koronavirüs

Cengiz Holding grev yapanları işten atıyor çalışanların yaşamıyla oynuyor
Korona iş akdini feshederken var, serviste yok Korona günlerinde şartlarının iyileştirilmesi amacıyla grev haklarını kullanan emekçileri işten atan Cengiz İnşaat’ın iş akdi fesih yazısında, “Covid-19 tedbirleri”ne vurgu yapılıyor. Ancak işçi servisinde sosyal mesafeye, kurallara uyulmuyor.  CHP Milletvekili Mahmut Tanal, Mardin Mazıdağı'ndaki Cengiz İnşaat şantiyesinde koronavirüs gerekçesiyle işçi atıldığını ancak çalışan işçilerin servislerde sıkışık şekilde oturtulduğunu söyledi. Tanal servislere ait olduğunu belirttiği görüntüleri de paylaştı.  İşçiye gönderilen fesih belgesini de paylaşan Tanal, “Cengiz İnşaat’ın, 14-15 Nisan’da Mazıdağı şantiyesinde grev hakkını kullanan gece vardiyasındaki işçilerden İ. K.’ye iş akdi fesih bildiriminde ‘Covid-19 tedbirleri’ vurgusu var. Bu kareler ise işçi servisine ait. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” dedi.  Diyarbakır-Mardin Mazıdağı Demiryolu Hattı yapım işini üstlenen Cengiz İnşaat’ın Mazıdağı’ndaki şantiyesinde işçiler, koronavirüs günlerinde iş yüklerinin ağırlaştığı, çalışma saatlerinin uzatıldığı, uzun süredir bekledikleri zammın maaşlarına yansıtılmadığı gerekçesiyle 14 Nisan itibariyle grev başlatmıştı. Şirket yönetimi ise 15 Nisan gecesi, işten çıkarmayı 3 ay süreyle yasaklayan düzenlemenin TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldüğü esnada 100’e yakın işçiyi jandarma eşliğinde şantiyeden çıkarmıştı. Covid-19 tedbirleri işten atma sebebi Cengiz inşaat mağduru emekçilerin işlerine geri dönmek ve şartlarının iyileştirilmesi için direnişleri sürerken, haklarını talep eden işçilerin sesini kamuoyuna duyuran CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal’dan dikkat çekici bir paylaşım daha geldi. Sosyal medya hesaplarından Cengiz İnşaat’ın “Koronavirüs tedbirleri” vurgusuyla hazırladığı iş akdi fesih yazısını ve salgın sürecinde şirketin şantiye ile çalışma bölgesi arasında işleyen işçi servisinde sosyal mesafeye, kurallara uyulmadığını gösteren video ve fotoğrafları paylaşan CHP’li Tanal, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” ifadeleriyle çelişkiye dikkat çekti. Tanal paylaşımında, “Cengiz İnşaat'ın, 14-15 Nisan’da Mazıdağı şantiyesinde grev hakkını kullanan gece vardiyasındaki işçilerden İ. K.’ye iş akdi fesih bildiriminde, ‘Covıd-19 tedbirleri’ vurgusu var. Bu kareler, görüntüler ise işçi servisine ait. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!” dedi. Hakkını arayan işten atıldı Cengiz Holding bünyesindeki Cengiz İnşaat şirketinin, 14 – 15 Nisan’da greve katılan ve işine son verilen İ. K. isimli rock operatörü için hazırladığı iş akdi fesih bildirimi yazısı aynen şöyle: “17.11.2019 tarihinden itibaren şantiyemizde görev yapmaktasınız. Covid-19 salgın hastalık tedbirleri kapsamında izolasyonu ve iş akdinizin devamlılığını sağlamak adına, aynı zamanda kendinizi ve diğer çalışanları riske atmanızı önlemek ve salgının yayılmasına engel olmak için şahsınızdan şantiyede konaklamanız talep edilmiştir. Ancak iki hafta boyunca bunu kabul ederek şantiyede konaklamanıza ve çalışmaya devam etmenize rağmen, haklı veya geçerli bir mazeret sunmaksızın 14.04.2020 ve 15.04.2020 tarihlerinde işbaşı yapmadığınız aynı tarihlerde şahitler huzurunda tutulan tutanaklarla ve işyeri kayıtları ile kayıt altına alınmıştır. Bu nedenle yapmakla ödevli bulunduğunuz göreviniz hatırlatılmasına rağmen yapmamakta ısrar etmeniz nedeni ile iş akdiniz 4857 sayılı iş kanununun, ilgili maddesi gereği 15.04.2020 Haklı nedenle ve derhal feshedilmiştir.”  
madencilerin kentini koronavirüs kararttı
İçişleri Bakanlığı genelgesiyle 30 büyükşehirle birlikte, koronavirüs tedbirleri kapsamına alınan Zonguldak, Covid-19 kaynaklı ölümlerde İstanbul'u geride bırakarak en çok ölümün görüldüğü il oldu.  CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, vaka yoğunluğu bakımından da 6. sırada olan kent için sürekli sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi ve kente özel ekonomik paket açıklanması gerektiğini ifade etti.  Koronavirüse karşı alınan önlemler kapsamında 30 büyükşehirin yanı sıra, 596 bin nüfuslu Zonguldak’ta da hem hafta sonları sokağa çıkma yasağı, hem de şehre araç ve yaya giriş çıkış yasağı uygulanıyor. Ölüm oranında birinci, vaka oranında altıncı sırada 81 il içinde nüfusa göre en çok vaka ve ölüm olayının yaşandığı yer olan Zonguldak, koronavirüs ölümlerinde ilk 10 il arasında 1. sırada ve İstanbul’u da geçti. Vaka yoğunluğu bakımından da İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli ve Sakarya'nın ardından 6. sırada bulunuyor. Kentin yüzde 60’ı akciğer hastası 1,5 kilometre karelik alanda kömür tozu püskürten 7 termik santral nedeniyle şehirde yaşayanların yüzde 60’ı akciğerler hastalıklarına yakalandı. Koronavirüs, solunum yolu rahatsızlığı olanları daha çabuk etkileyip yayıldığı için nüfusuna oranla korona ölüm sayısında 10 il arasında birinci sırada bulunuyor. Son 10 yılda ölüm oranı yüzde 87 arttı CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, şehirdeki durumu şöyle anlattı: - Demografik yapısı, büyükşehirlere olan coğrafi yakınlığının yanı sıra halkın önemli bir kısmında solunum yolu rahatsızlığı var. - Hiç bir ilde bu kadar risk grubu yok. 1,5 km karelik bölge içinde 3104.68 MW gücünde 7 adet termik santral ünitesi bulunuyor. Bu santraller yıllarca baca filtresiz çalıştı ve sağlığa zarar verdi. - Yılların tahribatı bu salgında kendini gösterdi. Kanser nedeniyle ölen kişi sayısı son 10 yılda yüzde 54, solunum yolu ölümlerinde ise yüzde 87 artış var. - Hastanelerde Çocuk Onkoloji Servisleri açıldı. Zonguldak coğrafi olarak büyük şehirlere yakın. TTK’nın küçültülmesiyle oluşan işsizliğin de etkisiyle, Zonguldaklının bir ayağı büyükşehirlerde… - İnsan trafiği nedeniyle taşıyıcı ve risk artıyor. Salgına karşı ülkenin en korunmasız şehrinde, grizudan sonra şimdi de virüs öldürüyor. Sürekli sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli ve bu ile özel ekonomik paket açıklanmalı. Kaynak: Cumhuriyet Maden işçilerine saygıyla... Yüz Karası Değil Kömür Karası Güneşli bir günde Masmavi göreceğiz Karadeniz’i Balkaya’dan Kapuz’ a kadar, Karış karış biliriz bu şehri; EKİ’ nin çiçekli bahçeleri, Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla; Paydos saatlerinde yollara dökülen, Soluk benizli insanlarıyla. Siyah akar Zonguldağın deresi Yüz karası değil, kömür karası Böyle kazanılır ekmek parası Orhan Veli/1946 
virüs salgını sınıfsal bir sorundur
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) koronavirüs salgınının ilk günü ilan edilen 11 Mart ile 10 Nisan arasında işyerlerinde yaşanan salgına dair derlenen bilgileri raporlaştırdı. “Covid-19 salgını döneminde işçi sağlığı ve güvenliği raporu-1” başlıklı rapora göre 52 işçi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. 159 işyerinde ise 855 işçinin covid-19 tanısı pozitif çıktı. Rapordan başlıklar; Salgının ilk bir ayı: Covid-19 salgını bir sınıf sorunudur İstanbul Galataport Şantiyesi’nde çalışırken kalp krizi geçirip (şüpheli Covid-19 olarak belirtilen) kaybettiğimiz inşaat işçisi, genç işçi önderi, Dev Yapı-İş Avrupa Yakası sorumlusu ve İSİG emektarı 33 yaşındaki kardeşimiz Hasan Oğuz anısına... Unutmayacağız, unutturmayacağız... İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak, iş cinayetlerini raporlandırma sürecinde olduğu üzere, Covid-19 pandemisinin ilk günlerinden itibaren sermaye birikimi uğruna işçi sınıfını hastalık ve işsizlik arasında ‘tercihe’ zorlayan politikaları, işyerlerinde alınmayan önlemleri, virüs kaynaklı işçi ölümleri ve işyerlerindeki vakaları yakından takip ediyoruz. Bu raporla salgının ilk 1 aylık periyodunda beş ana noktaya dair çerçeve oluşturmayı amaçlıyoruz: I) Covid-19 kaynaklı iş cinayetleri II) Salgın sürecinde yaşanan üretim baskısı için yaratılan kuralsızlık durumu III) Maliyet kalemi olarak görülerek işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili alınmayan önlemler IV) İşyerlerinde Covid-19 vakaların yayılışı ve nedenleri V) Salgının faturasını işçi sınıfına çıkarmaya yönelik sermaye politikaları Patronların salgın fırsatçılığı: “İşten çıkarma, Kuralsız çalıştırma, İş cinayetleri” Salgının ilk bir ayı, gerek siyasi iktidar gerekse patronlar tarafından ‘fırsat’ olarak görüldü. Özellikle salgının ilk günlerinde, üretimin/hizmetin durması veya yavaşlaması bahane edilerek pek çok işçi işten çıkarıldı. Patron örgütleri, esnek ve kuralsız çalışma ile işsizlik fonunu daha çok yağmalamaya dönük taleplerini daha yüksek sesle duyurdu. İSİG Meclisi olarak, başta güvencesiz çalışmanın hakim olduğu sektörler olmak üzere, salgının ilk bir ayında 81 işyerinde işten çıkarmalar yaşandığını tespit ettik. Konaklama ve inşaat işkolunda yoğunlaşan işten çıkarmaları tekstil, AVM, liman işletmeleri takip etti. Salgın krizini işgücü maliyetlerini düşürmek için ‘fırsat’ olarak gören patronlar, kronik rahatsızlığı veya yaşı sebebiyle risk altında bulunan işçileri, ücretsiz izin dayatmasını kabul etmeyen işçileri, işyerinde alınmayan önlemlere itiraz eden ya da ücretli izin talebinde bulunan işçileri ve altı aydan az süredir çalışan işçileri hiçbir haklarını vermeden işten çıkardı. İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Euroclean Şirketi’nin, koronavirüs salgınına karşı önlem alınmasını isteyen 300 işçiyi temizlik ihalesini kaybettikten sonra kıdem tazminatlarını ödemeden işten çıkarması ve İstanbul’daki Emaar şantiyesinde işçilerin işten çıkarılmaları bunun örnekleridir. Bu süreçte, iş akdi fesih edilmese dahi, üretimin/hizmetin durmasından kaynaklı fiili olarak işsiz kalan işçilerin sayısı dikkat çekicidir. Binlerce restoran ve turizm işçisini fiili olarak işsiz bırakan bu durum, geçici ve güvencesiz çalışmanın olduğu bütün sektör ve alanları etkilemiştir. Özellikle kayıt dışı istihdamın ana kitlesi olan kadın, çocuk ve göçmen işçiler bu süreçte işsiz ve gelirsiz kalmıştır. İşsizliğin koz olarak kullanıldığı işyerlerinde üretim baskısı ve kötü çalışma koşulları devam ederken salgına dair hiçbir önlem alınmamış, işçileri korumaya yetmeyecek göstermelik önlemler alınmış veya pek çok işyerinde işçiler kendi imkanları ile kişisel koruyucu ekipman tedarik ederek sağlıklarını korumaya çalışmıştır. Tespit edebildiğimiz 251 işyerinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmadığını ve işçilerin salgına yakalanmaya açık halde çalışmaya zorlandı. Üretimin devam ettiği işyerlerinden derlediğimiz genel tablo, pek çok sektör ve işyerinde, hiçbir önlem alınmayarak ya da göstermelik önlemler alınarak, işçilerin birbirine yakın biçimde, kişisel koruyucu ekipman verilmeden çalıştırıldığını; yemekhanelerde, işçi servislerinde ve yakın zamana kadar toplu taşımada sıkışık bir şekilde işe gidip gelmeye zorunlu bırakıldıklarını, “bireysel hijyenlerine” dikkat edecekleri koşullarının ve zamanlarının olmadığını göstermektedir. Pek çok işyerinden derlediğimiz bilgiler, işyerlerinde alınmayan önlemler neticesinde salgının büyük bir hızla yayılmasına davetiye çıkardığını göstermektedir. Salgın sürecinde bazı sektörlerdeki talep artışı patronların işçiler üzerindeki çalışma baskısını yoğunlaştırmıştır. Bu süreçte işçiler, açlık tehdidiyle çalıştırılırken, başta sağlık çalışanları, kargo emekçileri, market çalışanları olmak üzere pek çok sektörde aşırı ve esnek çalışma dayatılmaktadır.  Çalışma süreleri fiilen uzatıldığı gibi, pek çok işyerinde fazla mesai ücreti ödenmemekte, salgından istifade eden patronlar işçileri angaryaya zorlamaktadır. İşsizlikle tehdit edilerek uzaktan çalışmanın olduğu yerler de dahil olmak üzere esnek çalışmanın kalıcılaşması üzerine adımlar atılmaktadır.  Talep ve iş yükü artan sektör ve alanlarda patronların işçi istihdam etmek yerine var olan işçilerle sürdürdüğü aşırı/yoğun ve kuralsız çalışma, işçilerin vücut direncini düşürmekte, salgına yakalanmaya daha da açık biçime getirmektedir. Salgın işyerlerine sıçradı: “İşyerlerinde Covid-19 vakaları” 11 Mart-10 Nisan tarihleri arasında en az 159 işyerinden 855 arkadaşımızın testlerinin pozitif çıktığını tespit ettik. Salgının başından bu yana, işyerlerinde temel eğilim Covid-19 vakası çıkmasına rağmen üretimin/hizmetin çoğu zaman hiçbir ek önlem alınmaksızın sürdürülmesi olmuştur. İşyerlerinde Covid-19’a yakalanan işçi sayısı giderek artarken, bazı işyerlerinde ise pozitif vakalar gizlenmiş ya da bilinmesine rağmen hiçbir önlem almadan üretime devam edilmiştir. Başta Arçelik, Tekfen, Posco Assan, Koton, Çolakoğlu Limanı, Emaar şantiyesi gibi büyük işyerlerinde olmak üzere Covid-19’a yakalanan işçilerin olduğu işyerlerinin çoğunda, vaka görülmesine rağmen üretim sürdürülmüş, işçilerin yaşamı ile oynanmıştır. Pozitif vakaların çıktığı işyerlerinde, karantinaya alınan diğer işçiler herhangi bir test uygulanmadan evlerine gönderilmiş, karantinadaki işçilereyse çoğunlukla ücretsiz izin kullandırılmıştır. Salgının ilk bir ayında, üretime tedbir amaçlı ara veren işyeri oldukça azken, bu süreçte tespit edebildiğimiz 107 işyerinde üretime/ hizmete ara verilmiş, üretime ara veren işyerleri ağırlıklı olarak işyerinde Covid-19 vakalarının görülmesi ya da işçilerin mücadeleleri sonucu üretime ara vermek durumunda kalmıştır. Bu işyerlerinin pek çoğuysa işçileri ücretli idari izne çıkarmak yerine, ücretsiz izin dayatmasında bulunmuş, bazı işyerlerinde işçilere zorla yıllık izinleri kullandırılmış, izni olmayanların gelecek yıllara ait izinleri kullanması istenmiştir. Salgının ilk bir ayında tespit edebildiğimiz kadarıyla 303 işyerinde işçilere ücretsiz izin dayatması yapılmış, pek çok işyerinde ise, işçilere yıllık ücretli izinlerini kullanmaları dayatılmıştır. İzne çıkarılan pek çok işçiyse, işyerlerinden hiçbir açıklama yapılmadığı için ücret alamama, eksik ücret alma ve iş güvencesi kaygısı yaşamaktadır. Başta Bosch, Sarkuysan, Tofaş, Ford Otasan, Nemak İzmir, ABB Dudullu gibi büyük fabrikaların üretime ara verme süreleri Nisan ayı içerisinde sona ermektedir. Covid-19 vakalarının görüldüğü, hiçbir ek tedbirin alınmadığı işyerlerinde üretimin/hizmetin kaldığı yerden devam edecek olması, işyerlerinde salgının yayılmasını hızlandıracak ve işyerlerinde kitlesel Covid-19 vakaları görülecektir. Hükümet politikaları salgının bedelini işçilere ödetiyor Covid-19 pandemisi sürecinde alınması gereken önlemlerin bireysel önlemlere indirgendiği ve “evde kal”, “sosyal mesafe”, “kendi ohalini ilan etme” çağrısı gibi söylemlerin yaşamak için çalışmak zorunda olan ve evde kalamayacak olan milyonlarca işçiyi ve ailelerini kapsamadığı bir gerçektir. İşçi sınıfına “şantiyede ol”, “fabrikada ol”, “markette ol”, “tersanede ol” denmeye devam edilmektedir.  Siyasi iktidar, sermaye ile kolkola girerek, üretimin devam etmesi ve patronların çıkarlarının korunması temelinde politik ‘tedbirler’ almaktadır. Salgın sürecine ayrılan kaynakların nasıl kullanılacağına ilişkin “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi”, yaş sınırlamalı sokağa çıkma yasağı, 20 yaş altına uygulanan sokağa çıkma yasağının işçilerde istisna olması, şehirlerarası geçiş yasağında işçilerin istisna tutulması, işçi eylemlerini yasaklayan valilik kararları, işyerinde alınmayan önlemleri deşifre eden sendikacıların gözaltına alınması gibi uygulamalar üretimin her koşulda devam ettirileceği bir politikayı net bir biçimde ortaya koymuştur.  Salgın dönemi, hem üretim ilişkilerinde hem siyasi karar alma süreçlerinde mevcut sınıfsal ayrımı keskinleştirmiş ve görünür kılmıştır. İşçilere bir gelir güvencesi ve devlet korumasının sağlanmaması, işçilerin kendi ödediği fonda biriken parayı aldığı ve asıl olarak patronları korumak üzere başvurulan ‘kısa çalışma ödeneği’ dahi fazla bulunmuştur. “İşten atmayı yasaklama” adı altında “ücretsiz izin” görünümlü, günlük 39 TL’lik (aylık 1177 TL) bir miktar optimum sefalet ücreti olarak işçilere dayatılmaktadır. Salgının ilk bir ayındaki tablo salgının yoğun olarak görüldüğü, hasta ve ölüm oranlarının yüksek olduğu yerlerin işçi yoğun kentler olması salgının bir sağlık sorunundan ziyade sınıf sorununa dönüştüğünü göstermektedir. Başta üretimin her koşulda sürdürülmesi gibi tüm patron yanlısı politikaların önüne geçilmezse salgının en ağır bedelini işçiler ödeyecektir. Salgının ilk ayında en az 52 Covid-19 nedenli iş cinayeti İlk salgın vakasının açıklandığı tarih olan 11 Mart 2020 tarihi ile 10 Nisan 2020 tarihi arasında yani salgının ilk bir ayında Türkiye’de Covid-19 nedenli en az 52 iş cinayeti yaşandı. • 52 ölümün 28’ini işçilerin ailelerinden, mesai arkadaşlarından, sendikalarından, meslek odalarından ve yerel basından öğrendik. 24 ölümü ise ulusal basından öğrendik. • Yaşamını yitirenlerin 40’ı ücretli (işçi ve memur), 13’ü ise kendi nam ve hesabına çalışan. • Ölenlerin 45’i erkek, 7’si kadındı. Covid-19 sonucu yaşamını yitiren emekçilerin yaş ortalaması 51. Bu durum özellikle Türkiye’de genç yaşlarda kronik hastalıkların başladığı ve emeklilik yaşının 50’li yaşlara çekilmesinin bir kanıtıdır da. • Ölen işçilerin işkollarına göre dağılımı şöyle oldu: Ticaret/büro işkolunda 15, sağlık işkolunda 12, konaklama işkolunda 7, belediye/genel işler işkolunda 5, tekstil işkolunda 2, bankacılık işkolunda 2, metal işkolunda 2, güvenlik işkolunda 2, madencilik işkolunda 1, kimya/lastik işkolunda 1, ağaç/kağıt işkolunda 1, basın işkolunda 1 ve enerji işkolunda 1 işçi yaşamını yitirdi. • Kaybettiğimiz işçilerin en az 7’si sendika üyesiydi. • Salgının ilk bir ayında İstanbul’da 29, İzmir’de 4; Ankara’da 3; Bursa’da 2, Kocaeli’de 2, Sakarya’da 2, Uşak’ta 2, Diyarbakır’da 1, Aydın’da 1, Balıkesir’de 1, Düzce’de 1, Mardin’de 1, Muğla’da 1, Zonguldak’ta 1 ve görevli olarak bulunduğu Belçika’da 1 işçiyi kaybettik. Yaşamak ve yaşatmak için çalışmaktan kaçınma en meşru haktır Salgının ilk bir ayında iktidarın ve sermayenin üretimi sürdürme ısrarına karşın, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden işçiler, alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri, işyerinde Covid-19 vakası görülmesine rağmen üretimin devam etmesi ve salgın sürecini bahane edilerek yapılan ihlal ve kuralsızlıklara karşı eylemler düzenlemiş, “çalışmaktan kaçınma hakkı”nı kullanarak üretimi durdurmuştur. Salgının ilk ayında tespit edebildiğimiz 30 işyerinde işçi eylemleri ya da üretimi durdurma gerçekleşmiş, bu eylemler sonucu bazı işyerlerinde patronlar geri adım atmış ve üretime ara verilmiş, önlemler alınmış ya da ücretler ödenmiştir. İşyerlerinde Covid-19 tespit edilmesi sonrası üretimi durduran Gebze’de Sarkuysan, Tuzla’da Valfsan, Antep’te Melike Tekstil, Çerkezköy’de Eaton fabrikası, İstanbul Sanel Sanayi Elektronik fabrikası ve İzmir’de Akar Tekstil işçilerini; Koronavirüse karşı alınmayan önlemler sebebiyle iş bırakan İstanbul’daki Galataport, Zeytinburnu Büyükyalı, Emaar, Turkuaz Medya Alibeyköy, Taksim AKM şantiyeleri, TOKİ’nin Kars ve Bursa şantiyeleri, Muş Alparslan-2 Barajı şantiyesi, Limak Holding’in yürüttüğü Kuveyt Havalimanı şantiyesi, Kolin İnşaat'ın Kuzey Marmara Otoyolu şantiyesi, Gaziantep Şehir Hastanesi şantiyesi işçilerini; Yaşamak için alınması gereken önlemleri açıklayarak patronları protesto eden, iş bırakan İzmir Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSKİ ve İGDAŞ, İzmir Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Birimi, Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası, PTT işçileri, ETİ Maden Genel Müdürlüğü, İbn-i Sina Hastanesi, Adana Balcalı Devlet Hastanesi ve Mağusa Limanı işçilerini; Ve tabi ki Türkiye’nin dört bir yanındaki sağlık işçilerini selamlıyoruz…  
Cengiz Holding’in salgın fırsatçılığı
İşimizi geri istiyoruz, dönene kadar her gün buradayız  Eti Bakır Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Fabrikası’nın Diyarbakır-Mardin-Mazıdağı Demiryolu inşaatında çalışan 118 işçi, çalışma koşullarının düzeltilmesi talebiyle yaptıkları iş bırakma eyleminin ardından dün işten çıkarıldı. Fabrika önündeki bekleyişlerini sürdüren işçiler, konuya ilişkin açıklama yaptı. İşçiler, koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle sosyal mesafe kuralına uyarak açıklama yaptı. Çalışma koşullarını protesto eden 300'e yakın demiryolu işçisi iş bırakma eylemi başlatmıştı.  Önlem alınmıyor İşçilerden Mehmet Şah Korkmaz, fabrikadaki çalışma koşullarını anlatarak, kendilerinin 14 saat çalıştırılmak istendiğini belirtti. Çalışma koşullarının düzeltilmesini istediklerini ancak bu taleplerinin kabul görmediğini ifade eden Korkmaz, kendilerine fabrikada karantina uygulanacağının söylemlerinin de bir karşılığı olmadığına işaret ederek, “Dışarıdan içeriye personel getiriyorlardı. Biz karantinanın dışında önlemler alınmasını istiyorduk. Servis, yemek bunların hiçbirinde önlem alınmıyordu. Biz taleplerimizin yerine getirilmesini beklerken çıkışlarımız verildi. Biz sadece taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz. İşlerimizi geri istiyoruz” diye konuştu. Servisler güvenli değil Korkmaz, şöyle devam etti: “Sadece ateşimiz ölçülüyordu. Servislere 20 kişiye yakın bindiriliyorduk. Yemekhanede toplu şekilde yemek yiyorduk. Taleplerimiz bunlardı. Bunları söyledik diye kapı dışarı edildik. Talebimiz işimize dönmek. Eğer karantina uygulayacaklarsa doğru uygulanmasını istiyoruz. Karantinayı dört dörtlük uygulamalarını istiyoruz. Şu an işimizi istiyoruz. İşimize dönene kadar da her gün burada olacağız. Bunun dışında bir şey istemiyoruz.” İşçiler, açıklamanın ardından bir süre daha bekledikten sonra fabrika önünden ayrıldı. İşçilerin açıklaması sırasında bölgeye asker ve TOMA sevk edildi.  
salgın döneminde online alışverişte nelere dikkat etmeli
Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKO-DER) Genel Sekreteri Avukat Onur Cingil, koronavirüs nedeniyle internetten alışveriş artarken tüketicileri sosyal medyadan alışveriş yapmamaları konusunda uyararak, sorun yaşanması halinde muhatap bulmakta zorlanıldığını söyledi. Koronavirüs önlemleri kapsamında alışveriş merkezlerinin kapanması ve insanların evlere çekilmesiyle birlikte online satışlarda büyük artış görülüyor. Bu artışla birlikte alışverişlerde bazı sorunlar yaşanmakta. Bilinmeyen internet sitelerinden alışveriş yapmayın Cingil, internet üzerinden yapılan alışverişlerin birinci prensibin bilinen ve yaygın, adresleri belli, muhatap bulunabilecek, güvenilir online satış sitelerden alışveriş yapmak olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle İnstagram ve Facebook başta olmak üzere sosyal medya hesapları ve yaygın olarak bilinmeyen ve de güven vermeyen internet sitelerinden kesinlikle alışveriş yapmamaları gerekmektedir. Tüketicilerin en çok düştüğü tuzak sosyal medya hesaplarında reklam olarak düşen yerlerden bir ürün almaları ya da bilmedikleri bir siteden ürün alınması sonrasında ya istenen ürünün gelmemesi ya da hiç ürün gelmemesi gibi sonuçlar.” Muhatabı bulunamıyor Sosyal medya üzerinden yapılan alışverişlerde sıkça dolandırıcılık faaliyeti de yapıldığını belirten Cingil, dolandırıcılık uyarısında bulundu: “Her ne kadar bu hukuksuzluklar kolaylıkla tespit edilse ve tüketici haklı çıksa da muhatabın bulunamaması, bir adresin bir telefonun olmaması ya da var olan yerlerde bu satıcının bulunmaması en çok karşılaşılan ve tüketicinin çaresiz kaldığı durum. İşte internetten alışverişin arttığı yani uzaktan satış dediğimiz faaliyetin çok olduğu dönemlerde bu sayılara bağlı olarak tüketici sorunları da artacak olup aynı zamanda dolandırıcılık faaliyeti de hız kazanacaktır.” 14 günlük cayma hakkında ısrar edin Vatandaşları sosyal medyadan alışveriş yapmama konusunda uyaran Cingil, olası sorunlar halinde tüketicilerin haklarını şöyle anlattı: “Diyelim ki bir ürün alındı bu ürünle ilgili bir sorun var. Ya da bu ürün istediğiniz gibi bir ürün çıkmadı, internette gördüğünüz gibi değil, düşündüğünüz gibi değil. İşte böyle bir durumda tüketicinin uzaktan satışlarda 14 günlük herhangi sebep göstermeksizin cayma hakkı mevcuttur. Bu hakkın kullanılması konusunda satıcılar ciddi anlamda sorun çıkarabilmektedirler. Fakat bu hakkın kullanılmasından tüketici bir adım dahi geri atmamalı ve hakkını aramalıdır.”   Başvurunuzu sözlü değil yazılı yapın Cingil, “Bu hak sözlü olarak satıcıya iletilebilir fakat bir delil olması açısından en güvenli yol yazılı başvurudur. Bu konuda resmi kurumsal mail adresine mail, iade-i taahhütlü posta veya Noter kanalıyla ihtarname ile bu hak kullanılabilir” diye konuştu. 30 Nisan’dan sonra yedi gün ek süre var Cingil, her türlü hukuki başvuru süresinin 30 Nisan 2020 tarihine kadar durmuş olmasının da bir hak kaybı doğurmayacağını belirterek, “Vatandaşlar Korona virüsü sebebiyle dışarı çıkamamakta bu sebeple de evden mail ile iade hakkı kullanılamayacaksa tüketiciler kaygılanmamalı. Koronavirüsün etkileri geçtiği anda haklarını kullanmalıdırlar. Dava açma ve her türlü hukuki başvuru süresi 30 Nisan 2020 tarihinden sonra başlayarak 7 gün ek süre olarak kararlaştırılmıştır” diye konuştu.   
koronavirüs salgını işçi sınıfını vuruyor
DİSK üyeleri arasında salgının etkileri: “Covid-19 DİSK Raporu” - DİSK üyesi 51 binden fazla işçi Covid-19 salgınının sonuçlarından doğrudan etkilendi - DİSK üyesi 4 işçi yaşamını yitirdi - DİSK üyesi en az 257 işçi Covid-19 Pozitif  Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Covid-19 salgınının DİSK üyeleri üzerindeki etkilerini ölçmek amacıyla başlattığı çalışmada ilk raporunu yayınladı.  Haftalık olarak güncellenecek raporda salgın karşısında DİSK üyelerinin ve DİSK’in örgütlü olduğu işyerlerinin durumu değerlendiriliyor. DİSK, salgının işçilerin sağlığı, işi ve geliri üzerindeki etkisini ölçmek amacıyla üye sendikalar üzerinden bir çalışma başlattı. Bu raporda yer alan bulgular Covid-19 salgınının DİSK üyeleri üzerindeki etkilerini ölçmek amacıyla DİSK üyesi sendikalardan derlenen bilgilere dayanmaktadır. Covid-19 salgını çalışma yaşamında ciddi sonuçlar doğuruyor. Zorunlu ve acil işler dışında üretim devam ediyor. Bu durum işçileri salgınla karşı karşıya bırakıyor, işçiler sağlıkları ile işleri arasında tercih yapmaya zorlanıyor. Covid-19 çalışma yaşamını doğrudan etkilemektedir. Sadece tıbbı açıdan ve halk sağlığı açısından değil, virüsle mücadele kapsamında sosyal açıdan bir dizi ciddi tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Salgın ekonomide ciddi daralmalara, işçiler için iş ve gelir kaybına yol açmakta, salgın işçilerin hem sağlığını hem de iş ve gelirini tehdit etmektedir. DİSK üyesi tüm sendikalardan üye işçilerin durumuna ve sorunlarına ilişkin hazırlanan rapor haftalık olarak güncellenecektir. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan raporun bulguları aşağıda yer almaktadır: DİSK Üyeleri Arasında Salgının Etkileri 1- DİSK üyesi işçilerin en az 257’sinin Covid-19 test sonucu pozitiftir, karantinada olan işçi sayısı en az 407’dir. Üye sendikalarımızdan aldığımız bilgilere göre DİSK üyesi işçilerin en az 257’sinin Covid-19 testi pozitif çıkmıştır. Covid-19 sebebiyle karantina altında olan üye sayımız ise en az 407 kişidir. 2- Covid-19 sebebiyle 4 üyemiz hayatını kaybetti. 15 Nisan 2020 Pazartesi itibariyle Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden DİSK üyesi işçi sayısı 4’e yükseldi. İlk ölüm haberi 42 yaşında kronik rahatsızlığı olan Genel-İş üyemiz Aydoğan Adagömeli’den geldi. Covid-19 kaynaklı ikinci kaybımız Brisa’da çalışan Lastik-İş üyesi Ragıp Çakar oldu. 13 Nisan 2020’de Galataport şantiyesinde çalışan Hasan Oğuz’u pozitif vaka çıktığı halde şantiye çalışmaya devam ettiği için Covid-19 sebebiyle kaybettik. Sendikalardan gelen bilgiye göre hayatını kaybeden diğer üyemiz Sine-Sen işçisi Ahmet Servidal oldu. 3- DİSK’e Bağlı Sendikalarda Üretime Ara Verilen/ Durdurulan İşyeri Sayısı 47 oldu, En Az 11 Bin Üyemiz Etkilendi Covid-19 salgınının yayılmaya başlamasıyla birlikte Türkiye çapında diğer işyerlerinde olduğu gibi DİSK’in örgütlü olduğu bazı işyerleri de üretime ara vermiş veya üretimi durdurmuştur. Birleşik Metal-İş’te 7, Devrimci Turizm-İş’te 15, Devrimci Yapı-İş’te 1, Güvenlik-Sen’de 1, Lastik-İş’te 12, Limter-İş’te 1 ve Tekstil’de 10 olmak üzere toplamda 47 işyerinde üretime ara verildi veya üretim durduruldu. Üretimi durdurulan veya ara verilen toplam işçi sayısı en az 11 bin 79’dur. 4- DİSK Üyesi Binden Fazla İşçi Çalışmaktan Kaçınma Hakkını Kullandı Üye sendikalarımızdan derlenen bilgilere göre DİSK üyesi sendikaların örgütlü olduğu 9 işyerinde çalışmaktan kaçınma hakkı kullanıldı. Çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan üye sayısı en az 1005 oldu. Çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan 9 işyerinin 7’si Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu işyerleridir. Bu işyerlerinde 998 DİSK/Birleşik Metal-İş üyesi işçi çalışmaktan kaçınma hakkını kullandı. 5- Covid-19 Sebebiyle 108 İşyeri Kısa Çalışma Ödeneğine Başvurdu. Başvuru Kapsamdaki İşçi Sayısı 27 Bini Aştı Örgütlü olduğumuz işyerleri ve fabrikalarda kısa çalışma ödeneğine başvuran işyeri sayısı 108, kapsadığı işçi sayısı 27 bin 448 iken başvurusu onaylanan işyeri sayısı 49, kısa çalışma ödeneğinden yararlanacak DİSK üye sayısı ise 11 bin 845’tir. Metal işkolundaki sendikamız Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu 52 işyerinde 11 bin 521 üyemizi kapsayan kısa çalışma ödeneği başvurusu söz konusudur. Kısa Çalışma Ödeneğinin yaygın olarak başvurulduğu işkolları petrol, lastik, kimya ve ilaçtır. 6- Covid-19 Nedeniyle 38 İşyerinde İşçiler Ücretli İzin Kullandı DİSK üyesi sendikalarda örgütlü olduğu 24 işyerinde işçilere ücretsiz izin kullandırılırken, 29’unda işçilere yıllık ücretli izinleri kullandırıldı ve 38’inde işçiler ücretli izne ayrıldılar. Yıllık ücretli izin uygulamaları genelde kronik hastalığı olan işçiler kullandı. Ücretsiz iznin yaygın olarak kullanıldığı işkolu konaklama ve eğlence ile sağlık ve sosyal hizmetler işkolunda çalışan özel hastane işçileri oldu. 7- Covid-19 Sebebiyle Evden Çalışmaya Geçen Üye Sayımız 6 Bine Yaklaştı Covid-19 salgını nedeniyle uzaktan çalışmaya geçen işyeri sayımız 67, kapsadığı işçi sayısı ise 5 bin 964 kişi olmuştur. Basın, yayın ve gazetecilik işkolunun televizyon, internet medyası ve gazete ve dergi ağırlıklı matbaa çalışanları dışındaki işçiler evden çalışmaya geçmiş durumdadır. Sendikalardan aldığımız bilgiye göre uzaktan çalışmaya geçen üyelerimizin diğerleri ise Sosyal-İş’te örgütlüdür. 53 işyerinden 2 bin 67’si kadın 5 bin 906 üyemiz uzaktan çalışmaya geçmiştir. Gıda sanayii, gemi yapımı, deniz taşımacılığı, ardiye ve antrepoculuk ile çimento, toprak ve cam işkollarında “beyaz yakalı” işçilerin uzaktan çalışmaya geçtiği bilgisi ulaşmıştır. 8- Covid-19’a Karşı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemleri Zorunlu ve acil olmayan işlerde çalışma devam edilmesinin işçilerin sağlığı açısından büyük sorun oluşturmakta, zorunlu ve acil olmayan işlerin devam ettirilmesi işçilerin ölümüyle sonuçlanabilmektedir. Covid-19’a karşı alınan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri işkollarına göre değişiyor. Faaliyeti sürdüren işyerlerinde genel olarak maske, eldiven, dezenfektan gibi virüse karşı koruyucu ekipmanların sağlanması, ortak kullanım alanlarının sınırlandırılması, üretim alanları ile işyeri kapsamına giren yerlerin ve servislerin sıklıkla dezenfekte edilmesi, ateş ölçümü, yemekhanelerde tek kullanımlık plastik ürünlerin tercih edilmesi gibi önlemler alınıyor. PDF formatındaki raporun tamamına erişim için lütfen linke tıklayınız: http://disk.org.tr/wp-content/uploads/2020/04/Covid-19-DI%CC%87SK-Durum-Raporu-1-16-Nisan-2020.pdf  
sağlıkta kâr salgın dinlemiyor
Üç hastane gezen, dördüncüde tanı ve tedavi görebilen çift toplam 12 bin 500 TL ödedi. İstanbul’da koronavirüs semptomu olan Dilek (43) ile Hüseyin Güven (44) çiftine, üç hastaneye gitmelerine rağmen test yapılmadı. Durumlarının kötüleşmesi üzerine gittikleri özel hastanede testleri pozitif çıkan ve tedavileri yapılan Güven çiftine SGK’nın “koronavirüs tedavisinde ücret alınmayacak” tebliğine karşın 12 bin 500 liralık fatura çıkarıldı. Cumhuriyet’te yer alan Hazal Ocak ve Sibel Bahçetepe’nin ortak haberine göre, Dilek Güven, “Eşimin ateşi 39 dereceyken uzaktan bakarak ‘Hastaneye gelmeyin’ dediler. 4-5 gün hastane bulmak için uğraştık. SGK ve özel sağlık sigortamız olmasına rağmen 12 bin 500 TL para ödedik, paramız olmasaydı demek ki ölecektik” dedi. Yatak parası dediler Son olarak Gaziosmanpaşa’daki bir özel hastaneye gittiklerini ve teşhisin burada konulduğunu anlatarak şöyle konuştu: “Eşimin artık eli ve ayağı tutmamaya başladı. Orada tomografisi çekildi. Hastalık teşhisi burada konuldu, eşimin ciğerlerini sarmıştı, benim de belli bir kısımda olduğunu söylediler. Eşim özel sağlık sigortasıyla, ben de SGK’dan muayene oldum. Bir gün sonra da Covid testi pozitif denildi. Özel sigorta masraflarımızı karşılamadı. Tedavinin ücretsiz olduğunu, Bakanlığın açıkladığını söylememe karşın ‘yatak parası’ alıyoruz diyerek masraf aldılar. Özel sigorta hastaneye, hastane özel sigortaya topu atıyor. ” Güven çifti Maliye Bakanlığı’na ve SGK’ya şikâyette bulunduklarını belirtti. Önce para sonra tahlil Resmi Gazete’de özel hastanelerde koronavirüs tanı ve tedavi hizmetlerinin acil sağlık hizmeti kapsamına alınmasına ilişkin yayımlanan genelgeden bir gün sonra öksürük ve nefes darlığı şikâyetiyle bir özel hastanenin yolunu tuttuk. Acilden giriş yaptığımız hastanede önce belirtileri sordular, sonra kasaya yönlendirdiler. Günün sonunda 2 kişi için muayene, bilgisayarlı tomografi ve kan testine toplam bin 256 lira ödedik.  Muayene ücreti ödememizin ardından uzman bizi muayene ederek “Koronavirüsten şüphelenmedim ama belli de olmuyor. Bir bilgisayarlı tomografi çekelim ve kan tahlili yapalım” dedi. İki kişi için bilgisayarlı tomografi ve kan testine toplam 966 lira ödedik. Toplamda bin 256 lira ödemiş olduk. Kasadaki görevliye genelge hakkında bilgi vererek “testler ücretsiz değil miydi” diye sorduğumuzda “Sadece covid testi ücretsiz” yanıtını aldık. Hastaneden eve döndükten bir gün sonra gelen faturada koronavirüsten hiç bahsedilmiyor, ödediğimiz paranın karşısında ise “ayakta tedavi gelirleri” yazıyordu.  
emekçi düşmanı taslak yasalaştı
“Koronavirüs (Kovid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik” Kanunu TBMM’de kabul edildi. Yeni düzenlemeye göre, ücretsiz izne çıkarılanlara aylık nakit desteği gelirken, işten işçi çıkarmalar ise 3 aylığına yasaklanıyor. İşverenler ise çalışanları 3 ay süreyle ücretsiz izne çıkarabilecek. Toplu sözleşmeler ve grevler 3 ay ertelenecek, Cumhurbaşkanı’nın 3 ay daha erteleme hakkı var. Maddeler: - Kısa çalışma uygulamasından yararlanabilmek için, iş yerinde kısa çalışma uygulanan dönemde yapılan başvurular, uygunluk tespitleri hariç, başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde sonuçlandırılacak. - Kovid-19 nedeniyle işverenlerin yaptıkları zorlayıcı sebep gerekçeli kısa çalışma başvuruları için, uygunluk tespitinin tamamlanması beklenmeksizin, işverenlerin beyanı doğrultusunda kısa çalışma ödemesi gerçekleştirilecek. İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ve yersiz ödemeler, yasal faizi ile işverenden tahsil edilecek. - Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihte iş sözleşmesi bulunmakla birlikte işveren tarafından ücretsiz izne ayrılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçiler ile 15 Mart 2020’den sonra iş sözleşmesi feshedilen ve işsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçilere, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almamak kaydıyla ve fesih yapılamayacak süreyi geçmemek üzere, bu süre içinde ücretsiz izinde bulundukları veya işsiz kaldıkları süre kadar günlük 39,24 TL nakdi ücret desteği verilecek. Yapılan ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılamayacak. - Ücretsiz izne ayrılarak nakdi ücret desteğinden yararlanan işçinin fiilen çalıştırıldığının tespiti halinde işverene, bu şekilde çalıştırılan her işçi ve çalıştırıldığı her ay için ayrı ayrı olmak üzere fiilin işlendiği tarihteki aylık brüt asgari ücret tutarında çalışma ve iş kurumu il müdürlüklerince, idari para cezası uygulanacak ve ödenen nakdi ücret desteği ödeme tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile işverenden tahsil edilecek. - Nakdi ücret desteğinden yararlananlardan genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamına girmeyenler, genel sağlık sigortalısı sayılacak ve genel sağlık sigortasına ilişkin primler İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. - Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamındaki yetki tespitlerinin verilmesi, toplu iş sözleşmelerinin yapılması, toplu iş uyuşmazlıklarının çözümü ile grev ve lokavta ilişkin süreler, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay süreyle uzatılacak. Cumhurbaşkanı, 3 aylık süreyi bitiminden itibaren 3 aya kadar uzatmaya yetkili olacak.   
DSÖ’den ABD’ye tepki
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, ABD Başkanı Donald Trump'ın, ülkesinin DSÖ'ye sağladığı fonu durdurma kararını üzüntüyle karşıladıklarını söyledi. Ghebreyesus, DSÖ'nün İsviçre'nin Cenevre kentindeki merkezinde video konferans sistemiyle basın toplantısı düzenledi. ABD'nin, DSÖ için uzun süreli ve cömert bir dost olduğunu belirten Ghebreyesus, "Umuyoruz ki böyle de devam edecek. Trump'ın, DSÖ'ye sağladığı fonu durdurma kararını esefle karşılıyoruz" dedi. Ghebreyesus, DSÖ'nün, ABD halkı ve hükümetinin desteğiyle dünyanın "en fakir" ve "en savunmasız" insanlarına sağlık hizmetleri sağladığını belirtti. DSÖ'nün sadece yeni tip koronavirüse (Covid-19) karşı mücadele vermediğini vurgulayan Ghebreyesus, ayrıca çocuk felci, kızamık, sıtma, Ebola, HIV, tüberküloz, yetersiz beslenme, kanser, diyabet ve daha pek çok hastalık konusunda çalışmalar yürüttüklerini ifade etti. Ghebreyesus, "DSÖ, ABD'nin fonlarının durdurulmasının çalışmalarımız üzerindeki etkisini gözden geçiriyor. Ortaklarımızla bütçemizde oluşacak açıkları kapatmak ve çalışmalarımızın kesintisiz devam etmesini sağlamak için ortaklarımızla birlikte çalışacağız" diye konuştu. Dünyanın "ortak bir düşman" ile karşı karşıya olduğunun altını çizen Ghebreyesus, Covid-19'a karşı küresel dayanışma çağrısını yineledi. ABD Başkanı Trump, DSÖ’ye sağladıkları fonları durdurduğunu açıklamıştı.  
DİSK’ten ücretsiz izne çıkarma yasasına tepki
DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, “Covid-19 salgınının ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması hakkında kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi”ne ilişkin “Toplu iş sözleşmesinin ve grevin yasaklanmasına, ücretsiz izin dayatmasına ve sefalet ödeneğine hayır!” başlıklı bir açıklama yaptı. DİSK açıklama metni: Bir grup AKP milletvekili tarafından 14 Nisan 2020’de TBMM Başkanlığı’na sunulan “Covid-19 Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” işçi sınıfı için ağır hak kayıpları, adaletsizlikler ve eşitsizlikler içermektedir. Dahası teklif ile Anayasa açıkça ihlal edilmektedir. Tümüyle işverenlerin çıkarlarını koruyan, birinci derecede muhatabı olmasına rağmen sendikaların hiçbir biçimde bilgilendirilmediği ve görüşlerinin alınmadığı bu yasa teklifi, salgın koşullarında on milyonlarca işçiyi ve ailesini korumak yerine, bir avuç işvereni korumayı politik bir tercih olarak açıkça ortaya koyan bir zihniyetin ürünüdür. Bu yasa teklifiyle on milyonlara dayatılan, Türkiye’ye dayatılan sorunlar şunlardır: Toplu iş sözleşmeleri ve grev yasaklanıyor  Yasa teklifi ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu kapsamında toplu iş sözleşmelerinin yapılması, toplu iş uyuşmazlıklarının çözümü ile grev ve lokavta ilişkin süreçler üç ay süreyle durduruluyor ve Cumhurbaşkanı’na bu süreleri üç ay süreyle uzatma yetkisi tanınıyor. Bir diğer ifadeyle toplu iş sözleşmeleri, toplu pazarlık, grev ve lokavt üç ay süreyle (6 aya kadar uzatılabilecek) yasaklanıyor. Bu durum Anayasaya açıkça aykırıdır. Toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı Anayasada güvence altına alınmış temel haklardandır. Temel hak ve özgürlükler kanun teklifi ile askıya alınamaz. Öte yandan bu yasak milyonlarca işçiye ağır mağduriyetler yaratacak, kamuda 1 milyon eski taşeron işçisinin toplu iş sözleşmesinin en az 6 ay sarkmasına ve eski taşeron işçilerin toplu iş sözleşmelerinin 2021 ortalarında sonuçlanmasına yol açacaktır. Uluslararası sözleşmelere aykırı bir biçimde 2012 yılında çıkarılmış olan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda belirtilen, sendikaların yetki düşürücü süre ve sebeplerini ortadan kaldırma gayesi olarak belirtilen bu düzenleme, aslında bu üç aylık süre döneminde bu hakları tümden kullanılamaz duruma getirmektedir. Covid-19 salgını sebebiyle sendikaların toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını kullanımında ciddi zorlukların yaşandığı kabulümüzdür. Ancak bu zorluklar Yasa’da belirtilen yetki düşürücü süre ve sebeplerden kaynaklıdır. Çözüm de bu sebep ve sürelerin tümden ortadan kaldırılmasından geçmektedir. Uluslararası sözleşmelere aykırı bir yasanın işletilmesi için şimdi de Anayasal güvence altındaki toplu sözleşme ve grev hakkının Anayasa’ya aykırı biçimde gasp edilmesi, hatayı hata ile düzeltme gayretidir. Ücretsiz izin dayatmasında ısrar ediliyor  Torba yasa teklifinde işten çıkarma yasağı ve ücretsiz izin konusunda da düzenlemeler yer almaktadır. İş Kanunu’na eklenen Geçici 10. Madde ile her türlü iş ve hizmet sözleşmesinin feshi (işten çıkarma) kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay süreyle “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler” dışında yasaklanmaktadır. Ancak işverenin tek taraflı olarak işten çıkarılması yasaklanan işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne çıkarabilmesine olanak verilmekte, ayrıca işçinin ücretsiz izne dayanarak geçerli sebeple iş sözleşmesini feshetmesi yasaklanmaktadır. Ücretsiz izin dayatması ile işten çıkarma işlevsiz hale gelecek, işçiler için hak kayıplarına neden olacaktır. Yapılması gereken hiçbir önkoşul aranmadan işten çıkarılması yasaklanan tüm işçilere kısa çalışma ödeneği ve daha önce işten çıkarılan tüm işçilere işsizlik sigortası ödeneği verilmesini sağlamaktır. Öte yandan işten çıkarma yasağını ihlal eden işverenlere brüt asgari ücret düzeyinde ceza öngörülmektedir. Bu çok zayıf yaptırımın sonucu olarak 2.943 TL ödeyen işveren yasak dinlemeyip işçi çıkartabilecektir. Sefalet ödeneği büyük eşitsizlik yaratacak  Yasa teklifi ile işveren tarafından tek taraflı olarak ücretsiz izne çıkarılacak işçilerden kısa çalışma ödeneğinden yararlanma koşullarını yerine getirmeyen işçilere günlük 39,24 TL (aylık 1177 TL) nakdi ücret desteği verilmesi öngörülüyor. Aynı şekilde 15 Mart 2020’den sonra işten çıkarılan ancak işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları taşımayan işçilere de günlük 39,24 TL (aylık 1177 TL) nakdi ücret desteği verilmesi öngörülüyor. Öncelikle belirlenen bu ücret desteği insani değildir, vicdani değildir ve eşitlik ilkesine de aykırıdır.  Son üç yılda 450 gün çalışması olan işçiler 4.300 TL’ye kadar kısa çalışma ödeneği alabilecekken, 449 gün ve daha az çalışması olan işçilerin aylarca 1.177 TL’ye mahkûm bırakılması hakkaniyetli değildir. Yapılması gerekeni defalarca ifade ettik: Kısa çalışma ödeneği ve işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanmak için gereken önkoşullar ortadan kaldırılmalıdır. Salgın sonrasında işten çıkarılan ve ücretsiz izne çıkarılanlar da dahil olmak üzere bütün işçilere asgari ücretten az olmamak üzere kısa çalışma ödeneği kapsamında ve oranlarında ücret desteği sağlanmalıdır. Sonuç olarak, bu yasa adında iddia edildiği gibi “Salgının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması”na değil işverenlerin çıkarlarının korunmasına hizmet etmektedir. Salgının ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması için yapılması gerekenler bellidir: İşten çıkarmalar derhal yasaklanmalıdır.  Sendikaların toplu iş sözleşmesi ve grev hakları değil, anti demokratik yetki düşürücü sebep ve süreler ortadan kaldırılmalıdır.  Ücretsiz izin dayatması yasa tasarısından çıkarılmalıdır.  Kısa çalışma ödeneği ve işsizlik sigortasından yararlanmada ön koşullar kaldırılmalıdır.  15 Mart 2020’den geçerli olmak üzere işini kaybeden, ücretsiz izne çıkarılan ve bu yasa ile işten çıkarılması yasaklanıp çalıştırılmayan tüm işçilere en az asgari ücret düzeyi olmak (2.325 TL) üzere, mevcut ücretleri de dikkate alınarak kısa çalışma ödeneğinde öngörülen düzeye kadar (4.381 TL’ye kadar) ödeme yapılmalıdır.  Zorunlu ve acil işler dışındaki tüm işler durdurulmalı ve işleri durdurulan işçilere de aynı ödeme yapılmalıdır.  Kayıtdışı çalışanlardan işini ve gelirini kaybeden bütün yurttaşların geçimini sağlamak hükümetin görevidir. Hükümet kayıtdışı olup işini kaybedenler işçilere asgari ücret düzeyinde kamu kaynaklarından destek sağlamalıdır.   

Sayfalar