koronavirüs

doktorlardan yetersiz ekipman şikayeti, cerrahpaşa tıp
Koronavirüs tespit edilen hastalara bakan doktor: “Önümüzdeki hafta işlerimiz çok zorlaşacak, hastalar kritikleşiyor” Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde çalışan ve durumu ağırlaşan koronavirüslü hastalara bakan doktor, önümüzdeki haftadan itibaren sürecin kritikleşeceği uyarısında bulunarak, “Biz sayılara takılmıyoruz, biz elimize gelen kritik hasta sayısına bakıyoruz. Hastalar kritikleşiyor” diye konuştu.  Alkışların motivasyonlarını arttırdığını ancak hastaneye gidince malzeme bulamadıklarını belirten doktor bin 500 liralık malzemeyi kendisinin aldığını anlattı. Cumhuriyet'ten Tuğba Özer'e konuşan doktor, hastanede koronavirüs uygulamasına geçildiğini ve hastanın geldiği zaman birkaç aşamalı süreçten geçtiğini aktardı. Yoğun bakımda olan hastaların hepsinin 65 yaş üstünde olduğunu belirten doktor, 20-25 yaş aralığında pozitif çıkan hastaların olduğunu da kaydetti. Sayılara çok takılmamak gerektiğini ifade eden doktor, "Bu sayıyı biz belki binlerle, belki bir hafta sonra on binlerle ifade edeceğiz. Önemli olan sayının kaç olduğu değil nasıl yönettiğiniz" dedi. 'Malzeme eksik olduğu için 10 doktorun ikisini kullanabiliyoruz' Bakanlık tarafından 2 gün önce malzeme temin edildiğini ancak çalıştığı yoğun bakım ünitesi için hala malzeme konusunda sıkıntı yaşadıklarını belirten doktor, "Bakanlık tarafından belki hastaneye daha fazla gönderilmiştir ama bizdeki yoğun bakım ünitesine aktarılan  sayıyı söylüyorum ben. Maskeler en fazla 8 saat kullanılabiliyor. Gözlük dezenfekte edildiği takdirde tekrar kullanılabiliyor. Tulum yok, cerrahi önlüklerimizi kullanıyoruz. Aslında 2 tane tulumumuz var ama çok zor durumda kalırız belki diye onları saklıyoruz. Şu an belki üzerimize bulaşıyor ve üzerimizden yayıyor olabiliriz çünkü bu ekipmanlar ne kadar koruyucu bilmiyoruz. Aynı şekilde basit maske konusunda bile sıkıntıdayız. Ameliyata giren doktorlara ve hemşirelere birer tane veriliyor ve ‘akşama kadar bunu kullanın’ deniyor. Bu kıtlıkta yoğun bakım ünitesinde şunu yapıyoruz; diyelim ki elimizde 10 doktor var. Hepsini aynı anda kullanmak yerine 2 doktor kullanabiliyoruz. Malzeme eksikliği olduğu için" ifadelerini kullandı. 'Bin 500 liraya malzeme aldım' İtalya’da koronavirüs bulaşan hekimlerin en büyük kısmının yoğun bakım ünitesindekiler olduğunu hatırlatan ve yoğun bakımda çalışanların ciddi bir şekilde korunması gerektiğini belirten doktor, "Bizler, asistan hekimler olarak  cebimizden para vererek malzeme alıyoruz. Ben bin 500 liraya tek kullanımlık baştan aşağıya malzeme aldım. Almak zorundayım çünkü elimde bir yedek bulunmak zorunda" dedi. Doktor, "Hastanelerden malzeme çalındığı bilgileri de geliyor. Siz tanık oldunuz mu?" sorusuna ise "Evet ben gördüm. Hastanenin muhtelif yerlerine dezenfektanlar yerleştirmiştik gelip gidenler kullansın diye birkaç saat sonra hiçbiri yoktu" diye cevap verdi.  Önümüzdeki haftadan itibaren işlerin yoğunlaşacağını belirten doktor şunları söyledi: "Bir yanda mesleğin getirdiği savaşçı ruh içindeyiz genel olarak. Ama savaşırken hem devleti hem bakanlığı hem mülki idareyi hem de vatandaşı yanımızda görmek istiyoruz. Alkışlar evet motivasyonumuzu artırıyor fakat orada alkışlandıktan sonra sabah hastaneye gittiğimizde malzeme bulamamak moralimizi bozuyor. Bu salgın bir pandemi yarattı. Ve bu pandemi bir kere önlem almakla çözülebilecek bir şey değil. Tek bir a,b,c planıyla çözülecek bir şey değil. Sürekli dinamik olarak bununla ilgilenmesi gereken insanlar olması gerekiyor. Kendi hastanem için, şu ana kadar çok ağır bir yükle karşılaşmadık. Ama istatistiklere dayanarak şunu öngörüyoruz; önümüzdeki haftadan itibaren işlerimiz çok zorlaşacak. O zaman göreceğiz sürecin nasıl yönetileceğini. Biz sayılara takılmıyoruz, biz elimize gelen kritik hasta sayısına bakıyoruz. Hastalar kritikleşiyor. Ölü sayısı da artacaktır." Koronavirüs test merkezlerinin artması gerektiğini belirten doktor, "Şu an test sayısını artırmak gerekiyor. Şu anda da zaten bunun için çalışma yapıldı ama hala yeterli değil. O kitler hastanelere ulaştığında işlerimiz çok daha kolaylaşacak. Şu an 16 merkezde test yapılabiliyor, onun sayısı 36’ya çıkarılacak. Test merkezleri çok daha fazla artmalı. Test bizim için neden gerekli? Biz kriz programında çalışıyoruz şu an. Bizim program yapabilmemiz için elimizdeki veriyi görebilmemiz gerekiyor. Biz yeterli olabilecek miyiz? Buna odaklanıyoruz" dedi.  'Salgın varken dahi güvenlik soruşturması dayatılıyor' Daha önce güvenlik soruşturması nedeniyle mesleğe başlayamayan şu an ise salgına karşı mücadele veren doktor sözlerine şöyle devam etti: "Bu güvenlik soruşturması denen şeyin aslında toplum sağlığı için ne kadar büyük bir risk teşkil ettiğini görmüş olduk. Şu an binlerce doktor sahaya inemiyor. Bir sürü KHK’lı ve güvenlik soruşturmasından geçemeyen doktor var hala. Bundan iki gün önce yeni tebligatlar yayınlandı. Bazı doktorlara ‘sen güvenlik soruşturmasından geçemedin, çalışmazsın’ dediler. Ortada böyle bir salgın varken o konuda hala inat ediyorlar "
kamu hastanelerinde maske almak için para yok
TTB: “Devlet üniversitesi hastanelerinde eldiven ve cerrahi maske alabilmek için dahi para yok, tıbbi malzeme ve ilaç şirketlerine milyonlarca lira borç var” Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, COVID-19 pandemisinin, Türkiye’de “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın (SDP) yarattığı önemli yapısal sorunlardan birini yeniden görünür hale getirdiğine dikkat çekerek, devlet üniversite hastanelerinin SDP’nin yarattığı koşullar dolayısıyla oluşan borçları nedeniyle  başta kişisel koruyucu malzemeler olmak üzere, birçok tıbbi malzeme gereksinimini karşılayamaz durumda olduğunu belirtti.  TTB Merkez Konseyi’nden yapılan açıklamada, “Devlet üniversite hastanelerimizin yeniden, ülkemizde yaşamakta olan herkese, parasız sağlık hizmeti sunabilecek duruma gelmesi, çalışanlarının hizmet üretirken kullanmak zorunda olduğu malzemelere sahip olabilmesi için kaynağı genel bütçe olmak üzere, tüm borçları ödenmeli ve bugünden başlayarak bütün gereksinimleri karşılanmalıdır” denildi. Açıklamanın tam metni şöyle: Herkesin bildiği sır değildir! Devlet üniversite hastanelerimiz, değil salgınla mücadele, olağan sağlık hizmeti vermekte bile zorlanmaktadır! COVID-19 pandemisi, Türkiye’de “Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın” yarattığı önemli yapısal sorunlardan birinin yeniden görünür olmasına vesile oldu. Ülkemizin en köklü iki tıp fakültesi hastanesinin hem kurumsal web sayfasında hem de sosyal medya hesabında “halkımızın nakdi bağışta” bulunması için çağrılara tanık olmaktayız. Hastane yöneticileri ve öğrencileri, görevdeki hekim ve diğer sağlık çalışanlarının, salgın nedeniyle artan hasta başvurusu karşısında, kullanmaları zorunlu olan başta kişisel koruyucu malzemeler olmak üzere, birçok tıbbi malzeme gereksinimi olduğunu ve bunları hastane idaresinin mevcutta bulunmadığı için, arzu ettiği halde sağlayamadığını ifade etmektedir. Bu reel durumun yıllardır devam ettiği gerçekliğine rağmen oluşan kamuoyu baskısına yanıt olarak Üniversite Rektörlüğünün “hiçbir eksiğimiz yok” açıklaması ibretliktir. İki üniversite hastanemizden gelen söz konusu çağrı, aslında “Sağlıkta Dönüşüm Programı” kapsamında işletmeye dönüştürülen ve sundukları kamu hizmetinin özelliği nedeniyle, borç batağına sürüklenen ve buna göz yumulan hemen hemen bütün devlet üniversitesi hastanemizin durumunu yansıtmaktadır: “Eldiven, cerrahi maske alabilmek için dahi para yok, tıbbi malzeme ve ilaç şirketlerine milyonlarca lira borç var!” Bunun yanı sıra, salgın nedeniyle Hükümet tarafından açıklanan 100 milyar TL’lik pakette halkımızın sağlığı için bir kuruş bile ayrılmamıştır. Devlet üniversite hastanelerimizin yeniden, ülkemizde yaşamakta olan herkese, parasız sağlık hizmeti sunabilecek duruma gelmesi, çalışanlarının hizmet üretirken kullanmak zorunda olduğu malzemelere sahip olabilmesi için kaynağı genel bütçe olmak üzere, tüm borçları ödenmeli ve bugünden başlayarak bütün gereksinimleri karşılanmalıdır. TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ 24 Mart 2020
istanbulda 1 milyon sahte maske ele geçirildi
İstanbul Sultanbeyli’de polisin düzenlediği operasyonda piyasa değeri 3 milyon TL olan 1 milyon adet sahte maske ele geçirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube ve Sultanbeyli İlçe Emniyet müdürlükleri ekipleri, Sultanbeyli'de izinsiz ve sağlıksız maske üretimi yapıldığı ihbarı üzerine harekete geçti. Ekipler, Fatih Bulvarı'nda 5 katlı binanın 4 katında Sağlık Bakanlığından izinsiz ve sağlık koşullarına uymayan şekilde üretim yapan tekstil atölyelerine baskın yaptı. Operasyonda piyasa değeri 3 milyon TL olan 1 milyon adet sahte maske ele geçirildi. 5 şüpheli gözaltına alındı Yapılan operasyonda 5 şüpheli gözaltına alındı.
Olimpiyatlar koronavirüs nedeniyle ertelendi
Japonya Başbakanı Şinzo Abe, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nın koronavirüs pandemisi sebebiyle 2021 yılına ertelendiğini açıkladı. IOC ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe, erteleme konusunda anlaşırken olimpiyatların bir sonraki yıla ertelendiğini açıkladılar. Oyunların ismi “Tokyo 2020” olarak kalacak. IOC Yönetim Kurulu, Tokyo 2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın “Tokyo 2020” adıyla 2021'de düzenlenmesine karar verildi. Olimpiyat Oyunları tarihinde ilk kez bir Olimpiyat ertelenmiş oldu. Daha önce sadece Dünya Savaşı sırasında olimpiyatlar düzenlenememişti. Ertelenmezden ertelemeye IOC Başkanı Thomas Bach, geçtiğimiz günlerde oyunlara katılacak sporcular için bir mektup kaleme almış ve şu sözleri kullanmıştı; "İnsan hayatı, olimpiyatlar da dahil her şeyin önündedir. IOC, çözümün parçası olmak istiyor. Bu nedenle izleyeceğimiz en önemli prensip, virüs salgınına karşı herkesin sağlığını ön planda tutan önlemler olacak. En büyük umudum, ulusal ve uluslararası federasyonlar ve sporcularımızın da yardımıyla doğru çözümü bulmak olacak. Karanlık bir tünelin içinde hep birlikte ilerliyoruz ve daha ne kadar yürüyeceğimizi bilmiyoruz. Ama şunu biliyorum ki, tünelin ucunda bizi olimpiyat meşalesi karşılayacak." Bach, bir ay önce olimpiyatların iptal edilmeyeceğini söylemiş ve şöyle demişti: "Rio 2016'da Zika virüsü, Moskova 1980 ve Los Angeles 1984'te boykot tartışmaları, Münih 1972'de terör saldırısı, Montreal 1976'da Afrika boykotu vardı. Ancak 1896'dan bu yana oyunlar sadece iki Dünya Savaşı nedeniyle iptal edildi." değerlendirmesinde bulunmuştu. Tüm dünyada küresel salgın haline dönüşen Corona virüsü önlemleri çerçevesinde, ligler ve spor müsabakaları ertelenmişti. UEFA, daha önce Mayıs ayına ertelenen Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi'nin süresiz olarak ertelendiğini duyurmuştu.
İtalya’da metal sendikaları yaşam hakları için greve gidiyor
İtalya'nın Lombardiya bölgesinde metal ve kimya işçileri hükümetin yayınladığı yeni genelgeye tepki göstererek 25 Mart'ta iş bırakma kararı aldı. İtalya'nın en büyük metal işçisi sendikaları FIOM, FIM ve UILM, sağlık sektörüyle doğrudan bağlantısı olmayan bütün fabrikalardaki işçilerin 25 Mart'ta iş bırakacağını açıkladı. Kimya işçileri de söz konusu kararnamenin işçilerin sağlığını tehlikeye attığını belirterek, iş bırakacaklarını belirtti.  Alınan grev kapsamında işçilerin 1 gün evde kalacakları ifade edildi  Korona virüsü nedeniyle en çok can kaybının yaşandığı İtalya'da Başbakan Giuseppe Conte ülkede virüsün daha fazla yayılımının önüne geçilmesi için yeni imzalanan kararnameyi açıklamış, eczane ve marketler dışında "zaruri olmayan tüm iş yerlerinin" 3 Nisan'a kadar kapatıldığını duyurmuştu.  Karara göre zorunlu tedarik zinciri dışında kalan tüm gereksiz üretim durdurulmuştu. Virüsten en çok etkilenen Lombardiya bölgesindeki metal ve kimya işçileri ise yayınlanan yeni kararnamedeki gereksiz üretimin durdurulması kararına tepki gösterdi. Kararı yetersiz bulduklarını ve kararın çok fazla yasal boşluk içerdiğini ifade eden işçi sendikaları, işçilerin sağlığının korunması için greve gideceklerini duyurdu.  
yapı ve inşaat işçileri sendikalarından ortak açıklama
Koronavirüs (Covid-19) salgını Türkiye’de yayılmaya devam ediyor. AKP iktidarı, salgına karşı ekonomik önlemler paketlerinde işçi ve emekçilerin yaşam hakkını değil, sermaye sınıfının çıkarlarını koruyan yaklaşımlar sergiliyor. Korona salgınına karşı birçok fabrika, hizmet ve inşaat işkolu işyerleri işçileri korumasız koşullarda çalıştırmaya devam ediyor.  Bu gelişmelere karşı inşaat ve yapı işkolunda örgütlenme yapan, Devrimci Yapı, Yol ve İnşaat İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş), İnşaat İşçileri Sendikası (İnşaat-İş) ve İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası (İyi-Sen) yaptıkları ortak basın açıklamasıyla, koronavirüs salgınına karşı şantiyelerin 3 haftalığına durdurulmasını ve bu süreçte işçilerin ihtiyaçlarının karşılanmasını talep etti. Sendikalar, ortak açıklamada, “Bu sorumluluk yerine getirilmediği sürece halkımız salgına karşı korumasız kalacak salgının yayılma hızı giderek artacaktır” uyarısında bulundu.  Yapılan ortak açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Türkiye’de milyonlarca insan fabrikada, şantiyede, atölyede, markette ve sayısız iş kolunda aç kalmamak, kirasını, faturasını ve en temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorunda. İktidar çalışanların salgına karşı iş yerlerinde gerekli tedbirlerin ve önlemlerin alınmasından sorumludur. Bu sorumluluk yerine getirilmediği sürece halkımız salgına karşı korumasız kalacak salgının yayılma hızı giderek artacaktır. İşçi sınıfın nicel olarak önemli bir bölmesini oluşturan inşaat işçilerinin, büyük bir bölümü evlerinden uzakta şantiyelerde toplu halde çalışıp yemekhanede yemek yemekte ve çalıştığı şantiyede yüzlerce işçiyle birlikte barınmaktadır.  İnşaatlarda gerekli iş güvenliği önlemleri alınmadığı için her yıl yüzlerce inşaat işçisi iş cinayetlerine kurban gitmektedir. Bu gerçek ortadayken salgına karşı patronların gerekli önemleri almayacağı aşikardır. İnşaat işçilerinin canı patronlar tarafından hiçe sayılmaktadır. Hiçbir önlem alınmadan yüzlerce inşaat işçisi kölelik koşullarında salgın tehdidiyle çalışmaya devam etmektedir. Bilim insanları ve uzmanlar önümüzdeki iki ila üç haftanın ülkemiz için en kritik hafta olduğunu söylemektedir.  Bu yüzden en acil talebimiz toplum sağlığı ve güvenliği açısından devamı zorunlu olmayan tüm şantiyelerin üç hafta süreyle kapatılmasıdır! Bu kritik sürecin ardından ise karşı karşıya kalacağımız salgın döneminde inşaat iş kolunda emek mücadelesi veren üç sendika DEV-YAPI-İŞ, İNŞAAT-İŞ ve İYİ-SEN olarak inşaat işçilerinin sağlığının ve haklarının korunması için acilen şu taleplerin yerine getirilmesini talep ediyoruz: 1-Zorunlu olarak durdurulan ya da ‘maliyetlerin artması’ nedeniyle işten çıkartma kabul edilemez. Yasaların ön gördüğü üzere, salgın vb. durumlar ‘olağanüstü’ sayılması gerekmektedir. Olağanüstü dönemlerde ‘işten çıkartılma’ yasaklanmalıdır.  2-Salgın tehdidi nedeniyle, zorunlu olarak kapatılan işletmelerde ‘ücretsiz izin uygulaması’ ya da ‘izinlerin yıllık izinlerden düşülmesi’ hem yasal olarak hem de meşru olarak kabul edilemez. Salgın türü ‘mücbir sebeplerin’ meydana geldiği durumlarda ‘ücretli izin’ uygulaması zorunlu kılınmalıdır.  3-Salgın tehdidine karşı alınan tedbirlerden kaynaklı olarak yaşanan daralma sebep gösterilerek işçilerin ücretlerinin ödenmemesi mazur görülemez. Önlem süresi boyunca ücretli izine ayrılan işçilerin ücretleri ‘zorunlu sebepler’ nedeniyle ödenememesi halinde, İşsizlik Fonu ve Ücret Garanti Fonunda biriken fonlar işçilerin ücreti için kullanılmalıdır. İşsizlik sigortası ödeneği alabilmek için son üç yılda 600 gün çalışma koşulu virüsle mücadele döneminde 90 güne indirilmelidir.  4-Salgın tehdidi, aynı zamanda bir işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunudur. Şantiyelerde iş güvenliğini şantiyede çalışan işçilerin, iş kollunda faaliyet gösteren sendikaların ve sağlık emekçilerin meslek örgütlerinden tarafından oluşturulacak bir komite tarafından denetlenme ve yaptırım yetkisi verilmelidir. Gerekli önlemlerin alınmadığı tespit edilen şantiyelerde çalışma durdurulmalı işçiler ücretli izne çıkarılmalıdır. 5-Şantiyelerde salgın tehdidiyle karşı karşıya kalan tüm işçilerin ücretsiz sağlık taraması ve kontrolleri ivedilikle başlamalıdır. Kronik rahatsızlığı olan ve elli yaşın üzerindeki işçilere ücretli izin verilmelidir. İnsanların sağlığı piyasacı anlayışa korunamaz sağlık hizmetleri ücretsiz olarak verilmelidir.  6-Koranavirüs salgını süresince işsiz kalanların ve gelir kaybına uğrayanların kira, elektrik, su, doğalgaz ve iletişim gibi temel ihtiyaçlar ücretsiz olarak verilmelidir.  7-Temel gıda ve kişisel hijyen malzemeleri yardımı karşılanmalı, gıda ve hijyen ürünlerine yapılan fahiş zamlar geri çekilmeli temel gıda malzemelerinde KDV sıfırlanmalıdır. Kontrolsüz fiyat artışına karşı ihbar ve denetim mekanizması kurulmalıdır.” 
İnsanlık can ABD harp derdinde, mark esper
ABD Savunma Bakanı Mark Esper, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının öngörüldüğü şekilde yayılmaya devam etmesi durumunda Amerikan ordusunun harbe hazırlık durumunun etkileneceğini bildirdi.  Esper, ülkedeki Kovid-19 salgını ve ABD ordusunun bu konudaki faaliyetlerine ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Salgının Amerikan askerleri arasında da yayılmaya devam ettiği hatırlatılarak ordunun harbe hazırlık durumuna ilişkin sorulan bir soruya yanıt veren Esper, "Koronavirüsün askeri olarak harbe hazırlığımıza etki edeceğini görebiliyorum" yanıtını verdi. Esper, bu konudaki başka bir soruya ise "Eğer bu pandemi, tahmin edildiği ölçü ve çerçeve ile devam ederse, zaman içinde harbe hazırlık kabiliyetimize etki edecektir. Çünkü sonuçta birçok eğitim tatbikatının ölçülerini küçülttük. Tatbikatları askıya alınca bunun harbe hazırlık üzerinde etkisi olur. Ancak ulusal misyonlarımızı yerine getirme konusunda herhangi bir korkum yok." dedi. ABD ordusunda şu ana kadar 133'ü muvazzaf, 44'ü sivil, 35'i asker ailelerinin üyeleri, 31'i sözleşmeli personel olmak üzere toplam 243 kişinin Kovid-19 testi pozitif çıktı. Dün, ABD Donanması ve Avrupa'daki askerleri arasında yayılan salgından Pentagon'a bağlı Savunma Güvenlik ve İşbirliği Ajansında çalışan sözleşmeli bir personel hayatını kaybetmişti. Kaynak: Sputnik Türkiye
moskova’da işçilere sovyet ajitasyonu
Moskova’daki enfeksiyon hastanesinin inşaatında çalışan işçilere Sovyet tipi afişlerle motivasyon Koronavirüs nedeniyle Rusya’nın başkenti Moskova’da inşa edilen enfeksiyon hastalıkları hastanesinin inşaatında çalışan işçileri motive etmek amacıyla, alana Sovyet tipi afişler yerleştirildi. Afişlerde “Bu merkeze ihtiyacımız var!” gibi ifadeler yer aldı. Moskova Belediye Başkan Yardımcısı Andrey Boçkarev’in açıklamasına göre, kentteki yeni enfeksiyon hastalıkları hastanesinin inşaatında işçileri motive etmek için alana 4 adet afiş yerleştirildi. Afişlerden birinde kentin Belediye Başkanı Sergey Sobyanin yer alıyor. Boçkarev, “Enfeksiyon haftalıkları merkezinin inşasına yönelik çalışmalar kesintisiz ve hızla devam ediyor. 24 saat çalışmalar sürülüyor. Afişlerle emekleriyle ustalık gösteren işçilerin morallerini yükseltilmesi amaçlanıyor” dedi. Afişlerde, “İşçi, her dakikanın önemi var!”, “Koronayı da virüsü de gömelim!”, “Yorulup pes mi ettin? Gerçek savaşçılara yer aç!”, “İşçi, bu merkeze ihtiyacımız var!” gibi ifadeler yer aldı. Afişler tasarımlarıyla Sovyetler Birliği döneminde kullanılan afişleri anımsattı. Koronavirüs salgını nedeniyle hastanenin inşaatı hızlandırılmış olarak sürüyor. Şu ana kadar Rusya’da 438 vaka görüldü. Kaynak: Sputnik Türkiye  
disk, kesk, tmmob, ttb, halkın sesine kulak verin yaşamsal talepleri karşılayın
DİSK-KESK-TMMOB ve TTB tarafından, hükümetin aldığı koronavirüs önlemleri ile ilgili olarak 23 Mart Pazartesi günü ortak bir açıklama yapıldı. Açıklamada, yaşanan krizin sağlık alanının ticarileştirilerek halkın nitelikli, eşit, ulaşılabilir, ücretsiz sağlık hizmeti almasını engelleyen neoliberal anlayışın bir sonucu olduğu, küresel krizin aşılması için duanın ve kolonyanın yeterli olmayacağı, bunun için bilimi esas alan toplumsal dayanışmaya ihtiyaç olduğu vurgulanarak;  Hükümetin sadece sermayeye güven veren, çalışanı, işsizi, esnafı, kriz mağdurlarını ve yoksulları yok sayan ekonomik tedbirlerine karşı,  DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin önerileri kamuoyuyla paylaşıldı. ‘Koronavirüs ile Mücadelede Eşgüdüm’ kapsamında ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ adıyla hükümet tarafından alınan ekonomik kararlarla ilgili olarak DİSK-KESK-TMMOB ve TTB’nin yaptığı ortak basın açıklamasının tam metni şöyledir: DİSK-KESK-TMMOB ve TTB’den hükümete acil çağrı: Halkın sesine kulak verin, yaşamsal talepleri karşılayın! Dünyanın pek çok ülkesinde yüksek oranda ölümler yaşanmasına yol açan, artık bir kitle imha silahı gibi işlev gören koronavirüs, tüm dünyayı etkisi altına almış durumda. Dünya genelinde farklı ülkelerde yaşananlara baktığımızda konunun belirsizliğini koruduğunu görebiliriz. Bu süreçte ülkemizde şimdiye kadar yaşananlara baktığımızda ise sürecin doğru yürütüldüğüne ve yeterli önlem alındığına dair kaygılarımız artmaktadır. Çin’de ve ardından İran’da başlayan salgın krizinin hemen başında bu ülkelerle irtibatın kesilmemesi, umreye gideceklere izin verilmesi ve dönüşlerinde kesin bir karantina uygulaması yapılmaması, enfekte olan hasta sayılarının şeffaf olarak toplumla paylaşılmaması, hükümete yönelik güveni iyice yok etmiştir. Hükümetin verdiği bilgilere güvenmeyen halk, doğru bilgi almak için sosyal medyaya yüklendiğinde konu daha da karışık hale gelmiş; yanlış, kasıtlı, teyit edilmemiş bilgiler ortamı kaosa sürüklemiş, vatandaşın panik yapmasına neden olmuştur. Öncelikle bu salgın ile mücadele toplumsal bir mücadele olarak örgütlenmelidir. Mesele siyasi ikbal ve ekonomik kar ekseninde ele alındığı ölçüde bütün bir ülkenin “bağışıklığı” zarar görmektedir. 18 Mart 2020 tarihinde Çankaya Köşkünde düzenlenen “Koronavirüs ile Mücadele Eşgüdüm Toplantısı”na davet edilmeyen ve bu salgının ilk gününden itibaren konuya dair kapsamlı çalışmalar yapan emek ve meslek örgütleri olarak şunu ifade etmek isteriz ki; koronavirüs salgınının yol açabileceği sosyal tahribat, ayrımcı, kutuplaştırıcı yaklaşımlarla daha da derinleşmekte, ülkenin ve halkın sağlığını onarılması zor bir biçimde tehdit etmektedir. Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar toplumda güveni tesis etmemiş, tam tersine sadece sermayeye güven veren, çalışanı, işsizi, esnafı, kriz mağdurlarını, yoksulu yok sayan bu tedbirler devlete olan güvene de son noktayı koymuştur. Yaşananlar açıkça göstermektedir ki, bu kriz aslında, sağlık alanının ticarileştirilerek halkın nitelikli, eşit, ulaşılabilir, ücretsiz sağlık hizmeti almasını engelleyen neoliberal anlayışın bir sonucudur. Bu krizden ancak toplumsal dayanışmayı yükselterek en az hasarla çıkabiliriz. Biz emek ve meslek örgütleri DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak, üyelerimize ve halka karşı görevimizin bilinciyle, iktidara bir kez daha sesleniyor, bu bağlamda yapılabileceklere ilişkin önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz: 1. Bu süreçte bir kez daha görülmüştür ki; bilime, eğitime ve sağlığa daha fazla değer verilmelidir. Bugünlerde kısıtlı imkânlarla, canla başla çalışan sağlık çalışanlarına özellikle çok teşekkür ediyoruz ve onların daha güvende görev yapabilmeleri, morallerinin yüksek tutulması için her türlü imkânın öncelikle seferber edilmesini talep ediyoruz. 2. Önümüzde kötü örnek oluşturan ülkelerde yaşananlar da dikkate alınarak olası en kötü senaryoya göre eylem planları hazırlanmalı, kriz anında kentin tüm imkânları (mekân, araç, ekipman vb.) kullanılabilmelidir. 3. Mümkün olan işlerde ve işyerlerinde uzaktan çalışmaya geçilmeli, zorunlu mal ve hizmetlerin üretilmediği ve virüsten korunma koşullarının sağlanamadığı tüm işyerlerinde çalışanlar derhal ücretli izne çıkarılmalıdır. 4. Zorunlu mal ve hizmetlerin üretildiği veya gerekli önlemlerin alınabildiği faaliyetini sürdüren işyerlerinde çalışan ebeveynlerden birine ve risk grubunda olanlar ile 60 yaş üstü çalışanlara acil ücretli izin verilmeli; çalışmak durumunda olanların sağlık koşulları için önlemler artırılarak azami düzeye yükseltilmelidir. 5. En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çekilmelidir. Koronavirüsle mücadele döneminde 1000 TL destek eklenerek risk grubundaki bu kesimler korunmalıdır. 6. Kamu ve özel sektörde bireysel ve toplu işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. 7. Fahiş fiyatlarla fırsatçılık yapanlara göz yumulmamalı, denetimler artırılmalı, fırsatçılık yapanlara yaptırımlar uygulanmalıdır. 8. Alt gelir gruplarının temel gıda ve hijyen maddelerine erişimi için kamu kaynaklarına başvurulmalıdır. Virüsten koruyucu ürün ve malzemeler (maske, kolonya, sıvı sabun vb.) başta dar gelirliler olmak üzere halka ücretsiz dağıtılmalıdır. 9. Yoğun kalabalıkların bir arada bulunduğu mülteci geri gönderme merkezlerinde gerekli tedbirler maksimum düzeyde alınmalı, bu merkezlerde olmayan mülteciler için de alt gelir gruplarıyla benzer şekilde hijyen ve temel gıda malzemesi temini kamu kaynaklarıyla sağlanmalıdır. 10. Ekonomideki olumsuz gelişmelere paralel olarak işsizlikte yaşanabilecek artışlara karşı işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları kolaylaştırılmalıdır. İşsizlik sigortası ödeneği alabilmek için son üç yılda 600 gün çalışma koşulu virüsle mücadele döneminde 90 güne indirilmelidir. Salgın sürecinde işsizlik maaşı kesilecek olan çalışmayan yurttaşlara bu maaş verilmeye devam edilmelidir. 11. Tüketici, konut ve taşıt kredileri ile kredi kartı borçları ve elektrik, su, doğalgaz ve iletişim faturaları salgın riski boyunca ertelenmelidir. 12. Bu süreçte vatandaşların sağlığa erişimi ücretsiz olmalıdır. 13. Sağlık kurumlarındaki eksikliklerin giderilmesi sağlanmalı ve Covid-19 şüphesi olan her olguya test yapılabilecek duruma getirilmelidir. 14. Salgın sürecinde, özel sağlık kuruluşları kamu kontrolüne geçirilmelidir. 15. Yerellerde, il/ilçe bazında belediyelerin ve muhtarlıkların önderliğinde DKÖ, meslek odası ve sendika temsilcilerinin de içinde yer aldığı kriz masaları kurulmalıdır. 16. Adalet Bakanlığı açıklamalarına göre Ocak 2020 itibariyle 355 hapishanede 11 bin civarında kadının içinde olduğu 294 bin tutuklu/hükümlü bulunmaktadır. Cezaevlerinde 3 bin 100 çocuk hükümlü ve tutuklu bulunurken, 780 çocuk ise anneleri ile birlikte cezaevlerinde kalmaktadır. Korona virüsü salgını nedeniyle birçok ülkede cezaevlerinde ayrımsız tahliyeler başlatılırken ülkemizde iktidarın siyasi tutuklu ve hükümlüler dışındakileri kapsayacak bir çalışmayı hızlandırdığını açıklaması kabul edilemez. Biliyoruz ki, son yıllarda çok sayıda muhalif gazeteci, akademisyen, aydın, milletvekili, belediye başkanı, avukat, öğrenci, sendika yöneticisi/üyesi “terör soruşturması” adı altında tutuklanmıştır. Dolayısıyla cezaevlerinde öncelikle tutukluların hızla tahliyesi sağlanmalı; yaşam hakkı ve ifade özgürlüğü esas alınarak siyasi tutuklular, gazeteciler, yaşlılar, hasta mahkûmlar, çocuklar tahliye edilmeli, infazlar ertelenmelidir. 17. Sağlık emekçileri için alkışlar yetmez, koruma önlemleri artırılmalı ve ek tazminat verilmelidir. Biz DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak bir kez daha bu acil ve tarihi uyarımızı yapmayı bir sorumluluk olarak görüyor, duanın, kolonyanın yeterli olmayacağını, küresel krizin aşılması için bilimi esas alan toplumsal dayanışmaya ihtiyacımız olduğunu bir kez daha vurgulayarak, ülkeyi yönetenleri yarın çok geç olmadan yukarıda sıraladığımız önlemleri hayata geçirmek için somut adımlar atmaya davet ediyoruz.  
emeklilerin elektrik, su ve ısınma giderlerini devlet karşılasın
Koronavirüs salgınına karşı alınan önlemler kapsamında, 65 yaş ve üzeri ile kronik rahatsızlığı bulunanlar için “İkametten ayrılma kısıtlaması/yasaklanması” konulu İçişleri Bakanlığı genelgesi hakkında kısa adı Tüm Emekli-Sen olan Tüm Emekliler Sendikası tarafından basın açıklaması yapıldı.   Açıklamada, “Salgın hastalığa karşı bu tür önlemler gecikmeksizin alınmalı ve harfiyen uygulanmalıdır. Bu konuda sendikamız bu önlemi doğru bulmaktadır. Ancak bu tür önlemlerle salgından korunurken başka sıkıntıların oluşması mümkündür” denilerek; “Sokağa çıkma yasağı süresince, 65 yaş üstü emeklilerin, yaşlıların ve kronik hastalığı olanların beslenme, gıda ve sağlık ihtiyaçları ile elektrik, su ve ısınma giderlerinin ilgili kamu birimlerince karşılanması” ve “çalışan emeklilerin sokağa çıkma yasağı süresince ücretli izinli sayılmaları” talep edildi. Tüm Emekliler Sendikası Merkez Yürütme Kurulu tarafından yapılan basın açıklamasının tam metni şöyledir: Basına ve Kamuoyuna Bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle gerek kamu idaresi gerekse de kişiler salgına karşı önlem almaya gayret sarf etmektedirler. Sağlık Bakanlığının salgına geç müdahalesi özellikle yurtdışından gelenlerin karantinaya alınmadan sınır geçişine izin verilmesi, yetersiz test kitleri nedeniyle tarama yapılamaması salgının şiddetini ve yaygınlığını artıran unsurların başında gelmektedir. Alınan önlemlere 21 Mart 2020 saat 24.00 itibariyle “65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanların sokağa çıkmasının yasaklanması” eklenmiştir. Elbette salgın bir hastalığa karşı bu tür önlemler gecikmeksizin alınmalı ve harfiyen uygulanmalıdır. Bu konuda sendikamız bu önlemi doğru bulmaktadır. Ancak bu tür önlemlerle salgından korunurken başka sıkıntıların oluşması mümkündür.      Daha önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi, 65 yaş üstü emekliler, yaşlılar ve kronik hastalar için sokağa çıkamayacakları sürece ihtiyaçlarının karşılanması, beslenme, gıda ve sağlık hizmetlerinin evlerinde oluşturulacak birimlerce yerine getirilmesi gerekmektedir. Dün akşam açıklanan sokağa çıkma genelgesinde bu tür hizmetlerin verileceğinin bildirilmesi olumlu bir durumdur. Ancak bu hizmetlerin hangi birimler tarafından ve nasıl verileceği yerine getirileceği belli değildir. Bu belirsizliğin bir an önce giderilmesini ve belirttiğimiz diğer konuların örneğin sokağa çıkma yasağı süresince elektrik su ısınma giderleri ilgili kamu birimlerince karşılanmalı talebimiz de yerine getirilmelidir. Eğer sokağa çıkma yasağına tabi kişiler arasında ikinci bir işte çalışanlar varsa ücretli izinli sayılmalıdırlar. Sağlıklı ve insanca bir yaşam sürdürmek hepimizin hakkıdır. Sendikamız bu çerçevede atılacak olumlu adımları desteklemeye ve alınacak önlemlerin sonuçlarını takip etmeye ve kamusal sorumluluğu ile Merkezi İdareyi, Yerel Yönetimleri uyarmaya devam edecektir.  Kamuoyuna saygıyla duyurulur.  TÜM EMEKLİ-SEN  Merkez Yürütme Kurulu  22 Mart 2020  

Sayfalar