Radikal

20 Mar 2013

Türkiye'de ısrarla aksi yazılsa da İngiltere'de tutuklu gazeteci yok. Gözaltına alınan 4 gazeteci birkaç saatte serbest bırakıldı.

İngiltere’de yaratılan ‘tutuklu gazeteciler efsanesi’ni sizlere ayrıntılarıyla anlatmıştım. Birileri Ankara’nın üst düzey devlet elitini böyle bir yalana inandırmıştı. Türkiye’de tutuklu yargılanan gazetecilerin durumları İngiltere’deki gazeteciler ile kıyaslanarak güya hafifletilecekti. Araştırmamız sırasında bunun eksik çeviriden kaynaklanan bir efsane olduğunu yetkililerle yaptığımız görüşmelerle ortaya çıkarmıştık. Sonrasında bu efsaneyi musallat eden kişiyi aramış ama bulamamıştık.

17 Mar 2013

'İmralı mutabakatı’nın üzerinden üç aydan fazla bir süre geçti.

Ve bugün aylardır hazırlığı yapılan ‘çözüm süreci’nin en kritik aşamasındayız.

Çünkü Abdullah Öcalan’ın 21 sayfalık kapsamlı mektubuna Kandil ve PKK’nın Avrupa kanadından cevaplar geldi.

Önce Avrupa, ardından da Kandil’in mektubu BDP’ye ulaştı.

En çok merak edilen, Öcalan’ın mektubunda ortaya koyduğu ‘yol haritası’na Kandil’in ne cevap vereceğiydi.

Üç bölümden oluşan Öcalan’ın mektubunun en can alıcı kısmı yol haritası.

İlk iki bölümde Kürt

meselesinin tarihi ve felsefi boyutunu demokratikleşme çerçevesinde anlatan Öcalan üçüncü bölümde tüm taraflara barış sürecine dair kendi yol haritasını önerdi.

İmralı görüşme notlarına dair çok spekülasyon yapıldı.

Oysa esas konuşulması gereken, Öcalan’ın PKK’ya yolladığı yol haritası.

17 Mar 2013

Soruyu daha uzun da sorabiliriz? Kürt sorununa siyasi çözüm bulmak hedefiyle hükümet tarafından başlatılan girişim çerçevesinde, tam da Nevruz öncesinde Diyarbakır’a giden bakan, neden bir başkası değil de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oldu?

Soruya verilecek basit ve karmaşık olmak üzere iki cevap var.

Birincisi: Başbakan Erdoğan bu kritik Nevruz öncesinde bazı bakanlara pek çok ilde süreci anlatmak üzere görev verdi. Davutoğlu’nun payına düşen illerin başında Diyarbakır geliyordu. Nitekim bugün de yine Kürt meselesi bakımından hassas büyük iller arasında sayılan Adana ve Mersin’de temaslarda bulunması bekleniyor.

İkinci cevap: İlkini tamamlayacak şekilde, peki ama neden Erdoğan Diyarbakır’a mesela Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı Muammer Güler ya da Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i değil de Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu görevlendirdi sorusunu açıklayabilir.

08 Oca 2013

Radikal'in ‘İmralı’da iki gün’ manşetinden sonra kiminle konuşsam aynı soruyu soruyor.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Abdullah Öcalan uzun uzun ne konuştu?

Varılan mutabakatın içinde neler var? Yol haritası ne?

Radikal’in manşetinden sonra medyada çok sayıda haber-yorum çıktı, konu tüm boyutlarıyla tartışılıyor, bu sağlıklı.

Ama maalesef bazıları hemen korku siyasetini devreye sokuyor. At izi it izine karışmış durumda.

Bu yüzden ‘Yeni İmralı Mutabakatı’nda neler olduğunu yazmadan önce dilerseniz gelin ‘neler yok’ ona bakalım.

Neler yok?

Bir, bölünme yok.

İki, Bağımsız Kürdistan anlamına gelecek herhangi bir toprak pazarlığı yok. Zaten uzun zamandır PKK’nın böyle bir talebi yok.

Üç, Federasyon dahil herhangi bir alternatif yönetim biçimi yok.

Dört, (en önemlisi bu) Demokratik Özerklik yok.

Evet evet, yanlış duymadınız...

05 Oca 2013

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Milliyet’ten Fikret Bila’ya “Umutlu olmalıyız” demiş.

Beşir Bey ne zaman ‘umuttan’ bahsetse doğrusu ben biraz endişelenirim.

Habur’u, Silvan’ı, internete düşen Oslo görüşmelerini hatırlarım.

Ama bu kez farklı bir stratejiden bahsediyor Beşir Bey: “Bütün enstrümanların birbiriyle entegre biçimde kullanıldığı çok boyutlu bir çalışma yürütüyoruz. Bu entegre stratejinin hedefi silah bıraktırmak. İmralı bu strateji içindeki enstrümanlardan biri…”

Diğerlerine geleceğim ama şu İmralı stratejisini biraz açalım.

Fidan İmralı’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 16 Aralık’ta Abdullah Öcalan ile İmralı’da buluştuğunu Yeni Şafak’tan Abdülkadir Selvi yazdı.

Benim edindiğim bilgiye göre yılbaşı öncesi Hakan Fidan İmralı’da tam iki gün geçirmiş.

05 Oca 2013

PKK bu yıl silah bırakabilir mi?

Ankara’da ‘temkinli’ bir iyimserlik var. Hem hükümet cephesinde hem de BDP kanadında.

Herkes temkinli çünkü daha önce çok iyi niyetle çok deneme oldu hepsi de sonuçsuz kaldı.

Özellikle Oslo görüşmeleri hükümetin ağzında ‘acı bir tat’ bıraktı.

Bu yüzden hiç kimse “Bu iş oldu bitti” havası yaymak istemiyor.

Tam tersi; hükümet, bu kez yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih ediyor.

İki anlaşılır sebeple…

Bir, gereksiz beklenti yaratmama kaygısı.

İki, sorunun çok katmanlı ve çok aktörlü olması.

* * *

Peki o zaman 2013’te barış umutlarını yeşerten süreçte yeni olan ne?

Devlet, sürecin merkezine en önemli aktör olarak Abdullah Öcalan’ı koydu.

14 Ara 2012

Amerikan yönetimi uzun süre Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’a havale ettiği Suriye dosyasında inisiyatifi ele alırken kafa karıştırıcı iki adımı birlikte attı: Nusra Cephesi’ni terör örgütü listesine alıp kasımdan beri oluşumuna yardım ettiği Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nu (SMDK) yegâne temsilcisi olarak tanıdı. Başından beri Nusra, Esad’ın devrilmesine hizmet eden bir unsur olarak ‘bizdensin’ muamelesi gördü.

12 Ara 2012

Yeri geldiğinde bal damlata damlata anlatırlar. Yapış yapış. “Şu Kürt ‘kökenli’ kardeşlerimize ne imkânlar sağladık. Artık faili meçhul cinayetlere kurban gitmiyorlar. Sonra bir tane devlet televizyonunda iyi Kürtlere yakışacak Kürtçe programlar yapıyoruz. İddianame okunurken ve esas hakkında savunma verilirken sanığa Kürtçe konuşma hakkı verdik, buna da anadilde savunmayı serbest bıraktık dedik. Efendime söyleyeyim, Kürtçeyi de seçmeli ders yapacağız.”

27 Ağu 2012

Türkiye toplumunun siyasal yapısının Türkiye Cumhuriyeti ’nin kuruluş sürecinde kurumsallaşan rejimin temel niteliği olduğu varsayılan ‘vesayet rejimi’nden kurtulduğu, sivil demokratik anayasa yapım süreciyle birlikte rejimin niteliklerinin sivil demokratikleşme yönünde değiştiğine ilişkin bir siyasal söylem bugün hegemonik söylem haline geldi. Zihinlere nakşolan bu tarih okumasının indirgemeci ve özcü zaafları bir yana, bugüne dair zihniyetimiz, sosyal algı ve anlama kapasitemiz sürekli kuşatma ve saldırı altında… Bu yazıda size 25 yılı aşkın süredir görev yaptığım üniversite kurumundan birkaç çarpıcı örnek vereceğim.

Sayfalar