Radikal

24 May 2014

Cumhurbaşkanlığı seçimi, Gül etkenini de içine katarak, yeni boyutlar kazanıyor. Muhalefetin izleyeceği yol da, Erdoğan'ın stratejisini etkileyebilir.
Gül, bugünkü koşullar içinde aktif siyaset içinde yer almayacağını söyledi. AK Parti içinde bir belirsizlik ve saflaşma dikkat çekerken, muhalif çevreler, Erdoğan ve Gül arasındaki rekabet veya uzlaşma matematiğine göre, değerlendirme yapmayı sürdürüyorlar.

AK Parti içinde, Erdoğan’a yakın çevre; Abdullah Gül’ün, Erdoğan’ın yerine partinin başına geçmesine, belki de hiçbir zaman çok sıcak bakmadı. Son dönemde ise, tutumlarını, biraz daha netleştirdiler. Temel gerekçe şu: “Paralel yapıyla mücadele, hayati önem taşıyor. Partinin başına geçecek olan lider, aynen Erdoğan’ın yaptığı gibi kararlı ve cesur bir mücadele yürütmezse, paralel yapı, zarar vermeye, tahribat yapmaya devam eder.” Onlara göre Gül, bu dönemece uygun bir isim değil. Erdoğan’ın çevresi; Davutoğlu gibi, Erdoğan’la daha uyumlu çalışacağı düşünülen, ona daha yakın olarak kabul edilen bir ismi tercih ediyor.

24 May 2014

Çizmelerini çıkarmayı aklından geçiren o temiz ruhları çürüten bu sisteme karşı bir Emile Zola hikâyesine, bir Germinal'e ihtiyacımız var.

 

Saatler sonra yerin altından çıkan genç adam ambulanstaki hemşireye soruyor: “Çizmelerimi çıkarayım mı, sedye kirlenmesin?” 

Hüngür hüngür ağlayasım geliyor bu cümleyi duyunca. Günlük 70 lira için hayat diye yaşadığı şeyin yanında böyle bir mahcup terbiyenin, böyle bir temiz ruhun altında eziliyor insan. 

Ama ağlamayı dindirip esas konuya da gelmeliyiz vakit kaybetmeden. 

Devletin insanları tekrar ediyor: Allah’ın izniyle çıkaracağız. Allah sabır versin. Allah rahmet eylesin. Allah korusun. Allah yardımcımız olsun. 

Allah Allah… Başka laf bulamıyorlar mı? Bulamazlar. 

“Dua” diyorlar, “Yapacak bir şey yok. Dua edeceğiz ki ölümler artmasın.” 

 

Nasıl anlatsam kibarca… Dua dediğimiz şeyle idame ettirilen bir hayat insan zekâsına hakarettir. Allah inancı olanlar için yine kibarca söyleyeyim… İnsan zekâsına hakaret de günah sayılabilir. Böyle düşünün. 

17 Oca 2014

Şimdiye kadar ‘kırmızılı kadını’ cisimleştirip zihinlerdeki sembolik değerini değiştirmemek, ve mücadelenin kendisinden öte kişilerin ön plana çıktığı bir gündem yaratmamak adına konuşmak istememiştim. Fakat başta Gezi’de hayatını kaybeden kişilerin ailelerine karşı bu açıklamayı bir borç biliyorum. Basında çıkan haberler beni fazlasıyla rahatsız etti.

05 Ara 2013

Çok kanıksadığımız GBT işlemi hukuksuzdur. Sorun sadece 'hatalı uygulama' da değil: İşlemin dayandığı yönergenin gizli olması, hukuksuzluğun hukukunu sindirmiş yerlerde mümkün ancak.

Devletin elleri yakamızda. Üstümüzde başımızda. Durdurur. Yatırır. Kaldırır. Soyar. Giydirir. O eli çok tanıdığımız yerlerden biri de GBT’dir. Bakalım neymiş bu GBT dedikleri. Hani şu son, ‘asker kaçakları’nın da yakalanacağı sistem, 600 bini aşmış sayıları. (Demek o kadar da ‘asker millet’ değilmişiz.)

01 Ara 2013

Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin yaptığı petrol transferi anlaşması Ankara ile Bağdat arasındaki ipleri gerdi. Bir yıl sonra daha da 'dramatik' bir noktaya gelindi Bağdat'la.

Bomba haber’i bir arkadaşımdan dün öğle saatlerinde öğrendim: “Bağdat dün (cuma) akşamdan itibaren bütün Irak hava sahasını –Kürt bölgesi dahil– Türkiye kayıtlı uçaklara kapattı!”

Bunun doğruluğunu araştırırken ‘bomba haber’, Hürriyet internet sitesinde şu satırlarla yer aldı bile:

“İlk kez Hurriyet.com.tr’nin edindiği bilgiye göre Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında Kürt petrolünün satış ve transferi konusunda bir anlaşmanın imzalandığının ortaya çıkmasından sonra Ankara ile Bağdat arasındaki ipler yeniden gerildi.

01 Ara 2013

Ankara ile Bağdat arasındaki ilişkiler normalleşiyor diye beklerken Erdoğan ile Maliki arasına yine Kürt petrolü girdi. Türkiye'nin Barzani ile anlaşmasına kızan Maliki, Türkiye'ye kayıtlı uçaklara 4 günlüğüne Irak hava sahasını kapattı. Irak denince insanların aklına gelen en önemli konu sahip olduğu zengin hidrokarbon yatakları. Saddam Hüseyin döneminde, Musul, Kerkük ve Basra başta olmak üzere önemli kaynaklar çıkarılarak dünya enerji pazarıyla buluşturulmuştu. Kerkük ile Yumurtalık arasında inşa edilen petrol boru hattı da bütün zorluklara ve kısıtlamalara rağmen Irak petrolünün can damarlarından biri olmuştu.

29 Kas 2013

Bakanlık, Diyarbakır'da Hevsel Bahçeleri'nin ardından, 'Kent Ormanı' ilan edilen bölgeyi de 'Konut Rezerv Alanı'na aldı.

Fredi Kruger gibi mi desem... Zombi gibi mi... O da olur, o da olur. Gönlünüze uygun olanı seçersiniz. Önemli olan... İnsanın havasından suyundan, iliğinden kemiğinden beslenen, boğan, bayıltan, tüketen bir varlığı tanımlamaya çalıştığımızı unutmayalım.  O varlık TOKİ’dir. Gördüğünüz yerde kaçın, canınızı kurtarın. 

* * * 

Başbakan salı günü grup toplantısında belediye başkan adaylarını açıklarken ve bir gazeteci arkadaşımın çok yerinde tespitiyle ‘Meclis’i seçim irtibat bürosuna çevirmişken’ birçok video da gösterdi. 

Başkan adaylarını açıklayacağı şehirlerle ilgili övünç duyduğu görüntülerdi besbelli. Bakın ne güzel, ne kalkınmış şehirler gibilerinden.  İzliyoruz... Gümüşhane, Bartın, Kırşehir, Amasya, Afyon, Maraş, Kayseri, Konya... 

26 Kas 2013

Düşünün, 6 ay önce Amerika İran'ın nükleer merkezlerini nasıl bombalar haberleri yapılıyordu. Ama ne oldu? İran anlaşması geldi.

"İsrail jetleri İran’ı vurursa Amerikan jetleri de İsrail’i vurmalı!” Bu cümleyi sıradan biri kursa “Yok artık o kadar da değil” der geçersiniz... Ama konuşan, Amerika’nın efsane başkanlarından Jimmy Carter’ın güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski. Obama yönetiminde resmî bir görevi yok fakat en zor zamanında Obama’ya verdiği destekten dolayı özellikle Ortadoğu konusunda hükümet üzerindeki etkisi çok yüksek. Elbette Brzezinski ne İsrail jetleri İran’ı vursun diyor, ne de Amerika İsrail’i. Ama Cenevre’de İran’la imzalanan 6 aylık anlaşma o kadar ezberleri bozdu ki bu olasılık bile Amerika’da açıkça konuşulabiliyor.

* * *

12 Kas 2013

Gerçekten ne Gezi’ymiş... Önce ‘önleyici gözaltı’ konuşuluyordu, haklı olarak çok tepki yükseldiğinden akıbetini bilmiyoruz. Geçen hafta da üniversitelere ‘önleyici uzaklaştırma’ geldi. Bu nedir? ‘Zaruri görülürse’ hakkında disiplin soruşturması başlayan öğrenci, ‘tedbiren’ okulun bahçesine dahi alınmayacak. İşleyiş zaten bin sorunlu; üzerine ceza alıp almayacağı belli olmayan öğrenciyi baştan cezalandırmak demek bu. 

Çok acayip, 1985’ten beri kullanılan, zaten hakların tarifi ve kullanımı açısından berbat bir yönetmelikte, yüzeysel de olsa değişiklikler yapıyorsunuz, 2012’nin Ağustos’unda yürürlüğe giriyor. Sonra Gezi yaşanıyor, büyük pişmanlık, düzeltir göründüklerinizden birkaçını alelacele geri alıveriyorsunuz. Öyle ki, ‘önleyici uzaklaştırma’ diye anılan tedbir kararı 1985 model yönetmelikte yer almasına rağmen, beş yıldır uygulanmayan, kadük kalmış bir maddeydi. Hak ve özgürlükler açısından üç adım geri...

Sayfalar