altına alınmaya başlandığı iddiasıyla 11 Mayıs’ta başlatılan bir “Yeni Normal” takvimi açıkladı. Konuyla ilgili çoğu bilim çevreleri, açıklanan takvimin erken olduğunu belirtirken, iktidar yanlıları “Ekonomi”nin daha fazla bekleyemeyeceği argümanını öne çıkardılar. Hem dünyanın birçok ülkesinde hem Türkiye’de pusuda yatan pandeminin ikinci dalga riski içermesi, yeniden kısmi karantinaları gerektirebilir ve bunun ekonomiye yükü daha da ağır olabilir. - Pandemiye karşı, bilinen en etkili yöntem olarak “sosyal mesafeleşme” yani eve kapanma, toplu üretimden tüketimden ve bunların gerçekleştiği mekanlardan uzaklaşma önlemleri, yeniden ve yeniden uygulanıyor. Bu da hem üretimin hem tüketimin azalması, firmaların ayakta kalmalarının zorlaşması, hükümetlerin yeni destek paketleri açıklamaya mecbur kalmaları demek aynı zamanda. Ancak bu destekler ülkelerin mali gücüne göre belirlenirken Türkiye gibi ülkelerde destekler yetersiz düzeydedir. Ekonomiyi sadece 2020’de değil, 2021’de de aşağı çekecek sektör hizmetler olacak. Türkiye, GSYH’sinin yüzde 54’ünü oluşturan hizmetler sektörü, ağır darbeler alan perakende ticaret sektörü ile turizmdeki kayıplardan çok etkileniyor. - Hizmetlerin yanında imalat sanayiinde de hızlı gerilemeler başladı. Sanayi üretimi, pandeminin başladığı Mart'ta, Şubat'a göre yüzde 7 azaldı. İmalatta ortalama düşüş yüzde 7,5 iken, bazı alt dallarda daha derin düşüşler görüldü. Örneğin ihracatın birincisi otomotivde yüzde 23, bilgisayar-elektronikte yüzde 23, ihracatın ikincisi giyimde yüzde 20 aylık daralmalar görüldü. Tekstildeki daralma yüzde 14’e yaklaşırken, makine üretiminde de ona yakın daralma yaşandı. Dayanıklı tüketim mallarından mobilyada, elektrikli cihaz üretiminde yüzde 8-9 arası aylık düşüşler yaşandı.  - Ekonomik daralmanın ürkütücü boyutları, sonuçlarını artan işsizlik ve iş kayıplarına da yansıtıyor. Kısa çalışma, işsizlik ve ücretsiz izin ödeneklerine başvuranlar ile istihdamda olup sokağa çıkması yasaklanan 65+ ile 15-17 yaş çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar ile kentsel kayıt dışı istihdamdan işsiz kalanlar dikkate alındığında, işsiz sayısının 16 milyonu bulduğu söylenebilir. Bu işsiz kitlenin ancak dörtte birine asgari ücret dolayında ve 3 aylık destek sağlanabiliyor, geri kalan dörtte üçlük kesim herhangi bir sosyal korumadan yoksun durumda. - Henüz kontrol altına alınamayan pandemiye ve beraberinde büyüttüğü krize karşı AKP hükümetinin müdahaleleri yetersiz kalırken, bütçe açıkları da her ay biraz daha büyüyor. Merkezi yönetim bütçe açığı 2020 yılının ilk çeyreğinde 29,6 milyar TL’yi buldu. Bütçe açığı ilk 3 ayda net dış borçlanmanın yanı sıra, büyük ölçüde iç borçlanmayla finanse edildi. 2020 ilk çeyreğinde gerçekleştirilen kamu borçlanmaları ile Merkezi Bütçe’nin borç stoku Mart sonunda 1 trilyon 462 milyar TL’ye ulaştı. Borç stokunda iç borçlar yüzde 55’lik pay alırken dış borçlar yüzde 45’e ulaştı. Borç stokunun önümüzdeki çeyrek yıllarda daha da hızlı artması beklenmelidir.  - Pandeminin başladığı Mart’ta ihracat, turizm ve öteki hizmetlerden gelen döviz girişinin azalmasıyla, ilk 3 ayın cari açığı 7,7 milyar doları buldu. Cari açığa ek olarak ilk çeyrekte yabancılar, 6 milyar dolar da sermaye çıkardılar. Ayrıca ilk çeyreğin net hata noksanı da 3 milyar dolar yük oluşturdu. Böylece toplamda 16,5 milyar dolar finansman gerekti ve TCMB rezervleri bu miktarda azalarak iyice zayıfladı.   
kendi kendimize yeteriz demek yetmiyor
Çiftçi 29 gram kaybetti...1 ton buğdaya 4 gram altın alabiliyor! CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, hububat ekim alanlarını daraldığını belirterek “Çiftçi diyor ki, AKP iktidar olduğu 2002 yılında 1 ton buğdaya karşılık 33 gram altın alınabiliyorken, bugün aynı miktardaki buğdayla ancak 4 gram altın alınabiliyor. Tarımda altın çağ yaşandığını iddia eden AKP’nin altın hesabını üretici böyle yanıtlıyor” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yaptığı açıklamada tarımda yaşanan sorunları sıraladı ve çözüm önerilerini anlattı. Koronavirüs salgınının en çok etkilediği kesimlerin başında tarım sektörünün geldiğine vurgu yapan CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, salgından önce de onlarca sorunla boğuşan üreticilerin ve çiftçilerin salgınla beraber sorunlarının katlandığını ifade etti. İktidar halen tarımın önemini göremiyor Tüm dünyada pandemiye neden olan virüsün aynı zamanda tarım sektörünün önemini bir kez daha ortaya çıkardığını kaydeden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Salgınla birlikte tüm dünya insanlığın geleceği için tarımın ne kadar önemli olduğunu gördü ve bu sektöre ayrı bir önem vermeye başladı. Ancak ülkemizde, ne yazık ki tarım sektörünün mevcut iktidar tarafından yeterince önemsenmediği, uygulamalardan da anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı, ‘Kendi kendimize yeteriz’ diyerek 20 Nisan 2020 tarihinde 2.5 milyon ton buğday, 100 bin ton kuru bakliyat ithali için gümrük vergisinin düşürülmesine izin veriyor” dedi. Buğday üreticisi taban fiyattan memnun değil TMO tarafından alınacak buğday taban fiyatının bu yıl için 1650 lira olarak açıklandığını anımsatan CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, buğday taban fiyatının 2018 yılında 1050 lira iken yüzde 29’luk artışla 2019’da 1350 liraya çıkartıldığını, bu yıl beklentinin daha yüksek olmasına rağmen yüzde 22 artışla 1650 lira fiyat verildi. Kuru tarımın yapıldığı bir yerin dönümünde 300 kg ürün alınması sonucunda dönüm masrafı 515 TL’yi buluyor. Çiftçi bu durumda ancak yaptığı masrafı karşılayabiliyor” diye konuştu. Buğdayın altın hesabı Ülkemizde kuru tarım yapılan bir tarlada dönümde ortalama 300 kilogram buğday elde edildiğini söyleyen Gürer, “Farklı bölgelerde bu düşüyor ya da artıyor. Genel kabul bu yönde. Bir dönüm tarlanın üretim maliyeti kabaca hesaplandığında, gübre, mazot, ilaç, tarımsal sulamadan kaynaklanan elektrik borcu ile birlikte 515 lirayı buluyor. Kendi işçiliğini ve emeğini hesaba katmazsa üretici dönüm başına sadece 60 lira kazanıyor. Çiftçi diyor ki, 2002 yılında 1 ton buğday satan üretici satıştan aldığı parayla 33 gram altın alabiliyordu. Ancak günümüzde 1 ton buğdayla sadece 4 gram altın alabiliyor. Son 20 yılda üreticinin 1 ton buğdaydan kaybı yaklaşık 29 gram altına denk geliyor. Böyle bir ortamda üretici ekim yapmak istemez ama başka yapacak iş olmadığı için mecburen ekime devam ediyor” dedi. Ekim alanları daralıyor, ithalat artıyor Ülkemizde buğday ekip alanlarının sürekli daraldığını belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 7 milyon hektar alanda 20 milyon ton buğday üretimi yapılan Türkiye’nin yıllık buğday ihtiyacının 29 milyon ton olduğunu ifade etti. 15 yıl önce 9 milyon 300 bin hektar olan buğday ekim alanının 2 milyon hektar düşerek 7 milyon 300 bin hektara gerilediğini vurgulayan CHP Milletvekili Gürer, “Ülkemizde tüm buğday ihtiyacını karşılayacak ekim alanlarımız var. Hatta ihracat yapabilecek alanlarımız da mevcut. Ancak biz ithalata yöneldik. Buğday ithalatımız geçen yılın ilk 3 ayına göre bu yılın aydı döneminde yüzde 21 oranında arttı” dedi. Gürer, Türkiye’nin tarımda uygulanan yanlış politikalar nedeniyle çok sayıda tarımsal ürünü ithal eden bir ülke haline geldiğine dikkat çekti. İktidar doğru politikalar uygulamalı CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Girdi maliyetleri sürekli artıyor. Gübre, mazot, elektrik, ilaç fiyatları her yıl neredeyse yarı yarıya artıyor. Ancak üretici ürününü maliyetine bile satmakta zorlanıyor. Hasat dönemlerinde pek çok ürün için getirilen ithalatta vergi indirimi, yerli üreticiyi perişan ediyor. Tarlada 1 lira olan ürün marketlerde 5-6 liraya satılıyor. Bu durumda ne üretici kazanıyor ne tüketici ucuza ürün alabiliyor. Sadece aracıların kazandığı bir sistem oluşturuldu. Plansızlık da üzerine eklenince çiftçi ektiğine biçtiğine pişman oluyor” şeklinde konuştu. Yaman çelişki Sadece bitkisel üretimin değil hayvancılığın da Türkiye’de bitme noktasına getirildiğine işaret eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “ Yem fiyatları aldı başını gidiyor. Çiğ süt destekleme fiyatlarını yerel seçimlerden önce 25 kuruşa çıkaran iktidar, seçimden hemen sonra 10 kuruşa düşürdü. Geçtiğimiz günlerde ise yeniden 15 kuruşa çıkardı. Bu tutarsızlıklar besiciyi üzüyor. Diğer yandan et fiyatları kesim yapılan hayvanın bazı bölümlerine gere 100 liraya kadar çıktığı oluyor. Ancak besici hayvanını kilosu 30-35 liradan kesime veriyor. Buradan yaman bir çelişki var” dedi. Çözüm… Korona virüs salgınıyla birlikte tüm ülkelerin tarımda kendine yeter hale gelme çabası içinde olduğunu anlatan CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Çözüm tarımdadır. Tarımı, üreticiyi desteklemez isek, girdi maliyetlerini düşürmezsek aradığımız ithal ürünü bile bulamayabiliriz. Çünkü ülkeler kendi halklarını korumak için ihracat ve ithalatla ilgili tedbirler almaya başladı. Çiftçimizi desteklemez isek, çiftçi tarımdan uzaklaşırsa, sorunu ithalatla çözmeye kalkarız ki bu Türkiye için çok büyük bir ekonomik soruna neden olur” diye konuştu. Kaynak: Tarımdanhaber  
iletişimin salgınla imtihanı pahalı oldu
Fatura isyanı: "İndirin" Türkiye’de 4 kişilik bir aile cep ve ev telefonu ile internete yılda 3 bin 225 TL ödüyor. “EvdeKal” sürecinde faturaları katlanan tüketici, indirim ya da fatura dondurma bekliyor. Koronavirüsle evde kalmak mecburiyetinde olan yurttaşın haberleşme faturasının bazı kalemlerde yüzde 50 civarında arttığı ifade ediliyor. Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç’ın haberine göre, evden çalışılmayla birlikte birçok işveren çalışanların iletişim faturalarını karşılamazken giderler de yükseliyor. Bu dönemde daha fazla yurttaş eve internet bağlamak durumunda kalırken cep ile sabit telefon ve internet faturaları da hızla arttı. Son dönemlerde iğneden ipliğe gelen fahiş zamların da etkisiyle de giderleri ciddi şekilde artan yurttaş, bu dönemde cep telefonu operatörleri ve internet servis sağlayıcılarından fatura indirimi ya da faturalarının bir süre dondurulmasını istedi.  Telekom sektörü kaynaklarından aldığımız bilgilere göre, bu dönemde yurttaş iletişimde kampanya ve promosyon gibi ek faydalar, internet kotası yükseltme gibi destekler de talep etmek durumunda kaldı. 'Askıda Fatura' talebi Bu dönemde faturalı hattan kontörlü hatta geçmek isteyenler de yükselişe geçerken, bazı aboneler de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı ve daha sonra birçok belediyenin de katıldığı 'askıda fatura' uygulamasının cep telefonu ya da internet faturaları için de yapılmasını istedi. İşleri bozulan ya da işsiz kalan binlerce kişi de operatörler arası geçişte ya da tarife ve paket üyeliklerinde uyguladıkları 1-2 yıl şartlarını da esnetmesini istedi. Şikayetler zirvede Normal dönemlerde bile mobil sektörde yurttaşın en fazla şikayet ettiği konu yüksek faturalar olurken, koronavirüsle yüksek fatura ve paket aşımlarıyla ilgili şikayetler zirveye çıktı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) verilerine göre, 2019'un son çeyreğinde mobil sektörde 4 bin 332 şikâyet (yüzde 32.2) faturalandırmayla ilgili olurken 1.070 şikayet ise tarifeler ve kampanyalarla ilgili oldu. Sabit telefon hizmetlerinde ise şikayetlerin yüzde 11.2'si yüksek faturalarla ilgili. 3 bin 225 liranın 655 lirası vergi Türkiye'de 2019 yılında evlerinde bir sabit telefon ile genişbant internet aboneliği bulunan ve her bireyi cep telefonu hattı sahibi olan 4 kişilik bir ailenin aylık ortalama haberleşme giderinin yüksek vergilerin de etkisiyle ortalama 268.83 TL. Bu rakam yılda 3 bin 225 TL’ye ulaşıyor. Koronavirüsle bu faturanın en az yüzde 50 arttığı vurgulanıyor.  Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği'nin (TELKODER), 2019 sonu verilerine göre, sabit telefona vergiler dâhil aylık ortalama 38.23 TL ödeniyor. 3 GSM operatörünün abonelerinin ortalama aylık ödemeleri ise vergiler dâhil 42.4 TL’ye ulaşıyor. 4 kişilik bir aile, haberleşme gideri için devlete aylık 54.61 TL yıllık ise 655 TL vergi ödüyor. Günlük 4 GB yetmiyor 2019 yılsonu verilerine göre, abone başına aylık ortalama internet kullanımı mobilde 9 GB’ye çıkarken, sabitte ise 120 GB’ye ulaştı. Türkiye’de abonelere artık günlük ortalama 4 GB internet bile zor yetiyor. Koronavirüs ile birlikte eğitim ve işin evlere taşınmak zorunda kaldığı bu yılın ilk çeyreğinde bu rakamların da çok üstüne çıktığı tahmin ediliyor. BTK verilerine göre, 2019 yılı sonunda mobil genişbant internet abonelerinin aylık ortalama kullanımı 6.7 GB seviyesinde gerçekleşirken, cihazı ve SIM kartı 4.5G hizmetine uygun olan 4.5G abonelerinin data kullanımı ise aylık 9 GB’ye kadar çıktı. 2019'un 3. çeyreğine göre 2019'un 4. çeyreğinde, sabit genişbant internet abonelerinin ortalama kullanımında yüzde 5.4, mobil genişbant internet abonelerinin ortalama kullanımında ise yüzde 4.1 artış gerçekleşti. Bu artışlar yıllık bazda ise sırasıyla yüzde 22.4 ve yüzde 39.6 oldu. 76.6 milyon genişbant internet abonesi 2018'in sonunda abonelerin aylık ortalama data kullanımı, sabit genişbantta 97.5 GB, mobil genişbantta ise 4.8 GB idi. Diğer bir ifadeyle son bir yılda aylık ortalama data kullanımı sabitte 21.8 GB, mobilde ise 1.9 GB arttı. Yıl geneline bakıldığında 2018 yılında 17.1 milyon TByte olan Türkiye’nin toplam genişbant internet data trafiği, geçen yıl yüzde 33.6 artışla 22.8 milyon TByte’a yükseldi. Türkiye'de 2019 itibarıyla genişbant internet abone sayısı 76.6 milyonu aştı.  
800'den fazla ürüne ek gümrük vergisi
Resmi Gazete'de yayımlanan yeni Cumhurbaşkanlığı kararına göre inşaat sektöründe kullanılan bazı ürünler, bazı demir-çelik ürünleri, otomotiv sanayide kullanılan yedek parçaları kapsayan 800'den fazla ürüne ek gümrük vergisi getirildi. Yeni tip koronavirüs (covid-19) salgınının Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve yerli sanayinin artan ithalat baskısına karşı korunması amacıyla alınan karar kapsamında, 800'den fazla ürüne ek gümrük vergisi getirildi. Buna göre, 800'ün üzerinde muhtelif ürünler için 30 Eylül'e kadar geçici olarak eşya bazında değişen oranlarda yüzde 30'a kadar, bu tarihten sonra ise 10 puana kadar daha düşük oranlarda ilave gümrük vergisi uygulanacak. Cumhurbaşkanının, İthalat Rejimi Kararına ekli II sayılı listede yer alan ve gümrük tarife pozisyonları (GTİP) belirtilen maddelerden ek gümrük vergisi alınmasıyla ilgili kararı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kararın EK1’de yer alan tablodaki 900’ün üzerinde ürüne 1 Ekim 2020 tarihinden, Ek2’de yer alan tablo ise 800’den fazla ürüne 30 Eylül 2020 tarihine kadar uygulanacak ek gümrük vergilerini gösteriyor. 1 Ekim’den itibaren bazı ürünlerde ek gümrük vergi oranları indirilirken, bazılarında yükseltildi, bazı ürünlere ek vergi getirildi, bazılarında ise kaldırıldı. Fakat genel olarak ek gümrük vergisi oranları değişmedi. Ek vergi getirilen ürünler “Mermerler, granitler, mineral madenler, klorürler, sülfatlar, karbonatlar, asitler, model yapmaya mahsus patlar, işaret, yağmur, sis fişekleri. Suni bağırsaklar, sert boru ve hortumlar, PVC duvar ve tavan kaplamaları, iç mekan duvar ve tavan için polistiren karolar, fotoğraf ve sinema filmlerinin sarılmasına mahsus makaralar, vulkanize edilmiş kauçuktan boru ve hortumlar, taşıyıcı kolan ve transmisyon kolanları, otomobil, otobüs ve kamyonlarda kullanılan türde sırt geçirilmiş dış lastikler, dolgu lastikleri, tekerlek bandajları, sertleştirilmiş vulkanize kauçuktan yapılan conta, yer döşemesi, paspas, silgi gibi eşyalar, motorlu araçlarda kullanılan kauçuk ve metal bağlantılı karoser, şasi malzemeleri. Hayvan deri, postları ile bunların tabaklanmış ürünleri, mantar ve mantardan eşya, örgüler, örülmeye elverişli maddeler, sepetler. Çeşitli kağıt ve kartonlar ve bunlardan yapılmış bobinler, masuralar, makaralar, perakende olarak satılacak hale getirilmiş belli oranda pamuk veya sentetik ve suni filametlerden dikiş iplikleri, suni filamet iplikler, kauçuk ip ve halatlar. Kaldırım, kaldırım kenar ve döşeme taşları, tuğla, karo, seramik eşya. Plaka halinde kesme ve üfleme cam, ayna, camdan yapılmış boncuk, takı, eşya. Demir ve alaşımlı çelikten yassı mamuller, diğer alaşımlı çelikten yassı mamul ve teller, bazı alüminyum eşyalar. Sıvılar için pompalar, elevatörler, hava veya vakum pompaları, hava veya diğer gaz komprasörleri, fanlar, sanayi ve laboratuvarlara mahsus olmayan fırın veya ocaklar, ısı değişikliği yoluyla maddelerin işlenmesi için makine, tesis ve laboratuvar cihazları, elektrikli olmayan şohbenler ve diğer su ısıtıcıları, kalenderler ve diğer hadde makinaları ve bunların silindirleri, paketleme ve ambalaj makinaları. İnsan tartan basküller, yangın söndürme cihazları, püskürtme tabancaları, buhar ve kum püskürtme makinaları, keçe veya dokunmamış mensucat imalatına ve finisaşına mahsus makine ve cihazlar, bilyalı ve makaralı yataklar, optik lifler, fotoğraf laboratuvarlarında kullanılan alet ve cihazlar, projeksiyon perdesi, resim, çizim ve hesap yapmaya mahsus aletler. Hidrometre, termometre, barometre gibi aletler, gaz, sıvı, elektrik sayaçları, eksoz susturucu, eksoz boruları, debriyaj ve bunların aksam parçaları, seleler, pedaller, krank dişlileri, eşya taşımaya mahsus bazı romörk ve yarı romörkler.”  
sosyal koruma kalkanı korumadı
İşçiye ayda 502 lira ‘destek’ Covid-19 salgını döneminde iş ve gelir kaybı yaşayan 4,5 milyon çalışana yalnızca 6 milyar TL ödenek verildi. Ücretsiz izne çıkarılan 878 bin işçi, ayda sadece 502 TL’ye mahkûm edildi.  BirGün’den Rıfat Kırcı’nın haberine göre, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, koronavirüs salgını döneminde ‘Sosyal Koruma Kalkanı’ kapsamında doğrudan nakdi destek yapılan yurttaşların sayısına ve destek miktarına ilişkin bir tablo yayımladı.  Buna göre, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “çarpan etkisiyle 500 milyar lira” olarak açıkladığı paketten yurttaşlara verilen toplam nakdi desteğin miktarı sadece 11,5 milyar TL. Bu ödemenin 6 milyar lirası ise İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapıldı. Asgari ücretin altında Tabloda yer alan verilere göre, bu süreçte toplam 5 milyon 440 bin 551 haneye biner TL'lik nakdi yarım yapıldı. Kısa çalışma ödeneği kapsamında 3 milyon 50 bin kişiye toplamda 4,8 milyar TL ödeme yapılırken, ortalama kısa çalışma ödemesi bin 591 TL oldu. Bin 168 lira bile değil! Ücretsiz izin düzenlemesi kapsamında da 878 bin kişiye toplamda 441 milyon TL'lik ödeme yapıldı. Bu kalemde de kişi başı ortalama ödeme miktarı sadece 502 TL oldu. Oysa torba yasayla yapılan düzenlemede ücretsiz izin ödeneğinin bin 168 lira olacağı açıklanmış, işçiler ve sendikalar bu tutara sert tepki göstermişti. 591 bin kişiye ise ortalama bin 234 TL'den toplamda 730 milyon TL'lik işsizlik maaşı ödemesi yapıldı. İşsizlik Fonu’ndan 6 milyar Ödemelerin 6 milyar 26 milyon TL'lik kısmı İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanırken, kalan 5,5 milyar TL'lik kısım ise Hazine'den Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na aktarılan bütçeyle yapıldı. Öte yandan İşsizlik Sigortası Fonu'nda Aralık 2019 itibariyle 131,5 milyar lira bulunuyordu. İşçi başına bin 333 lira Tabloya göre, koronavirüs salgını nedeniyle iş ve gelir kaybı yaşayan 4,5 milyon emekçiye toplamda verilen nakdi destek tutarı 6 milyar TL. Bu da kişi başına bin 333 TL'ye tekabül ediyor. Ödenek alan bu 4,5 milyon emekçi arasında kayıt dışı işçi olup işini kaybedenler ile kendi hesabına çalışanlar bulunmuyor. İnsaf ve izan! BirGün yazarı Doç. Dr. Aziz Çelik, sosyal medyada yaptığı değerlendirmede, “Kayıp devasa, destek devede kulak! Ücretsiz izin ödeneği bin 168 TL bile olamadı, ortalama 502 TL’ye düştü. 880 bin işçi ayda 502 TL’ye mahkûm edilmiş. 500 milyar liralık Covid-19 ‘Ekonomik Koruma Kalkanı’ndan 10 milyon işçiye emekçiye ‘Sosyal Koruma Kalkanı’ olarak 11,5 milyar lira düşmüş. Yüzde 2,3! Bu mudur sosyal koruma kalkanı! İnsaf ve izan!” ifadelerini kullandı.  

Sayfalar