ABC Gazetesi

06 Oca 2017

Fırat Kalkanı adı ile Suriye topraklarına giren Türk ordusu 134. gününde iki kayıp daha verdi. El Bab kasabasına dönük yaklaşık bir aydır abluka uygulayan ÖSO destekli Türk askerî birlikleri, adını 'İslam Devleti' diye kısaltan IŞİD örgütünün direnişi ile karşılaştı.

Türk askerleri IŞİD'in (İslam Devleti) bu beklenmedik direnişi nedeniyle, kasabaya giremediği gibi, operasyonu sürdürmekte ısrar etmesi halinde, daha büyük kayıplar verecek gibi görünüyor. Operasyonun başlamasından bu yana 134 günde 42 Türk askeri yaşamını yitirirken müttefik güç olarak tanımlanan devşirme ÖSO’nun ise 400 civarında kayıp verdiği belirtiliyor.

Gelişmeleri kısaca özetlersek, tablo şöyle; Suriye topraklarına Cerablus'tan giren Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) bağlı birlikler, El Bab kasabasında ciddi bir direnişle karşılaştı. TSK yaklaşık bir aydır çeperinde mevzilendiği El Bab kasabasına giremedi. Rus Hava Kuvvetlerinin ve koalisyon uçaklarının yoğun hava bombardımanı yapmasına rağmen karadan ilerleyemeyen Türk askerî gücü, kayıplarının önemli bölümünü intihar saldırıları sonucu verdi.

21 Ara 2016

 

Gün geçmiyor ki, memleketin makus talihi yeni bir sarsıcı vaka ile sarsılmaya görsün. Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen bir sergide kürsüde konuşmasını yapan Rusya Büyükelçi’si Andrey Gennadiyeviç Karlov, Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş’ın kurşunlarıyla katledildi.

Bu katliam hem dünya hem de Türk kamuoyu için oldukça sarsıcı çünkü 2.Dünya Savaşı’nda Sovyetler tarafından suikast girişiminde bulunan Hitler’in Ankara büyükelçisi Franz Von Papen’den sonra ilk defa Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bir büyükelçi doğrudan hedef alındı. Bu suikastın hemen ardından kafalardaki ilk soru işareti, bu suikastın kimler tarafından planlanıp yürürlüğe konulduydu.

16 Ara 2016

Bu iktidar, iktidarını korumak adına, ülkeyi bir batağa soktu. Bu yolda hızla ilerliyor ve debelendikçe hem kendisini ve kendisiyle birlikte ülkeyi de dibe çekiyor.

Bu iktidar bir “vatan savaşı” vermiyor, kimse kendini kandırmasın. Tam tersine vatanı, acilen kurutulması gereken bir bataklığa dönüştürüyor.

Bu iktidar, iktidarını korumak adına, FETÖ’ye yol verdi ve devletin tüm kurumlarını ABD’nin bu beşinci kol örgütlenmesine teslim etti.

Bu iktidar, iktidarını korumak adına, Kürt sorununa Türkiye-içi bir çözüm bulma çabasının önünü tıkadı. Kürt illerindeki bir iç savaş göze alınarak sorunun Türkiye’den sökülüp atıldığı sanıldı ama, büyük kentlerimizde patlayan bombalar, Türkiye diye bir derdi kalmayan ve tamamen ABD güdümüne giren PKK’nın sınır ötesinden yolladığı savaş uçaklarıdır.

05 Ara 2016

Bundan tam bir yıl önce, iktidardaki siyasal ve dinci gericilikle kalabalıkların ilişkisini değerlendiren bir yazı kaleme almıştım. Bu yazının ana izleği ve fikri, kitlelerin masum olmadığı ve insanlığın karşılaştığı büyük felaketlerdeki suç ortaklığını vurgulamaktı. Çünkü, emekçiler ve halk tarihte her zaman devrimci ve ilerici bir rol oynamaz. Tam tersine çoğu kez tutucu, karşı devrimci ve gerici bir rol oynar.

Kitlelerin o yaratıcı yıkıcılıkları, tarihin belli dönemeçlerinde, o büyük sıçrama anlarında ortaya çıkar ve çok kısa sürer. Ardından yine uzun bir dinginlik ve tutuculuk dönemi başlar. Büyük kalabalıklar, onların inançları, tercihleri, eğilimleri her zaman iyiyi, doğruyu, haklıyı temsil ve işaret etmez. Tam tersine çoğu kez yanlışı, vasatı olanı, zalimi, haksızı meşrulaştırır, destekler ve onun yanında yer alır. Boyun eğmeyenler, isyan edenler, kurulu düzene baş kaldıranlar tarihin her döneminde önce azınlıktadır. Onlar öncüdür. Kendi şiirini ve edebiyatlarını kurarlar zamanın o ağır akışı içinde.

04 Kas 2016

Bir anıyla başlayalım. 1980 öncesinde İTÜ’de çok sayıda İranlı öğrenci vardı. Çoğunluğu devrimciydiler. Tıpkı Türkiyeli devrimciler gibi onlar da farklı gruplara mensuptular: Halkın Mücahitleri, Halkın Fedaileri, Tudeh, irili ufaklı Maocu gruplar vb…

Kendilerine yakın buldukları Türkiyeli devrimci gruplarla birlikte örgütlü mücadeleye katılırlardı. 1979’da, İran devrimi başladığında, hemen hepsi öğrenimlerini yarıda bırakıp İran’a devrime katılmaya gittiler. Ülkelerinde devrim olurken Türkiye’de mühendis olmaya çalışmak yakışık almazdı.

Gidişlerini, nasıl coşkulu olduklarını, bizlerle helalleştiklerini anımsıyorum. Sonrasını pek fazla takip edemedik.

12 Eylül 1980 faşist darbesi dolayısıyla kendi derdimize düşmüştük. 1984 yılında farklı örgütlerden gelen devrimciler elbirliğiyle “Yeni Olgu” adlı bir gençlik dergisi çıkarmaya başladık (yayın hayatı, sıkıyönetim tarafından kapatılana kadar 1 yıl sürmüştür).

18 Eyl 2016

Çin devriminin lideri Mao Zedung’un özlü bir sözü var: “Ya savaş devrime yol açar ya da devrim savaşı önler.” 

Yaşadığımız emperyalizm çağında, dünya çapında model oluşturabilecek toplumsal devrimleri ve büyük boyutlu savaşları (dünya savaşları) göz önüne aldığımızda Mao’nun önermesinin ilk kısmının gerçekleştiğini görüyoruz ne yazık ki. En tipik örnekleri Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki Sovyet ve Türkiye devrimleri ile İkinci Dünya Savaşı sonunda oluşan Çin devrimi. 20. yüzyıl boyunca yaşanan Doğu Avrupa devrimleri, Uzakdoğu devrimleri, Küba devrimi ve ulusal kurtuluş savaşları da, yine aynı konjonktürde ve o büyük devrimlerin yarattığı arka plana yaslanarak başarıya ulaşmışlar.

Kısacası, devrimler savaşları önleyememiş; insanlık büyük felaketler yaşadıktan sonra, devrimler o felaketlere olağanüstü çözümler olarak gündeme gelmiş. Neden böyle? İnsanlığın henüz “musibet-nasihat diyalektiğini” nasihatten yana çözümleyebilecek bir düzeye ulaşamadığı gibi kültürel bir yorum getirilebilir. Mutlaka doğruluk payı vardır, ama biz o konunun uzmanı değiliz.

11 Eyl 2016

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ABD’nin 2003’te Irak’ı işgaline karşı kuruldu. O zamanki adı Irak El Kaide örgütü idi. Suriye de yaşanan süreç sonrasında Şam ismini de alarak Irak Şam İslam Devleti adını aldı. Örgüt Rakka kentini ele geçirdikten sonra İslam Devleti olduğunu açıklayarak başkenti olarak Rakka’yı ilan etti.

Kuruluşunun ilk zamanlarında El Kaide ve ona bağlı diğer Selefi örgütlerden büyük bir farkı olmayan IŞİD, daha sonraki süreçte İslamcı ideolojileri ve mezhepleri reddederek diğer yapılardan kendini önemli ölçüde ayırdı. Yani, Peygamberden sonraki dönemlerde,Hz Muhammed adına yapılan pek çok uygulama ve içtihadı reddederek, asıl islamın yalnızca Kuran’da yazılanlar olduğunu ilan etti. Kuran’ın tartışılamayacağı, mezheplerin Muhammed döneminde olmadığını vb. söylemleri kullandı. IŞİD’ın bu çizgisi kısa sürede büyük bir sempati topladı. Mezheplerle ve çeşitli ideolojik yorumlarla (tarikatlar, cemaatler vs) parçalanan İslam’ı yeniden toparlıyor diye algılandı. Bu durum kısa sürede hızla genişlemesini ve yaygınlaşmasını sağladı.

04 Eyl 2016
Korkut Boratav, TSK'nın Cerablus operasyonu hakkında ileri sürülen 3 temel senaryoyu ilerihaber'deki köşesine taşıdı.

ABD, Suriye, Türkiye: Üç yazı

Cerablus harekâtına ilişkin haber, yorum bombardımanı altındayız. Çok yakından izleyenler var. Yeni şeyler söylemek iddiasında olamam.

Bunun yerine, gelişmelere farklı perspektiflerden bakan dış kaynakları taramaya çalıştım. TSK’nin Suriye’ye girmesi sonrasında Türkiye-Suriye-dış dünya ilişkilerinin yeni baştan harmanlandığı anlaşılıyor. Olası üç senaryoya açılan üç yazıyı örnek alacağım.

SENARYO 1:

ANKARA-TAHRAN-MOSKOVA KOALİSYONU

Avrasya dünyasını çok iyi bilen bir yazar, Pepe Escobar, RT (Russia Today) News sitesindeki 25 Ağustos tarihli yazısına “Ankara, Tahran, Moskova Koalisyonu” başlığını yakıştırmış.

29 Ağu 2016
Liberallerimizin bazılarında bir şartlı refleks oluştu: Türkiye’nin faşizme sürüklenmesinin İslamcı özellikleri ortaya çıkar çıkmaz “laikçilerin ve eski Türkiye’nin suçları” söylemini yeniden başlatıyorlar.

Nedenini tahmin ediyoruz. Siyasî İslam’la uzun süren işbirlikleri olmuştur. Bu yakınlık Kemalistlere (“Cumhuriyetçilere” diyelim) karşı ortak husumete dayanmaktaydı. Bu düşmanlığın demokrasiyle bağdaşacağına; cemaatçilerin ve AKP’lilerin samimi demokratlar  olduğuna öylesine inanmışlardır ki,   bu konudaki her hayal kırıklığı İslamcıların eleştirisini değil, Cumhuriyetçilere saldırıyı tetikliyor. Belki, “bastırılmış suçluluk duygusu” diyebiliriz.

26 Ağu 2016

AKP iktidarı büyük bir askeri atak yaparak, ÖSO, Feylak el Sham, Tahrir Ordusu, Nureddin Zengi Tugayı, Sultan Murad Tugayı gibi cihatçı terör gruplarıyla ittifak halinde, sınırımızın hemen dibindeki Cerablus kasabasına girdi.

Yaklaşık 3 yıldır IŞİD’ın elinde olan kasaba, nerdeyse hiç çatışmasız olarak ele geçirildi. "Fırat Kalkanı" olarak isimlendiren operasyonda Çeçen teröristlerde de bulunuyordu. ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) diye adlandırılan silahlı yapının içinde aynı zamanda 150 civarında Türk özel birliklerinden askerin de yer aldığı açıklandı.

Sayfalar