koronavirüs

inşaat işçilerine koronavirüs kaparsam sorumluluk benim taahhütnamesi imzalattılar
Koronavirüse karşı mücadelede sosyal izolasyonun önemine rağmen birçok sektörde işçiler çalıştırılmaya devam ediyor. Bazı inşaat firmalarının, işçilere ‘işyerinde olası bir koronavirüs bulaşması vakasından dolayı olabilecek tüm zararlardan tamamen kendisinin sorumlu olduğunu’ belirten bir taahhütname imzalattığı ortaya çıktı. Koray İnşaat’ın İstanbul Çekmeköy’de inşaatı devam eden Koray Kasaba 4. Etap Şantiyesi’nde çalışan işçilere, çalışırken koronavirüs kapmaları durumunda ‘tüm sorumluluğun kendilerine ait olduğunu’ kabul ettiren bir taahhütname imzalatıldığı öğrenildi. Koray İnşaat, İstanbul Çekmeköy’deki Koray Kasaba 4. Etap Şantiyesi’nde çalışan işçilerin tamamına 26 Mart günü bir taahhütname belgesi verdi ve belgede yer alan şartları kabul eden işçilerin belgeyi isim, soy isim ve tarih bilgisi ekleyerek imzalamalarını talep etti. Sorumluluk işçiye Taahhütnamede işçilerden, ‘işyerinde olası bir koronavirüs bulaşması vakasından dolayı olabilecek tüm zararlardan tamamen kendisinin sorumlu olduğunu’ kabul etmesi istendi. BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk’e konuşan inşaat işçileri, bu taahhütnameyi imzalamayı kabul etmeyenlerin istifaya zorlandığını ifade etti. Ayrıca işçilerin BBC Türkçe’ye gönderdiği ses kaydı ve videolarda, işverenin işçileri taahhütnameyi imzalama konusunda ikna etmeye çalıştığı, imzalamayan işçilerin ise istifa ya da ücretsiz izin dilekçesi vermesini talep ettiği görülüyor. İşçilere imzalatılan belgede şu ifadeler yer alıyor: “…Kamp alanı/odalar ve yıkanma yerini kendi istek ve irademle kullandığımı, kampta kalmak istediğimi, bu dönem içinde işverenlikçe ülkemizin içerisinde bulunduğu bu olağanüstü duruma ilişkin alınan tedbirlere harfiyen riayet edeceğimi, işverenlikçe belirtilen kurallara uymamamdan veya sair şartlardan dolayı işyerinde bulunduğum dönem içinde kendime olası bir koronavirüs bulaşması vakasından dolayı olabilecek tüm zararlardan dolayı tamamen kendimin sorumlu olduğunu, “Yukarıdaki arz ve izah edilen neden ve gerekçeler ile işverenliğe herhangi bir cezai, idari, yasal ve hukuki sorumluluk yükletilemeyeceğini, bu konularda hangi nam altında olursa olsun işverenliğe karşı hiçbir talep ve iddiada bulunamayacağımı ve işverenin söz konusu kampta kalmamdan ve bu virüs ile hastalanmamdan dolayı doğacak zararlardan herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını/bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt ederim.” Firma açıklama yapmadı BBC Türkçe’nin ulaştığı Koray İnşaat, işçilerin imzasına sunulan bu belge ve şantiyedeki olumsuz çalışma koşullarına dair iddialara ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmadı. Olmayan tedbirler varmış gibi gösterildi Taahhütname metninde ayrıca işçilerden, şantiyede koronavirüs ile ilgili alınan tedbirleri taahhüt etmesi bekleniyor. İddia edilen bu tedbirler arasında; işçilere virüsle ilgili bilgilendirmenin yapıldığı, vardiyalı yemek ve sosyal mesafe uygulamasına geçiş yapıldığını, her noktada dezenfektan olduğu ve işçilere yeteri kadar malzeme temin edildiği yer alıyor. Ancak işçiler, kendilerine imzalatılan belgede bahsi geçen tedbirlerin alınmadığını ve hatta işçilerin konaklayıp yemek yediği alanlarda gerekli temizliğin dahi sağlanmadığını söylüyor. İşçiler 6 m2’lik konteynır odalarda 5-6 kişinin kaldığını ve yaklaşık 200 işçinin çalıştığı şantiyede sadece dört duşakabin olduğunu belirtiyor. ‘Benim canım satılık değil’ diyen işçinin üzerine yüklendiler Şantiyede üç aydır çalıştığını belirten bir işçi şöyle dedi: “Taahhütnameyi okuduktan sonra, ‘Ben bunu imzalamam, benim canım satılık değil’ dedim. Sonra patronlar hepsi birden üstüme yüklendi. İstifa kâğıdı imzalatmak istediler, onu da imzalamadım. ‘Eğer taahhütnameyi imzalamazsan burada kalamazsın’ dediler. Beni şantiyeden atmak için zabıta çağırdılar. Mecburen taahhütnameyi imzalamak zorunda kaldım.” Üç ay önce memleketinden İstanbul’a çalışmak için geldiğini söyleyen işçi, şehirlerarası otobüs seyahatleri durdurulduğu için memleketine dönemediğini söylüyor: “O taahhütnameyi okuduğumda açıkçası kendimi köle gibi hissettim. Benim canımı hiçe sayıp sadece kendilerini kurtarmak istediklerini fark ettim. Ama eğer kâğıdı imzalamasaydım şantiyeden atacaklardı.” “İstanbul’da gidecek başka bir yerim yok. Otobüs seferleri durduğu için memleketime de dönemem. ‘Otobüs yok, sokakta mı kalayım?’ dediğimde, ‘Orası bizi ilgilendirmez’ dediler.” Bir başka işçi ise koronavirüs şüphesiyle hastaneye gittiğini ancak test yapılmadığı için şantiyeye dönüp çalışmaya devam ettiğini anlatıyor: “Yatakhane ve yemekhane çok pis durumda. İmzalattıkları taahhütnamede yazan hiçbir temizliği yapmıyorlar. Banyo yaptığımız yer çok kötü, birçok gün yıkanmak için sıcak su bulamıyoruz. Şu an altı kişi kaldığımız konteynırları da dört kişiye düşüreceklerini söylemişlerdi ancak henüz bir adım atılmadı. Sadece iki günde bir ateş ölçüyorlar.” “Bir hafta önce öksürük, nefes darlığı, boğaz ağrısı ve grip şikayetleriyle hastaneye gittim. Hasta olduğum gece sabaha kadar öksürdüm ama o gece şantiyede araç olmadığı için ertesi sabah arkadaşımın arabasıyla, yani kendi imkanlarımla doktora gittim. Doktor, ‘Sende korona belirtileri var ama ateşin 40 olduğu zaman yeniden gel, test yapalım’ dedi. Yazdığı ilaçları kullanıyorum, şantiyede çalışmaya devam ediyorum.” Başka bir işçi de ‘mecburen’ taahhütnameyi imzalamak zorunda kaldığını anlatıyor: “İmzalamak istemedim ama zor durumdayım, paraya ihtiyacım var. İmza atmadığı için gönderilen arkadaşlarımız oldu ama çoğumuz maddi kaygılardan ötürü burada kalıp çalışmak zorundayız. İşveren bize bir şey olması durumunda kendini sağlama almak istiyor, bunu hepimiz biliyoruz ama ne yapabiliriz?” BBC Türkçe’ye konuşan işçiler, koronavirüs belirtileri gösteren arkadaşlarının inşaatta çalışmaya devam ettiğini belirtiyor: “Kendimizi burada kesinlikle güvende hissetmiyoruz. Biz burada mecburiyetten kalıyoruz. Aramızda hasta olanlar, öksürenler var. Tuvalet ve banyolardaki sabunluklar boş. Şantiyede görevli olan doktor haftada bir gün, cuma günleri geliyor. Muayene etmiyor, eğer bir şikâyetin varsa ağrı kesici veriyor. Bunun dışında başka bir şey yaptığını görmedik.” ‘İmza atmayan gitsin’ İşçilerin BBC Türkçe’ye gönderdiği ses kaydı ve videolarda, işverenin işçileri taahhütnameyi imzalama konusunda ikna etmeye çalıştığı, imzalamayan işçilerin ise istifa ya da ücretsiz izin dilekçesi vermesini talep ettiği görülüyor: “Aranızda belgeyi imzalamayan arkadaşlar varmış herhalde. Eğer arkadaş kendinden korkuyorsa, şüpheleniyorsa, yazsın izin dilekçesini gönderelim. Sıkıntı ne zaman düzelirse o zaman gelsin. Şantiye şefiniz de sahada. Benim yeğenim orada çalışıyor. Kimseyi zorla çalıştırma şansımız yok.” İşçilerin aldığı ses kaydında ise firmanın şantiye sorumlusuna ait olduğu belirtilen kişinin şu sözleri duyuluyor: “Çalışmak isteyen imza atar, çalışmak istemeyen imza atmaz. İmza atmayacaksan gideceksin paşam. Bizim yapacağımız hiçbir şey yok. İmza atmayanlar şantiyede kalamaz, patron ‘Ben bunun sorumluluğunu alamam’ diyor. Türkiye genelinde böyle bir yasa var. Şu anda çalışan herkese bunu imzalattırıyorlar. Koray İnşaat’ta kalan personel burada rızasıyla kaldığını beyan edecek, bu kadar basit.” İşçilerden birinin imzalamayı reddetmesi üzerine, işçiden ‘istifa dilekçesi’ isteniyor. İşçinin bunu reddetmesi üzerine şantiye sorumlusu, “Seni biz işten çıkarmıyoruz, taahhütnameyi imzalamayarak sen kendin işten çıkıyorsun” diyor. Hukuki izahı yok BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Avukat Ekin Güneş Saygılı, işveren tarafından hazırlanan taahhütnamenin hiçbir hukuki geçerliliği olmaması bir yana işverenin yükümlülüklerini artıran bir belge olduğunu savunuyor. Saygılı, bu taahhütname belgesiyle işverenin ‘olası kast’ suçu işlediğini söylüyor: “Bu taahhütnamenin hiçbir hukuki izahı yoktur. Eğer o şantiyede çalışan bir kişiye koronavirüs bulaşırsa ve diyelim ki ölürse, bu bir iş kazasıdır. Bu işverenlerin hem hukuki olarak hem de cezai olarak sorumluluğundadır.” “İşveren tarafından işçilere bu belge imzalatıldıktan sonra artık burada ‘olası kasıt’ var demektir. Olası kast; işverenin neticeyi öngörmesi, sonucun gerçekleşmesini göze alması ve ‘işçiye ne olursa olsun’ tavrı içerisinde olmasıdır.” “Dolayısıyla işverenin sorumluluğu artık bu belgeden sonra daha da artmıştır. Çünkü ortada bir risk olduğunu bildiğini, işçinin burada ölüm tehlikesi altında çalıştığını kendisi beyan etmiştir. ‘Ölürse ölsün, suç işçidedir’ demek işvereni bunun sonuçlarından kurtarmaz.” Bu belgeyi imzalamadığı için işten çıkarılan işçilerin durumuyla ilgili konuşan Saygılı, ortada ‘haklı bir sebep’ olmadığı için işçinin tazminat hakkının bulunduğunu söylüyor. Kaynak: TELE 1 / BBC Türkçe
işçiler evde kalamıyor koronavirüse yakalanan işçi sayısı her gün artıyor
Uzmanlar koronavirüsle mücadele için sosyal izolasyonun gerekliliğine dikkat çekerken, Türkiye’de işçiler çalışmaya devam ediyor. İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu tarafından hazırlanan raporda, Covid-19 testi pozitif çıkan işçi sayısının her gün arttığı kaydedildi. İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu, Türkiye’yi etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde, İstanbul’daki çeşitli sektörlerden işyerleri açısından yaşananları inceleyerek bir rapor hazırladı. İstanbul’da kayıtlı olarak 4 milyon civarında çalışan olduğu ifade edilen raporda, toplam işçi sayısı içerisinde yaklaşık 350 bin civarında sendikalı işçinin bulunduğu aktarıldı. Milyonlarca işçinin canı tehlikede Platforma gelen bilgiler içerisinde, birçok fabrika ve işyerinde koronavirüs testi pozitif çıkan işçilerin olduğu söylenirken, milyonlarca işçinin canı ve sağlığının tehlikede olduğu vurgulandı. Zorunlu çalışılması gereken işyerleri dışında tüm işçilere ücretli izin hakkı talebimizi bir kez daha yineliyoruz’’ denilen raporda, ‘’Bakanlık tarafından askıya alınan toplu sözleşme (TİS) ve sendikalaşma hakkını gasp eden uygulama da kaldırılmalıdır’’ ifadeleri yer aldı. Sektör bazlı olarak İstanbul’da yaşanan sürecin paylaşıldığı rapor şu bilgileri içeriyor: Otomotiv sektöründe ücretsiz izin ve işten çıkarma arttı İstanbul’da bu sektörde toplamda 150 bin civarında işçi çalışmakta ve 5 bin civarında sendikalı işçi vardır. Salgın sürecinde otomotiv yan sanayine üretim yapan firmaların birçoğu durmuş durumda. Yine sektörde yurt dışından gelen hammadde yokluğundan dolayı duruşlar olduğu görülüyor. Ücretsiz izinler ve zorunlu yıllık izin kullandırtma sektörde oldukça yaygınlaşıyor. Fabrikalarda taşeron işçileri yoğun bir şekilde işten çıkartılıyor. Sendikasız işyerlerinde önlemler çok yetersiz İstanbul’da bu işkolunda toplamda 80 bin civarında işçi çalışmakta ve 7 bin civarında sendikalı işçi vardır. Tuzla tersaneleri ve Ambarlı limanı başta olmak üzere koronavirüs vakaları görülmektedir. Bu sektörde sendikalı işyerlerinde henüz vakaya rastlanmadı. Salgına karşı sendikasız işyerlerinde ise önlemler çok yetersiz. Ambarlı limanındaki işyerlerinde zorunlu yıllık izne çıkarmalar var. Tersanelerde ücretsiz izin uygulaması yaygınlaşıyor. Mağaza çalışanlarının büyük kısmı ücretsiz izne çıkarıldı İstanbul’da bu sektörde 1 milyon civarında işçi çalışmakta ve 30 bin civarında sendikalı işçi vardır. İstanbul’da toplam AVM sayısı ise 136’dır. AVM’lerde ve mağazalarda çalışan işçilerin büyük çoğunluğu ücretsiz izne çıkartıldı. Bu sektörde market işçileri ve internet üzerinden satış yapan yerler yoğun çalışıyor fakat buradaki işçilerin iş yükleri çok artmış durumda. İşçiler her gün binlerce kişiyle temas etmesine rağmen salgına karşı gerektiği şekilde tedbirler alınmıyor. Gıda sektöründe 50 yaş üzerindeki çalışanlar işten çıkarılıyor İstanbul’da gıda işkolunda 140 bin civarında işçi çalışmakta ve 10 bin civarında sendikalı işçi bulunmaktadır. Salgın sürecinde İstanbul’da gıda fabrikalarının yüzde 70’ine yakını üretimlerini artırmış durumda. Gıda üretimindeki artış nedeniyle işten atmalar yok fakat 50 yaş üstü ve risk grubunda olan işçilere, zorunlu yıllık izin kullandırtma veya ücretsiz izne çıkarma uygulamaları gittikçe yaygınlaşıyor. Özellikle sendikasız ve örgütsüz işyerlerinde koronavirüs salgını sonrası hijyen koşullarının sağlanmadığı görülmüştür. Çimento, toprak ve cam sanayi İstanbul’da bu işkolunda 25 bin civarında işçi çalışmakta ve 2.500 civarında sendikalı işçi vardır. Cam başta olmak üzere seramik ve çimentoda işten atmalar yaşanıyor. Kronik rahatsızlığı olan işçileri ücretsiz izne çıkarma yaygınlaşıyor. Yurtdışına çalışan fabrikalarda 15-20 gün süreyle işlerini durduran işletmeler var. Belediyelerdeki durum İstanbul’da bu işkolunda 250 bin civarında işçi çalışmakta ve 45 bin civarında sendikalı işçi bulunmaktadır. Bazı belediyelerde kronik rahatsızlığı ve sağlık raporları bulunan işçiler izin konusunda idarecilerin keyfi tutumundan dolayı sorun yaşıyor. Yine bazı belediyelerde salgın sürecinde dönüşümlü çalışmadan dolayı genelgeye de aykırı olarak yol ve yemek paraları kesiliyor. Dokuma, hazır giyim ve deri sektöründe hijyen önlemleri yetersiz İstanbul’da bu sektörde 400 bin civarında işçi çalışmakta ve 15 bin civarında sendikalı işçi vardır. Salgın sürecinde işkolunda daralma var ve salgını fırsata çeviren patronlar işten atmalara başladı. Sendikasız işyerlerinde sağlık kontrolleri ve hijyen önlemleri çok yüzeysel ve yetersiz. Tuvaletler başta olmak üzere ortak kullanım alanları çok sağlıksız. Sağlık ve sosyal hizmetler işkolu İstanbul’da bu işkolunda 100 bin civarında işçi çalışmakta ve 5 bin civarında sendikalı işçi bulunuyor. Sağlık işçilerine koruyucu ekipmanlarda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Koronavirüs testi pozitif çıkan sağlık çalışanı sayısı gittikçe artıyor. Memurlara verilen ek ödemeler işçilere yansıtılmıyor. Risk grubundaki taşımacılık işkolu işçileri için hiçbir önlem alınmıyor İstanbul’da bu sektörde 230 bin civarında işçi çalışmakta ve 30 bin civarında sendikalı işçi vardır. İşletmelerin yüzde 70’inde iş kaybı yaşanıyor. Risk grubunda bulunan taşıma işkolu işçilerine dair hiçbir özel önlem alınmamaktadır. Güvenlik işçileri ücretsiz izne zorlanıyor İstanbul’da bu işkolunda 75 bin civarında işçi çalışmakta ve 14 bin civarında sendikalı işçi bulunuyor. Risk grubunda olan işçiler, yıllık izin kullanmaya veya ücretsiz izne zorlanıyor. İnşaat sektöründe 15 bin işçi işten çıkarıldı İstanbul’da inşaat sektöründe 450 bin civarında işçi çalışmakta ve 5 bin civarında sendikalı işçi vardır. Koronavirüs salgını sürecinde 11 Mart’tan bu yana yaklaşık 15 bin işçi işten çıkartıldı. Basın, yayın ve gazetecilik işkolunda verilen izinler yıllık izinden düşülüyor İstanbul’da bu işkolunda 55 bin civarında işçi çalışmakta ve 2 bin 500 civarında sendikalı işçi vardır. Salgın nedeniyle verilen izinler yıllık izinlerden düşülüyor. Kaynak: TELE 1  
iş bırakan işçilere patronun adamları sopalarla saldırdı
İzmir’de bulunan Akar Tekstil fabrikasında bir işçinin koronavirüse yakalanması üzerine iş bırakan işçilere, patronun sopalı adamları saldırdı. İzmir’in Çiğli ilçesinde bulunan Akar Tekstil fabrikasında bir işçinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) testinin pozitif çıkması üzerine işçiler, İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasasının 13. maddesine dayanarak işten kaçınma haklarını kullandılar ve üretimi durdurdular. İşçilerin iş bırakması üzerine eli sopalı bir grup işçilere saldırdı. Patron işçileri işten atmakla tehdit etti.  Evrensel’in haberine göre, işçiler açıklama yapılmasını ve fabrikada çalışmanın durdurulmasını beklerken patron Hayrettin Akar, işçilere yaptığı konuşmada iş yerinde vaka olmadığını ileri sürüp Sağlık Bakanlığının fabrikada alınan önlemleri onayladığını ve “çalışılabilir” dediğini söyledi, işbaşı yapılmasını istedi. İşten atmakla tehdit etti İşçilere, “Bu ayın 20’sine kadar siparişlerimiz var, ayın 10’unda maaşınızı ödeyebilmem için çalışacağız. Sonrası için de kısa çalışmaya başvuracağız” diyen patron, işçileri işbaşı yapmamaları durumunda işten atmakla tehdit etti. İl Sağlık Kurulundan görevlilerin fabrikaya geleceği bilgisi ve patronun çağrısı üzerine işçiler işbaşı yaptı. Bu sırada fabrika önüne gelen Deriteks yöneticileri, fabrikada bulunan sağlık görevlilerinin talimatıyla içeri alınmadı. Fabrikaya gelen İl Sağlık Kurulu, bir işçide yeni tip koronavirüs vakası olduğunu doğrulamasına rağmen “Önlemler yeterli, çalışmaya devam edilebilir” kararı işçilerin ve sendikacıların tepkisine neden oldu. Patronun adamları işçilere sopalarla saldırdı Vakanın kesinleşmesiyle işçiler işbaşı yapmadı. Fabrikada örgütlü olan Deriteks İzmir Şube yöneticileri de fabrika önüne geldi. Bu arada eli sopalı bir grup, iş bırakan işçilere saldırdı. İşçilerin cep telefonuyla çektiği videolara da yansıyan saldırı sonrası arbede yaşanırken, fabrikaya gelen polis görüntü almak isteyen Evrensel muhabirini engelledi. Kaynak: TELE 1 / Evrensel
cengiz holdingin yaptığı 34 milyon liralık bağış vergiden düşülecek
Cengiz Holding’ten yapılan açıklamada “Başta Milli Dayanışma Kampanyası olmak üzere İstanbul Valiliği tarafından organize edilen ‘Vefa Kolileri’ için de üzerimize düşen görevi yerine getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz” ifadesine yer verildi. Gelir Vergisi Kanunu’na göre, şirketlerin, yardım kampanyalarına yaptığı bağışlar vergiden düşülüyor. Cengiz Holding, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadeleye destek olmak amacıyla 34 milyon TL bağışladı. Holding’den yapılan açıklamada, Kovid-19 salgınına karşı yürütülen mücadeleye şirket olarak gönülden destek oldukları belirtilerek, şunlar kaydedildi: “Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde başlatılan “Biz Bize Yeteriz Türkiyem Milli Dayanışma Kampanyası” olmak üzere İstanbul Valiliği tarafından organize edilen “Vefa Kolileri” için de üzerimize düşen görevi yerine getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz. Bu kapsamda yapılan yardımların miktarı 34 milyon TL’ye ulaştı.” Cengiz Holding’in doğrudan yaptığı bu destek dışında Türkiye’nin çeşitli illerine yayılmış iştirak şirketleri ve ortaklıkları aracılığıyla da hem nakdi hem ayni olarak destek kampanyalarının bir parçası olduğu aktarılan açıklamada, “Zor ve tarihi günlerin yaşandığı süreçte, dayanışma ruhu içinde bu günleri de atlatacağımıza inancımız tam. Salgında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, tedavi altındaki vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.” ifadeleri kullanıldı. Şirketlerin bağışları vergiden düşülüyor Öte yandan, şirketlerin yaptığı bağışlar kanun kapsamında vergiden düşülüyor. CHP, Meclis’e kanun teklifinde bulunup, şirketlerin yardım kampanyalarına yaptığı bağışların vergiden düşülmemesi gerektiğini istedi. Gelir Vergisi Kanunu’nun 89. Maddesi 10 Eylül 2014 tarihinde değiştirildi. Bu kanunun 10. bendi şöyle: “Cumhurbaşkanı tarafından başlatılan yardım kampanyalarına, makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdî bağışların tamamı gelir vergisi matrahından düşülür.” Kaynak: TELE 1  
EPDK'dan yeni açıklama tüketim yoksa fatura kesilmeyecek
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun yaptığı 'koronavirüs salgını nedeniyle 3 ay süreyle elektrik ve doğalgaz faturaları için sayaç okuma yapılmayacak, faturalar ortalama tüketim değerleri üzerinden kesilecek' açıklamasına yurttaşlardan tepki yağdı. Kurumdan tepkilerin ardından yeni bir açıklama daha geldi. EPDK tarafından yeni yapılan açıklamada tüketim olmayan hanelere kıyasen fatura kesilmeyeceği bildirildi. Yeni açıklamada şu ifadeler kullanıldı: Kıyasen Fatura Düzenlemesine ilişkin yanlış anlaşılan hususlara açıklık getirmek amacıyla bazı konuları yeniden vurgulamak ve kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldırmak için yaptığımız ikinci açıklama aşağıdadır. - Kurumumuz tarafından yapılan Kıyasen Fatura Düzenlemesi'nin önceliği hem sektör çalışanlarının hem de tüketicilerimizin sağlığının korunmasıdır. Böylece saha çalışanlarının azami düzeyde izolasyonu da sağlanacaktır. - Yeni tip koronavirüsle mücadele kapsamında elektrik ve doğalgaz faturalarında kıyasen fatura düzenlemesi ülkemizin tamamında uygulanmayacaktır. - İdari kararlar nedeniyle faaliyetleri geçici süreyle durdurulan iş yerlerinde kıyasen fatura düzenlenmeyecektir. Hatalı fatura düzenlenmesi durumunda yapılacak olan başvurular neticesinde gerekli düzeltmeler ivedilikle yapılacaktır. - Meskenler için ise tüketimin olmadığı şirketler tarafından tespit edilebilen öğrenci evi, karantina veya sağlık sebepleri ile boşaltılan evlerde tüketimin olmaması nedenleri ile zaten kıyasen bir fatura çıkartılması söz konusu olamaz, bu şekilde tüketimi olmayan ve kapalı olan yerlere fatura düzenlenmeyecektir. Tüketim yoksa fatura kesilmeyecek - Özellikle doğalgaz tüketicilerimizin dönemsel değişen tüketimlerimiz nedeni ile geçmiş tüketimlerinin kış aylarında olanların dikkate alınmasının fatura tutarını arttıracağı endişesi ise yersizdir. Şöyle ki geçmiş aylar değil geçmiş 2 yılın aynı tüketim döneminin ortalaması üzerinden hesap yapılacağı, geçmiş dönem tüketimlerinin olmaması halinde emsal tüketim veya tüketici beyanı ile kıyas yapılacaktır. Hiçbir vatandaşımıza Ocak veya Şubat tüketimleri baz alınarak Haziran ayında doğalgaz faturası çıkartılamaz. - Mahsuplaşma sonucu fazla alınan tutar olursa ya da itiraz edilir ise tüketicilere muhakkak defaten iade edilecektir. EPDK bunun teminatıdır. Önceki yılın aynı ay ortalamaları alınacak - Kıyasen fatura düzenlemesi son 3 ayın değil önceki iki yılın aynı ay ortalamaları baz alınarak belirlenecektir. (Örneğin Mayıs ayı için düzenlenecek faturada 2018 ve 2019 yılı Mayıs aylarına ilişkin kullanım yerinin tüketim ortalaması kullanılacaktır.) Uzaktan okumaya fatura çıkacak     - Sayaçların uzaktan okunabildiği uzaktan sayaç okuma sistemleri kurulmuş olan tüketicilerimiz (ki bunlar sanayi ve ticarethane yoğunlukludur) için sayaç değerleri üzerinden işlem yapılmaya devam edeceğinden bu yerlerin tüketimini düşürmesi veya artırması halinde bile gerçek fiili tüketim değeri üzerinden fatura çıkarılacaktır. Kaynak: Cumhuriyet  
özel bankalardan kriz fırsatçılığı
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, bankaların koronavirüs krizi fırsatçılığını Meclis gündemine taşıdı. TBMM Başkanlığına Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Bulut, koronavirüse yönelik ekonomik tedbirler kapsamında 3 kamu bankası Halkbank, Ziraat Bankası ve Vakıfbank’ın kredileri ertelediğini duyurduğunu kaydetti. Türkiye’de koronavirüsün ekonomiye etkileri göz önüne alınarak bankalara kredi ödemelerinde erteleme talepleri iletildi. İlk olarak devlet bankaları, daha sonra da özel bankalar erteleme yapacaklarını açıkladılar.  Birçok vatandaş kredilerini erteletebilmek için bankaya koştu. Bankaların çoğu ertelemenin şubeden yapılamadığını ifade ederek vatandaşı çağrı merkezine yönlendirdi. Çağrı merkezini arayan vatandaş, internete yönlendirildi. Kredi erteletmek isteyenlerin birçoğunun, bu aşamada enerjileri tükendi. Bankalara başvuran yurttaşlar, özel bankaların koronavirüs salgını öncesinden daha ağır şartlarda, kimi zaman yüzde 16-17 faizle kredi vermeye çalıştığını aktarıyor. Kararlara uyulmuyor Milyonlarca çalışanı, iş yeri sahibini ilgilendiren kredi ertelemesine bazı özel bankaların da destek verdiğini söyleyen Bulut, BDDK'nın internet sitesinde yayımlanan taşıt ve tüketici kredilerinde anapara, faiz ve taksit ödemelerinin erteleme taleplerinde orijinal vade sınırlayıcı olmayacaktır. Ayrıca, gecikmeye giren krediler yakın izlemeye (ikinci grup) alınmadan önce 30 gün yerine 90 gün beklenecektir” kararını hatırlattı. Fırsatçılık yapıyorlar Kredi ertelemesine destek vermeyen özel bankaların krizi fırsata çevirmek için adeta birbirleriyle yarıştığını belirten Bulut, “İhtiyaç, konut, taşıt kredisi ya da kredi kartı borcu olan ancak koronavirüs önlemleri dolayısıyla işlerine ara vermek zorunda kalan tüketiciler borçlu oldukları bankalar üzerinden erteleme talep ettiklerinde fahiş ek ücret istenmektedir. Hatta erteleme duyuran kamu bankalarının da vatandaşlardan ek ücret talep ettiği iddia edilmektedir. Özellikle özel bankalar kredi ertelemelerinde yapılandırma talebinde 10'dan fazla belge isteyerek adeta bürokratik bariyer örmekte; hatta kredi ertelemesini iptal ettirmek isteyen vatandaşlardan bu işlem için de fahiş oranda para talep ettiği öne sürülmektedir” dedi. Vatandaş korunmuyor Kredi borçlarını ertelemek ve maddi yönden bir nebze rahatlamak üzere bankalara başvuran vatandaşların bu süreçte mağdur olduğunu ifade eden CHP’li Bulut, Bakan Pekcan’ın yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti: - Bankaların uyguladığı faizle ilgili Bakanlığınıza şikayet gelmiş midir? Bankalar hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır? - Söz konusu dönemde kaç şirket ve vatandaş kredilerini erteletmek üzere bankaya başvurmuştur? - Kaç şirket ve vatandaşın kredileri bankalar tarafından ertelenmiştir? - Kaç şirket veya vatandaştan ertelemek için ek ücret talep edilmiştir? Bu bankaların arasında kamu bankaları var mıdır? - Kredi ertelemesini iptal ettirmek isteyen vatandaşlardan, bankaların iptal işlemi için de para aldığı iddiası doğru mudur? 
BM'den koronavirüse karşı küresel dayanışma kararı
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, koronavirüs (Covid-19) salgınına karşı küresel dayanışma ve uluslararası işbirliğinin artırılması kararını oybirliğiyle kabul etti. Söz konusu karar, koronavirüs salgınına ilişkin alınan ilk BM kararı olma özelliği taşıyor.  Norveç, İsviçre, Singapur, Endonezya, Lihtenştayn ve Gana tarafından hazırlanan ve 193 üyeli BM Genel Kurulu'nda 188 ülkenin sponsor olduğu karar, oy birliğiyle kabul edildi. İlk karar Söz konusu karar, koronavirüs salgınına ilişkin alınan ilk BM kararı olma özelliği taşıyor. Koronavirüs salgını nedeniyle toplanamayan Genel Kurul'da, oylama da yeni kurallar çerçevesinde yapıldı. Tasarı sunulduktan sonra perşembe yerel saat ile 18.00'e kadar ülkelere itiraz etme hakkı tanındı. Tanınan sürenin dolmasının ardından hiçbir itiraz olmaması üzerine, karar oy birliğiyle kabul edildi ve yürürlüğe girdi. Koronavirüsün toplumlar üzerindeki yıkıcı etkisine ve ekonomi, küresel seyahat ve ticareti ciddi bir şekilde aksatmasına dikkat çekilen kararda, yoksul ve salgından en fazla etkilenen ülkelere yardım edilmesi gerektiği de vurgulandı. Salgına karşı küresel dayanışma ve uluslararası işbirliğinin artırılması çağrısı yapılan kararda ayrıca koronavirüsle mücadelede her türlü ayrımcılık, ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı çıkılması ve insan haklarına saygı gösterilmesi gerektiği kaydedildi. Ticari yaptırımların kaldırılmasını istemediler Öte yandan Rusya'nın BM Genel Kurulu'na sunduğu koronavirüs salgınının neden olduğu zorluklar karşısında ticaret savaşlarına son verilmesi ve BM Güvenlik Konseyi onayı olmadan ülkelerin tek taraflı yaptırım kararı almaması çağrısının yapıldığı tasarısı ise kabul edilmedi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre karara ABD, Avrupa Birliği ve Ukrayna itiraz etti.  
ABD’de evsizler salgına karşı korumasız
Salgın vakalarının hızla arttığı Amerika'da yaşayan evsizler koronavirüse karşı çaresiz şekilde hayatta kalmaya çalışıyor. Evsizler salgına karşı korumasız Salgın ülkede hızla yayılırken, sokakta yaşayan evsizlerin durumu ise gözlerden kaçmıyor. Koronavirüs salgınına karşı korumasız olan evsizlerinin durumunun ne olacağı ise belirsizliğini koruyor. Başkent Washington DC'de bir demiryolu köprüsü altında, çadırlarında konaklayan evsizlerin, salgına karşısında savunmasız durumu görüntülere yansıdı. ABD’de yaklaşık yarım milyon evsiz yaşıyor. Başkent’te evsizlere yemek ABD'nin başkenti Washington'da sokaklar yeni tip koronavirüs salgını endişesiyle sessizliğini sürdürürken Beyaz Saray'ın karşısında yer alan ve kente gelen turistlerin uğrak mekanı olan Lafeyette Park'ta da Washington'da yaşayan vatandaşlar evsizlere yemek dağıttı. Kaynak: Independent Türkçe   
AKP’den halka koronavirüs bahaneli yeni fatura kazığı
Elektrik, su ve doğalgaz faturalarına öteleme dahi yapmayan iktidar ‘kıyas faturası’ yollayacak İnsanlardan evlerine kapanmasını isteyen AKP iktidarı faturalarda indirim ya da ertelenmesi için hiçbir tedbir almıyor. Üstelik elektrik, su ve doğalgaz faturalarında yeni döneme geçiliyor.  Koronavirüs’ün yayılmasını önlemek için personelin sayaç okuması yerine, son 2 yıllık ortalama tüketim değerleri faturaya yansıtılacak. Yani örneğin doğalgaza kışın yaktığınız değerler üzerinden fatura verilecek. Ne kadar süreceği belli olmayan salgının ardından gerçek tüketimler ölçülecek. İSKİ abonelere gönderdi Su faturaları için İSKİ abonelere kıyaslama fatura yapılacağı bilgisini gönderdi. İşyeri sahipleri tepkili Özellikle işyeri sahipleri uygulamaya çok tepkili. Şirketini kapatanlar, “Salgından dolayı evde çalışıyorum, işyerini açmıyorum. İşyerini açmış gibi fatura mı ödeyeceğim diye tepki gösteriyor. EPDK yeni düzenleme yapıyor Habertürk’ten Olcay Aydilek’in haberine göre; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), koronavirüs salgınına yönelik önlemler kapsamında elektrik ve doğal gaz faturalarıyla ilgili yeni bir çalışma yapıyor. Bu çalışma ile şehir içi dağıtım şirketleri bünyesinde çalışan sayaç okuyacak personeli de koruyacak. Yüzlerce görevli personelin, abonelerle teması tümüyle kesilecek. Buna göre, Batı’da örnekleri görüldüğü gibi doğal gaz ve elektrik şehir içi dağıtım şirketi personeli, aylık düzenli fatura okumayacak. Bunun yerine son 2 yıllık ortalama tüketim değerleri alınacak. Anılan ay için geçmiş dönemde bir tüketim yoksa emsal tüketimler dikkate alınarak fatura çıkartılacak. Söz konusu olan 100 metrekare bir dairenin tüketimi ve faturası ise aynı özellikteki diğer tüketim miktarları göz önünde bulundurulacak. Sektör kaynakları, hazırlıkları sürdürülen yeni uygulamayı şöyle anlattı: “Diyelim ki bir abonenin Nisan ayı gaz ve elektrik tüketimi nasıl hesaplanacak? Geçmiş, 2 yıllık dönemdeki Nisan tüketimlerine bakılacak. Bu veriler çerçevesinde fatura çıkartılacak. Abone de yeni sistemle ilgili olarak bilgilendirilecek. Bu kapsamda düzenlenecek faturalar, elektronik sistem üzerinden aboneye ulaştırılacak.” ‘Salgın sonrası gerçek tüketimler ölçülecek’ Salgın önlemlerinin kaldırılmasının ardından gerçek tüketimler ölçülecek. Abonenin gerçek tüketimi, faturalanan tutarın altındaysa iade işlemi söz konusu olacak. Tersi durumda ek ödeme talebinde bulunulacak. Sektör kaynakları, EPDK’nın bu konuda bir karar almasının beklendiğini belirterek, “Bu kararla birlikte uygulama başlayacak. Hızla uygulamaya geçilecek” dedi. Tepkiler artıyor Yeni fatura dönemine sosyal medyada büyük tepki oluştu. Tepkilerden bazıları şöyle: “13 Mart’tan beri kendi evimde değil, ailemin evindeyim ve bu bir süre daha böyle devam edecek. Haliyle elektrik, su, doğalgaz kullanımım yok. Ben şimdi kullanmadığım elektriğin, suyun parasını niye ödüyorum?” “Sayaç okumaya gelen niye abonelerle temas kuruyormuş. Onu da anlamadım. Daha şimdiye kadar sayaç okuyan adamı bile görmüşlüğüm yok. Kapının önüne atıveriyor faturayı. “Evimi kullanmıyorum ve bu arkadaşlar bana geçen sene evde olduğum zamanların faturasını kesecek öyle mi? İşyerleri kapalı ama geçen sene çalışan işyerlerinin faturalarını kesecekler öyle mi? Avrupa’da önden kontrat yapıp ortalama bedeli sen belirliyorsun. Sonra fazla ya da eksik sene sonunda hesaplanıyor. Öyle kafadan fatura yazma olayı yok.” Kaynak: TELE 1 / Habertürk  
işçilere koronavirüs olmak yasaklandı
Kocaeli Valiliği, resmi internet sitesinde "Eylem ve etkinliklerin yasaklanması ile ilgili basın duyurusu" adıyla 2 Nisan 2020 tarihinde yayınladığı bir duyuru ile il sınırlarında yasaklanan eylemleri sıraladı. Yasaklar arasında, yaşama hakkını korumak için 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” başlıklı 13. maddesinde yer alan “çalışmaktan kaçınma hakkını” kullanan işçilerin “iş bırakması” da var... Tepki gelince geri çekti Valilik tarafından yapılan açıklamada şunlar yer aldı; “Koronavirüs salgınının dünyada olduğu gibi ülkemizde de halk üzerinde korku/panik oluşturabileceği ve toplu halde yapılacak her türlü eylem/etkinliklerin söz konusu virüsün yayılması açısından risk oluşturduğu değerlendirildiğinden, huzur ve güvenliğin, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması ve müessif olayların yaşanmaması amacıyla ilimiz sınırları dahilinde (Polis ve Jandarma Sorumluluk bölgelerinde) gerçekleştirilebilecek, açık ve kapalı yer toplantıları, her türlü bilimsel, kültürel, sanatsal ve benzeri toplantı ve aktiviteler, gösteri yürüyüşü, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, stant açma, imza kampanyası, çadır kurma, meşale yakma, el ilanı/bildiri, broşür dağıtma, iş bırakma, protesto eylemi vb. türdeki eylem/etkinlikler 02/04/2020 günü saat:00.01’den 16/04/2020 günü saat:00.00’a kadar (15) gün süre ile yasaklanmıştır.” Ancak, gelen tepkiler üzerine, Valilik, açıklamanın ‘sehven’ yazıldığını dile getirip gece yarısı “iş bırakma” yasaklar arasından çıkartıldı. Kocaeli ve Gebze’de bazı fabrikalarda koronavirüse yakalanan işçiler tespit edilmesi üzerine işyerlerinde örgütlü Birleşik Metal-İş, “İşçi arkadaşlarımızın salgın içinde çalışmasına izin vermeyiz” kararı ile iş bırakmıştı. Çalışmaktan kaçınma hakkı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” başlıklı 13. maddesine göre; (1) Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana ve çalışan temsilcisine yazılı olarak bildirilir. (2) Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır. (3) Çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz. (4) İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır. (5) Bu Kanunun 25 inci maddesine göre işyerinde işin durdurulması hâlinde, bu madde hükümleri uygulanmaz.

Sayfalar